• Sonuç bulunamadı

C. SÜBVANSİYON MİKTARININ TESPİTİNDE UYGULANAN YÖNTEMLER YÖNTEMLER

2. Devlete Yüklenen Maliyet Yöntemi

hallerde menfaatten bahsedilebilmesi için, devletin, akdettiği bu satış işlemleri karşılığında serbest piyasa şartlarına göre daha az karşılık almış olduğunun kanıtlanması gereklidir. Aksi halde bir menfaat ve dolayısıyla sübvansiyon söz konusu olmayacaktır [md. 14(d)].

Devletin hisse satın almasında olduğu gibi burada da Anlaşma, sübvansiyon miktarının nasıl hesaplanacağını açıkça belirtmemiştir. Anlaşma’nın genel yaklaşımına uygun olarak, bu durumda, devletin sözleşme çerçevesinde aldığı karşı edimle, serbest piyasa ortamında alması lazım gelecek karşı edim arasındaki fark menfaat ve dolayısıyla sübvansiyon miktarını verecektir249. Anlaşma'ya göre, bu karşılaştırmada sübvansiyonu veren DTÖ üyesinin piyasası esas alınır. Karşılaştırma yapılırken, fiyatın yanı sıra, kalite, piyasadaki arz miktarı ve taşıma gibi satış işlemini etkileyen tüm faktörler hesaba katılmalıdır [md. 14(d)].

Görüldüğü üzere, alıcıya sağlanan menfaat yönteminin değişik sübvansiyon türlerine uygulanmasında 14. maddenin yer verdiği temel ölçüt olan piyasa koşulları esasen sübvansiyonun alıcının mamelekinde bir artışa sebebiyet verip vermediği meselesiyle ilgilidir. Maddede fayda sağlayacağı belirtilen işlemlerin hepsinde, sübvansiyondan yararlanan kişinin mamelekinde bir artış meydana gelmektedir.

konu uygulama alıcıya bir menfaat sağlıyor olsa dahi sübvansiyon teşkil etmeyecektir. Yukarıda, alıcıya sağlanan menfaat yöntemiyle ilgili olarak verdiğimiz örnekte250, devletin yıllık % 15 faizle borçlandığı kaynağı % 10 faizle belirli bir sektördeki üreticilere kullandırması halinde, devlete bir maliyet yüklendiği için, aradaki farka tekabül eden % 5 sübvansiyon teşkil edecektir.

Ancak, örneğin, devletin bu kaynağı kendi borçlandığı faiz oranıyla (% 15) üreticilere kredi olarak kullandırması halinde, devlete yüklenen bir maliyet söz konusu olmadığından, bu yönteme göre sübvansiyondan da bahsedilemeyecektir. Bu durumda, serbest piyasada aynı şartları taşıyan bir kredi için geçerli olan faiz oranı

% 20 ise, bu devlet kredisinden yararlanan üreticilere bir menfaat sağlanmış olacaktır. Ancak, menfaatin mevcut olmasına rağmen, devlete yüklenen bir maliyet söz konusu olmadığından, devlete yüklenen maliyet yöntemine göre bir sübvansiyon da söz konusu olmayacaktır.

Devlete yüklenen maliyet yöntemine ilişkin bu genel açıklamadan sonra, bu yöntemin uygulanmasına ilişkin bazı sorunlara değinmekte fayda vardır.

Öncelikle, Anlaşma’nın sübvansiyon miktarının tespiti konusunda alternatif yöntem olan “devlete yüklenen maliyet” yönteminin uygulanmasını yasaklayıp yasaklamadığı hususunu açıklığa kavuşturmak gerekmektedir. Bilindiği üzere, Anlaşma’nın 14. maddesinde yalnızca, sübvansiyon miktarının hesaplanmasında uygulanabilecek iki genel yöntemden birisi olan alıcıya sağlanan menfaat yöntemine ilişkin hükümlere yer verilmektedir.

Bir görüşe göre, Anlaşma sübvansiyon miktarının hesaplanması konusunda yalnızca alıcıya sağlanan menfaat yönteminin kullanılmasına cevaz vermekte olup, bunun dışındaki bir yöntem soruşturma makamları tarafından kullanılamaz251.

Ancak, gerek 14. madde hükümlerine, gerek Anlaşma’nın geneline bakıldığında, devlete yüklenen maliyet yönteminin telafi edici tedbir soruşturmalarında kullanılamayacağına dair bir düzenlemeye rastlanmamaktadır.

Madde 14’te, muhtemel iki yöntemden birisi olan alıcıya sağlanan menfaat yönteminin uygulanmasına ilişkin bazı kurallara yer verilmiş, ancak bunun dışındaki bir yöntemin uygulanması yasaklanmamıştır. Hatta, yukarıda252 belirtildiği üzere, Anlaşma'nın 1 no.lu ekinde yer alan iş'arî listedeki bazı ihracat sübvansiyonu türleri devlete yüklenen maliyet yöntemi çerçevesinde tanımlanmıştır. Ayrıca, Anlaşma'nın 31 Aralık 1999 tarihi itibariyle yürürlükten kalkmış253 olan 6.1(a) maddesinin uygulanmasına dair Ek 4'te de devlete yüklenen maliyet yöntemine göre hesaplama yapılması öngörülmüştür.

Bu nedenle, Anlaşma metninden, alıcıya sağlanan menfaat yönteminin kullanılamayacağı sonucunun çıkarılması kanaatimizce mümkün değildir. Kaldı ki, bugüne kadar aksi yönde bir DTÖ paneli veya Temyiz Organı kararı da söz konusu olmamıştır.

Bu durum karşısında, Anlaşma’nın sübvansiyon miktarının hesaplanması konusunda herhangi bir yöntemi zorunlu kılmadığı sonucuna varılmalıdır. O halde,

251 STANBROOK/BENTLEY: s. 97.

252 Bu konuda bkz. yuk. s. 80 vd.

253 Bu konuda bkz. yuk. s. 114 vd.

DTÖ üyesi devletler, telafi edici tedbir soruşturmalarında sübvansiyon miktarının hesaplanmasında alıcıya sağlanan menfaat yönteminin yanı sıra devlete yüklenen maliyet yöntemini de uygulayabilmelidirler254. Ancak, alıcıya sağlanan menfaat yöntemini uygulayan DTÖ üyelerinin, madde 14 hükümlerine uygun hareket etmeleri gereklidir255.

Bu noktada, Anlaşma'nın, kullanılmasına cevaz verdiği devlete yüklenen maliyet yöntemi hakkında neden herhangi bir hüküm içermediği sorusu akla gelmektedir. Anlaşma'nın müzakere tutanakları bu konuya ışık tutacak herhangi bir bilgi içermemektedir. Uruguay Turu müzakereleri esnasında bazı devletler, sübvansiyon miktarının hesaplanmasında devlete yüklenen maliyet yönteminin esas alınmasını savunmuşlar, buna karşılık ABD, alıcıya sağlanan menfaat yöntemini desteklemiştir256. Bilahare, Anlaşma'nın nihaî metnine esas teşkil eden Dunkel Metni'nde, madde 14 alıcıya sağlanan menfaat yöntemine ilişkin hükümlerle sınırlandırılmış ve devlete yüklenen maliyet yöntemine madde içerisinde değinilmemiştir257.

Anlaşma'nın bu konudaki sessizliği, bu iki yöntemin uygulanmasındaki zorluk derecelerinin farklılığıyla açıklanabilir. Şöyle ki, sübvansiyon miktarının alıcıya sağlanan menfaat yöntemine göre hesaplanması, devlete yüklenen maliyet

254 Uygulamada, özellikle telafi edici tedbir soruşturmalarını en çok açanlar başta olmak üzere, DTÖ üyeleri, genellikle alıcıya sağlanan menfaat yöntemini uygulamaktadır. AB bu konuda örnek olarak verilebilir. AB’nin, sübvansiyon miktarının hesaplanmasına ilişkin kuralları için bkz.

Guidelines for the Calculation of the Amount of Subsidy in Countervailing Duty Investigations, OJ C 394, 17.12.1998, s. 6-19. AB'nin sübvansiyon miktarının hesaplanması konusundaki kurallarına ilişkin ayrıntılı bilgiler için bkz. DIDIER: s. 278-280.

255 Bu yönde, ANDERSON/HUSISIAN: s. 322-323.

256 STEWART: s. 935.

257 STEWART: s. 935.

yöntemine göre daha zordur. Çünkü, bir sübvansiyon programının devlete yüklediği maliyetin devlet kayıtları üzerinden hesaplanması zorluk arz etmezken, o program nedeniyle alıcıya sağlanan menfaatin hesaplanması, piyasa koşullarının da incelenmesini içeren detaylı bir hesaplamayı gerektirecektir.

Konu ile ilgili olarak üzerinde durulması gereken bir başka husus, madde 14’te yer alan kuralların devlete yüklenen maliyet yönteminin uygulanması açısından bağlayıcı olup olmadığı meselesidir.

Yukarıda da belirtildiği üzere, maddenin giriş paragrafında alıcıya sağlanan menfaat yönteminin uygulanması konusunda iki ölçüte258 yer verilmektedir. Giriş paragrafındaki bu iki genel ölçütten sonra, maddede yer alan dört bentte, alıcıya sağlanan menfaat yönteminin çeşitli sübvansiyon türlerine uygulanmasına dair hükümler yer almaktadır. 14. madde hükümlerinin devlete yüklenen maliyet yönteminde de uygulanıp uygulanmayacağı sorunuyla ilgili olarak, maddenin giriş bendinde yer alan iki temel ölçüt ile devamında yer alan hükümlerin uygulanabilirliğini ayrı ayrı değerlendirmekte fayda vardır.

Kanaatimizce, alıcıya sağlanan menfaat yönteminin uygulanmasına ilişkin düzenleme içerisinde yer almalarına rağmen, maddenin girişinde yer verilen iki ölçüt genel niteliktedir. Bu nedenle, bu iki ölçütün devlete yüklenen maliyet yöntemi açısından da bağlayıcı olduğu kanaatindeyiz. Çünkü, esasen telafi edici tedbirlerin uygulamaya konulması sürecini belirli kurallara bağlamak suretiyle DTÖ üyelerinin bu alandaki takdir yetkilerini sınırlayan Anlaşma’nın, kullanılmasına izin verdiği bir

258 Bu konuda bkz. yuk. s. 139 vd.

yöntemin uygulanması esnasında soruşturma makamını sınırsız bir yetkiyle donattığını ileri sürmek mümkün değildir. Diğer taraftan, kanaatimizce, sübvansiyon miktarının tespitinde uygulanması mümkün olan iki yöntemden birisini sıkı kurallara bağlayan Anlaşma’nın, diğer yöntemin uygulanmasında hiç bir sınırlama getirmediğini ileri sürmek de mümkün değildir. Bu sorun dava yoluyla herhangi bir DTÖ paneli önüne götürülmediğinden, konuyla ilgili bir karar da bulunmamaktadır.

Bu konuda Anlaşma’da bir boşluk yer almaktadır. Temyiz Organı bir kararında, bir uluslararası anlaşmada boşluk bulunan hallerde, boşluk bırakılmasına bir anlam verilmesi ve kural olarak o anlaşmayı hazırlayanların boşluk bulunan hususu düzenleme dışında tuttuklarının varsayılması gerektiğini belirtmiştir259. Ancak Temyiz Organı, anılan karardan sonra verdiği kararlarında, bazı hallerde boşluğun bulunduğu yere bağlı olarak, boşluğa başka bir anlam yüklenmesinin de mümkün olabileceğini ifade etmiştir260. Temyiz Organı'na göre, boşluk bulunması tek başına belirleyici değildir. Boşluk içeren Anlaşma hükmü Anlaşma'nın geriye kalan hükümleri ışığında incelenmeli ve boşluğa verilmesi gereken anlam ancak bu inceleme sonunda belirlenmelidir261.

Temyiz Organı tarafından oluşturulmuş olan bu yorum kuralı da, Anlaşma’nın 14. maddesinin giriş paragrafında yer alan iki genel ölçütün, devlete yüklenen maliyet yöntemi açısından da geçerli sayılması gerektiği görüşünü desteklemektedir. Çünkü, burada bir boşluk bulunmakla birlikte, yukarıda

259 Japan – Alcoholic Beverages II, WT/DS8/ApB/R, WT/DS10/ApB/R, WT/DS11/ApB/R, s. 19.

260 Canada – Autos, WT/DS139/ApB/R, WT/DS142/ApB/R, para. 138; US – Carbon Steel, WT/DS213/ApB/R and Corr.1, dn. 91.

261 Canada – Autos, WT/DS139/ApB/R, WT/DS142/ApB/R, para. 138-140.

açıkladığımız nedenlerle, bu boşluğun bırakılmasını, bu iki ölçütün sübvansiyon miktarının hesaplanmasında izlenebilecek iki yöntemden birisi için bağlayıcı iken, diğeri için bağlayıcı olmadığı şeklinde yorumlamak mümkün değildir.

Giriş paragrafındaki bu iki genel ölçütten sonra, maddede yer alan dört bentte, alıcıya sağlanan menfaat yönteminin çeşitli sübvansiyon türlerine uygulanmasına dair hükümler yer almaktadır. Bu bentlerdeki hükümler özellikle alıcıya sağlanan menfaat yönteminin uygulanmasıyla ilgili olduğundan, bu kuralların yalnızca anılan yönteme uygulanacağını kabul etmek gereklidir. Çünkü, bu kurallar nitelikleri itibariyle alıcıya sağlanan menfaat yöntemine ilişkindir ve devlete yüklenen maliyet yöntemine uygulanmaları pratik olarak da mümkün değildir.

Dolayısıyla, devlete yüklenen maliyet yöntemini uygulayan DTÖ üyeleri, yöntemin maddî içeriği konusunda herhangi bir Anlaşma hükmü ile bağlı değildir.

Bu yöntemi uygulayan bir DTÖ üyesinin soruşturma makamı, belirli bir soruşturmada sübvansiyon miktarını bu yönteme göre hesaplarken, yapacağı hesaplama ile ilgili olarak belirli bir kuralla bağlı değildir.

Ancak, buradan, devlete yüklenen maliyet yöntemini uygulayan bir soruşturma makamının sınırsız bir yetkiye sahip olduğu sonucunu çıkarmamak gereklidir. Temyiz Organı’na göre, Anlaşma’da bu yönde yazılı bir hüküm bulunmasa dahi, soruşturma makamının bulgularının belirli bir hukukî dayanağa sahip olması gereklidir262. Dolayısıyla, devlete yüklenen maliyet yöntemiyle hesaplanan sübvansiyon miktarı hukukî dayanaktan yoksun ise, konunun bir DTÖ

262 US – Lamb, WT/DS177/ApB/R, WT/DS178/ApB/R, para. 131; US – Carbon Steel, WT/DS213/ApB/R and Corr.1, para. 88.

paneli önünde gündeme getirilmesi halinde, panel Anlaşma’ya aykırılık tespitinde bulunabilecektir.