• Sonuç bulunamadı

Derginin Genel Özellikleri, Amacı ve İçeriği

III. Haftalık Haber Dergiciliği

1.6. Basın-Yayın Hayatı

1.6.4. AKİS Dergis

1.6.4.2. Derginin Genel Özellikleri, Amacı ve İçeriği

AKİS, ilk haftalık haber dergisi olarak kabul edilen, ünlü Amerikan dergisi

“Time” örnek alınarak hazırlanmıştı ve Time’da olduğu gibi, iç politikanın yanı sıra geçmiş bir haftanın her alandaki belli başlı önemli olaylarına ayrıntıları ile yer veriliyordu. Ancak olayların yansıtılması, günlük gazetelerden farklı bir habercilik anlayışıyla yapılmış ve bu anlayışa “Time formülü” yöntemi ismi verilmiştir82.

AKİS kadrosu, ilk sayısında amacını ve hedef kitlesini kendisi şu şekilde

açıklamıştır: “Gayemiz nedir? Bir aktüalite mecmuası meydana getirmek. Bir

aktüalite mecmuası ki onu okuyan münevver, kendisini alâkadar eden her mevzuu bulabilsin. Bir hafta içinde yurtta olup bitenleri toplu halde gözden geçirebilsin. Bizim ‘münevver’ den anladığımız, kuyusunun dibinde yaşayan âlim değildir. Çeşitli mevzularda derinliğinden ziyade genişliğine bir fikir sahibi bulunan, politikaya da meraklı, maça da giden, iktisadî meseleleri de takip eden, sinemayı da seven, kitap okuyan, hâdiseleri bilen bir insan... Siz, biz İşte!. Öğretmen, doktor, avukat, subay, üniversiteli, memur, asistan, profesör, ev kadını... Sayfaları açınız, iç politika da bulacaksınız, dış politika da, iktisadî ve mali kısımlar da, tıp da, askerlik de, kadın sayfası da, spor da, sanat da, sinema da, kitaplar da... AKİS bu, mevzularda en ciddi meseleleri en cazip tarzda kaleme alacak, hadiseleri gazetelerde okuduğunuz kuru şekillerinden kurtarmaya çalışacak, iç yüzleriyle ortaya koyacak, onları kendine has bir tarzda işleyecektir. Her bir sayfamız, o mevzuda en ziyade salahiyet sahibi bir arkadaş tarafından hazırlanmaktadır”83.

Renkli bir üslupla yazılan ve dikkatleri üzerine çeken AKİS, daha ilk yazında adı “Türkiye’de belki de en fazla geçen dergi payesine yükseldi. Namı, tirajının çok

üstündeydi.” Özellikle siyasi çevrelerde herkes ondan bahsediyordu. Çünkü her

partiden güçlü ve hatırı sayılır isimler AKİS sütunlarında imzalı makaleler yayınlamışlardı. Bunlar arasında; Fatin Rüştü Zorlu, Hikmet Bayur, Faik Ahmet

81 “Akis’in Hikâyesi 1954–1968” AKİS, 31 Aralık 1967, s. 17–18. 82 Muhsin Özcan, Akis Örneği, s. 136.

Barutçu, Mükerrem Sarol, Hayrettin Erkmen, Fethi Çelikbaş, Server Somuncuoğlu gibi politikacılar vardı84.

Daha sonraları AKİS’in politika sayfaları yazılırken, iğneleyici ve alaycı bir dille tenkitler yapıldığı için, kısa sürede iç politikanın gündemine oturmuş ve siyasi mücadelelerin tam ortasında yerini almıştır. Böylece ardı ardına davalar süreci başlamıştır.

Bir döneme damgasını vuran AKİS dergisinin içeriğine bakıldığında; öncelikle Türk dergiciliğine “kapak konusu” uygulamasını85 getirdiği söylenebilir. İlk sayılarda kapaktaki kişiler anlatılırken daha sonraları kişilerin yanında konulara da yer verilmeye başlanmıştır. İlk sayıda kapak konusu Celal Bayar’ken, 2. sayıda Başvekil Adnan Menderes olmuştur. Daha birçok ismi ve konuyu kapakta konu edinen dergi; 16 Şubat 1957 tarihli 145. sayısında “Basının Namusu Metin Toker” diyerek, onun tevkifi vesilesiyle hayatını anlatmıştır.

Yazıların çoğunun Metin Toker’in kaleminden çıktığı dergide, büyük bir yer kaplayan bölüm “Yurtta Olup Bitenler” kısmıydı. İç politikaya ait konuların anlatıldığı ve eleştirildiği bu bölümü bizzat Metin Toker kendi yazmaktaydı. Ayrıca dergide alanlarında uzman kişilerce hazırlanan; “Dünyada Olup Bitenler”, ekonomi, kültür, sanat, kitaplar, kadın-moda, çarşı-pazar, spor, tıp, sinema, fen vs. konularına da yer verilirken, derginin başyazılarını Metin Toker kaleme almıştır.

Metin Toker’in dergide başlattığı bir diğer bölüm de, yazı dizileri serisidir. Daha sonra bir kısmını kitap haline getiren Toker’in dergide yazdığı diziler şu şekildedir: Yassıada Duruşmalarının Anatomisi, Hitler ve Nazizm (Bir Diktatörün İktidar Yolu olarak kitaplaşmıştır), İsmet Paşa’nın hatıralarından yola çıkarak hazırlanan Venizelos dizisi, Dış Geziler dizisi (Vietnam, Çin, Tayland, İran, Almanya, İngiltere, Fransa, Japonya), İsmet Paşa’yla 10 Yıl (daha sonra genişletilerek Demokrasimizin İsmet Paşa’lı Yılları 1944–1973 olarak kitaplaşmıştır), Bilinmeyen Ülke Adım Adım Sovyet Rusya (Rus Geldi Aşka, Rus’un Aşkı Başka olarak kitaplaşmıştır), 1925 Kürt İsyanı ve Şeyh Sait (Şeyh Sait ve İsyanı olarak kitaplaşmıştır).

84 “Akis’in Hikâyesi 1954–1968” AKİS, 31 Aralık 1967, s. 18. 85 Muhsin Özcan, Akis Örneği, s.144.

AKİS 14 yıllık yayın hayatında, belki her sayısında Metin Toker'in damgasını

taşımış, hatta Metin Toker'in hapishanede bulunduğu devrede bile, -zira o devrede de çok yazı onun kaleminden çıkıp gizlice dergiye ulaştırılmış- derginin politikasını gene o çizmiştir, ama daima bütün ekiplerin en kalitelisi tarafından, bir ortak emeğin mahsulü olarak çıkarılmıştır. Bu ekipte, bugün her biri birer şöhret olan kalemler çıraklık veya kalfalık yıllarını geçirmişlerdir. Bu isimlerden bazıları; Cüneyt Arcayürek, İlhami Soysal, Doğan Avcıoğlu, Güneri Cıvaoğlu, Mümtaz Soysal, Kurtul Altuğ, Turhan Selçuk’tur86.

1.6.4.3. Yayın Faaliyetleri Sebebiyle Metin Toker’in Yargılanması

Akis dergisi, “sıkmayan ciddi bir aktüalite mecmuası” sloganıyla yayın hayatına başlamış, farklı üslubuyla dikkatleri üzerine çekmiş ve tarafsız olduğunu sıklıkla vurgulamıştır. Ancak Metin Toker’in, DP’nin yayın organı Zafer gazetesinde çalışması, DP vekillerinin çoğuyla ahbap olması ve DP’li vekillerin yazılarına dergide yer verilmesi, AKİS’i başlangıçta DP taraftarı olarak yansıtmıştı. Fakat araya çok zaman girmeden birkaç ay içerisinde, siyasetçilerin kişiliklerini ön plana çıkararak, iğneleyici ve alaycı tenkitlerde bulunulması iktidar çevrelerince hoş karşılanmamaya başlamıştır. İktidar partisi DP’nin, AKİS’e tavır almasındaki bir diğer neden ise, derginin sahibi Metin Toker’in 1955’te İsmet İnönü’nün kızıyla evlenmesidir. Bu durum derginin CHP yayın organı gibi algılanmasına sebep olmuştur.

AKİS’e olan eleştirilerin artmasının yanında dergiyi siyasi mücadeleye sokan

olaylardan biri de, derginin Devlet Bakanı Mükerrem Sarol ile ilgili başlattığı kampanyadır87. Şöyle ki; Mükerrem Sarol hem basınla ilgili devlet bakanı hem de “Türk Sesi” diye küçük bir gazetenin sahibiydi. AKİS, “bir adamın hem basın işlerini

yönlendiren devlet bakanı, hem de gazete sahibi olamayacağını” yazmıştı. Çünkü

devlet bakanı olduğu için kâğıt, mürekkep, çinko tahsisleri ve resmi ilanların hepsi onun elindeydi. Gazeteyi Ankara’daki ilkokullara kadar, birçok daireye abone ettirmişti. “Bir ilkokulda Türk Sesi gazetesini kim okur? Bunlar, bantları dahi

86 “Akis’in Hikâyesi 1954–1968”, AKİS, 31 Aralık 1967, s. 20. 87 Muhsin Özcan, Akis Örneği, s. 154.

açılmadan bir köşeye atılıyordu. Sadece devlet bakanına haraç ödüyordu” diye

davasının haklılığını dile getiren Toker ve foto muhabiri Hüseyin Ezer, olayın resimlerini çekerek dergide yayımlamış ve bir kampanya başlatmışlardır. “Dr. Sarol

ya bakanlıktan istifa edecek ya da gazete sahipliğinden vazgeçecekti”

Bakan Sarol bu kampanya karşısında, gazeteyi Atıf Sakar adında bir gazeteciye devrettiğine dair bildiriyi gazetesine koydurtmuştur. İşin yakasını bırakmayan AKİS, bunun “danışıklı dövüş” olduğunu tespit ederek, Sarol’un gazeteyle maddi ilişkisinin halen devam ettiğini öğrenmiştir. Bu “devir işleminin göstermelik olduğu” dergide yazılınca, Dr. Sarol AKİS aleyhinde dava açmıştır.

Daha AKİS’in yayın hayatına başladığı 1954 senesinin sonbaharında – Metin Toker ve Özden İnönü’nün nişanlanmasından birkaç hafta sonra- açılan dava iki buçuk yıl sürmüş ve çeşitli aşamalardan geçmiştir. Bunun sebebi, birçok mahkeme heyeti ve Yargıtayda basın davalarına bakan ceza dairesi başkanının değiştirilmesidir. Kimi heyetler suç yok derken, kimi mahkûmiyet kararı vermiş, Yargıtay kararı bozmuştur. Mükerrem Sarol’un Beşiktaş Noterliğinde yaptığı sözleşmeyi bulan Metin Toker, “danışıklı işi” kanıtlamış, Bakan Sarol’un hala hissesi olduğunu ortaya çıkarmıştı. Mahkeme beraat kararı vermişti. Fakat o dönemde “ispat hakkı” olmadığı için Yargıtay beraat kararını bozmuş ve Ankara Toplu Basın Mahkemesinde duruşma yeniden başlamıştır. 1957 yılının Şubat ayında mahkeme Metin Toker’i 7 ay, 23 gün hapis cezasına mahkûm etmiş ve 11 Şubat günü AKİS’te haftanın başyazısını yazdığı sırada tutuklamıştır88.

Birçok basın mensubunun yattığı “Ankara Hilton” ismiyle meşhurlaşmış Ankara Cezaevi 10. koğuşta kalan Toker’in tutuklandığını öğrenen kayınpederi İsmet Paşa, “şerefli bir mahkûmiyet” demekle yetinmiştir. Ertesi sabah saçları kesilen Metin Toker, kayınpederine özellikle “kimseyle benimle alakalı bir kelime

konuşmayın ve ne olur ne demarş yapın, ne kabul edin” diye bir mektup yazmıştır.

Gerçekten de ana muhalefet lideri İsmet İnönü hiçbir girişimde bulunmamıştır.

Hapishane anılarını bir tek gün bile söz konusu yapmayan ve herkesi affeden Toker hapishanede, “Allah’ım beni buruk adam yapma, çıktığım gün her şeyi

unutayım, kalbimde kinin zerresi yer etmesin” diye dua ettiğini kaydeder89.

2 Ekim 1957 tarihinde sabah saatlerinde cezaevinden çıkan Metin Toker, öğlene kadar ailesiyle ve ilk defa gördüğü, hapisteyken doğan kızı Gülsün’le vakit geçirdikten sonra, AKİS’teki odasına gitmiş ve başyazısını yazarak kaldığı yerden hayatına devam etmiştir90.

Metin Toker birinci mahkûmiyetini bitirip hürriyetine kavuştuğu sırada ülke, 27 Ekim 1957 seçimlerine gidiyordu. İktidar onunla uğraşmaya devam ediyordu. Bu sırada CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek, Toker’e milletvekilliği teklif etmiştir, çünkü bu ona dokunulmazlık sağlayacaktı. İsmet İnönü’nün “istediğini yapsın” dediği Toker; “Biliyor musunuz, Bülent Ecevit Amerika’dan geldi. O politikaya

girmek istiyor. Mükemmel bir insandır. Bana ayırdığınız yeri ona veriniz. Pişman olmaz karlı çıkarsınız ” yanıtını vermiş, yerini yeni Amerika’dan dönen gazeteci

arkadaşı Bülent Ecevit’e vererek onun siyasete girmesine sebep olmuştur. Nitekim Ecevit’i Ankara listesine almışlar ve Ankara’da CHP kazanmıştır91.

Metin Toker’in cezaevinden çıkmasından birkaç ay sonra, AKİS’te çıkan bir dış politika meselesinde DP hükümetinin takip ettiği Kıbrıs Politikası eleştirilirken, Nihat Erim’den Menderes’in “ideal arkadaşları” olarak bahsedilmiştir. Ayrıca yazıda Nihat Erim’in, “dönüp dolaşıp en sonra Adnan Menderes’in Kıbrıs ve dış politika danışmanı kesilmesindeki garip durum” belirtiliyordu. Bu durumdan hoşlanmayan iktidar öncelikle, dergide imzasız olarak çıkan yazı için yazı işleri müdürünü savcılığa çağırarak yazıyı kimin yazdığını öğrenmeye çalışmıştır. Metin Toker, yazıda hiçbir sıkıntı olmadığından o kadar emindir ki, yazıyı kendisinin yazdığını söylemesini ister92. Bunun üzerine Nihat Erim “şeref, haysiyet ve itibarının kırıldığı” gerekçesiyle Toker’e dava açmıştır93. Dava tam bir yıl sürmüş, fakat

89 Bilgehan, aynı görüşme; Toker, DP Yokuş Aşağı (1954–1957), s. 231. 90 AKİS, 12 Ekim 1957, S. 179, s.3.

91 Toker, DP Yokuş Aşağı (1954–1957), s. 258; Toker-Altuğ,“Akis”ler, s. 13.

Nihat Erim CHP döneminde Bayındırlık Bakanlığı yaptıktan sonra, Günaltay Hükümetinin

Başbakan Yardımcılığına getirilmişti. CHP muhalefete geçtikten sonra, Ulus gazetesi başyazarı olmuş, o kapatılınca da Yeni Ulus ve Halkçı gazetelerini çıkarmıştı. Daha sonra DP hükümetinin yanına geçmiş ve iktidarın Dış Politika danışmanlığını yapmıştır.

92 Metin Toker, Demokrasiden Darbeye (1957-1960), s. 185; Toker-Altuğ,“Akis”ler, s. 13-14. 93 Muhsin Özcan, Akis Örneği, s. 156.

kimsenin aklına bu davadan bir sonuç çıkacağı gelmemişti. Nitekim 16 Ekim 1958 tarihinde mahkeme, Metin Toker’e bir yıl mahkûmiyet kararı vermiştir. Metin Toker hayatındaki tek pişmanlığı olan bu olayı, şu şekilde itiraf eder: “Her şeye yeni baştan

başlasam, yaptıklarımın içinden neyi tekrar yapar, neyi yapmazdım diye sorduğumda Nihat Erim’in yazısını benim yazdığımı söyletmezdim diyorum. Bu yapmayacağım tek şey olarak hatırıma geliyor. O bir yıl hapsi öylesine budalalık sonucu sayarım”.

Mahkûmiyeti yine çocuğunun doğumuna denk geldiği için, bu sefer bir aylık bir ertelemeden sonra 30 Kasım 1958’de Toker, ikinci mahkûmiyeti için “Ankara Hilton”a yeniden girer. Tam 365 gün sonra, 1959’un 30 Kasım’ında hürriyetine kavuşan Metin Toker, kurbanlarla karşılanmış ve çıktıktan üç gün sonra da son nefesine kadar onu bekleyen babasını kaybetmiştir94.