• Sonuç bulunamadı

2.2. Türkiye’de Gençlik Hareketleri (1960-1980 Dönemi)

2.2.2. Devrimci Hareket

Türkiye’deki devrimci hareket 1960’lı yılların başından itibaren gerek siyasette gerekse toplum içerisinde kendisini belli etmiş ve toplumun belli kemsi tarafından benimsenmiştir. Türkiye’de ezilen işçilerin haklarını savunmak maksadı ile kurulan ve meşru ve legal manada ilk kurulan sosyalist siyasi parti Türkiye İşçi Partisi (TİP)’dir. TİP kuruluna kadar Türkiye içerisinde sosyalist çalışmalar yapanlar Türkiye Komünist Partisi (TKP)’ye bağlıydılar. TİP’in Türk siyasetinde en etkin olduğu yıllar 1960-1970’li yıllardır. Bu dönem içerisinde TİP’in liderliğini uzun yıllar boyunca Doç. Dr. Mehmet Ali Aybar yapmıştır. Ali Aybar’ın genel başkanlığını yürüttüğü dönemde TİP sendikacı bir oluşumdan sosyalist zemine kaymaya başlamıştır. 1965 Yılında yapılan genel seçimlerde TİP mecliste 15 milletvekili ile temsil edilmiş ve bu başarı Türk siyasi tarihinde bir sol siyasi parti olarak büyük bir başarıdır. Fakat daha sonra TİP içerisinde ayrılışlar olmuştur. (Şen, 2014: 37-38).

Sol, “dünyayı bir bütün olarak “üretim ilişkileri” ve “sınıf” temelinde açıklama ve bu açıklamaya dayalı siyaset üretme biçimi olarak doğmuş ve gelişmiştir. Bunun dışında yerel farklılık ve özgüllükler üzerine sol programlar oluşturma çabaları, solun uzun tarihi içinde milliyetçilik yönünde savrulmalara işaret eder. Sol içinde milliyetçiliğe yaklaşma istikametlerinin yerellikler ve özgüllükler üzerinden kurulduğu ve bunalım dönemlerinde öne çıktığı da kaydedilmelidir.”

(Aydın, 2007: 543).

TİP içerisindeki ayrışma Sosyalist Devrim (SD) ile Milli Demokratik Devrim (MDD) arasında yaşanır. TKP’nin eski üyelerinden olan Mihri Belli MDD düşüncesinin savunucusu ve daha sonraki süreçte lideri olmuştur. MDD karşısındaki kanat ise TİP genel başkanı Ali Aybar’ın fikirleri doğrultusundadır. MDD ile SD arasındaki fikir ayrılıkları ülkenin içerisinde bulunduğu konjektürden sosyalizme nasıl geçeceği hususundadır. “Belli’ye göre, burjuva demokratik devrimini tamamlayamamış, bağımsız olamamış ve emperyalizmin egemenlik kurma aracı olan feodalizm henüz tasfiye edilmemişken, sosyalizme geçilemez. Buna göre, öncelikle bu güçler tasfiye edilmeli, sonrasında sosyalizme geçilmelidir. MDD’ciler, “zinde güçler” diye tarif ettikleri, “asker-sivil aydın zümre” ile ittifakı savunurlar.” (Şen, 2014: 39).

Üniversite gençliği içerisindeki sol görüşlü öğrencilerin görüşlerini beyan edebilecekleri, seslerini duyurabilecekleri ve eylemlerini gerçekleştirebilecekleri siyasi yönü de olan Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF) 1965 yılında Ankara’da kurulmuş ve genel başkanlığına da Hüseyin Ergün gelmiştir. Hüseyin Ergün TİP’in önemli gençlik liderlerinden birisidir. FKF’ler doğrudan TİP’e bağlı olmamakla beraber TİP’in gençlik hareketi ya da gençlik yapılanması gibi faaliyet göstermektedirler. (Atalay, 2009: 46).

TİP içerisinde başlayan fikir ayrılıkları FKF içerisinde de yaşanmaya başlamıştır. Ülke içerisindeki devrim yönü sosyalist mi yoksa milli demokratik bir yönde mi seyredeceği hususunda yaşanan fikir ayrılıklarında gençlerin büyük çoğunluğu MDD’nin ideolojisi yönünde tepki vermişlerdir. Mecliste temsil edilen TİP’in parlamenter yollardan devrime ulaşacağı fikri gençler tarafından olumsuz bir tepkiye yol açmakta ve kendilerini heyecanlandıracak tepeden inme yöntemlerle bu devrimin gerçekleştirileceği MDD ideolojisine yönelmektedirler. FKF içerisinde MDD’nin güçlenmesi de Doğu Perinçek’in FKF başına gençlik lideri olarak getirilmesinden sonra olmuştur. (Şen, 2014: 47).

9 Ekim 1969 yılında yapılan olağanüstü kurultay neticesinde FKF’ler isim değiştirerek Türkiye Devrimci Gençlik Federasyonu (Dev-Genç) ismini alacaktır. Bu örgütlenmenin başına Atilla Sarp gelir ve bu zamandan sonra gençlik örgütlerinin silahlı eylemleri başlamıştır. (Şen, 2014: 48). “1970’ler sol direniş geleneği bütün

bileşenleriyle düşünüldüğünde THKP-C mirasçısı hareketlerin Türkiye solunun ana gövdesini oluşturdukları görülecektir.” (Kozaklı, 2007: 505).

FKF, Dev-Genç’e dönüştükten sonra sosyalist teorisyenler tamamen ihraç edilmiş ve MDD ideolojisi tamamen hakim kılınmıştır. Fakat Dev-Genç’in dördüncü kongresinde MDD’ci kanat içerisinde de fikir ayrılıkları baş göstermiştir.

12 Mart 1971 Muhtırasından önce devrimci hareket beş farklı fikri savunan önemli gençlik liderleri etrafında fikir ayrışması yaşanmıştır. Bu ayrılık neticesinde:

“Mihri Belli ve Aydınlık Sosyalist Dergi Çevresi, Hikmet Kıvılcımlı ve Sosyalist Dergi Çevresi, Aydınlık Sosyalist Dergisinden ayrılan Mahir Çayan, Yusuf Küpeli ve Münir Aktolga çevresi, Doğu Perinçek önderliğinde Proleter Devrimci Aydınlık çevresi, Doğu Perinçek önderliğinde Proleter Devrimci Aydınlık çevresi. (Bu grup, Aydınlık dergisindeki ayrılıktan başlayarak değişen bir çizgi üzerinde birden çok hattı savunduktan sonra ÇKP-SBKP (Çin Komünist Partisi- Sovyetler Birliği Komünist Partisi) ayrılığı karşısında açık bir “Maocu” hattı benimsemiş, kırlardan kentlere doğru iktidarın parça parça ele geçirilmesini savunmaya başlamıştır). Ve son olarak Deniz Gezmiş, Sinan Cemgil, Hüseyin Đnan ve Yusuf Arslan’ın oluşturduğu çevre. (Çok geçmeden kendisini Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO) olarak açığa vuracak olan bu çevre, El Fetih’de eğitim görerek geri gelen arkadaşlarıyla birlikte silahlı örgütün temellerini atmaya ve “dağa çıkmak”, “cephe açmak”

sloganını ileri sürmeye başlamışlardır).” (Atalay, 2009: 48).

1971 Muhtırasından sonra devrimciler siyasal manada temsil için TİP’in yerine TKP’yi legalleştirme çalışmaları içerisine girmişlerdir. Çünkü muhtıradan sonra TİP kapatılmıştır. Sokaklarda devam eden eylemler ise Deniz Gezmiş’in liderliğini yaptığı THKO ve Mahir Çayan’ın önderliğini yaptığı THKP-C örgütleri ile devam etmiştir. 1975 Yılı ve sonra ise Mehmet Ali Aybar’ın liderliğini yapacağı Sosyalist Parti (SP) ve Mihri Belli önderliğinde Türkiye Emekçi Partisi (TEP) kurulmuştur. Bu dönemde yine Devrimci Yol (Dev-Yol) olarak bilinen örgüt THKP-C öğretilerini ve eylemciliğini örnek almıştır. (Atalay, 2009: 49). “Devrimci Yol çevresi, kendisinden bir kuşak önceki THKP-C’nin ideolojik ve politik bakımdan devamı olma iddiasını taşımıştı ama bu iddia kesinlikle örgütsel düzlemde

tekrarlanmamıştı. THKP-C ise dönemin Filistin ve Latin Amerika gerilla örgütlerini kendisine yakın gören bir haleti ruhiyede ortaya çıkmıştı.” (Pekdemir, 2007: 744).