• Sonuç bulunamadı

CUMHURİYET ROMASI VE POLYBİUS

Herodotus ve Thucydides’ten sonra en büyük Yunan tarihçisi olarak bilinen Polybios80, M.Ö.200 yılında Akadia’nın Megalopolis sitesinde doğmuş ancak Roma’da yaşamıştır. Roma temsilcisi olarak Megalopolis’e gönderilmiş ve M.Ö.120 (kimi kaynaklara göre M.Ö.204’de doğmuş M.Ö.124’de ölmüştür) yılında Megalopolis’te hayatını kaybetmiştir.

Siyasal kültürünü Yunanistan’da edinmiş, yapıtlarını Roma’da yazmıştır. Yunan siyasal bilimi ile Roma siyasal kurumlarını açıklayıp değerlendirmeye çalışmıştır.81 İlk hizmetleri doğduğu şehrin diplomatik ve askeri görevlerinde geçmiştir.82 Akha (Ahka ya da Aka diye de geçmektedir) Birliği’nin süvari alayının komutanlığını yapmıştır.83 Askeri ve diplomatik görevi nedeni ile Avrupa, Asya ve Afrika’da bulunmuştur.

Deneyimlerini 40 kitap olarak yazdığı “Tarihler” (ya da Dünya Tarihi) adlı eserine yansıtmış; günümüze eserin ilk beşi tamamen ulaşmış ancak geriye kalan otuz beşi kısmen muhafaza edilmiştir.84

Bu eser, bir siyaset bilimcisi tarafından yazılmış ilk evrensel tarih olarak kabul edilmektedir. Ebenstein, bu eseri yazan biri olarak Polybius için şu yorumu yapar: “Bir yandan keskin gözlem ve felsefi çözümleme özelliklerine sahip Yunan entelektüel temeline, diğer taraftan o zamanlarda yalnızca Roma siyaseti ve devlet yönetimi ile yakın ilişkiler kurmanın sağlayabileceği, ilk elden dünya meseleleri hakkındaki tecrübeye sahiptir.” 85

Cumhuriyet Romansı’na geçmeden Roma Tarihi hakkında biraz bilgi vermekte fayda vardır. Şenel’e göre, Romalı düşünürler siyasal düşünceler alanında Yunan

80 Ebenstein, William, Siyasi Felsefenin Büyük Düşünürleri, (çev. Özel, İsmet), Şule Yayınları, İstanbul, 2003, s.57.

81 Şenel, s. 240.

82 Abadan, s.77.

83 Şenel, s. 240.

84 Ebenstein, s. 57.

85 Ebenstein, s. 57.

34

düşünürlerini izlemekten öteye geçememişlerdir ve siyasal düşünceler alanına katkıları da yok denecek kadar azdır. Roma toplumunun kurumsal alandaki en büyük katkısı hukuk alanında “Roma Hukuku” ile olmuştur. Ayrıca siyasal örgütleniş alanında ve politika sanatında gerçekten büyük başarılar elde etmişlerdir.86

Roma Tarihi genel olarak, dört döneme ayrılarak incelenmektedir:

• Krallık Öncesi Dönem (M.Ö.753 öncesi)

• Krallık Dönemi (M.Ö.753–509)

• Cumhuriyet Dönemi (M.Ö.509–27)

• İmparatorluk Dönemi (M.Ö.27-M.S.476)

Roma tarihini şöylece özetleyebiliriz: “Etrüks kralını kovarak yönetimi ele geçiren, kendilerine Patricia (babalar) denen Latin aristokratları, Etrüsk krallık kurumuna duydukları düşmanlıktan dolayı, krallık düzenini yıkıp cumhuriyeti kurmuşlardır. Batı dillerinde cumhuriyet anlamına gelen “republic”, Latince’de “kamu için” demek olan “res publica” dan gelmedir. Res publica zamanla, toplumun tek kişi tarafından değil meclislerce yönetilmesi anlamını kazanmıştır. Bir yönetime cumhuriyet denilmesi için meclislerin halk meclisi olması zorunlu değildir. Gerçekten Roma Cumhuriyeti de aristokratik bir cumhuriyettir. Nüfusun yüzde onunu oluşturan patricia, iyi örgütlenmiş büyük toprak sahibi sınıfıydı ve tam vatandaşlık hakları tanıdıkları plebler (avam halk) üzerinde aristokratik bir cumhuriyet yönetimi kurmuşlardı.87

Roma toplumsal sınıfları:

1. Köleler 2. Sığıntılar 3. Vatandaşlar

• Patricia (Aristokratlar)

• Plebler (Avam halk)

i. Kentsoylular (Zengin plebler) ii. Roma proleteryası (Yoksul plebler)

86 Şenel, s. 234.

87 Şenel, s. 236.

35

Cumhuriyet dönemi sonrasındaki imparatorluk döneminde bu sınıflandırmaya pleblerin, orduya süvari olarak atlarıyla katılan “atlılar” yani şövalyeler sınıfı eklenmiştir.

Roma’da Cumhuriyet Dönemi’nin tarihi dışta Roma’nın genişlemesinin, içte sınıf kavgalarının tarihi olmuştur.

Roma, toprak ağalarının “latifundia” denen çiftliklerde yaptığı üretim yöntemini benimsemeleriyle, Roma’nın toprakları genişlemiş ancak, Atina’dan daha çok köle emeğine dayanan bir toplum haline gelmiştir. Roma plebleri, “Pleb Meclisi”ni kurarak yönetime katılma hakkını elde etmişler ve aristokratik sözlü hukukun yerine, M.Ö.450’de “On İki Levha Yasası”nı getirmeyi başarmışlardır.88

Yunanistan, Helenistik Dönemde, siyasi ve askeri bakımdan Makedonya egemenliği altına girmiş, polislerinin geleneksel özelliklerini kaybetse de Aristoteles ve İskender’e hocalık ederek, kültür ve düşünce alanında dünyanın gözbebeği olmasının gururunu yaşıyordu.89 Yunanlıların siyasi teşkilatlanmanın yeni boyutlarına uyum sağlamaları çok zor oldu. Yunan şehir-devleti hayatiyetini yeniden kazanamayacaktı.90

Aristoteles’in ölümünden sonra geçen 20 yılda gerçekleşen tek değişiklik M.Ö.167’de Roma’nın Makedonya’yı fethetmesiydi. O sırada, daha önce değindiğimiz gibi polisler arasında kurulan Akha Birliği, roma ve Makedonya arasındaki bu mücadelede Makedon yanlısı olarak bulunmuştur. Makedonya’nın hakimiyetini ele geçiren Roma, aralarında Polybius’un da bulunduğu bin siyasi mahkumu Roma’nın değişik yerlerine sürgün etmiş ve bu durum Polybius için hayatın dönüm noktası olmuştur. M.Ö.151’de yargılama vuku bulmayınca hayatta kalan üç yüz sürgünün Yunanistan’a dönmelerine izin verilmiş ancak, Polybius ülkesine dönmemiştir.

Polybius, Roma’da kaldığı süre içerisinde geniş bilgisi ve üstün kişiliği sayesinde Romalılara kendisini kabul ettirmiş ve orada bir tutsak olmaktan çok bir

88 Şenel, s. 237.

89 Tunçay, s.231, Ebenstein, s. 56.

90 Ebenstein, s. 56.

36

konuk gibi yaşamıştır.91 Roma’da önde gelen ailelerle tanışmış, bu yolla Roma siyasetinin anayurtta ve dışarıda işleyişini gözleyebilmiştir.

Ebenstein, Polybius’un Roma’ya hayranlığının kökenine inerek; “Roma’nın küçük bir şehirden dünya hakimiyetine varan gelişmesine duyduğu zihni merak ve Roma’nın sivil ve askeri devlet adamlığına duyduğu hayranlık, onu Roma’nın dostu ve müttefiki haline soktu” diye bahseder.92 Roma’ya düşman olarak gelen Polybius, Roma’ya hayran kalmıştır.

Roma, O’nu Ahkalılar’a arabuluculuk görevi ile göndermiş, bu görev başarısızlıkla sonuçlandıktan sonra bile Polybius’a anavatanında Roma yönetiminin temsilciliği verilmiştir.93 Polybius, Romalı soyluların dostluğunu kazanmış, Roma kumandanlarından Genç Scipio Africanus’un da arkadaşı olmuş ve onunla birlikte M.Ö.149-146’da III. Pun Savaşları’na (kimi kaynaklara göre II. Pön Savaşları’na) katılmıştır. Bu durum O’na, yazdığı “Tarihler” kitabı için çeşitli ülkeleri gezerek, gözlem yapma fırsatı vermiştir.

Polybius’un Tarihler’inde ne anlatmak istediğine Tunçay şöyle değinir:

“Roma’nın büyüklüğünü açıklamak ve Roma’yı küçük bir devletken – III. Pun Savaşı’ndan Makedonya’nın Romalılar tarafından fethine kadarki dönemi (M.Ö. 219 - M.Ö.167) – dünyanın egemen erki kılan adımları izlemek ve bu geniş egemenliği nasıl denetlediğini anlatmak istemiştir.”94

Abadan da şu yorumu yapar: “Tarihi metod bakımından Polybius, gözlemin üstün değerini belirterek modern araştırma metodunu benimsemiştir. O, Herakleitos ile birlikte, her şeyi idrakimizi sağlayan kulak ile gözden, ikincisinin bize daha emin bilgiler sağladığı kanısındadır. Polybius, tarihi yapanla yazanın aynı şahısta birleşmesinin lüzum ve faydasını belirtmektedir”95

91 Tunçay, s.231.

92 Ebenstein, s. 57.

93Tunçay, Mete, Batı’da Siyasal Düşünceler Tarihi, Seçilmiş Yazılar, Eski Çağ, Orta Çağ, Teori Yayınları, Ankara, 1986, s.231.

94 Tunçay, s.231.

95 Abadan, s.78.

37