• Sonuç bulunamadı

1.1.12. Kamu Tercihi Okulu’nda Ekonomi-Politika Etkileşimi

1.1.12.1. Pozitif Kamu Tercihi Teorisi

1.1.12.1.3. Devletin Başarısızlığı Teorisi

Piyasa aksaklıkları nedeniyle, özellikle Keynesyenler devletin ekonomiye müdahale ederek ekonomik dengeyi sağlamasını ve piyasanın neden olduğu olumsuz sonuçların ortadan kaldırılmasını önermişlerdir. Ancak bu durum devletin ekonomideki rolünün ve fonksiyonlarının genişlemesi ve devlet müdahalelerinin artmasına bu defada ekonomide yeni sorunların ortaya çıkmasına neden olmuştur.

1 Robert B. Ekelund , Robert D. Tollison, a.g.e., s.447, Akt, Coşkun Can Aktan, Dilek Dileyici,

“Kamu Tercihi İktisadına Giriş”, a.g.m., ss. 22-23.

Kamu tercihi iktisatçılarına göre klasik görüş ve hipotezler (savaşlar, nüfus artışı, enflasyon v.b.) dışında devletin büyümesinin başlıca nedenleri iki ana yaklaşımla özetlenebilir1:

1. Homo Economicus ve Maximand Yaklaşımı: Devletin rolü ve fonksiyonlarının genişlemesi ile politik birimlerin de çıkarlarının artması ya da arttırma isteği söz konusudur.

2. Keynesyen İktisat ve Demokrasi: Kamu tercihi iktisatçılarına göre Keynesyenlerin müdahaleci devlet anlayışı devletin zaman içinde büyümesinde önemli rol oynamıştır. Politikacılar Keynes’in modelini, bütçe açığı ile finansmanlarını haklı çıkarmak için kullanmışlardır. Ancak bu politikanın izlenmesi sürecinde ortaya çıkan sorunlardan biri; iktisadi daralma dönemlerinde bütçe açığı ile finansman için aşırı bir kamu isteği ne kadar oluyorsa iktisadi genişleme dönemlerinde de aynı istek devam etmiştir. Oylarını maksimize etmek isteyen politikacılar bu talebi karşılamışlardır2. Yine kamu tercihi iktisatçılarına göre Keynesyenlerin, Klasiklerden farklı olarak denk bütçe ilkesi yerine “telafi edici bütçe” görüşünü savunmaları, devletin büyümesinin ve böylece demokratik yapının yozlaşmasının temel nedenidir. Yozlaşma toplumsal çıkarın özel çıkarlar lehine terk edilmesi olarak tanımlanmaktadır3. Ekonomistler yanlış bir şekilde politikacıların bütçe açıklarına neden olduğu gibi bütçe fazlası da oluşturabileceklerini varsaymışlardır4. Ancak politikacılar sürekli bütçe açığı vermeyi tercih etmişlerdir.

Kamu tercihi literatüründeki çalışmaların ışığında devletin aşırı derecede büyümesinin neden olduğu sonuçları iki başlık altında incelemek mümkündür.

1. Ekonomik Yozlaşma: Politikacıların yeniden seçilebilmeyi garantileme ve oylarını maksimize etmek için kamu harcamalarını artırma ve vergi oranlarını indirme eğilimleri ekonomik sorunların ve ekonomik yapıdaki yozlaşmaların temelini oluşturur. Politikacılar için ahlaki değerlere uygun davranmak Buchanan

1 Coşkun Can Aktan, Yeni İktisat Okulları, a.g.e., ss. 93-95.

2 Randy T. Simmons, “Kanuni Kurallara Karşı Anayasal Kurallar”, Kamu Tercihi ve Anayasal

İktisat Dergisi, Sayı: 2, Yıl: 1, İzmir, 2001, s. 137.

3 Enver Alper Güvel, “Bürokratik ve Politik Yozlaşmanın Ekonomik Analizi”, İktisat İşletme ve

Finans, Sayı: 146, Ankara, Mayıs 1998, s. 27.

4 James M. Buchanan, “Özel Tercihlerden Kamu Felsefesine: Kamu Tercihinin Gelişimi”, Çev. Timur

tarafından rasyonel görülmemektedir1. Çünkü ahlaki davranmak oy maksimizasyonu sağlama amacıyla çelişebilir.

2. Politik Yozlaşma: Devletin büyümesi politikacıların ve bürokratların güç ve yetkilerini artırır. Ayrıca baskı ve çıkar grupları da büyüyen devletten daha büyük bir pay kapmak amacıyla lobicilik ve rant kollama faaliyetlerini artırırlar. Devletin büyümesi ile beraber rüşvet, adam kayırmacılık (Nepotizm), hizmet kayırmacılığı, politik yandaşlık, lobicilik, rant kollama v.b şeklinde politik yozlaşma türleri ortaya çıkar.

Aşırı büyüyen devletin ortaya çıkardığı sorunlardan hareketle kamu tercihi teorisyenleri, neo klasikler tarafından geliştirilen “piyasanın başarısızlığı teorisine” karşılık “kamu ekonomisinin (devletin) başarısızlığı teorisi”ni geliştirmişlerdir2. Bu teoriye göre kamu ekonomisi de piyasa ekonomisi gibi kendi başına optimumu sağlamaktan uzaktır.

Kamu ekonomisinin başarısızlığa uğramasının nedenleri şunlardır:

Rasyonel Seçmenlerin Bilgisizliği: Bireyler özel bir mal ya da hizmet alırken piyasadan söz konusu mal hakkında bilgi sağlar ve satın alma konusunda kararını verir. Kamu mallarına olan talepte durum daha farklıdır. Bireyler kamu mallarını tek tek değil, seçimlere katılacak olan politik partilerin sunacakları programlar şeklinde tercih etmek zorundadırlar. Yapılacak olan tercihe göre de oy verirler. Bununla beraber seçmenler özel mal alırken gösterdikleri özeni kamusal malları tercih ederken ya da oylarını verirken göstermezler. Seçmenler arasındaki eğitim ve kültür yapısındaki farklılıklar, özellikle iktidardaki partinin devletin elindeki medya organlarını ya da etkileyebildiği medya organlarını kullanarak seçmenlerin tam bilgilendirilmelerini engellemeleri, seçmenlerin tam bilgiden yoksun olarak oy kullanmalarına neden olur.

Seçmenlerin İlgisizliği: Kamusal malların niteliklerinden biri olan hiçbir bireyin dışlanamaması, bireylerin oy kullansalar da kullanmasalar da söz konusu mallardan fayda sağlaması sonucunu doğurmaktadır. Bireyler gerek bu durumu

1 James M. Buchanan, The Moral Dimension of Debt Financing”, Liberty, Market and State, New

York University Pres, New York, 1985, s. 189.

2 James M. Buchanan, “Kamu Ekonomisinin Yetersizliği ve Kamu Tercihi”, Çev. Coşkun Can Aktan,

bilmelerinden, gerekse seçim sonuçlarını etkileyemeyeceklerini düşünerek seçimlere ilgisiz kalabilirler. Burada bir diğer önemli durum da iktisadi ve politik sistemi istikrar bulmuş toplumlarda politik katılımın giderek düşmesidir. Bunun nedenlerinden ilki; toplumlar demokratikleştikçe ve ekonomik kararları piyasaya bıraktıkça bireylerin politik iktidardan beklentilerinin azalması; ikincisi de demokratik sistemin emin ellerde olduğu düşüncesidir1. Bu şekilde düşünen seçmenler politik alana karşı duyarsızlaşmaktadır.

Rant Kollama: İlk olarak toprağın kirası şeklinde fizyokratlarca tanımlanan rant, günümüzde mali kaynakların çeşitli alanlarda kullanıldığında sahiplerinden başkalarına yapılan ödemeler anlamında kullanılıp aşırı fırsat maliyetinin bedelidir2. Kamu tercihi teorisinde rant, yasal ve kurumsal düzenlemeler yoluyla toplumsal değeri arttırmaktan çok, toplumsal israfa neden olan bazı kişi veya grupların çıkarları doğrultusunda sürekli kolladıkları bir gelir türü olarak ortaya çıkmaktadır. Politik süreçte yer alan ve kendi kişisel çıkarları doğrultusunda hareket eden kişiler ya da gruplar (politikacılar, bürokratlar, seçmenler, çıkar ve baskı grupları) çıkar kollama faaliyetleri sonucu toplumun refahı üzerinde olumsuz etkiye neden olarak; ekonomik, hukuki, dini, kültürel ve etik değerlere zarar veriyorlarsa bu faaliyetler rant kollama faaliyetleridir3. Sonuç olarak değişik politik grupların etkisiyle değişen kamu politikaları seçmenlerin tercihlerini yansıtmaktan uzaklaşacaktır.

Oy Ticareti (Logrolling): Oy ticareti özellikle yasama alanında ortaya çıkan politik yozlaşma türlerinden birisidir. Yasama organı olan parlamentoda politik kararların alınmasında politik partiler kendi çıkarları doğrultusunda parlamentoya sunmuş oldukları yasa tekliflerini karşılıklı olarak destekleyebilirler. Bu durum bir anlamda karşılıklı oy alış verişi ya da ticaretidir. Dolayısıyla oy ticareti sonucunda kamu ekonomisinde kararların etkin bir şekilde alınma olasılığı düşmekte ve seçmenlerin tercihlerinin tam olarak alınan kararlara yansıması zorlaşmaktadır.

1 Ömer Demir, “Siyasete Yön Veren Rasyonel Cahil Seçmenler”, Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat

Dergisi, Sayı: 1, Anadolu Matbaacılık, İzmir, 2001, s. 118.

2 James M. Buchanan, “Rant Kollama ve Kar Kollama”, Çev. Aytaç Eker, Kamu Tercihi ve

Anayasal İktisat, Edt. Aytaç Eker ve Coşkun Can Aktan, İzmir, 1991, s. 264.

3 Fevzi Devrim, Asuman Altay, Türkiye’de Rant Ekonomisi ve Sosyal Maliyeti, İTO, İzmir, 1994,

Söz konusu oy ticareti iki değişik şekilde daha meydana gelebilir. Bunlardan birincisi olan hizmet kayırmacılığı; iktidar partisinin seçim zamanı yaklaştıkça seçim bölgelerine ya da tabanlarına daha fazla kaynak aktarıp oylarını maksimize etme çabasıdır. Oy ticaretinin bir diğer şekli olan oy satın alma ise milletvekillerinin seçim sonrasında parti değiştirmesi şeklinde ortaya çıkar1. İktidar partisinden olmayan milletvekilleri örneğin bir bakanlık elde etme amacıyla parti değiştirebilirler. Bu durumda kaynaklar rasyonel kullanılmadığı için ekonomik etkinsizlik ortaya çıkar.

Politik Miyopluk: Kamu tercihi teorisine göre politikacılar çıkarlarını bir başka ifadeyle oylarını maksimize etme çabası içindedir. Dolayısıyla tekrar seçilebilmelerini garanti edebilecek politikaları uygularlar. Bu nedenle uzun vadeli ülke ekonomisine yararlı politikalar yerine kendilerine oy kazandıracak kısa dönemli politikaları uygulamayı tercih ederler. Bu duruma kamu tercihi teorisinde “politik miyopluk” veya “miyopluk etkisi” denilmektedir2. Dolayısıyla politikacılar uzun vadeli politikalar uygulamak yerine kısa vadeli politikaları tercih ederler.

Oybirliği İlkesinin Gerçekleştirilememesi: Kamu ekonomisinde karar aşaması politik süreç ile işlemekte ve yöntem olarak da oylama mekanizması kullanılmaktadır. Optimal bir sonuca ulaşabilmek için alınan kararların oybirliği ile alınması gerekmektedir. Ancak oybirliğinin sağlanamadığı tüm durumlarda, kendi lehlerine karar alınanların refahındaki artış, bu gurubun dışında kalanların refahındaki azalma pahasına alınmakta ve pareto etkinliği sağlanamamış olmaktadır. Bu durumda oybirliği gerçekleşmeden alınacak kararlar ya da belirlenecek kamu mal ve hizmet bileşimleri kamu ekonomisinde ortaya çıkan bir aksaklığı gösterecektir. Gerçek yaşamda oybirliği ilkesinin gerçekleşmesindeki zorluk hatta imkansızlık dikkate alındığında, kamu ekonomisindeki aksaklığın sürekliliği söz konusu olmaktadır.

Kamusal Mal ve Hizmetlerin Bir bütün Halinde Sunulması: Bu durumda ortaya konan kamusal mal ve hizmet bileşimi seçmenlerin asgari müştereklerine göre belirlenerek hazırlanmış bir bütün şeklindedir. Dolayısıyla seçmenlerin tümünün bir başka ifadeyle toplumun tercihlerini yansıtmamaktadır.

1 Coşkun Can Aktan, Politik İktisat, a.g.e., s. 108.

Medyan Seçmen Teorisi: Politik iktidarlar kendisi için önemli bir oy potansiyelini temsil eden medyan seçmeni memnun edecek kararları alma ve uygulama eğilimindedir. Böylece tüm seçmenlerin tercihleri yerine medyan seçmenin tercihleri hayata geçirilmiş olacaktır.

Asil Vekil Problemi: Asil lehine iş yapması gereken vekilin, kendi kişisel çıkarı için asilin çıkarını feda etmesi sonucunda ortaya çıkmaktadır. Temsili demokrasi de doğası gereği böyle bir soruna açık bir sistemdir.Toplum adına ve lehine işlem yapması beklenen seçilmişler zaman zaman kendi kişisel çıkarlarına karşılık toplumun çıkarlarını feda edebilirler1. Böyle bir durumda toplumsal faydayı arttırması için iktidara getirilen seçilmişler toplumsal faydanın düşmesine bile neden olabilirler.