• Sonuç bulunamadı

G. Araştırma Modeli

1.3. Dindarlığın Boyutları

Sosyoloji literatüründe dindarlığın ölçülmesinin birkaç safhadan geçtiği yapılan araştırmalardan anlaşılmıştır. Nitekim bu literatürdeki en erken çalışmalar Batı’da görülmüş ve ilk olarak dindarlığı ibadet mekanına ve dini hizmetlere katılma sıklıkları çerçevesinde değerlendirmiştir. Bu amaçla yapılmış olan ölçekler daha ziyade inanç üzerinde durarak inancı dindarlığın en temel belirleyicisi olarak görmüşlerdir. Bunlardan en önemlisi Robert H. Thouless’ın geliştirdiği “Religious belief scale” dini inanç ölçeğidir.39 Bu bağlamda ortaya konan ilk ölçekler dindarlığı tek boyutta ele almıştır. Dolayısıyla, geliştirilen ölçeklerde dindarlığın alanı ve sınırları oldukça dar tutulmuştur. Zamanla yapılan araştırmalar çerçevesinde dindarlığı ele alan farklı çok boyutlu yaklaşımlar ortaya konmuştur.

Emile Durkheim, “Din Hayatının İbtidaî Şekilleri” isimli kitabında, dinin çok boyutlu yapısını ortaya çıkarma çabasında olan ilk kişidir. Durkheim, dini tanımlarken onun

35 Mehmetoğlu, a.g.e., s. 32. 36 Tekin, a.g.e., 2011, s.6.

37 Necdet Subaşı, “Cumhuriyet Döneminde İstanbul’da Dini Hayat”, Antik Çağ’dan XXI. Yüzyıla Büyük İstanbul Tarihi: Din Dergisi, Cilt. 5, 2015, s. 354.

38 Tekin, a.g.e., 2011, s.6.

esas unsurlarının inanç ve ritüelden oluştuğunu belirlemektedir. Durkheim’den sonra Joachim Wach da çalışmalarında, dinin, inanç (belief), uygulama (ritual) ve sosyolojik aidiyet

(sociological fellowship) boyutları üzerinde durmuştur40.

Bu tür ayrımlar teoride kalsa da daha sonraki dindarlığın ölçülmesiyle ilgili çalışmalar yapıp ölçek geliştirenler ve dindarlığı çok boyutlu yapıda değerlendiren sosyal bilimciler için ilham verici olmuştur. Dinin boyutlarını resmi bir şekilde ölçen araştırmalar özellikle 60’lardan sonra başlamıştır41

.

Dindarlık ölçeklerinden en meşhuru, Rodney Stark ve Charles Glock’un beş boyutlu ve Gordon Allport’un iki boyutlu dindarlık modeli üzerine geliştirilmiş ölçeklerdir. Bugün de dünya çapında en çok kullanılan ölçekler bu modeller çerçevesinde oluşturulmuştur. Din sosyolojisi araştırmalarında daha çok Glock’un modeli, Din Psikolojisi alanında ise Allport’un modeli tercih edilmiştir.

Çok boyutlu yaklaşımlar çerçevesinde Glock ve Stark dini bağlanma ölçeği, Fulkner ve De Jong beş boyutlu dindarlık ölçeği Glock’un teorik yaklaşımından hareketle yapılan ilk dindarlık ölçme araçları olarak değerlendirebilir. 42

Glock’a göre Dünya dinlerinde, dinin bireysel ve toplumsal hayattaki yansımaları bakımından farklılıklar olmasına rağmen pek çok dinde ortak olan bazı özellikler bulunmaktadır. Bu ortak özelliklerden yola çıkarak dindarlığın farklı dinlerde genellenebilen boyutlarından söz edilebilir. Bunlar inanç, pratik, tecrübe, bilgi ve etki boyutlarıdır. 43

Bu beş boyut her dinde ve kültürde farklı şekilde tezahür edebilir. Örneğin, bir Müslüman’ın dindarlığındaki bilgi veya ibadet boyutuyla bir Hıristiyan’ın ki içerik olarak farklıdır. Ancak her iki din için de ibadet ve bilgi boyutunun varlığı ortaktır. Her tür dindarlık için ortak olan bu boyutlar şunlardır:

40 W.C Roof, Concepts And Indicators Of Religious Commitment: A Critical Review, Editor: Robert Wuthnow, “The Religious Dimension. New Directions in Quantitative”, New York, Academic Press, 1979, s. 19.

41 Bryan Wilson, Religion In American Society The Effective Presence, Prentice Hall Inc, New Jersey, 1978, s. 442.

42 Hill and Hood, a.g.e., s. 296.

43 Charles Glock, “Dindarlığın Boyutları Üzerine”, Din Sosyolojisi, Çe. M. Emin Köktaş, Der. Yasin Aktay, 2. Baskı, Vadi Yay., Ankara, 1998, ss. 253-273.

1.3.1. İnanç Boyutu

İnanç, beş duyu ile algılamadan akıl yürütme yöntemiyle bir düşünceye bağlı olmak anlamına gelmektedir. 44 Söz konusu düşünce, dini anlamda incelendiğinde bütün dinlerde veya inanç sistemlerinde kabul edilmesi, bağlanılması gereken ilkeler ve kurallar bütününü ifade eder45.

Her dinin inanç esaslarının o dine inanan fertleri birbirine bağlayan etkisi bulunmaktadır. Dini inançlar ve tasavvurlar inanan kimseleri aşkın bir güçle birbirine bağlayan bir köprü vazifesi görmektedir. Her dinde ve özellikle yüksek dinlerde dini inançlar o dinin oluşturduğu teorinin özünü ifade eden bir inanç formülüyle ifadesini bulmakta ve bu şekilde aynı inanç esaslarını paylaşan insanlar arasında güçlü ve müşterek bağlar teşekkül etmektedir. İtikadı dile getiren bu formül, bir sembole dönüşerek herkesi peşinden sürükleyerek o dine inanan tüm fertleri birleştirmektedir46.

Bu boyut, dindar bir kişinin belli inanç ilkelerini kabul edeceğine yönelik beklentileri ifade etmektedir. Bu inanç ilkelerinin muhtevasının kapsamı sadece farklı dinlerde değil, aynı dini geleneğin içinde de farklı olabilir. Böylece her din, inanç ilkelerinden belli bir sistem kurar ve mensuplarından bu ilkelere inanmalarını bekler. İnanç boyutuna giren ilkeler ve inanç esasları bir dindarlığı diğerinden ayıran temel özelliklerdendir. Örneğin, tevhid ve teslis ilkeleri Hıristiyanlık ve İslam’da ortaya çıkabilecek iki farklı dindarlığı ayıran temellerdir. 47

İslam dininde Allah, melekler, kitaplar, peygamberler, âhiret ve kader olmak üzere altı esasa iman edilmesi beklenilir.

Yapısal açıdan dinlerin kendine özgü inançlarını üç açıdan kategorize edebiliriz. Bunlardan ilki, dinlerin temelinde var olan kutsal ve onunla ilgili inançlardır. Bu inançlar garanti edici inançlar olarak adlandırılır. İslam’da vurgu, ağırlıklı olarak Allah’ın varlığı ve birliği üzerine yapılırken, Hıristiyanlık’ta Tanrı, oğlu İsa ve bakire Meryem üzerine yapılmaktadır. Bu inançların çökmesi dini inancın ortadan kalkması anlamına gelmektedir.

44 Nevzat Turan, İnanç Psikolojisi, Ruh, Beyin ve Akıl Üçgeninde İnsanoğlu, Timaş Yay, İstanbul, 3. Baskı, 2010, s.19.

45 Kirman, a.g.e., 2016: s. 149.

46 Hayri Erten, Azerbaycan Üniversite Gençliğinde Dini Hayat (Bakü Devlet Üniversitesi Örneği), Ideal Usta Yay., Konya, 2008, ss. 115-116.

İkincisi, inançlar inananların kutsal amaca yönelik davranış ve tutumlarıdır. Hıristiyanlık'ta bu "asli günah, yargı günü, nihai kurtuluş" gibi kavramlarla ele alınırken, Islam'da insanın yeryüzünü gönderilişi, hayat ve ölüm arasında sınanma gerçeği üzerinden değerlendirilmektedir. Üçüncü kategori olarak, inançların tamamlayıcı boyutu görülebilir. Burada dinin ahlaki sınırlarının belirlenmesi, insanın Tanrı ve diğer insanlarla olan ilişkilerinin dogmatik olarak beklenilen üzerine şekillenmesi temel değerlendirme konusudur48.

1.3.2. İbadet Boyutu

Bu boyuta, bir dinin mensuplarının yerine getirdikleri bütün spesifik dini pratikler girmektedir.49 Bireysel ve toplumsal dini tecrübe ve pratikler, inananların ibadeti icra etme sıklığı, dini pratiğin biçimleri ve bu biçimler arasındaki çok yönlü ilişkiler bu boyut içerisinde değerlendirilir. Müslümanların namaz ve oruç ibadetlerini yerine getirmesi, Hıristiyanların kiliseye ziyareti, ayinlere katılımı, duaları dindarlığın ibadet boyutunu teşkil eder.50

Sözlükte Tanrıya kulluk etmek anlamına gelen “ibadet”, din açısından niyetli ve kararlı bir şekilde Tanrıya saygı göstermek adına yapılan düzenli eylemleri ifade eder. Sosyolojik açıdan ibadet, dini tecrübenin eyleme yansıyan boyutu ve anlatımı olarak ifade edilir. 51

Dinin esasını iman oluştursa da inananlar sadece iman etmekle yetinmeyip inancının öğreti ve taleplerini davranışlarına yansıtırak inandığı varlığa bağlılığını sözel ve davranışsal olarak sergilemeye çalışır. Bu şekilde, düşünce ve duygu dünyasında şekillenen inanç temelli öznel olgular, diğer deyimle kalplerde oluşan dini duygu davranışlara yansır ve genel anlamda ibadet olarak adlandırılır.52

Dinlerde hem bedenle hem de malla yapılan ibadetler birbiriyle bir bütünlük oluşturur. Örneğin İslam dini beden, mal ve hem beden hem de mal ile yapılan namaz, oruç, hac, zekat ve kurban gibi ibadetler içerir. Bu şekilde inananlar, kulun Allaha karşı ibadet bağının hem

48 Mebrure Doğan, a.g.e., ss. 19-20. 49 Glock, a.g.m., s. 254.

50 Köse ve Ayten, a.g.e., ss. 111-112. 51 Kirman, a.g.e., 2016, s. 142.

bu bağın güçlenmesine hem de bireyin davranış ve eğilimlerini olumlu etkilediğine inanıyorlar. Örnek vermek gerekirse, namazın insanı kötülüklerden alıkoyması, ilgi ve eğilimlerinin kontrolsüz doyum arayışını engellemesi; orucun insanın fizyolojik ve manevi güdüleri hedef alması; her şeye sahiplenme ve çıkar güdülerine karşı zekat ibadetinin olumlu müdahalesi; hac ibadetinin toplumsal ilgi ve güven arayışına olduğu gibi saldırganlık eğilimlerine de yön vermesi, ibadetin inananlar açısından önemini belirtmektedir.53

İbadet dini açıdan bakıldığında insanın hayatını düzenlediği ve ona yol gösterdiği gibi, aynı inancı paylaşanlar arasında birleştirici ve bütünleştirici bir fonksiyona da sahiptir. 54

1.3.3. Tecrübe- Duygu Boyutu

Bu boyut daha çok ibadet esnasında kendisini gösterir. Örneğin bir Müslümanın namaz kılarken kendisini Allah’a daha yakın hissetmesi, Kâbe’de tavaf esnasında kendisini Allah’ın huzurunda kabul etmesi ve bu hazır bulunuşluğu derinden hissetmesi bu boyutun göstergesidir.

Din duygusunu korku, sevgi, sempati, hayranlık, şükretme, minnettarlık, bağlılık, güvenme, teslim olma ve sığınma gibi unsurlar oluşturur. Allah sevgisi din duygusunun en önemli unsuru olup korku ve ümit, saygı ve sevgi bir arada bulunur.Örneğin kişi Allah’ın muntakim sıfatından korkarken rahmet sıfatına sığınarak kendini Allah’a daha yakın hisseder. Dinin duygu boyutu kelimelerle ifadesi güç öznel derin bir tecrübe durumunu içerir. 55

İbadetle beraber içgüdüsel olarak sevgi ve saygı duygusu da önem arz etmektedir. İnananlar, bir taraftan inandıkları Yüce Varlığa karşı sevgi ve saygı hissi duyarken, öte yandan ondan korkar ve kötülüklerden ona sığınır, dua ve yakarışta bulunurlar56.

53 Abdurrahman Kasapoğlu, Kur’ân’da ibadet psikolojisi, İzci Yay., İstanbul, 1997, s.9. 54 Kirman, a.g.e., 2016, s.142.

55 Zeki Arslantürk ve M. Tayfun Amman, Sosyoloji: Kavramlar, Kurumlar, Süreçler, Teoriler, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı, İstanbul, 1999, s. 42; Köse ve Ayten, a.g.e. , s 114.

1.3.4. Bilgi Boyutu

Dini bilinç, bireyin mensup olduğu dini bilmesi, bu dinin öğretilerine neden inandığı veya inanmadığını bilmesi ve dini tavır ve davranışlarında haberdar olması şeklinde tanımlanmaktadır.57

Her dinin bir takım inanç ve ibadet esasları vardır. Bu esaslara inanmak veya ibadetleri uygulamak ve inandığı şeylere güvenmek için dindarın daha önce onlar hakkında yeterli bilgiye sahip olması gerekir. Öte yandan, insanın bilgili olması dindar olmasını gerektirmez. Böylece bilgi, inançlar ve ibadetler için bir şart olmakta ve bilgi olmaksızın elde edilen inançlar veya ibadetler dindarlığa zarar verebilmektedir. Bundan dolayıdır ki her dinin kendi inançlarının dayandığı bilgilerin bir kaynağı mevcuttur. Aynı zamanda bu bilgilerin elde edilmesi veya onun geliştirilmesini sağlayan bir sistem de bulunmaktadır58. İslam dininde Kur’an-ı Kerim ve peygamberin sünneti bilginin temelini oluşturmakta, bu iki kaynaktan bilgi almak âlimler tarafından koyulan bir sistem ve kurallar dahilinde şekillenmektedir.

İslam dinine göre herhangi bir amelin kabul edilmesi için iki şart vardır; birinci şart amelin sırf Allah için olmasıdır. Bu şart inanç boyutuna ait olup, içsel dindarlık tipine girmektedir. İkinci şart ise amelin salih, yani geçerli olmasıdır59. İkinci şart için örnek olarak namaz ibadeti verilebilir. Bu şarta göre Kur’an-ı Kerim’de ve Peygamberin sünnetindeki namaz ile ilgili bilgilere başvurulup namazın detayları ve şartlarını öğrenilmesi gerekmektedir.

1.3.5. Etkileme-Davranış Boyutu

Bu boyut, yukarıda geçen dört boyutun günlük hayata olan yansımalarını içeren bir boyuttur. Din, getirdiği öğretilerle bireyin hem ferdi hem de sosyal hayatını etkileme kapasitesine sahiptir. Bireyin hayata dair planlarını kendisiyle, başkalarıyla, kainatla ve Tanrıyla olan iletişimini belirleme, giyim kuşamdan ne yiyeceği ve nasıl bir sosyal hayat yaşayacağı, parasını nerede kazandığı ve nasıl değerlendireceğine kadar her konuda bütün

57 Hüseyin Peker, a.g.e., s. 137. 58 Glock, a.g.m., s. 254. 59 Kehf Suresi, Ayet 110.

hayatını etkileme gücüne sahiptir. 60 Bu şekilde bireyin dini tutum ve davranışlarının tamamı etkileme-davranış boyutuna girer.

Dini boyutlardan her birinin dindardaki mevcudiyeti aynı seviyede olmayabilir. Örneğin, bazı insanlarda dindarlığın bilgi boyutu yüksekken bazılarında duygu boyutu ya da ibadet boyutu daha yüksektir.

İradenin ibadet için temel etkenlerden biri olmakla birlikte dini inancın davranışa dönüşmesinde irade ana rol oynamaktadır. İradenin esas rolü, dinde yapılması gerekenler söz konusu olduğu zaman harekete geçirici, sakınılması gerekenler söz konusu olduğu zaman durdurucu olmasıdır61.