• Sonuç bulunamadı

Dinin Yenilmezliği

Belgede GÜNLER BAHARI SOLUKLARKEN (sayfa 75-78)

Günümüzde insan ilmi, insan idraki ve insan zekâsı oldukça önemli mesafeler katetmiş olsalar da henüz işin başında sayılırlar. Evet, bugün varlık didik didik edilmiş; eşya defaatle teleskoplarla, mikroskoplarla, x ışınlarıyla taranmış; makro ve mikro âlemler arasında bir kısım koordinatlar tespit edilerek kâinatın özü, esası, mahiyeti ve gidişatı hakkında iyi-kötü çok şey söylenmiş, pek çok sır perdesi aralanmış; pek uzak mesafelerden sesler-sözler, hareketli-hareketsiz resimler nakledilmiş ve küre-i arz değişik muhabere ve muvasala imkânları sayesinde büzülmüş, küçülmüş âdeta bir köy, bir kasaba hâline gelmiş veya getirilmiş; fizik, kimya pek çok buudlarıyla sokaktaki insanın bile hayatına girmiş; metafizik ve metapsişik o esrarlı mahfazalarından çıkıp eski cadılıklarına bedel, bizlerin enîsi, evlerimizin de şeref misafirleri durumuna gelmiş; ama insan ilmi de, insan zekâsı da, insan idraki de henüz çocukluk dönemini yaşamakta...

Evet, ilim ve zekânın, kâinatın başlangıcı ve sonu hakkında bugüne kadar tatminkâr hiçbir ifadeleri olmadı. Yaratılış ve hayatın sırları mevzuunda ne bilim ne de insan muhakemesi ciddî hiçbir açıklama getiremedi. İnsanoğlunu öteden beri meşgul eden bu önemli hususlar, insan idraki ve insan zekâsı için hâlâ ürperten birer muamma.. ve bütün metapsişik vak’alar da âdeta birer hayret ufku... İnsan ilmi, insan zekâsı, ihtisaslarımız dışı (duyu dışı) idrakleri, vahyi, ilhamı, önseziyi, birer sır yumağı sayılan rüyaları, ruhun mekân ve zaman üstü bilgi kaynaklarını, insan benliğinin derinliklerine ıttılaı, tenasüb-ü illiyet prensibiyle izah edilemeyecek şekilde cereyan eden metafiziğin fiziğe tesirlerini, kerametli elleri, harika solukları ve duaları, mevcut bilgilerimizi aşan müessiriyetlerini izah edememektedir. Bu gibi meselelerde insanlık, büyük çoğunluğu itibarıyla hâlâ dinin teklif ettiği çözümlere sığınmakta; onlara müracaat etmekte ve problemlerin çözümünü gökler ötesi referanslarda aramakta.. bütün çarpıtmalara rağmen buna, vicdan ibresinin doğruyu göstermesi diyebiliriz.

Bırakın bunları, telepati (kriptomnezi) gibi paranormal hâdiselerden olan, yaşayan insanların henüz bilinmeyen kabiliyetlerini, ruh güçlerini, fizik ötesi âlemlerle münasebete geçme istidatlarını bugünkü bilgilerimizle izah edebilecek miyiz? Evet, değil insanüstü varlıkların, yaşayan insanların bile bu gizli yanlarını, ne şuur fizyolojisiyle ne de bir başka kabiliyetle açıklamak

mümkün değildir. Dünyada pek çok fizikçi, matematikçi, astronom, biyolog, fizyolog, psikolog ve filozof bu hâdiselerin insan şahsiyeti ve insan özünün sonsuzla irtibatının dışında hiçbir faraziye ile izah edilemeyeceği kanaatini taşır.

Rica ederim, “metapsişik” veya “parapsikoloji” gibi gizli ilimlerle alâkalı hangi mesele hakkında bugüne kadar tatminkâr bir yorum getirebilmişizdir. Bu konular etrafında dünyanın değişik yerlerinde sayısız eserler neşredilmiştir.

İçte ve dıştaki bir kısım bilim yobazları bunları kabul etmeseler de, bunlar vardır ve gerçek araştırmacıların bunlara karşı lakayt kalmaları da mümkün değildir.

Daha şimdiden bazı batı ülkeleri hastanelerinde dua, telkin, hipnotizma, ruh yoluyla tedavi gibi psikoterapik sistemler, –tenkit edilecek bazı yanlarının bulunmasına rağmen– tatbik edilmeye başlandı bile. Bunları, bir kısım kimselerin zannettikleri gibi, üfürükçülük saymak kat’iyen doğru değildir.

Aksine bunlar batıda, modern hekimliğin usullerinden kabul edilmektedir.

Duanın, marazî durumlar üzerindeki tesirine ait bu şekildeki telâkkiler, çeşitli hastalıklardan mesela; kemik veya periton vereminden soğuk apseye, cerahatli yaralardan kansere kadar daha bir sürü rahatsızlıkta hem de birdenbire şifa bulmuş yüzlerce hasta üzerindeki müşâhedeye dayanmaktadır. Bunları aşamayanların dine hücum etmeleri ne kadar garip! Keşke daha temkinli olabilselerdi.! Ama ne gezer...!

Aslında, insanoğlunun, ölüm, yokluk, hiçlik, kıyamet ve dünyanın toz duman olup gitmesi karşısındaki acılarına, korkularına, endişelerine çözüm ve teselli bulamayan ideolojilerin, bütün bu problemlere çare vaad eden dine saldırıları da beyhudedir; zira öyle görünüyor ki, bir gün ilim de, insan zekâsı da dönüp dolaşıp mutlaka dinin eşya ve hâdiselere bakış çizgisine gelecektir. Ne var ki, bu arada, “ilim” deyip, “düşünce” deyip şurada burada ömür tüketenler de kendilerine yazıklar etmiş olacaklardır.

Dinin, bütün buudlarıyla varlık ve hayat adına teklif ettiği çözümler, insan ilminin, insan zekâsının sınırlarını aştığı için, bazılarını ve bilhassa da çağın bilim disiplinlerine sımsıkı bağlı bulunanları zahiren tatmin etmeyebilir.. hatta böyleleri, dinin, hassasiyetle üzerinde durduğu pek çok yüksek hakikati, üzerinde durulmaya değmeyen bir kısım gerçek dışı hayaller, faraziyeler görebilirler. Ancak ilim tarihine bakıldığında görülecektir ki, ilâhî kitaplarda anlatılıp da bizim bir türlü akıl erdiremediğimiz nice mesele var ki, dün bir

çırpıda her şeyi inkâr edenler bile bugün onlara yumuşak bakıyorlar. Aslında dinin ne onlara ne de onların teyit, tasdik ve imzalarına ihtiyacı yoktur (vardır?). Ancak, düne kadar dinin de, dindarın da can alıcı hasmı gibi davranan pek çok aydının (!) bugün birdenbire çark edip metafizik meselelerde, Kur’ân’ın ezel ve ebed buudlu mesajlarını, en sağlam referanslar kabul etmeleri de üzerinde durup düşünmeye değer bir husustur...

Vâkıa, dinin ahlâkî değerler ve fazilet açısından müessiriyetini, dünden bugüne aklı başında hiç kimse münakaşa etmemişti ve edememişti; ama, bu mesele günümüzde daha bir münakaşaya kapalı hâle gelmiştir.

Evet, bunca yıldır Çin’den, Maçin’den getirilen ahlâkî düşünce ve felsefenin kitleler üzerinde ciddî hiçbir yapıcı tesiri olmadığını gördükçe dinin o yenilmez ve âlemşümul gücü karşısında hepimiz daha da bir büyüleniyor ve ona koşuyoruz.

Belgede GÜNLER BAHARI SOLUKLARKEN (sayfa 75-78)