• Sonuç bulunamadı

1. DESCARTES’IN DÜŞÜNCE SİSTEMİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ

1.3. Descartes’da Bir Düşünme Fiili Olarak Şüphe Etmek

Daha önce de vurgulandığı üzere, Descartes’ın amacı, insanın kesin ve şüphesiz bir biçimde neleri nasıl bilebileceğini sorgulamak suretiyle, diğer tüm bilgilere zemin teşkil eden ilke ya da ilkeleri açığa çıkartmaktır. Bu amacın gerçekleştirilmesi için öncelikle yapılması gereken şey, bilindiği zannedilen her şeyden, tüm kanılardan

“şüphe etmek”tir.

Fakat o güne kadar muteber saydığım bütün kanaatlere gelince, ya sonradan yerlerine daha iyilerini koyayım diye ya da makullük/akla uygunluk seviyelerini ayarlayınca onları tekrar yerlerine koymak üzere bir defada kafamdan çıkarıp atmaya teşebbüs etmekten daha iyi bir şey yapamazdım. Bu yolla hayatımı, sadece eski temeller üstüne bir bina inşa etmekten ve yine sadece, gençliğimde doğru olup olmadığını incelemeden ikna oluverdiğim ilkelere dayanmaktan çok daha iyi sevk etmeyi başaracağıma sıkı sıkıya inandım.44

Descartes’a göre, hayat bir bütün olarak gözden geçirildiğinde pek çok yanlış kanının doğru kabul edildiği ve bu kanılara dayanılarak oluşturulan birçok güvenilmez ilkenin olduğu kolaylıkla görülebilir.45 Oysa amaç, üzerine bütün bir bilgi sisteminin inşa

43 “En nihayet, doğru sırayı takip etmeyi ve aranan şeyin bütün hallerinin tastamam sayımını yapmayı öğreten metot, aritmetik kurallarına kesinliğini veren her şeyi içerir” Descartes, a.g.e, s. 21. Bumin’in vurguladığı üzere, Descartes’a göre, geometri ve aritmetiğin ayrıcalığı, konularının varlığına ya da yokluğuna karşı kayıtsız olmaları, yani konularının soyut olmasıdır. Tülin Bumin, Tartışılan Modernlik:

Descartes ve Spinoza, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 1996, s. 40.

44 Descartes, Aklını İyi Sevk etmek ve Bilimlerde Hakikati Araştırmak İçin Metot Üzerine Konuşma, a.g.e., s. 15-16.

45 “Hayatımın ilk yıllarından itibaren birçok yanlış kanıyı doğru kabul etmiş olduğumun ve o zamandan beri bu derece güvenilmez ilkeler üzerine kurduğum her şeyin de ancak pek kuşkulu ve kesinlikten uzak olduğunun farkına bugün varıyor değilim; bunu anlayınca, bilimler alanında sağlam ve kalıcı bir şey ortaya koymak istiyorsam, hayatımda bir kez olsun daha önce inanmış olduğum bütün kanılardan kurtulmaya girişmemin ve her şeye yeniden ve temelden başlamamın gerekli olduğu yargısına vardım” Descartes, Tanrı’nın Varlığının ve İnsanın Ruhuyla Bedeni Arasındaki Gerçek Ayrımın Açık Biçimde Kanıtlandığı İlk Felsefe Hakkında Meditasyonlar: Pierre Gassendi’nin Meditasyonlar’a İtirazı ve Descartes’ın Bu İtirazlara Yanıtı, a.g.e., s. 15. “Adam olmazdan önce

22

edileceği, kesin ve şüphesiz bir temel ya da Arkhimedes noktası keşfetmektir. Kesin ve şüphesiz bir ilkeye ya da başlangıç noktasına ulaşmak için öncelikle yapılması gereken, bilindiği zannedilen her şeyden şüphe etmek, onlardan tümüyle kurtulmaktır.

Epistemolojiye Descartes’le giren ve “temelcilik” olarak adlandırılan bu yeni yöntem ya da bilgi anlayışına göre bilgi sisteminin, temelleri sağlam olan bir binaya benzer şekilde sağlam temellere dayanması gerekir.46 Bu bağlamda, bilginin temelindeki ilk ilkeyi araştıran Kartezyen bilgi kuramına temelci bilgi kuramı denilmektedir.47 Çünkü Descartes, diğer her şeyin bilgisinin, ancak kesin, tartışmasız, şüphesiz, apaçık ilk ilkelerden oluşan temeller üzerine inşa edilebileceğini iddia eder.

Nasıl ki sağlam olmayan, çürük temeller üzerine inşa edilmiş bir bina her an yıkılmaya meyilliyse, benzer bir biçimde sağlam olmayan temeller üzerine inşa edilmiş bir epistemik sistem de yıkılmaya mahkûmdur.48 Diğer bütün bilgiler, ilk ilkelerin açık ve seçik olarak idrak edilmesi temeli üzerine inşa edilebildiğinden, yanlış, şüpheli olan her türlü inanç ya da kanaatin, ilk ilkelerin apaçıklığını teşhis ve tespite engel olmaması gerekir. Bu yüzden, Descartes’a göre, bir binanın temeli atılmadan önce, temelin sağlam olması için nasıl zemin kazılarak zemini yumuşatan kum, çakıl gibi şeyler temizlenirse, benzer şekilde ilk ilkelerin bilgisinin kesin ve şüphesiz bir biçimde açığa çıkartılması için şüpheli olma ihtimali olan her şey atılmalıdır.49

çocuktuk ve henüz bütün aklımızı kullanmadığımız bu yaşta duyularımıza dokunan şeyler hakkında bazen iyi bazen kötü hüküm verdik; bunun için, böyle acele ile verilen birçok hüküm hakikatin bilgisine ulaşmamıza engel oluyor ve bu suretle bize şunu öğretiyor ki, kendilerinde en ufak bir şüphe bulaşığı bulacağımız şeylerden hayatımızda bir kez şüphe etmeye koyulmadıkça, onlardan kurtulabileceğimizi gösteren hiçbir belirti yoktur” Descartes, Felsefenin İlkeleri, a.g.e., s. 23-24.

46 Ahmet Cevizci, On Yedinci Yüzyıl Felsefesi Tarihi, Asa yayınları, Bursa, 2007, s. 108.

47 Kadir Çüçen, “Modern Epistemolojinin İki Geleneği”, Çağdaş Epistemolojiye Giriş, der. Nebi Mehdiyev, İnsan yayınları, İstanbul, 2011, s. 49.

48 Yalçın, Modern Felsefede Benlik, a.g.e., s. 18.

49 “(...) bütün amacım, sadece güvende olmaya ve kayayı ya da kili bulmak için kaygan zeminle kumdan uzak durmaya yöneliktir” Descartes, Aklını İyi Sevk etmek ve Bilimlerde Hakikati Araştırmak İçin Metot Üzerine Konuşma, a.g.e., s. 28. Ayrıca Descartes, “Yedinci Cevaplar”da, şüphe etme sürecini, bir sepette bulunan çürük elmaları ayıklamak için sepetin tamamen boşaltılarak içindekilerin gözler önüne serilmesine benzetmektedir Rene Descartes, The Philosophical Writings of Descartes, Volume II, translated by John Cottingham, Robert Stoothoff, Dugald Murdoch, Cambridge University Press, USA, 1984, p. 324.

23

İlk Felsefe Hakkında Meditasyonlar’da Descartes, tüm eski kanıların ya da inançların dayandığı temellere ilişkin bir sorgulamayı, bir düşünme fiili olan “şüphe etme” üzerinden gerçekleştirir. Şüphe edebilmek için zihinde kendisinden şüphe edilecek bir düşüncenin (idenin), yani bir idrakin bulunması gerekir. Zira zihinde bir düşüncenin olmaması, kendisinden şüphe edilebilecek herhangi bir şeyin bulunmadığı anlamına gelir. Zihin vasıtasıyla bu idrak düşünülerek, “bu idrak hakkında yanılıp yanılmama cihetinden hükümde bulunulur.”50 Bu bağlamda, bir bütün olarak Descartes’ın metafiziğinin, zihinde mevcut idraklerden şüphe edilip edilememesinin araştırılması neticesine dayanan analitik bir yapı üzerine inşa edildiği söylenebilir.

Dolayısıyla hakikati arayan bir kişinin hayatında bir defa da olsa, mümkün olduğu ölçüde her şeyden şüphe etmesi, insan bilgisinin ilkelerinin açığa çıkartılması için izlenecek analitik yöntemin temelidir.

Yaşamımıza çocuk olarak başladığımız ve aklımızı tümüyle kullanmadan önce hislerimizle algıladığımız şeylerle ilgili çeşitli yargılarda/hükümlerde bulunduğumuzdan, hakikatin bilgisine ulaşmamıza engel olan pek çok önyargıya sahip olduk. Bu önyargılardan kendimizi kurtarmamızın tek yolu, en küçük bir şüphe içeren her şeyden hayatımızda bir defa şüphe etmeye çaba sarf etmektir.51

Bu noktada önemle vurgulanması gereken şey, şüphe etmenin hakikatin bilgisine ulaşmak için yalnızca bir yöntem ya da araç olarak kullanıldığıdır. Kesin ve şüphesiz bir başlangıç noktasına ya da temele erişildiğinde, şüphe etme hiç kuşku yok ki son bulur.

(…) tam dokuz yıl boyunca, oynanmakta olan komedyalarda bir aktör olmaktan ziyade seyirci kalarak dünyada oradan oraya dolaşmak dışında hiçbir şey yapmadım; bu esnada, şüpheye mahal verebilen ve bizi yanılgıya sevk eden her konu üzerinde özellikle refleksiyonda bulunarak, eskiden sızmış olabilecek bütün yanlışların kökünü aklımdan kazıyordum. Bunu sırf şüphelenmek için

50 Yalçın Koç, Anadolu Mayası Türk Kimliği Üzerine Bir İnceleme, Cedit Neşriat, Ankara, 2008, s. 38.

51 Rene Descartes, The Philosophical Writings of Descartes, Volume I, translated by John Cottingham, Robert Stoothoff, Dugald Murdoch, Cambridge University Press, USA, 1985, p. 193.

24

şüphelenen ve daima çözümsüzlüğe tutkun septikleri taklit için yapıyor da değildim.52

Bundan dolayı şüphe etmeye takılıp kalarak bir sonuca ulaşmamanın ya da kesin ve doğru hiçbir şey bulunmadığını kabul ederek, varsayımsal ilkelerden diğer şeylerin bilgisini çıkarsamaya çalışmanın Descartes’ın sözünü ettiği şüphe etme yöntemiyle bir alakası bulunmaz. O, bu yüzden, özellikle doğru yargı vermek konusunda aceleci davrananların ve düşüncelerini belirli bir sistem dâhilinde ele almayanlar ile başkalarının görüşlerini takip edenlerin şüphe etme kararı almaya uygun olmadıklarını belirterek, kendi şüphe etme amacını bunlardan dikkatle ayırır.53 Kısaca, Descartes’ın bilindiği zannedilen her şeyden şüphe edilmesi gerektiğini ileri sürmesi, aslen bütün bilgilerimizin zeminini teşkil eden ilkeleri açığa çıkartma amacının bir parçasıdır.