• Sonuç bulunamadı

1.1.12. Kamu Tercihi Okulu’nda Ekonomi-Politika Etkileşimi

1.1.12.2. Normatif Kamu Tercihi Teorisi

1.1.12.2.2. Anayasal İktisat

Kamu tercihi iktisatçılarına göre devletin büyümesi ile birlikte ortaya çıkan ekonomik ve politik yozlaşmaların veya sorunların ortadan kaldırılması için politik karar alma sürecinde anayasal düzeyde bir yeniden yapılanma gerekmektedir. Böylece çıkarlarını maksimize etme amacında olan bireylerin ve politikacıların bu amaçla istikrarsızlığa yol açacak faaliyetlerde bulunmaları anayasal kurallar ile yasaklanmış olacağı için politik ve ekonomik alanda sapmaların önüne geçilecektir.

Buchanan’a göre anayasal reformun amacı2; “idareci rolünü daha iyi oynayacak insanların seçimi ya da bu konuda propaganda yapılması değildir. Bu anayasal reformun amacı, 1780’dekiyle aynı olup, politikacıların çalışmalarına kişiliklerini önemsiz hale getirecek şekilde kurallar ve kısıtlamalar koymaktır. Bu amaç tamamen 18. yüzyılı yansıtmakta ve bunu Adam Smith’in ekonomi üzerine yazdığı Milletlerin Zenginliği ve Federal Dokümanlar adlı eserlerinde görmek mümkündür.” Adam Smith çalışmalarında politik ekonomiyi kanun yapma bilimi

olarak tanımlayarak oyunun kuralları ile olan ilişkisinin sinyallerini vermiştir. Dolayısıyla Anayasal İktisat, Smith’in modern karşılığıdır3. Özellikle devletin ekonomiye müdahale etmemesi sadece gerekli yasal çerçeveyi oluşturması her iki görüşünde ortak yanını oluşturmaktadır.

1 J.M. Buchanan, G. Tullock, The Calculus of Consent, The University of Michigan, Ann Arbor,

1965, Akt. Coşkun Can Aktan, Dilek Dileyici, “Kamu Tercihi İktisadına Giriş”, Modern Politik İktisat Kamu Tercihi, Edt. Coşkun Can Aktan, Dilek Dileyici , Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2007, ss. 28-29.

2 James M. Buchanan, “Devletin Gücü Üzerine Konulacak Anayasal Kısıtlamalar”, Çev. Zeynep

Arıkan, Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat, Edt. Aytaç Eker ve Coşkun Can Aktan, İzmir, 1991, s. 419.

3 Viktor J. Vanberg, “Anayasal Politik İktisat”, Çev. Timur Turgay, Kamu Tercihi ve Anayasal

Anayasalar devletlerin temel yapılarını, örgütlenişlerini ve işleyiş kurallarını belirleyen ve çıkarılacak kanunların uymak zorunda olduğu temel ilkeleri gösteren en üst kanunlardır. Bu temel ilkeler ise bireylerin temel hak ve özgürlükleriyle ilgilidir. Yapılan tanımlama gereği anayasalar politik anayasa olma özelliğine sahiptir. Anayasaların devletin politik yapısını, kurumlarını ve bu kurumların işleyişini, bireylerin politik hak ve özgürlüklerini içeren yasal ve kurumsal normlardan meydana gelmesi anayasaların politik yönünü göstermektedir.

Politik anayasa; devletin hak, yetki, görev ve sorumlulukları ile bireyin politik hak ve özgürlüklerini belirleyen en üst kurallar bütünüdür. Buna göre devletin yasama hakkı ile toplumsal barışın ve huzurun sağlanması, adaletin, iç ve dış güvenliğin sağlanması gibi görev ve sorumlulukların yanında; bireyin, kişi dokunulmazlığı, seçme ve seçilme hakkı, haberleşme, seyahat, ikamet, din ve vicdan özgürlüğü, düşünce özgürlüğü ve basın özgürlüğü gibi hak ve özgürlükleri politik anayasa kavramına girmektedir1. Hiçbir mevcut ya da önerilmiş anayasanın; devlet dairelerinin, bireylerin, grupların ve en önemlisi ekonomik aktiviteler üzerindeki otoritesinde yeterli sınırlamalar veya zorlamalar içermediği için Buchanan mevcut bu politik anayasaları ekonomik ilerlemeyi sağlama açısından başarısız bulmaktadır2. Ancak ekonomi oldukça dinamik bir yapıya sahiptir bu nedenle de değiştirilmesi çok zor olan anayasaya ekonomiye ilişkin yasaların dahil edilmesinin beraberinde başka sorunlar getireceği de unutulmamalıdır.

Anayasal iktisat, anayasaların bu politik özelliği yanında ekonomik bir özellik de taşımaları ve dolayısıyla bir “ekonomik anayasa”nın oluşturulması gerektiğini ileri sürmektedir. Dolayısıyla anayasal iktisat yaklaşımı anayasal kuralların özellikle ekonomik alanda devlet – birey ilişkisini belirlemede daha işlevsel olması gerektiğini savunan ve bu çerçevede bir ekonomik anayasanın oluşturulmasını öneren bir yaklaşımdır. Buchanan Anayasal İktisat’ın tanımını şu şekilde yapmaktadır3: “Anayasal politik iktisat, kuralların işleyişinin, bireylerin etkileşimde bulunduğu kurumların, bu kural ve kurumların seçildiği veya var olduğu süreçlerin araştırılmasını yönlendiren bir araştırma

1 Coşkun Can Aktan, Yeni İktisat Okulları, a.g.e., s. 107.

2 James M. Buchanan, “Liberal Anayasa Üzerine”, Çev, İrfan Kalpalı, Kamu Tercihi ve Anayasal

İktisat Dergisi, Sayı: 2, Yıl: 1, İzmir, 2001, s. 126.

3 James M. Buchanan, “Anayasal İktisadın İlgi Alanı”, Çev. Melek Seferoğlu, Anayasal İktisat, Edt.

programıdır. Metodolojik bireysellik ve rasyonel tercih araştırma programının merkezindeki elementler olarak tanımlanır.

Ekonomik anayasa bir ekonomik düzenin hukuki çerçevesini belirleyen anayasal kurallar bütünü olarak tanımlanabilir. Buna göre ekonomik anayasa devletin ekonomik alandaki yetkilerinin, amaçlarının ve araçlarının açıkça anayasada sınırlandırılmasını ve bireylerin ekonomik alandaki haklarının ve özgürlüklerinin anayasada var olmasını savunmaktadır. Ekonomik anayasada bireylere ilişkin sosyal güvenlik hakkı, sağlıklı yaşam hakkı, eğitim ve öğrenim hakkı, tercih özgürlüğü, tasarruf özgürlüğü, yatırım özgürlüğü, mülkiyet ve miras özgürlüğü, çalışma hakkı ve özgürlüğü, tekellerden korunmayı isteme hakkı gibi hak ve özgürlükler yer almalıdır.

Anayasal İktisatçılar devletin görev ve sorumluluklarının çok açık ve net bir şekilde ve sınırları ile birlikte anayasada yer alması gerektiğini savunmaktadırlar. Bu nedenle ekonomik anayasa içinde aşağıdaki norm, kural ve kurumlar bulunmalıdır1.

1. Mali Anayasa: Mali anayasa devletin mali gücünü harcama yapma ve vergi toplama gücünü kullanma şeklinin belirlenmesi ve belirlenen bu kullanma şekline göre mali gücün anayasal kurallar ile nasıl sınırlandırılması gerektiğini ortaya koymaktadır. Bu alan içinde aşağıdaki konulara ilişkin anayasal düzenlemelerin yapılması gerekir.

• Kamusal mallar anayasası,

• Kamusal harcamalar anayasası,

• Kamusal gelirler anayasası,

• Borçlanma anayasası,

• Denk bütçe anayasası ve

• Mali, federalizm anayasası

Bu temel konular yanında mali yapıdaki düzenlemelerin nasıl yapılacağı, yani hangi kuruluşların tasarıları hazırlayacağı, bunların nasıl oylanacağı gibi konular da mali anayasa içinde belirlenmelidir.

2. Parasal Anayasa: Parasal anayasa, devletin para basma hakkı ve yetkisini anayasada düzenleyen ve hangi çerçevede para arzını artırabileceğini belirleyen kuralları içermektedir1. Politik iktidarın para üzerindeki güç ve yetkilerini kendi çıkarları doğrultusunda kullanmamaları için para sistemine ve parasal büyümenin ne şekilde olacağına ilişkin bazı genel kuralların anayasa içerisinde güvence altına alınmasını önermektedir.

3. Dış Ticaret Anayasası: Dış ticaret anayasası ile uluslararası ekonomik ilişkilerin genel çerçevesi belirlenir. Dış ticaret anayasasında uluslararası ekonomik ilişkilerle ilgili aşağıdaki konular incelenmektedir.

• Uluslararası ekonomik ilişkilere ilişkin anayasal normlar

• Koruyucu ve serbest dış ticaret politikasına ilişkin anayasal normlar

• Döviz kurunun belirlenmesi

4. Yasal – Kurumsal Serbestleşme ve Rekabet Anayasası: Anayasal İktisatçılar klasik iktisadın temel ilkelerini savunmaktadırlar. Dolayısıyla devletin ekonomiye olan direkt müdahale, düzenleme ve kontrollerinin mümkün olduğunca azaltılmasından yanadırlar. Devlet anayasal düzeyde rekabetin gerçekleştirilmesi için temel kuralları belirlemelidir. Rekabetçi bir piyasa ekonomisini gerçekleştirecek temel politikalardan birisi yasal kurumsal serbestleşme politikasıdır. Yasal kurumsal serbestleşme ekonomiye olan direkt kontrol ve müdahalelerin kaldırılması demektir.

5. Gelir Dağılımı Anayasası: Çağdaş demokrasilerde devlet vergileme ve transferler yoluyla doğrudan, kamusal mal ve hizmetlerin üretimi ve dağıtımıyla da dolaylı olarak gelir dağılımını etkileyebilmektedir. Gelir dağılımı anayasası ile bir toplumda vergileme ve transfer ödeme sistemlerini anayasal düzeyde kural ve kurumlarla sınırlandırılmaktadır.

6. Sosyal Güvenlik Anayasası: Sosyal güvenlik sisteminin politize olmaktan uzaklaştırılması, bunun için de politik iktidarın bu konudaki hareket serbestliğinin anayasal kurallarla sınırlanması sosyal güvenlik anayasası ile sağlanmaktadır2.

1 Hasan Atılgan, “Parasal Anayasa”, Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat Dergisi, Sayı: 2, Yıl: 1,

İzmir, 2001, s. 48.

7. Kentleşme ve Çevre Sorunları Anayasası: Ekonomik gelişme ile beraber bir yandan hızlı kentleşme diğer yandan üretimde ortaya çıkan negatif dışsallıklar sonucu çevre sorunları ortaya çıkmaktadır. Bu çevre sorunların nasıl çözüleceği kentleşme ve çevre sorunları anayasasında belirlenmelidir.

Anayasal iktisat teorisinin anayasal kuralların belirlenmesi konusundaki görüşleri ile beraber en önemli katkısı ekonomik anayasanın oluşturulmasına ilişkin önerileridir. Böylece devletin veya politik aktörlerin politik ve ekonomik alandaki güç ve yetkileri belirlenmiş olmaktadır. Bu şekilde politik aktörlerin kendi çıkarları doğrultusunda ekonomiyi manipüle etme olanakları da sınırlandırılmış olacaktır. Söz konusu anayasal düzenlemeler sadece ekonomik sisteme ve yapıya ilişkin değil aynı zamanda sürece ilişkin düzenlemeleri de içermektedir. Bu durum anayasal iktisat çerçevesinde ekonominin hızlı değişen dinamik yapısı dikkate alındığında, gerekli olduğu anda gerekli ekonomi politikalarının yürürlüğe konulamamasını beraberinde getirir. Çünkü anayasa hükümlerini değiştirmek zordur ve uzun zaman alır.

Ayrıca Anayasal İktisatçıları’nın yukarıda yedi başlık altında ele aldığı konular, pratik yaşamda “ekonomi hukuku” içinde yer alan özel yasalarda düzenlenmektedir. Örneğin mali konular, bütçe yasası’nda; vergi konuları, vergi yasasında; parasal konular, merkez bankası yasasında; gelir dağılımı ve sosyal güvenlik konuları, sosyal güvenliği düzenleyen yasalarda; kent ve çevre sorunları ise imar yasaları ve çevre kanununda yer alır. Bu yasalarla bu alanların sistem ve düzenleri kurumlaştırılmış olur. Bu alanlarla ilgili bir konunun; temel haklar ve egemenliğin kullanımı ile ilgili olan kısmı politik anayasada yer alır. Örneğin; “verginin yalnızca yasayla alınabileceği” vergi yasasında değil; politik anayasa da yer alır.

1.2. GENEL EKONOMİ POLİTİKASINDA EKONOMİK SÜREÇ POLİTİKASI VE POLİTİK İSTİKRARSIZLIK

Kamu tercihi teorisi ekonomi politika etkileşimini açıklarken “homo economicus” varsayımı ile hareket etmektedir. Dolayısıyla karar alma sürecinde yer alan tüm birimlerinin bireysel faydalarını maksimize etmeye çalıştıklarını ve çıkarları peşinde koştuklarını varsaymaktadır. Ancak gerçek yaşamda politik alanda yer alanda yer alan karar birimleri sadece bireysel çıkar motifi ile hareket etmezler.

Çalışmanın bu kısmında önce gerçek yaşamda ekonomi-politika ilişkisi ekonomik süreç politikası kapsamında ele alınarak açıklanacaktır. Daha sonra ekonomik süreç politikası ile politik istikrarsızlık arasındaki etkileşim incelenecektir. Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için öncelikle ekonomi politikası konusu incelenecektir.