• Sonuç bulunamadı

DEVLET KURAMI VE YÖNETİMLERİN DOLAŞIMI

B. POLYBİUS’UN TOPLUM VE SİYASET FELSEFESİ

1. DEVLET KURAMI VE YÖNETİMLERİN DOLAŞIMI

Polybius, devletin kurumsal örgüsünü, milli kuvvetin oluşmasında baş belirleyici etmen olarak incelemede ilktir. Siyasal toplumun kaynağı üstüne (Platon ve Aristoteles’te olduğu gibi) Monarşiden Tiranlığa, Aristokrasiden Oligarşiye ve Demokrasiden Oklokrasiye (Ayak Takımı Egemenliğine) sürekli bir döngü içinde yönetim biçimlerinin durmadan devinimiyle ilgili bir teoriye sahiptir.100

Polybius, Tarihler adlı yapıtını, elli üç yıl gibi kısa bir zamanda bilinen dünyanın tamamının hangi yollardan ve nasıl bir anayasa ile Roma egemenliği altına girdiğini açıklamak için yazdığını söyler. Roma bu başarısını Anayasası’na borçludur.101Çünkü Polybius’a göre; devletçe girişilen her işte, sonucun başarılı ya da başarısız olmasını belirleyen en güçlü araç, kuşkusuz o devletin anayasası, daha doğrusu anayasasının biçimidir.

Düşünür, Tarihler’de bir devletin anayasasının ne kadar önemli olduğunu şöyle tayin etmektedir:

“Olup biten her şeyin başarı veya başarısızlığına sebep, devletin anayasasıdır;

zira anayasa yalnızca bütün gayret ve tasarıların kaynağı değildir. Aynı zamanda girişilen bütün işlerin başarı derecesini de tayin eder.”102

Polybius çalışmalarını, anayasaları ve yönetim biçimlerini inceleyerek en iyi yönetim biçimini bulmak için sürdürür. Yönetim biçimlerinin ve bunların sınıflandırılması konusunda Yunan siyasal düşünürlerinin görüşlerini yinelemekle beraber Platon’un “yasasız demokrasi” dediği şeye “oklokrasi” adını vererek farklılaşır.

100 Tunçay, s.232.

101 Şenel, s. 240.

102 Polybius, Tarihler, VI, 1, aktaran Abadan, 78.

39

Düşünürün, ayak takımının yönetimi anlamına gelen oklokrasi tanımı ile demokrasiye çok da sıcak bakmadığını anlamış oluruz.103

Aristoteles ve Platon siyasi kurumları, müdaheleci olmayan Yunan dünyasında, topluluğun ve bireyin iyi hayatı ile bağlantılı bir şekilde incelemişlerdir. Polybius, Roma’nın siyasi başarısının sırrını karma düzen ilkesinde bulur. Aristoteles de Polybius’un karma düzen ilkesini ekonomik ve sosyal anlamı ağır basan bir şekilde ileri sürmüştü. Aristoteles’e göre karışma, hükümet işlerinin şubeleri arasında değil; sosyal ve ekonomik gruplar ve sınıflar arasında gerçekleşecekti. Aynı zamanda O’nun anayasal hükümeti az sayıda insanın refahına, çok sayıda (fakir) insanın hürriyetine dayalıydı.

Ancak Polybius’un karma düzeni hükümet otoritesinin farklı ilkelerinin karışımından oluşmaktadır.104 Polybius, Aristoteles’i izleyerek monarşi, aristokrasi ve demokraside esas itibarı ile üçe ayrılan yönetim biçimlerini görmüştür.

Bir yönetim biçiminin bir başkasına dönüşmesini düzenleyen doğal yasalar, Platon ve diğer bazı düşünürler tarafından daha ayrıntılı ve daha tutarlı bir şekilde tartışılmıştır.105 Polybius da anayasanın kökenini araştırmakla başlar. Çünkü Roma Anayasası’nın kökenleri ve büyümesi doğal nedenlere dayanmaktadır. O zaman, bir anayasanın kökenin nereden geldiği araştırılmalıdır.

Şenel, Polybius’un Tarihler’inin VI. bölümüne (Platon gibi) “İlk anayasanın nasıl ortaya çıktığını anlatmak için su baskını, kuraklık, veba gibi nedenlerle insanlığın ve uygarlığın batıp yeryüzünde bir avuç insanın kaldığını varsayalım…” diyerek başladığına dikkat çeker.106 Bu yıkım varsayımı üzerine insanların hayvanlar gibi sürüler halinde dolaştıklarını ve bir süre sonra zayıflıklarından dolayı kendine yeterli olmadıkları için “toplum”u oluşturduklarını düşünür.

103 Şenel, s. 241.

104 Ebenstein, s. 58.

105 Tunçay, s.237.

106 Polybius, Tarihler, VI,1,aktaran, Şenel, s. 241.

40

“İnsan kümeleri arasında aile bağları ve toplumsal ilişkilerin doğması ile birlikte

“krallık” fikri de belirmiş; insanlık iyiyi, doğruyu, adaleti ve bunların karşıtlarını kavramlaştırmaya başlamıştır.”107

“En güçlü ve dolayısıyla önderlik durumunda bulunanlar halkın duygularına uygun olarak onurlu kişileri desteklerler ve böylelikle halkın gözünde de herkese hakkını veren adaletli kimseler olarak belirlerlerse, halk onları izleyecek, candan ve yürekten onların etrafında toplanacak ve ne kadar yaşlanırlarsa yaşlansınlar onların yönetimine karşı onlarla canlarını dişlerine takarak mücadele edeceklerdir. Bu bağlılığın ve desteğin nedeni halktaki şiddet korkusu değil, önderin yararlılığı inancının halk arasında yerleşmesidir. Böylece derece derece despotluğunun yerini krallık almakta, akıl ve mantık, kaba cesaretle beden gücünü tahtından indirmektedir.”108

Polybius, tıpkı hayvanlarda olduğu gibi, bir insan sürüsünün de, yürekçe daha zengin ve bedence daha güçlü olanlar tarafından yönetilmesi, güdülmesi beklendiğini söyler. Öküz, keçi, horoz gibi akıl yürütme yetkisine sahip olmayan hayvanlarda nasıl önderlik, en güçlü olanda ise insanda da öyle olduğunu savunur. Çünkü Polybius’a göre doğanın gerçek öğretisi budur.109 Yani O’na göre devletin kaynağı kuvvettedir. Ancak Polybius kuvvetin varlığına sadece devletin doğuşunda yer vermiş; toplumların evrim geçirmeleriyle kuvvetin yerini akıl gücünün alacağını savunmuştur.

Polybius, Platon’dan esinlenerek, yönetim biçimlerinin doğal yasa gereği belli bir sırayı izlediklerini ileri sürer.110 Bu süreç şöyledir, daha önce de değindiğimiz gibi toplumlarda en güçlü toplumun önderi olur ve devlet doğar. İlk yönetim biçimi tek bir kişinin kaba gücüne dayandığı için tiranlığa (despotluğa) benzer. Halk bu en güçlü kişinin haleflerinin yönetiminden memnun olmamaya başladığında akıl ve mantık üstün gelmeye başlar ve tiranlığın yerini monarşi (krallık) alır. İşte tam burada Polybius, Yönetimlerin Dolaşımı’nı başlatır.

107 Tunçay, s.237.

108 Tunçay, s.238.

109 Şenel, s. 241.

110Ağaoğulları, Mehmet Ali ve Köker, Levent, İmparatorluktan Tanrı Devletine, Ankara, İmge Kitabevi, 2004, s.32.

41

Bu döngü şöyle açıklanır: “Halk, şiddet korkusu nedeni ile değil, bu sistemin adaleti ve erdemi gözettiğine inandığı için kralı candan ve yürekten destekler. Fakat kralların istedikleri her şeyi yapabilecekleri sanısına kapılmaları sonucunda, kısa sürede yozlaşan monarşi, yeniden tiranlığa dönüşür. Soylu önderlerin despotluk rejimini yıkmaları ile aristokrasi kurulur. Aristokrasiyi ikinci kuşak soyluların halkın korunması görevini savsaklayıp kendilerini sınırsız bir para tutkusuna kaptırmaları ile oluşan oligarşi izler. Bu yönetimin haksız ve adaletsiz işlemlerine karşı ayaklanan kitleler tarafından demokrasi kurulur ve eşitlik ile özgürlük en yüce değerler olarak benimsenir.”111 “Zamanla demokrasi de kaba kuvvet ve şiddetin güruh yönetimi haline gelir.”112 Böylece demokrasi de oklokrasiye (ayak takımı yönetimine) dönüşür.

Oklokrasi de gürültülü toplantılar, sürgünler, cinayetler, toprakların sahiplerinden alınarak dağıtılması, uygarlığın tüm izlerinin yok olması ve insanlar üzerinde yeni bir tiranın egemen olmasına dek hüküm sürer. Yani oklokrasi de zamanla, salt kaba güce dayanan tek kişinin yönetimi tiranlığa dönüşür. Böylece tiranlıkla başlayan yönetimlerin döngüsü, yine tiranlıkla tamamlanmış olur.113

Polybius, bu döngü ve döngünün yasası bilinirse, değişmenin hangi yönde olacağı ve nasıl gerçekleşeceği de bilinebilir.114 Çünkü bu döngü ve döngünün izlediği yol doğal bir oluşumdur. Değişimin yönü bilindiğinde, değişmelerin doğru ya da yanlış olduğu görülebilir.

Bunun bilinmesinin ne gibi bir faydası olur diye düşünüldüğünde ilk akla gelen, yönetimin çeşitli şubelerini dışardan bir tehlike tehdit ettiği zaman, olacakların önceden tahmin edilerek, önlemlerin de ona göre alınmasıdır. Düşünüre göre, hiçbir şey ihmal edilmeyeceğinden, alınan kararların derhal uygulanmasının da başarısızlığa uğrayamayacağı kabul edilir ve bu yönetim için bir güçtür.115

Polybius’a göre hiçbir siyasi sistem devletin hayatiyet ve gelişimini teminata bağlayamaz. Gücü ve devamını belirleyen halk, memurlar ve önderlerin niteliği yükseltilemez. “Kartaca’da iş başına gelmek isteyen açıkça rüşvet verir. Roma’da ise

42

bunun cezası ölümdür” diyerek Romalı yöneticilerin siyasi ahlakını idealize etmektedir.116