• Sonuç bulunamadı

1.2.1. GENEL EKONOMİ POLİTİKASI

1.2.1.2. Ekonomi Politikası Karar Birimleri Seçmenler ve Davranış Motifler

1.2.1.2.4. Merkez Bankası ve Davranış Motifleri

Merkez Bankası, para ve kredi alanındaki temel karar birimidir. Fischer’e göre modern bir merkez bankasının taşıması gereken nitelikler şunlardır4:

• Merkez bankasının fiyat istikrarını da içeren açıkça tanımlanmış bir hedefi olmalıdır.

• Merkez bankası orta vadeli politika hedeflerini kamuoyuna açıklamalıdır.

• Merkez bankası iki açıdan hesap verebilir olmalıdır; açıklanmış hedeflerini gerçekleştirmeden sorumlu tutulmalı; ayrıca politikalarını meclise ve kamuoyuna açıklamakla ve haklılığını kanıtlamakla yükümlü olmalıdır.

1 Turgay Ergun, Kamu Yönetimi Kuram, Siyasa, Uygulama, TODAİE, Ankara, 2004, s. 300.

2 Aytekin Yılmaz, Çağdaş Siyasal Akımlar, Modern Demokraside Yeni Arayışlar, Vadi Yayınları,

2. Basım, Ankara, 2003, s. 232.

3 Adam Przeworski, Demokrasi ve Piyasa, Çev. İlter Turan, Türk Demokrasi Vakfı, Ankara, 1995, s.

73.

4 Ali İhsan Karacan, “Modern Merkez Bankalarının Özellikleri”, Finans, Ekonomi ve Politika,

• Hükümet merkez bankasının kararlarını değiştirme yetkisine sahip olmalı ancak bu kararın hükümet için bir maliyeti olmalıdır.

• Merkez bankasına politika amaçlarını gerçekleştirmek için faiz oranlarını ve diğer para politikası araçlarını belirleme yetkisi verilmelidir.

• Kambiyo kurları dalgalandıkça faiz oranlarını ve kambiyo kurlarını belirleme otoritesi ayrılmamalıdır.

• Merkez bankası kamu açıklarını finanse etmekle yükümlü tutulmamalı ve kamu borcunu yönetmemelidir.

Merkez bankalarının bugünkü yapılarına ulaşıncaya kadar gerek statüleri gerekse fonksiyonları farklı şekillerde düzenlenmiştir. Bununla beraber 1980’li yıllardan itibaren gerek akademisyenler gerekse politika uygulayıcılarının bu konularda yaptıkları araştırmalar ve tartışmalar, bu konularda bir görüş birliğinin sağlanmasında etkili olmuştur.

Merkez bankalarının gelişimi incelendiğinde bu bankaların başlangıçta hükümete borç vermek ve emisyonu gerçekleştirmek şeklinde bir fonksiyonu olduğu görülmektedir. Altın standardını terk edilmesiyle birlikte merkez bankalarının para arzını belirleme fonksiyonu, para politikası uygulamalarını da kapsayacak şekilde artmış, bu noktada para politikaları uygulamalarında kurallar ve inisiyatif tartışmaları ortaya çıkmıştır. Kurala dayalı para politikası uygulamasında politika uygulayıcıları, ki burada merkez bankasıdır, belirlenmiş bazı kurallara göre hareket etmektedirler. Böylece para otoritelerinin, politikacıların kendi çıkarları doğrultusunda kısa vadeli popülist politikalara dayalı olan yaklaşımlarından korunmaları sağlanmaktadır.

İnisiyatife dayalı para politikasında inisiyatif, politika otoritesinin (merkez bankasının) kurallar gibi herhangi bir sınırlamaya bağlı kalmadan politika seçiminde serbest olmasıdır1. Burada merkez bankalarının politik baskılardan korunması yasal düzenlemelerle sağlanmaya çalışılmaktadır.

Merkez bankasının para politikası fonksiyonlarını üstlenmesi ile beraber, para politikasının amaçları, tam istihdam, büyüme, dış ödemeler dengesi ve fiyat

1 David J. Archer, “The New Zealand Approach to Rules and Dicretion in Monetary Policy”, Journal

istikrarının sağlanması şeklinde genişlemiştir. Ancak zaman içerisinde gerek bu amaçların aynı anda gerçekleşemeyeceğinin anlaşılması, gerekse diğer amaçlara ulaşmak için uygulanan politikaların fiyat istikrarını bozması sonucu; merkez bankalarının orta ve uzun vadede yalnızca fiyat istikrarının hedef olarak belirlenmesi gerektiği konusunda görüş birliği ortaya çıkmıştır.

Merkez bankaların tarihi gelişim seyrinde statülerine ilişkin en önemli gelişme bağımsızlıklarına ilişkindir. Bağımsızlık konusunda parasal yöntemle ilgili olarak kurumun kantitatif hedefleri arasında yer alan temel kriterleri belirlemede kuruma verilen serbesti şeklinde bir tanımlama yapmak mümkündür1. Merkez bankası bağımsızlığının en önemli nedeni olarak hükümetin para politikası araçlarını kısa vadeli politik çıkarları için kullanırken yapması muhtemel hatalar ya da bilinçli faaliyetler olarak gösterilmektedir. Merkez bankaları, bağımsızlıklarının sağlanması ile para politikası uygulamalarında, politik baskılardan kurtulmuş olmaktadır2. Ancak yasal olarak bağımsızlığı sağlanan merkez bankası yönetiminin hükümetten gelecek baskılara karşı güçlü olması da gerekmektedir.

Bir çok ülke fiyat istikrarı konusundaki kararlılıklarını artırmak için merkez bankalarının bağımsızlıklarını artırmışlardır. Cukierman’a göre söz konusu ülkelerin bu davranışlarının gerisinde şu nedenler bulunmaktadır3:

Birinci neden, fiyat istikrarını sağlamak için oluşturulmuş kurumlar (Bretton Woods Sistemi ve Avrupa Para Sistemi) çökmüşler ve bu da fiyat istikrarını sağlamak ve sürdürmek isteyen ülkeleri başka seçenekler aramaya yöneltmiştir.

İkinci neden, fiyat istikrarını sağlamada başarılı olan Bundesbank’ın göreli bağımsızlığı diğer merkez bankaları için önemli bir örnek oluşturmuştur.

Üçüncü neden, Avrupa Birliği Antlaşması (Maastricht Treaty), Ekonomik ve Parasal Birlik üyeliğinin bir ön koşulu olarak bağımsız bir merkez bankasını ön görmesidir.

1 Haydar Akyazı, Para Kurulu ve Türkiye’de Uygulanabilirliği Üzerine Bir Araştırma, Türkiye

Bankalar Birliği, İstanbul, 1999, s. 14.

2 Maurice Obstfeld, Kenneth Rogoff, Foundations of International Macroeconomics, MIT Press,

London, 1997, s. 646.

3 Ali İhsan Karacan, “Merkez Bankası Bağımsızlığı Üzerine”, Finans, Ekonomi ve Politika, Creative

Dördüncüsü, yakın zamanlardaki başarılı istikrar dönemlerinin ardından bir çok Latin Amerika ülkesindeki politika belirleyiciler yüksek ve sürekli enflasyonun geri dönüş olasılığını azaltabilecek kurumsal arayışlara girmişlerdir.

Beşincisi, birçok eski sosyalist ülkede bağımsız merkez bankasının kuruluşu, düzenli bir biçimde işleyen piyasa ekonomisi için gerekli kurumsal çerçevenin oluşturulmasında bu ülkelerin daha genel çabalarının bir parçası olmuştur.

Son olarak, enflasyon ve merkez bankası bağımsızlığı arasında negatif yönlü bir ilişki bulunduğunu ileri süren yaygın bir güncel yazının oluşmasıdır.

Merkez Bankalarının bağımsızlığıyla ilişkin olarak iki temel yaklaşım bulunmaktadır. Bunlardan ilki Bade ve Parkin (1980) ile Cukierman’ın (1992) üzerinde durduğu yasal ve fiili bağımsızlık, ikincisi ise Grili, Masciandaro ve Tabelli’nin (1995) üzerinde durduğu politik ve ekonomik bağımsızlıktır1.

Merkez bankasının yasal bağımsızlığı genel olarak merkez bankası kanunu ile bankaya tanınan bağımsızlığı ifade etmektedir. Gerçek bağımsızlık ise banka ile hükümet ve diğer kamu kurumları arasındaki gayrı resmi düzenlemeler ve uygulamalardan oluşmaktadır. Merkez bankası başkanının ve yönetim kurulu üyelerinin atanması, görev süresi, merkez bankasının hedefleri ve amaçları ile bunların kapsamı, para politikasının kimin tarafından belirlendiği ve merkez bankasının kamu açıklarını ne ölçüde finanse ettiği gibi kriterler, yasal ve fiili bağımsızlığın göstergeleri arasında yer almaktadır.

Merkez bankalarının bağımsızlığına ilişkin ikinci temel yaklaşım politik ve ekonomik bağımsızlıktır. Politik bağımsızlık fiyat istikrarının sağlanması gibi para politikasının hedeflerini belirleme yeteneğidir. Ekonomik bağımsızlık ise belirlenen hedeflere ulaşmak için gerekli olan para politikası araçlarını kullanma ve seçme serbestliğidir. Politik bağımsızlığın ölçülmesinde, merkez bankası başkanının ve yönetim kurulu üyelerinin atanmasına ilişkin prosedür, merkez bankasının hükümetle olan ilişkileri ve merkez bankasının kurumsal düzenlemeleri kriter olarak alınırken; ekonomik bağımsızlığın ölçülmesinde, bütçe açıklarının parasal finansmanı ve merkez bankasının kontrolündeki parasal araçlara ilişkin özellikler kriter olarak

1 Hakan Kum, Hayriye Atik, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın Bağımsızlığı: Avrupa

Birliği Ülkeleri İle Bir Karşılaştırma, http://iibf.erciyes.edu.tr/akademik/kum/merkezbank.htm

alınmaktadır1. Söz konusu kriterlerin sağlanması durumunda merkez bankası hem ekonomik hem de politik bağımsızlığa kavuşmaktadır.