• Sonuç bulunamadı

Devletler de bir bakıma insanlar gibidir. Öncelikle, var olmak için korunma ihtiyacı içindedirler. Siyaset dilinde buna “güvenlik ihtiyacı” adı verilmektedir. Bunun karşılanması organize bir toplum olan devletle, halkın ihtiyaçları için oluşmuş düzenin herkesi kapsayan şemsiye konumundaki kamu yönetiminin birinci ve baş görevidir. Diğer bir söylemle, halkın üzerinde yaşadığı toprak olan yurdun korunması, güvenliğinin sağlanması devletin yükümlülüğündedir. Devletler bu temel görevini, silahlı ve silahsız organlarıyla yerine getirirler.48

Devletlerin güvenliklerini sağlama ihtiyacının kaynağını kendilerine yönelmiş bir “tehdit” teşkil eder. Devletler için tehdit tanımı yapmak gerekirse, tehdit; Bir kişi grup veya devlet tarafından bir ülkenin toprak bütünlüğüne anayasal sistemine, ulusuna vatandaşına ve taşıdığı değerlere yönelik, ekonomik, siyasi, sosyal, kültürel, psikolojik ve askeri olarak; arzu edilen, planlanan veya uygulanan yok edici, yıkıcı, kısmen veya tamamen bölücü, zorla veya hile yoluyla değiştirici her türlü davranış, düşünce ve eylemlerin bütünüdür.49 Tehdit iç ve dış tehdit olarak tasnif edilmektedir. İç tehdit, “Devletin anayasal düzeni, ülkenin bölünmez bütünlüğü ile milletin refahına yönelik örgütlü suç ve şiddet hareketlerini de kapsayan bir tehlike algılaması”; dış tehdit, “diğer bir ülkenin veya uluslararası terör örgütlerinin niyetlerinin, olanak ve yetenekleri ile hareketlerinin, asimetrik tehdidi de kapsayan değerlendirilmesine dayanan tehlike algılaması” olarak tanımlanmaktadır.50

48 Girgin, s.92 vd.

49 Demir, Faruk, Milli Güvenlik Siyaseti,Yüksek Strateji Merkezi, Ankara Tarihsiz, s. 75

50 Bkz. Geniş bilgi için: Milli Güvenlik Kurulu Resmi İnternet Sitesi,

<http://www.mgk.gov.tr/sss.html> (Erişim Tarihi: 15/10/2005)

İnsanlık tarihinin başlangıcından bu yana var olan istihbarat faaliyetleri, geçmişte olduğu gibi günümüzde de devletlerin geleceğinde rol oynayan önemli ve öncelikli faktörlerden biridir. Çünkü bu faaliyet, hedef51 ve hedef olması muhtemel kişi, grup, örgüt veya devletlerin imkân ve kabiliyetlerini ortaya çıkarmak, muhtemel hareket tarzlarını önceden tespit etmek için yürütülür.52

Güvenlik hakkı aynı zamanda temel bir insan hakkıdır. Buradaki hak, bireysel anlamda bir hakkı ifade etse de devlet boyutunda ele alınan güvenlikten bireysel güvenliği soyutlamak imkansızdır. Güvenlik hakkı bir temel haktır. Bu özelliği itibarıyla diğer temel haklarda olduğu gibi kendisinden yoksunluk bütün haklara karşı bir tehdit oluşturur.53 Bu itibarla aslında iki insan hakkının, güvenlik ve özel hayatın korunması haklarının sınırlarını, ilişkilerini ve her ikisi bakımından devletin sorumluluklarını ortaya koymak çok büyük önem taşımaktadır.

Devlette silahlı olarak güvenliği sağlayan unsurlar, başta silahlı kuvvetler (askeri unsurlar) olmak üzere, emniyet güçleri (Polis ve Jandarma) ile diğer kanunlarca yetkilendirilmiş personeldir. (Mesela Gümrük Muhafaza Teşkilatı, Orman Koruyucuları v.s. gibi)

Devletin güvenlik sağlama görevinin planlanmasının genel çizgileri ve esasları bu amaçla öngörülmüş kuruluşlarca ele alınarak saptanır ve bu yöntem hemen hemen her devlette birbirine benzer. Bu fonksiyonu yerine getiren organ en üst düzeydeki sivil ve askeri yetkililerin bir arada toplandıkları ve konuları görüştükleri kurullardır.

Günümüzde devletler iç ve dış güvenliklerini sağlamak maksadıyla, kendilerine yönelmiş tehdit ve tehlikelerden haberdar olmak için istihbarat yapmaktadırlar. İstihbarat güvenliğin temel girdilerinden ve vazgeçilmezlerinden

51 Hedef kavramı, iç ve dış güvenlik faaliyetleri kapsamında tehdit olarak görülen kişi, örgüt ve devleti kapsar.

52 MİT Müsteşarlığı Resmi İnternet Sitesi <http://www.mit.gov.tr/t-istihbarat.html>(Erişim Tarihi:

13/2/2006)

53 Shue, Henry, “Temel Hakların Evrenselliği”, İnsan Haklarının Felsefi Temelleri Uluslar Arası Semineri, Yayıma Haz. İoanna Kuçuradi,Türkiye Felsefe Kurumu Yayınları, 2. Baskı, Ankara, 1996, s.30

birisidir. Kişi hak ve özgürlüklerinin, insan haklarının yükselen değer olduğu çağımızda ne yazık ki insanların güvenlik konusunda ortaya çıkan kaygıları, özgürlük kaygılarının önüne geçmiştir. 11 Eylül 2001 tarihinde ABD’ye yönelik eylemleri insan hakları alanında sadece ABD’de değil ama bütün dünyada yeni bir sayfa açılmasına neden olmuştur. 11 Eylülden önce terör lokal ve münferitti, etnik veya dinsel sorunlar ile ortaya çıkmakta idi. 11 eylülden sonra ise küreselleşerek herkesi tehdit eder hale gelmiştir. ABD’deki bu saldırıları, dünyanın diğer ülkelerindeki saldırılar da izleyince devletler insan haklarını bir tarafa bırakıp, güvenlikleriyle ilgilenmeye başlamışlardır.Terör amacına ulaşmış ve insanlık korku ve telaşa kapılarak, güvenlik-hak ve özgürlükler arasındaki denge güvenlik lehine bozulmuştur.

Terör tanımı konusunda uzlaşmayan dünya devletlerinin, terör algılamaları ve bunun sonucunda yaptıkları uygulamalarda tam bir çifte standart içinde oldukları görülmektedir.

Terör eylemcilerini, çoğu zaman gerilla, özgürlük savaşçısı gibi, yapılan eylemleri legalize edici nitelemelerle anan Avrupa devletleri, hedefte kendi ülkeleri olunca son derece acımasız ve insan hak ve özgürlüklerinden uzak muameleler yapmaktan geri durmamaktadır.54

Dünya’da terörü destekleyen ve barındıran ülkelere karşı genel savaş haline varmayan müdahaleler yapılarak, ekonomik yardım veya yaptırımlarla bu grupların kökü kazınmaya çalışılmaktadır. Göz ardı edilen ise terörün gelişmiş ülkelerin ekonomik varlıklarını sömürüp kendilerine aktardıkları geri kalmış ülkelerde barındığı ve uyuşturucu ticareti, silah ticareti gibi yollarla da finansmanını sağladığıdır.

54 Örneğin, İngiltere’de şu günlerde, terörle mücadele kanunu gündemdedir. Gözaltı süresinin 3 ay mı yoksa -biraz tadil edilerek- 28 gün mü olacağı tartışılmaktadır. Görüldüğü gibi güvenlik-özgürlük ikileminde tercih açık şekilde güvenlikten yana kullanılmaktadır.

Hukuk devletinde güvenlik kuvvetlerinin hukuk kurallarına bağlı olarak görevlerini ifa etmeleri ve bu bağlamda özel hayatın gizliliğinin sağlanması ile güvenlik arasında denge korunmalıdır.55