• Sonuç bulunamadı

DİJİTAL MEDYANIN YEREL YAYINCILIK İÇİN YARATTIĞI FIRSATLAR VE SORUNLAR

GELENEKSELDEN DİJİTALE İZMİR’DE YEREL TV YAYINCILIĞI 1

DİJİTAL MEDYANIN YEREL YAYINCILIK İÇİN YARATTIĞI FIRSATLAR VE SORUNLAR

Son yıllarda iletişim teknolojisinde yaşanan gelişmeler, televizyon yayıncılığında büyük değişimler yaratmıştır. Teknolojik gelişmeler sayesinde televizyon kanalları için bugün sınırlar ortadan kalkmış durumdadır. İzleyicilere yeni olanaklar sunan son teknolojik gelişmelerle uydu ve kablolu yayıncılık yaygınlaşmış ve televizyonda dijital yayıncılık dönemine geçilmiştir. Dijitalleşmeyle birlikte televizyon yayıncılığının internet teknolojileriyle birleşmesi ise yeni televizyon yayıncılık türlerinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Akyol ve Ünlü ortaya çıkan bu yeni televizyon teknolojilerini şöyle sıralamaktadırlar: WEB TV, IPTV, OTT TV, HBBTV, MOBİL TV. Bu kapsamda izleyiciler eşzamansızlık (içeriği dilediği zaman kullanabilme) ve kitlesizleştirme (kendi istekleri doğrultusunda bireysel tüketimde bulunabilme) ilkeleriyle içerikleri kendi zaman ve mekânlarına göre yönetebilmektedirler (2020, s. 73).

Yukarıda anılan bu yeni televizyon teknolojileri kuşkusuz yerel televizyonlar bağlamında da çeşitli fırsatlar sunmaktadır. Oldukça pahalı bir yayıncılık faaliyeti olarak televizyon yayıncılığında maliyetin azalması özellikle bireysel veya küçük çaplı girişimlerin önünü açmıştır. Bir yandan bilgiye ve haber kaynaklarına erişim kolaylaşırken bir yandan da dijital içerik üretmek teknolojik olarak ucuzlamıştır. Stüdyo ortamının bile sanal olarak yaratılabildiği bir ortamda son derece sınırlı bir bütçe, personel ve teknolojik altyapıyla televizyon yayını gerçekleştirilebilmesi mümkündür. İzmir özelinde değerlendirildiğinde farklı teknolojik altyapılardan yayın faaliyetini sürdüren kanallar şunlardır:

TV 35

Kanalın yayın içerikleri uydu ve dijital platformların yanı sıra kablo aracılığıyla da izlenebilmektedir. Ayrıca yine tüm içeriklere web üzerinden canlı olarak da erişilebilmektedir. Kanalın sunduğu haber ve programların hem yerel hem de ulusal unsurlar taşıdığı görülmektedir.

Ben TV

Web tabanlı yayın yapan televizyon kuruluşunun, yayın içeriklerine hem standart hem de üyelik üzerinden erişim sağlanabilmektedir. Web sitesi aracılığıyla alışılagelmiş internet haberciliği içeriklerinin yanı sıra kimileri yerele kimileri ise ulusala hitap eden televizyon programlarına da ulaşılabilmektedir.

118 Yenigün Web TV

2,25 B abone sayısıyla kanal, YouTube üzerinden yayınlarını yürütmektedir. 2012’den beri faaliyetlerini sürdüren kanalın, içeriklerinde haberlerin yanı sıra kimi stüdyo programlarına da rastlanmakta, programlarda yerel içerikler dikkat çekmektedir.

Kanal İzmir

2017 yılında faaliyete başlayan kanalın yayınlarına web üzerinden, çeşitli sosyal medya platformlarından (YouTube, Facebook ve Instagram) ve mobil uygulamasından ulaşılabilmektedir.

Kanal Ege

2018 yılından itibaren ‘Ege’nin Türkiye’deki Sesi’ sloganıyla YouTube üzerinden yayın yapan kuruluş; 1,6 bin abone sayısına karşın yaklaşık bir yıl sonra yayınlarına ara vermiştir. Kanal Ege’nin yayınlarını Ekim 2020 itibariyle yeniden başlatacağını duyurmasına karşın bugün yalnızca geçmiş programların videolarına ulaşılabilmektedir.

Yukarıda anılan bu televizyon kuruluşları, yayınlarını web tabanlı olarak yürütmektedir. Bunların yanı sıra sadece uydu ve kablo yayını olan televizyon kanallarını yerel televizyon kanalı olarak değerlendirmek oldukça tartışmalıdır. Televizyon yayınlarının web üzerinden erişilebilir olması, fiziksel anlamda sınırları ortadan kaldırmaktadır. Bu nedenle bu yayınların ulaşacağı potansiyel izleyici kitlesi için de bir sınır söz konusu değildir. Potansiyel izleyici kitlesinin genişliği ve çeşitliliği üretilen içeriğin yerelliğini etkilemektedir. Zira İzmir’den yayın faaliyetini sürdüren kuruluşların yayın içerikleri de yerelle sınırlı kalmamaktadır. Bu nedenle bu televizyonların ‘yerellikleri’ de tartışmaya açık hale gelmektedir.

Yeni televizyon teknolojilerinin sağladığı önemli bir başka özelliği olarak izleyicinin geri bildirim olanaklarının artması da yerel televizyonculuk bağlamında sorun oluşturmaktadır. Türkiye’de özel televizyonculuğun ilk yıllarından itibaren vatandaşın özellikle yerel yönetimlere sesini duyurabilmesinin bir aracı olan yerel televizyonların bu işlevinin bugün körelmiş olduğu anlaşılmaktadır. Yerel yönetime demokratik bir katılım yöntemi olarak yerel televizyonlar aracılığıyla sorun ve sıkıntılarını dile getiren, çözüm talep eden izleyiciler bugün bu seslerini sosyal medya platformları aracılığıyla duyurmaktadırlar. Bu anlamda geçen yıllar içerisinde yerel yönetimlerin ulaşılabilir hale gelmesi, yerel yönetimle vatandaş arasında bir köprü görevi üstlenen yerel televizyonlar açısından olumsuz bir durum yaratmıştır.

SONUÇ

İzmir’deki yerel televizyon yayıncılığını ele alan bir araştırmaya dayanan bu yazıda, başlangıcından bu yana yörede faaliyet göstermiş televizyon kanallarının genel bir portresi çizilmiş, geçirdikleri dönüşüm ve günümüz yerel yayıncılığının durumu ele alınmıştır.

1990’lı yıllardan itibaren faaliyet göstermiş dokuz yerel televizyon kanalı tespit edilmiş, bu kanalların yayın hayatında kesintiler, duraklamalar, sahiplik durumlarında değişiklikler olduğu görülmüştür. 1990-2020 yılları arasında kesintisiz faaliyet gösteren herhangi bir yayın kuruluşu bulunmamasına karşın en uzun soluklu televizyon olarak beliren Ege TV, 1994-2017 yılları arasındaki yirmi üç yıllık dönemi kapsayan bir yayıncılık geçmişine sahiptir.

Yerel televizyonlar kimi zaman yerel bir girişim olarak, kimi zaman da ulusal medya gruplarının bir kolu olarak kurulmuş ve faaliyette bulunmuş, kuruluşlarında TRT gibi ulusal kanallardan gelen personelin tecrübesinden yararlanılmıştır. Bunların yanında yerel televizyonlar, bölgedeki üniversitelerde medya eğitimi alan mezunlar için de yeni bir çalışma alanı olmuş, buralarda yetişen personelin bir kısmı, bu kanalların kapanmasından sonra da yeni dijital teknolojilerle yapımcılık ve yayıncılık çalışmalarını sürdürmüşlerdir.

Yirmi birinci yüzyılda iletişim teknolojisinde yaşanan köklü değişimler yerel yayıncılığı da etkilemiştir. Gittikçe küreselleşen araçlarla beraber yerel yayıncılık kavramı da geleneksel anlamı ve kapsamının dışına çıkmıştır. İnternet teknolojisi yeni televizyon yayıncılığı türlerini ortaya çıkarmıştır.

Yerel yayıncılığın gittikçe artan oranda internet ortamında yer aldığı tespit edilmiştir.

Yeni teknolojiler, yerel televizyonlar için çeşitli fırsatlar yaratmaktadır. Yapım ve yayına dair teknik donanımın ucuzlaması ve dolayısı ile yayıncılığın maliyetinin bir açıdan azalması, iletişim ve haber kaynaklarının hızlanarak çeşitlenmesi, dijital platformların gittikçe artan oranda kullanılması, yeni ve bağımsız girişimlerin daha kolay yer bulması, dijital dönüşümün yerel televizyonlara sağladığı olanaklar olarak belirmektedir.

Olumlu yanlarının dışında mevcut değişimin birtakım güçlükleri de beraberinde getirdiği gözlenmektedir. Ortaya çıktığı ilk günlerden itibaren yerelin sorunlarını iletme ve temsil etme özelliğine sahip olan yerel televizyonların bu özelliği sosyal medya dünyasının getirdiği etkileşim gücü ile işlevsiz kalmış görünmektedir. Ayrıca, yerel yayınların küresel dijital teknolojilerle iletilmesi, “yerel” kavramını bir noktada anlamsız kılmakta, üretilen içeriğin hedef kitlesini mekândan bağımsız bir konuma taşımakta; böylece, diğer bir deyişle, yerel içeriğin bu ortamda nasıl ve ne oranda hayat bulabileceği sorularına yönelik tartışmaya da kapı aralamaktadır.

KAYNAKÇA

Akalın, E. O. (2019). Küreselleşme bağlamında yerel televizyonlarda kültürün temsili: Şanlıurfa (Yayınlanmamış doktora tezi). İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Radyo Televizyon ve Sinema Anabilim Dalı, İstanbul.

Akyol, O. & Ünlü, T.T. (2020). Televizyon yayıncılığı ve etkileşimli televizyon uygulamaları, E. Sirer (Ed.), Yeni İzlence Yeni İzlerkitle. Konya: Literatürk Academia.

Akyüz, S. S. (2010). Yerel televizyon haberciliğinde içerik: Konya örneği (Yayınlanmamış yüksek lisans tezi). Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Gazetecilik Anabilim Dalı, Konya.

Ben TV. (t.y.). http://www.kanalben.com/ Erişim tarihi: 5.12.2020

EGE TV. (t.y.). EGE TV. http://egetv.com.tr/?page_id=181, Erişim tarihi: 9.5.2020

Federal Communications Commission. (2020). What We Do. : https://www.fcc.gov/about-fcc/what-we-do, Erişim tarihi: 2.12.2020.

Ispalarlı, A. N. (1998). Çevre bilinci oluşumunda yerel televizyonlardan yararlanma boyutları: bir uzaktan eğitim model önerisi (Yayınlanmamış doktora tezi). Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.

Kanal Ege. (t.y.). https://www.youtube.com/channel/UCyBDQ-S-Jt9tFnH26Fn57KA Erişim tarihi:

5.12.2020

Kanal İzmir. (t.y.). http://www.kanalizmir.tv/ Erişim tarihi: 5.12.2020

Karahmet, A. (2015). Kadına yönelik şiddet konusunun yerel televizyon haberciliğinde sunumu: Giresun ili yerel televizyonlar örneği (Yayınlanmamış yüksek lisans tezi). Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Radyo Televizyon Anabilim Dalı, Erzurum.

Köse, A. Z. (2011). Gelişen TV teknolojileri çerçevesinde, yerel televizyonlar ve sayısal yayıncılık (Yayınlanmamış yüksek lisans tezi). Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Radyo Televizyon Sinema Anabilim Dalı, İzmir.

Mahmutoğlu, V. (2007). Küreselleşmenin yerel televizyon programlarına yansıması: ‘Doğu Karadeniz televizyonlarında sağlık programları’ (Yayınlanmamış doktora tezi). Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İletişim Bilimleri Anabilim Dalı, İstanbul.

Ozan, R. (2000). Türkiye’de yerel televizyonculuk anlayışı ve demokratik yaşam içerisindeki yeri (Yayınlanmamış doktora tezi). İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Radyo Televizyon ve Sinema Anabilim Dalı, İstanbul.

Radyo Televizyon Üst Kurulu. (2019) RTÜK Karasal ortamda bölgesel (T2) ve yerel (T3) olarak geçici yayın lisansı bulunan kuruluşlar listesi. (RTÜK İzmir Bölge Temsilciliği’nden edinildi.)

Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun. (2011, 3 Mart). Resmi Gazete (Sayı: 27863). https://kms.kaysis.gov.tr/Home/Kurum/70203335, Erişim tarihi: 6.3.2020 TMSF Kanal 35’in Varlıklarını Satışa Çıkardı, (Haziran, 2017).

https://www.yeniasir.com.tr/yasam/2017/06/23/tmsf-kanal-35in-varliklarini-satisa-cikardi-1498211183, Erişim tarihi: 10.5.2020

TV 35. (t.y.). https://tv35.co/ Erişim tarihi: 5.12.2020

Varlı, A. M. (2003). Kocaeli’de yerel televizyonlar, sorunları ve çözüm önerileri (Yayınlanmamış yüksek lisans tezi). Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İletişim Anabilim Dalı, Kocaeli.

Yaman, E. (2017). Yerel televizyonlarda yayınlanan reklamların marka tutumu oluşturmadaki Etkisi (Yayınlanmamış yüksek lisans tezi). Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Radyo Televizyon ve Sinema Anabilim Dalı, Konya.

Yazıcı, F. (2005). Türkiye’de yerel televizyonlarda çalışan yayın personelinin mesleki eğitim düzeyi, uygulamaya yansıyan sorunların belirlenmesi ve çözüm önerileri (Yayınlanmamış yüksek lisans tezi). Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Radyo Televizyon Anabilim Dalı, Konya.

120 Yenigün Web TV. (t.y.). https://www.youtube.com/user/yenigunmedya Erişim tarihi: 5.12.2020

Yerel Televizyon Kanallarına İndirim Müjdesi, (Ocak, 2018).

https://www.milliyet.com.tr/ekonomi/yerel-televizyon-kanallarina-indirim-mujdesi-2586151, Erişim tarihi: 10.5.2020

Yerel Televizyon Kanallarından Uydu Fiyatlarında İndirim Talebi, (Kasım, 2017).

https://www.memurlar.net/haber/708398/yerel-televizyon-kanallarindan-uydu-fiyatlarinda-indirim-talebi.html, Erişim tarihi: 10.5.2020

EKRANLI TOPLUMUNDA

DİJİTALLEŞEN BİREYSEL BELLEĞİN ARAÇSALLAŞTIRILMASI

Aysun EYREK KESKİN1 GİRİŞ

Dijital teknolojilerin ürün çeşitliliğini arttırması, bireylerin en çok ihtiyaç duyduğu dinamikler olan haber, eğlence ve bilginin bu teknoloji araçlarından temin edilmesine neden olmuştur.

Televizyonun düğmesine basarak dünyanın herhangi bir yerindeki olayı öğrenmek, telefonun bir tuşuyla uzaktaki kişilerle haberleşmek, internete girildiği anda ulaşılmaz gibi görülen her türlü bilgiye ve kişiye ulaşmak parmak ucu kadar yakın mesafededir artık. Rigel, bu toplumu parmakucu toplum olarak adlandırarak, bireylerin ihtiyaç duydukları ya da ihtiyacı varmış gibi gösterilen enformasyona taleplerinin arttıkça, birer enformasyon oburuna dönüştüklerini belirtir (2000). Hız ve tüketimin etkin olduğu günümüz toplumunda, iletişim teknolojilerinin gelişmesiyle yaşamın her alanına giren ekranlar, toplumsal açıdan giderek önem kazanmıştır. Dijital teknoloji, yaşamın her alanına sinir hücreleri gibi dağılarak, insanları ağın etrafına toplamış , ekrana bağımlı toplum yaratmıştır.

Teknoloji ve toplum ilişkisini Alvin Toffler, “Yeni Güçler, Yeni Şoklar” kitabında “mekanik köle” kavramı üzerinden açıklamıştır. Toffler, bireylerin teknolojiyi kendilerinin kölesi olduğunu sanarken yanıldığını, bu sarmalın içinde asıl kölenin bireyin kendisi olduğuna vurgu yapmıştır (1992).

Bu yeni düzende birey, teknoloji çağına uyum sağlayacak şekilde eğitilip, yönlendirilip, örgütlenmiştir.

Russell Jacoby ise insanın teknoloji karşısında birer mekanik köleye dönüştüğü görüşünü savunmaktadır. Teknoloji ve insan ilişkisini kültür endüstrisi bağlamında ele alarak, toplumsal bellek ve unutma arasında ilişkisi kurmuştur. Kültür endüstrisinde yeni olana vurgunun yapılması, bir şeyin daha eskimeden daha yenisinin eklenerek, bu yer değiştirme süreci karşısında hatırlama yeteneğinin köreldiğini belirtmiş, toplumun “bellek yitimine” sürüklendiğini ifade etmiştir (1996). Jacoby, ayrıca Marx’ın şeyleşme kavramına gönderme yaparak, insanın kendine ve ürettiği metaya yabancılaşmasının bir sonucu olarak unutmanın ortaya çıktığını belirtmiştir. Jan Assman ise belleğin dinamik yapısına dikkat çekerek, belleğin sürekli iletişim içinde varlığını sürdürdüğünü belirtmiştir. Eğer bu alışveriş duraksarsa ya da alışveriş içinde olunan gerçekliğin çerçevesi değişir ya da kaybolursa bellek yitiminin gerçekleştiğini ifade etmiştir (2015).

Bir bilginin, bellekte kalıcı olması için kodlama, depolama ve geri çağırma süreçlerinden geçmesi gerekir. Bellek araştırmalarında 1960 yılından itibaren kullanılmakta olan üç evreli bellek modeli, belleğin duyu, kısa ve uzun süreli üç aşamadan oluştuğunu belirtir. Bu modele göre, ilk olarak bilgi, duyusal belleğe kaydedilir. Burada 3–4 sn. içinde kullanılmayacak bilgi kayıt altına alınmadan silinir.

Kullanılacak bilgi ise kısa süreli belleğe iletilir. Kısa süreli bellekte bilginin kalma süresi 15–30 sn.’dir (McLeod, 2009; Atkinson & Shiffrin, 1971). Bilgi, kısa süreli bellekteki tekrarlanmaz ve kodlanmaz ise kaybolmaktadır. Tekrarlanan ve kodlanan bilgi ise kısa süreli bellekten uzun süreli belleğe aktarılır.

Bilgi, uzun süreli bellekte kalıcıdır ve uzun süreli depolanabilir. Geri çağırmayla depolandığı yerden çıkarılır ve böylece hatırlama gerçekleşmiş olur. Bu aşamalarından birisinin gerçeklememesi durumunda ise bellek yitimi gerçekleşir.

Toffler ve Jacoby’nin teknoloji ürünleri ile bellek yitimi arasında kurdukları olumsuz ilişkiyi, kısa süreli bellek kapasite yetersizliğine dayanarak açıklayan KTH Royal Teknoloji Enstitüsü’nden Prof. Dr.

Erik Fransén tarafından, 2013 yılında yürütülen araştırmada kanıtlanmıştır. Araştırmada, kısa süreli belleğin depolama kapasitesinin sınırlı olduğunu ve bunun için bireylerin, çevrim içi oldukları andan itibaren bilgi ve imaj bombardımanı altında “enformasyon/ekran oburu” na dönüştüklerini ve bunun da sonucu olarak önemli ve kaydedilmesi/depolanması gereken bilgileri kaçırdıklarını, uzun süreli belleğe

1 Dr. Öğr. Üyesi, Fenerbahçe Üniversitesi, aysun.eyrek@fbu.edu.tr

122 kaydedilmeden bilginin ortadan kaybolduğunu saptamıştır. Fransén: "Facebook'a giriş yaptığımız anda, beynin ihtiyacı olan 'çevrim içi' şeyleri korumayı zorlaştırıyorsunuz. Aslında, konuşma veya video gibi duyusal bilgiyi işleme koymaya çalıştığınızda kısmen aynı çalışma belleği sistemine ihtiyaç duyacaksınız, bu nedenle kendi çalışma belleğinizi azaltmış olursunuz.” demektedir (KTH Royal, 2017). Fransen’in belirttiği gibi internetin hızlı akışı karşısında, kısa süreli belleğin kapasitesi sınırlıdır.

Kısa süreli belleğe gönderilmeyen her bilgi ve görüntü bir süre sonra hatırlanmayacaktır. Tekrarlama ve kodlama olmadığında, uzun süreli bellekte kayıt altına alınmaması sonucu olarak bellek yitimine ortaya çıkacaktır. Teknoloji ürünlerinden gelen bilgiler, hız ve akışkanlık içinde kısa süreli belleğe iletilmeden, kaybolmaktadır.

Bilgiye ulaşmanın kolaylaşması, teknolojinin yaşamın her alanına girmesi karşısında bireysel belleğin durumu da dikkat çekicidir. Bireylerin kendi bellekleri yerine dijital teknoloji araçlarının belleklerine güvenmeleri olarak tanımlanan “dijital bellek yitimi” kavramı, 2015 yılında teknoloji firması olan Karpersky tarafından yürütülen araştırma laboratuvarında kavramsallaştırılmıştır.

Amerika’da yaşları 16-55 arasında değişen erkek ve kadınlardan oluşan toplam 1000 katılımcıyla yapılan araştırmada; katılımcıların %91’i internet ve cihazları birer hatırlama aracı olarak görmekte ve bu cihazların kendi beyinlerinin bir uzantısı olduğunu düşünmektedir (Karpersky, 2015). Yine bu araştırmanın sonuçlarından biri de her 10 kişiden 8’i, kendi belleklerindense akıllı telefonların belleğine daha çok güvenmektedir. Dijital bellek yitimi kavramı, bireylerin bir cihazın kendileri için zaten bilgiyi hatırlayacağını düşündükleri için kendi belleklerinde bilgiyi saklamaya ihtiyaç duymamalarına işaret etmektedir. Yapılan araştırmalardan da görüleceği gibi teknoloji ilerledikçe insan belleği daha da zayıflamaktadır.

Adorno, kapitalizm ağını her yere yayarak etrafında olan her şeyi araçsallaştırıp parçalayarak tüketim nesnesine dönüştürdüğünü dile getirir (Adorno & Horkheimer, 2014). Kültür de bu nesnelerden biri haline gelmiştir. Ekranın televizyon dışında alanı genişleterek, insanın avucunun içine sığması onu mekândan bağımsız hale getirerek, hareket özgürlüğü sağlamıştır. Yaygınlık ve kullanım çeşitliliği artan ekran, artık sadece görüntü izlemek için değil bilgiye erişmek, sosyalleşmek, fikir beyan etmek, politik bir duruşu göstermek, dünyanın bir ucundaki yerin haritasında gezintiye çıkmak gibi işlevleri de içinde barındırır. Ekrandan akan görüntü ve bilgileri izleyen kişilerde, görüntüler sanki yakın/uzaktaymış gibi algı yanılmasına ve -mış gibi hissedilmesine yol açmaktadır. Bu durumu Walter Benjamin

“fantazmagorik” (2001) yaşamla açıklamış, Neil Postman’ın ise “eğlenerek ölen toplum” olarak tarif etmiştir (1999). Karl Marx’ın vurguladığı gibi döneme egemen olan araçlar toplumu belirlemiş;

televizyon “seyreden toplum”, bilgisayar ve internet “enformasyon toplumu”, akıllı telefon ise “mobil toplum”, “ekranlı toplum” yaratmıştır. Kültür endüstrisinde, ürünler tüketiciler tarafından kolay anlaşılır ve hemen tüketilebilir olmalı ve yeni olan daha kalıcılaşmadan bir başka yenisi eklenmelidir.