• Sonuç bulunamadı

2. KLASİK TÜRK EDEBİYATINDA BİR SAĞALTIM OLARAK NAMAZ

2.2. NAMAZIN FİZİKSEL SAĞALTIMI

2.2.6. Divan Şairlerinin Gözünden Secde

İnsanın secde eder hâli ile gökyüzü arasında benzerlik kurulmuştur. Gökyüzü kendi tesbihiyle Allah’ın huzurunda eğilmektedir. İnsanda da secde hâli göklerin gerçekleştirdiği ibadetin bir benzeri olarak değerlendirilmiştir.157

“Secde et ve yaklaş”158 ayetinin işaret ettiği üzere Allah ile iletişimin en yoğun olduğu an secdede gerçekleşir. “Kulun Rabbi’ne en yakın olduğu (an) secde hâlidir. Öyleyse (secdede iken) çokça dua ediniz.”159

Secdenin, insanın Rabbi’ne “en yakın duruşu” olduğundan hareketle çok secde yapmakla alında oluşan izler Müslüman olmanın nişanesi olarak yorumlanmıştır.160 Secde “bedenin tevazu olmakla kalple de gerçekleştirilir. Topraktan yaratılan insanın aslına geri rücu etmesi, gururunun parçalanmasıdır.161

Mürşidü’l-Ubbâd’da secde tıpkı diğer namaz duruşları gibi yaratılışa bağlanmaktadır. Hz. Âdem’e ilk secde eden İsrafil aleyhisselam olmuştur. Bu hareketinden dolayı Allah İsrafil’e izzet kılıp alnına Kur’an’ı yazmıştır. Devamlı secde eden insanın çok çeşitli izzetlere sahip olacağı belirtilir:

Ya’ni evvel Âdem’e secde kılan Bil ki İsrâfil-idi yüzin süren

156 “Rükûa vardı, sonra yöneldi.” Metindeki biçimlendirilmeye sadık kalınmıştır. 157 Schimmel, Tanrının Yeryüzündeki İşaretleri, s. 188.

158 “…Biz de zebânîleri çağıracağız. Hayır! Ona uyma! Allah'a secde et ve (yalnızca O'na)

yaklaş!”Alak 96/19.

159Özafşar vd., a.g.e., C.II, s. 168. 160 Schimmel, a.g.e., s. 188. 161 İmam Gazâlî, a.g.e., s 116.

145 Hak dahı İsrâfil’e izzet kılur

Alnına Kur’ân hemân-dem nakş olur Sen ki dâ’im Hakk’a secde kılasın Var kıyâs it nice izzet bulasın

Mürşidü’l-Ubbâd 162/1469-1471 Allah’ın yazdığı yazıyı İblis de silemeyecektir. Mücadele Suresi 22. ayete162 iktibasla;

Hak yazusın ol la’în nice sile Bes gidesin hazrete îmân-ıla

Namaz esnasında “Sübhâne rabbiye’l-azîm” deyip secde eden kulunu Allah da yüceltmektedir:

Kul ki sübhâne rabbiye’l-azîm dise Secde idüp yüzüni yire kosa

Hak dahı dir ben dahı bil iy kulum Kamulardan seni a’lâ eyledüm

Mürşidü’l-Ubbâd, 162/1473-1475 Namaz secde sayesinde şeytanın bile dokunamayacağı şekilde alna Kur’an’ı nakşetmek olarak değerlendirilmiştir.

Şeyyad Hamza’nın Yusûf u Zelîhâ mesnevisinde geçen bir nüktede kıyamet gününde Allah’ın emriyle cehenneme gelen Cebrail aleyhisselam ateşte yananları görür. Bunlar içerisinde bir kısmının yüzleri dışında bütün vücudunun yandığı, ancak yüzlerinin hiç yanmadığını görerek şaşırır:

Yüzlerinden artukı yanmış oda Yanmamış yüzleri hîç ol ta’îfede

Şeyyad Hamza Yusûf u Zelîhâ, 185/764163

162“Allah'a ve ahiret gününe inanan bir toplumun -babaları, oğulları, kardeşleri, yahut akrabaları da

olsa-Allah'a ve Resûlüne düşman olanlarla dostluk ettiğini göremezsin. İşte onların kalbine Allah, iman yazmış ve katından bir ruh ile onları desteklemiştir. Onları içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokacak, orada ebedî kalacaklardır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah'tan hoşnut olmuşlardır. İşte onlar, Allah'ın tarafında olanlardır. İyi bilin ki, kurtuluşa erecekler de sadece Allah'ın tarafında olanlardır.”Mücadele 58/22.

163 Tez boyunca Şeyyad Hamza’nın Yusuf u Zeliha alıntıları için bkz: Yûsuf u Zelîhâ Haz. Ümit

146 Kimin ümmeti olduklarını sorar. Onlar da günahlı kullar olarak daima ateşte yandıklarını söyler. Allah onların sadece secde yerlerini yakmamıştır:

Bunlar eydür biz günâhlu kullaruz Dün ü gün biz tamuda hem yanaruz Odı sönmez tamunun dün gün bize Tanrı bizi tamuda hem yanaruz Yüzümüzi yandurmaz bu tamuda Kalan a’zâmuz yanar dün gün oda

Secde yerlerini der bu od bize

Yandurmaz ziyân kılmaz yöremüze 164

Şeyyad Hamza Yusûf u Zeliha, 185/768-771 Garibnâme’de şu şekilde aktarılır: İnsan toprak ile sudan meydana gelmiştir. O yüzden âlemdekilerin bir benzeri insanda da görülmektedir. Âlemdeki gök kişide gönüle tekabül etmektedir. Kişi de gök gibi geniş olmalıdır. Dünyada yer varsa insanda da vücut vardır. Yer nasıl ki Allah karşısında daimi olarak secdeyse insan da secde hâlini yaşamalıdır:

İnnî hâlikun beşeren min tînin 165 Ya‘ni kim tîn iki dürlü nesnedür Toprag-ıla su degül mi bes nedür Cismi şundan eyleyüpdür ol İlâh Çün yaratdı ‘âlemi ol Pâdişâh İki urdı her işün bünyâdını ‘Âlem içre cismini vü adını Ol ikiden dünyada her ne ki var Mislini sende komışdur hem i yâr

Garibnâme, C. I/I 203/915-918 Dünyada gök var-ısa sende gönül

Sen dahı ol gök gibi şöyle gin ol

164“…Onları rükûya varırken, secde ederken görürsün. Allah'tan lütuf ve rıza isterler. Onların nişanları

yüzlerindeki secde izidir…” Fetih 48/29.

147 Dünyada yir var-ısa sende vücûd

Sen dahı ol yir gibi kılgıl sücûd

Garibnâme, C. I/I 205/920-921 Başka bir beyitte yoktan var edilen gökün rükûda kaldığı, yerin secde ettiği, ancak her birinin kullukla meşgul olduğu aktarılır:

Hem bu yir gök yog-iken virdi vücûd Gök rükû‘da kaldı yir kıldı sücûd Her birin bir kullıga emr eyledi Her biriyle bir işit kim n’eyledi

Garibnâme, C. II/I 21/5735-5736 Secdenin melekler için fahr hastalığına karşı bir hıfzıssıha olduğu belirtilir. İnsanın da paralel olarak Kâbe’ye secde etmesindeki hikmetlerden biri de ibadetiyle mağrur olmasının önüne geçilmesidir.166 Böylece insandaki yüceltme duygusu Allah’ı yüceltmekle eyleme dökülürken namaz kılan kişiyi Allah’ın yüceltmesi de bu duygunun sağlıklı şekilde karşılanması demektir.167 Bu yönüyle kibir hastalığının da önüne geçilmektedir.

Cevâhirü’l-Kulûb ’da “Yedi kemik (bir rivayette yedi uzuv) üzerinde secde etmekle emrolundum”168 Hadis-i şerifine iktibasla zahirî yedi uzuv olduğu gibi

batında da yedi uzvun olduğu anlatılır:

Çünki Allâh yidi üzre halk seni Eyledi şeksüz garazsuz iy denî Yidi a’zâ dahı bâtında sana Virdi hak bak bu söze baka bana Dimedi mi server-i fahr-i cihân Secdeye emr eyledi bini o han

Yidi a’zâm üzre kılam secde ben Bu hadîsdür kılma şekk buna inan

Cevâhirü’l-Kulûb, 455/ 587-590

166 Hülya Küçük, Tasavvuf ve Tıp Selim Kalbin Fizyolojisi, İstanbul, Ensar Yayınları, 2018, s. 250. 167Tarhan, a.g.e, s.202.

168Hadislerle İslam’da sadece dipnot verildiği için bkz: Ebu’l Hüseyin Muslimu’bnu’l- Haccâc el

Kuşeyrî en Niysâbûrî, Haz. Mehmed Sofuoğlu, Sâhih-i Müslim ve Tercemesi, İstanbul, İrfan Yayınevi, C.II, 1968, s.121.

148 Zahirdeki secde zahirî uzuvlarla gerçekleştirilirken batındaki secde de batınî uzuvlarla gerçekleşir. Secde bazen kılınıp bazen kılınmasa eksik olacaktır:

Secde-i zâhir bu azâ-y-ıladur Secde-i bâtın o a’zâ-y-ıladur Ba’zı kılsa ba’zı kılmasa sücûd Nâkıs olur kâmil olmaz ol vücûd

Cevâhirü’l-Kulûb 455/591-592 Muhammediye’de secdenin yaratılışa olan göndermeyle ele alındığı tespit edilmiştir. Hz. Âdem ilk yaratıldığında Allah meleklere secde etmelerini emrettiğinde meleklerden bir kısmı bu emre uymaz:

Buyurdu pes meleklere kim ede Âdem’e secde Firiştehler bölüğünden biraz halk eğmediler baş

Muhammediye, 269/903 Allah tekrardan secdeyi emredince hepsi secde eder ancak Allah’ın sözünü dinlemeyen şeytan secde etmez:

Geri emr eyledi Allah melekeler edeler secde Cemî’i secde ettiler mehâfettem olup dehhâş Tekebbür eyledi İblîs sözünü sıdı Allâh’ın Sücûd eylemedi ona ki ya’ni etti istîhâş

Muhammediye, 269/905-906 Şeytanın secde etmeyişi zahiri, mazharı ve nakşı ve nakkaşı bilmediğini şeklinde yorumlanır. Bu durumda secde etmek görünürden hareket edip onu yaratana gitmek için bir yol olarak değerlendirilebilir. Allah’ın yarattıklarından tefekkürle Allah’ı bulmak, yaratıcı odaklı düşünmektir. Secdenin yaratılışla bağlantısı olduğu gibi bir insanın dünyaya bakışıyla da irtibatı vardır:

Çün ona secde kılmadı bilin kim nesne bilmedi Ne zâhir bildi ne mazhar ne nakşı bildi ne nakkaş

Muhammediye, 269/911 Divan şairleri namazdaki duruşların sathî anlamlarından yola çıkarak Allah’ın yarattığı evreni geniş perspektifte okuma eyleminde bulunmuştur. Tekbir yalnızca namaza başlamak için yerine getirilen bir hareket olmaktan öte onu karşısına başka herhangi bir kaygı ile gelmemeyi sembolize eder. Kıyam, daima Allah’ın huzurunda

149 olduğuna işarettir. Rükû, Allah’ın emirleri karşısında devamlı baş eğmeyi, secde ise nakıştan nakkaşa gidecek yönlü düşünmeyi de öğretir. Namaz bittiğinde de gerçekleştirilen bu sağaltımlar devam edilmektedir. Daha önce bahsedildiği üzere yaratışla bağlantılandırılarak kurulan bu metinler ibadetlerin edası üzerinde derinlemesine düşünmeyi işaret eder