• Sonuç bulunamadı

1.5. İradi-İhtiyari Ekonomi Politikalarının Doğurduğu Sorunlar

1.5.1. Devletin Büyümesi Sorunu

Kamu kesiminin büyüklüğü çoğu zaman kamu hizmeti sunan bütün kamu kesimi birimlerinin toplam harcamalarının GSYİH veya GSMH’ye oranlanması ile elde edilen sonuçlarla ifade edilmektedir.66 Devletin büyüklüğü ile kamu kesiminin büyüklüğü genel olarak aynı anlamda kullanılır.

Yapılan araştırmalar, devletin ekonomideki büyüklüğü ile kamu harcamaları arasında çok yakın ve doğru yönlü bir ilişkinin varlığını ortaya koymaktadır. Genel olarak kamu harcamalarının zaman içerisinde hatırı sayılır bir büyüme trendi ile sürekli olarak artış kaydettiği bilinmektedir. Bu durum, devletin büyümesinin nedeninin ağırlıklı olarak kamusal harcamaların artışından kaynaklı olduğunu göstermesi açısından anlam ifade etmektedir. Bu neden sonuç ilişkisine göre üzerinde durulması gereken konu, kamu harcamalarının neden artığı yönündedir. Bu sorunun cevabı, mali literatürde üç kısımda incelenmektedir. Bunlar; kamu harcamalarının görünüşte artışı nedenleri, kamu harcamalarının gerçek artış nedeni ve son olarak kamu harcamalarının mutlak ve göreli artış nedeni şeklinde sıralanır.

66 Mustafa Sakal, Anayasal Bütçe Reformunun Esasları, Dokuz Eylül Üniversitesi İİBF,Gazi

46 Bu yönde yapılan çalışmalarda daha çok kamu harcamalarının görünüşte ve gerçekte artış nedenlerinin önem kazandığı görülür.

Kamu harcamalarının görünüşte artış nedenlerini; ayni ekonomiden para ekonomisine geçiş, devlet hesaplarının tutuşunda gayrisafi usulün kabulü, paranın satın alma gücünün düşmesi, ülke nüfusundaki değişmeler ve devletleştirme olarak sıralarken, kamu harcamalarının gerçek artış nedenlerini de; iktisadi, sosyal, siyasal, askeri ve teknolojik nedenler olarak belirtmek mümkündür.

Devletin büyümesi yönünde ileri sürülen teori ve görüşler sayıca oldukça fazla ve uzun tarihi geçmişe sahiptir. Devletin ekonomik faaliyetlerinin ve harcamalarının artışı yönünde ilk kez çalışma yapan Alman iktisatçı Adolph Wagner olmuştur. Wagner 1883 tarihinde yazdığı bir eserinde, devletin büyümesi konusunu incelemiştir. Wagner, devletin sürekli büyüme eğilimi içinde olduğunu belirterek, büyüme eğiliminin özellikle koruyucu ve düzenleyici kamusal mallara olan talep dolayısıyla, devletin başta iç ve dış güvenlik olmak üzere, adalet hizmetlerine olan harcamalarının artışından kaynaklandığını ifade etmiştir. Bunun yanında toplumun, kültürel ve sosyal refaha yönelik; eğitim, sağlık vb. harcamalara olan talebinin de göz ardı edilmemesi gerektiğine vurgu yapmıştır.

Wagner’in bu çalışmasından sonra pek çok iktisatçı, devletin büyümesine ilişkin teorik ve ampirik çalışmalar yapmıştır. Yapılan ampirik çalışmalarda, Wagner’in hipotezleri önemli ölçüde doğrulanmıştır. Wagner’in görüşleri ekonomi literatüründe “Wagner Kanunu”, ya da “Kamu Harcamalarının Artışı Kanunu” olarak adlandırılmıştır.67

Özellikle 1929 Dünya Ekonomik Krizi ve ardından yaşanan dünya savaşlarının ekonomide ve toplumsal yaşamda yarattığı çöküntü, o zamana kadar ekonomiye hakim olan klasik iktisadi düşüncenin tarafsız devlet anlayışını yıpratmıştır. Bu yönde klasik iktisadi görüşe bir tepki olarak ortaya çıkan ve devletin ekonomiye müdahale etmesi gereğinden hareket eden Keynesyen ve fonksiyonel

67 T.JamesBennett and H.Johnson Manuel, The Political Economy of Federal Economic Growth,

47 mali anlayış, devletin iradi ekonomi politikalarını gerektiği gibi kullanabilmesini meşru kılmıştır. Bu meşruiyet zamanla devletin ekonomideki faaliyetlerinin artmasına neden olmuştur. Bu süreç devletin ekonomik, siyasal ve sosyal büyüme nedenleri üzerinde sistematik bir yapı oluşturarak devletin genel ekonomi içindeki büyüklüğünü ve etkisini derinleştirmiştir.

Bu yaklaşımdan hareketle, üzerinde durulması gereken esas nokta, iradi- ihtiyari ekonomi politikalarının devletin büyümesi üzerinde yarattığı etkidir. Nitekim, iradi-ihtiyari ekonomi politikalarının kullanmış olduğu maliye ve para politikası araçlarının, yarattığı mali, siyasi ve sosyal etki bu yönde önemli bir yer tutmuştur. Depresyon ve ekonomik krizler (konjonktürel dalgalanmalar), enflasyonist baskılar, az gelişmiş ülkelerde devletin ekonomik büyüme ve kalkınmadaki rolü, tam istihdamın sağlanması, kaynakların etkin kullanımı ve yeniden dağılımı yönündeki politikalar, devletin artan müdahalelerinin ve ekonomi içindeki büyüklüğünün mali nedenleri olarak sıralanırken, sıcak savaş tehlikesinin varlığı, soğuk savaş ve dış tehditler, politik konjonktürde seçim ekonomisinin uygulaması, hükümetlerin uyguladıkları popülist ve partizanca politikalar, siyasal süreçte siyasal aktörlerin kendi çıkarlarının peşinde koşmaları, bürokrasinin bütçe hacmini genişletmek istemesi, çıkar ve baskı gruplarının devletten transfer kollama gayretleri siyasal büyüme nedenlerine örnek olarak verilebilir. Bunlara ilaveten nüfus artışı, gelir ve servet dağılımında denge sağlanması, geri kalmış bölgeler sorunu, terör, sosyal yardım ve sosyal hizmetlerin sağlanması, sosyal güvenlik hizmetleri, teknolojik değişmeler vb. sosyal büyüme nedeni olarak sayılabilir. İradi-ihtiyari ekonomi politikaları ile gerçekleştirilen bu müdahaleler, sonuçta devletin büyümesinin en önemli nedeni haline gelmiş ve zaman içerisinde devleti ekonomik sorunların çözümü olmaktan çıkarak sorunların bizatihi kaynağı haline getirmiştir.

Yukarıda yapılan açıklamalar da dikkate alınarak, devletin büyümesi yönünde ortaya konan teori ve görüşler içerisinde özellikle kamu tercihi teorisyenlerinin (Buchanan, Niskanen, Olson vb.) görüşleri önemli bir yer tutmaktadır. Kamu tercihi teorisyenlerinin önde gelenlerinden olan Buchanan, günümüzde gerek gelişmiş ve gerekse gelişmekte olan ülkelerde kamu kesiminin her seviyesindeki aşırı büyüme

48 eğiliminin alarm verecek boyutlara ulaşmış olduğunu, geçen 20 yıllık süreç içinde kamu kesiminin yaklaşık olarak her yıl üretilen milli gelirin yarısına yakın bir bölümünün (GSMH’nin % 30’unu aşan bir kısmının) merkezi hükümet kanalıyla kullanıldığına işaret etmiştir. Ayrıca; ekonomik faaliyetler içerisinde artan kamu payının beraberinde bir çok ekonomik sorunu getirdiğine de vurgu yapmıştır68