• Sonuç bulunamadı

3. ÜNİVERSİTE, AKADEMİK ÖRGÜT VE KORKU

4.2. Demografik Özellikler İle İlgili Bulgular

Araştırma kapsamında burada, görüşme yapılan öğretim elemanlarına ait demografik bulgular yer almaktadır. Ayrıca bu başlıkta demografik bulgulara ilaveten demografik verilerle korku ortalamaları arasındaki ilişki varyans analizi kullanılarak verilmiştir. İki değişken arasındaki farklılıkların tespit edilmesi için Varyans analizi (ANOVA, Analysis Of Variance) kullanılmıştır. Varyans analizi (ANOVA, Analysis Of Variance) iki ya da daha fazla gruba ait ortalamalar arasındaki farkın anlamlı olup olmadığı ile ilgili hipotezleri test etmek için kullanılmaktadır. İki grubun ortalamaları

arasındaki farkın anlamlı olup olmadığı t testi kullanılarak da incelenebilir. Eğer ikiden fazla grubun ortalamaları karşılaştırılacak ise F Testi diğer bir ismiyle Varyans Analizi (ANOVA, Analysis Of Variance) uygulanır. İkiden fazla grubun ortalamaları arasında anlamlı bir farklılık olup olmadığını test eden F testinin ve T testinin hipotezi aşağıdaki gibidir.

alfa: 0,05 p<alfa ise anlamlı bir farklılık göstermektedir. alfa:0,05 p>alfa ise anlamlı bir farklılık göstermemektedir.

Kategorilerin nümerik değeri, 1-tamamen katılıyorum, 2-kısmen katılıyorum, 3- fikrim yok, 4-kısmen katılmıyorum, 5-hiç katılmıyorum şeklinde yapılmıştır. Bu numaralandırılmaya bağlı olarak ortalamaların 1’e yaklaşması korku oranının yükseldiğini gösterirken 5’e yaklaşan ortalamalar korku oranının düşüklüğünü göstermektedir.

Cinsiyet faktörü, örgüt içerisinde yapılan araştırmalar için ölçülmesi gereken önemli bir değişkendir. Toplumsal cinsiyet olarak dezavantajlı grup olan kadınlar, iş yaşamında birçok olumsuzluğa erkeklerden daha çok maruz kalmaktadır. Kadınların annelikten kaynaklı sorumlulukları kurumlarda desteklenip pozitif ayrımcılık stratejiler uygulamak yerine iş yaşamında yetersiz olarak görülmelerine neden olabilmektedir. Bu duruma ilaveten toplumsal cinsiyetten kaynaklı olarak kadınların kendilerini geliştirme sürecinde geri kalabildiği, kadınlara verilen işin zamanında bitirilemeyeceği, erkeklere göre daha zayıf karakter sahibi olduğu, yaratıcılıktan yoksun olacağı gibi inançlarla küçümsemek mevcuttur (Usal, 2010:168). Bu inançlar, örgüt içerisinde kadınların, yıldırma politikalarında alt edilecek bir rakip olarak görülmesine neden olabilmektedir. Mobbing uygulayıcıların kendilerine hedef olarak baş edecek güçlükte hedef aramaları kadınların ağırlıklı olarak hedef seçilmesiyle sonuçlanmaktadır.

Çögenli ve Döner’in yapmış olduğu araştırma sonucunda bazı üniversitelerde kadın öğretim elemanlarının erkek elemanlara göre daha fazla psikolojik yıldırmaya maruz kalırken bazı üniversitelerde kalmadıkları tespit edilmiştir. Ayrıca aynı araştırmanın sonuçlarına göre kadın öğretim elemanlarının kadınlara erkek öğretim elemanlarının erkeklere yıldırma yaptığı sonucuna varılmıştır (Çögenli, Döner, 2015:34,37). Öğretim elemanlarının cinsiyet dağılımı, sayı ve oranları aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.

Tablo 3. Öğretim Elemanlarının Cinsiyet Dağılımı

Cinsiyet Dağılımı Sayı Oran

Kadın 95 30,2

Erkek 220 69,8

Toplam 315 100,0

Araştırmaya katılan öğretim elemanlarının cinsiyet dağılımına bakıldığında; %30,2’si (95 kişi) kadın, %69,8’i (220 kişi) erkektir.

Tablo 4. Öğretim Elemanlarının Cinsiyetine Göre Korkuya Maruz Kalma Durumları

Cinsiyet Sayı Ortalama Standart sapma F p t

Korku düzeyi

Kadın 95 3,62 0,855

2,696 0,66

-,432

Erkek 220 3,66 0,748 -,410

Öğretim elemanlarının korkuları ile cinsiyet arasında ilişki yoktur. (P=0,66, P<0,05)

Cinsiyet esas alınarak yapılan incelemede, ortalamalar itibari ile korkuya maruz kalma durumu şu şekilde ortaya çıkmaktadır: Korkuya maruz kalmada yüksekten aşağıya doğru sıralama yapıldığında kadınlar, erkekler şeklinde gerçekleştiği görülmektedir. En fazla korkuya maruz kalan grup kadınlardır. Ancak cinsiyet ile korku düzeyi P=0,66 olduğundan öğretim elemanlarının korkuları ile cinsiyetleri arasında anlamlı bir ilişki yoktur.

Korkuya maruz kalmanın cinsiyet faktörü üzerindeki etkisinin olmaması örgüt içerisinde cinsiyet ayrımcılığının düşüklüğü, sosyal sermayenin yüksek oluşu ve asabiyete bağlı ilişkilerin olması, liyakat ile açıklanabilir. Gözlemler ve yapılan görüşmeler sonucunda asabiyete bağlı ilişkilerin kadın öğretim elemanları arasında olumlu bir işlevi bulunduğu görülmüştür. Korku duygusunu azaltan bu faktörler çalışmanın sonuçları arasında bulunmaktadır. Fakat çalışmanın kısıtı olarak kan bağının örgüt içinde ayrıntısıyla soruşturulmamış olması görülmektedir. Demografik değişkenler arasında örgüt içerisinde kan bağının sorgulanması muhakkak ki araştırmanın içeriğini zenginleştirecekti.

Öğretim elemanlarının yaş aralıkları, sayı ve oran dağılımı aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.

Tablo 5. Öğretim Elemanlarının Yaş Dağılımı

Yaş Dağılımı Sayı Oran

25-30 28 8,9 31-40 108 34,3 40-50 104 33,0 50-60 65 20,6 60 ve Üzeri 10 3,2 Toplam 315 100,0

Araştırmaya katılan öğretim elemanlarının yaşları değerlendirildiğinde en fazla %34,3’lük dilim ile (108 kişi) 31-40 yaş grubu katılım sağlamıştır. En düşük oranlar ise 25-30 yaş grubu %8,9 ile 28 kişidir.

Tablo 6. Öğretim Elemanlarının Yaşına Göre Korkuya Maruz Kalma Durumları

Yaş Sayı Ortalama Standart sapma F p

Korku düzeyi 25-30 28 3,31 0,324 2,709 0,030 31-40 108 3,56 0,275 40-50 104 3,71 0,310 50-60 65 3,83 0,212 60 ve Üzeri 10 3,72 0,198

Öğretim elemanlarının korkuları ile yaş arasında ilişki vardır. (P=0,030, P<0,05) Yaş esas alınarak yapılan incelemede, boyutlar itibari ile korkuya maruz kalma durumu şu şekilde ortaya çıkmaktadır: Korkuya maruz kalmada yüksekten aşağıya doğru sıralama yapıldığında 25-30, 31-40, 40-50, 60 ve üzeri, 50-60 yaş ve şeklinde gerçekleştiği görülmektedir. En fazla korkuya maruz kalan grup 25-30 yaştır. Dolayısıyla korku değişkenin alt faktörleri ile yaş arasında genel olarak orta düzeyde pozitif yönde bir ilişki söz konusudur. Korku düzeyinin bu yaş grubunda yüksek çıkması mesleki ve kurum örgütünün kültünü kazanma yani örgüte entegre olabilmek için gerekli olan sürenin başında olmaları, atanma kriterleri ve sözleşme yenilenme şartlarından

kaynaklanmaktadır. Çögenli ve Döner’in yapmış olduğu çalışma neticesinde Selçuk Üniversitesi’nde 26-35 yaş grubundaki öğretim elemanlarının daha fazla yıldırmaya maruz kaldığı görülmüştür. Anadolu Üniversitesi’nde 36-40 yaş arasındaki öğretim elemanlarının sosyal ilişkilerine ve itibarına daha fazla saldırı gerçekleştiği bulunmuştur (Çögenli, Döner, 2015:34,37).

Öğretim elamanlarının eğitim düzeyi dağılımı, sayı ve oranları aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.

Tablo 7. Öğretim Elemanlarının Eğitim Düzeyi Dağılımı

Eğitim Düzeyi Dağılımı Sayı Oran

Lisans 20 6,3

Yüksek Lisans 61 19,4

Doktora 234 74,3

Toplam 315 100,0

Araştırmaya katılan öğretim elemanlarının eğitim düzeyi dağılımına bakıldığında: %74,3 (234 kişi) doktora programı mezunu, %19,4 (61 kişi) yüksek lisans programı mezunu ve %6,3 (20 kişi) lisans programı mezunudur.

Tablo 8. Öğretim Elemanlarının Eğitim Düzeyine Göre Korkuya Maruz Kalma Durumları

Eğitim Düzeyi Sayı Ortalama Standart sapma f p Korku düzeyi

Lisans 20 3,56 0,639

0,677 0,509

Yüksek Lisans 61 3,56 0,896

Doktora 234 3,68 0,760

Öğretim elemanlarının korkuları ile eğitim düzeyi arasında ilişki yoktur. (P=0,50, P<0,05)

Eğitim düzeyi esas alınarak yapılan incelemede, ortalamaları itibariyle korkuya maruz kalma durumu şu şekilde ortaya çıkmaktadır: Korkuya maruz kalmada yüksekten aşağıya doğru sıralama yapıldığında yüksek lisans ve lisansta eşitlik gözükmektedir.

Doktora en düşük korkuya sahip gruptur. P=0,50 olduğundan öğretim elemanlarının korkuları ile eğitim düzeyi arasında anlamlı bir ilişki bulunamamıştır.

Öğretim elemanlarının çalışma süresi aralıkları sayı ve oranları aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.

Tablo 9. Öğretim Elemanlarının Çalışma Süresi Dağılımı

Çalışma Süresi Dağılımı Sayı Oran

1-10 88 27,9

11-20 116 36,8

21-30 80 25,5

31 ve üzeri 31 9,8

Toplam 315 100,0

Araştırmaya katılan öğretim elemanlarının çalışma süresi en yüksek oranla %36,8 (116 kişi) 11-20 yıl, en düşük oranla %9,8 31yıl ve üzeridir.

Tablo 10. Öğretim Elemanlarının Çalışma Süresine Göre Korkuya Maruz Kalma Durumları

Çalışma Yılı Sayı Ortalama Standart sapma f p Korku düzeyi 1-10 88 3,53 0,871 2,196 0,088 11-20 116 3,70 0,725 21-30 80 3,59 0,771 31 ve üzeri 31 3,91 0,688

Öğretim elemanlarının korkuları ile çalışma süresi arasında ilişki yoktur. (P=0,088, P<0,05)

Çalışma süresi esas alınarak yapılan incelemede, boyutlar itibari ile korkuya maruz kalma durumu şu şekilde ortaya çıkmaktadır: Korkuya maruz kalmada en yüksek orandan en düşük orana doğru sıralama yapıldığında 1-10 yıl, 21-30 yıl, 11-20 yıl ve 31 ve üzeri yıl çalışma süresi şeklinde gerçekleştiği görülmektedir. Dokuz Eylül Üniversitesi’nde öğretim elemanlarının psikolojik şiddete maruz kalma,1-5 yıl arası çalışma yılına sahip olanlarda daha yüksek olduğu bulunmuştur (Çögenli, Döner,

2015:35). Akademik kariyerin başlangıç yıllarında, lisansüstü çalışmalar, yayınlar, kariyer kazanma basamaklarının sınav yoğunluğu korkuyu artıran faktörlerdendir. Fırat Üniversitesi’nde yapılan bu çalışmada en fazla korkuya maruz kalan grup 1-10 yıl çalışma süresi olanlardır. Statü arttıkça ve çalışma yılı arttıkça iş ortamını ve iş arkadaşlarını tanıma, işin gereklerini bilme ve nasıl tepki vereceğini deneyimleme bilinmeyenden kaynaklı korkuyu azaltmaktadır. Ancak P=0,88 olduğundan öğretim elemanlarının korkuları ile çalışma süresi arasında anlamlı bir ilişki bulunamamıştır.

Öğretim elemanlarının unvan dağılımı, sayı ve oranları aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.

Tablo 11. Öğretim Elemanlarının Unvan Dağılımı

Unvan Dağılımı Sayı Oran

Prof. Dr. 59 18,7 Doç. Dr. 32 10,2 Yrd. Doç. Dr. 65 20,6 Araştırma Görevlisi 117 37,1 Öğretim Görevlisi 18 5,7 Okutman 17 5,4 Uzman 7 2,2 Toplam 315 100,0

Araştırmaya katılan öğretim elemanlarının unvanlarına göre dağılımlara bakıldığında: en yüksek oranla %36,82 (116 kişi) araştırma görevlisi, en düşük oranla %2,2 (7 kişi) uzmandır.

Tablo 12. Öğretim Elemanlarının Unvanına Göre Korkuya Maruz Kalma Durumları

Unvan Sayı Ortalama Standart sapma f p

Korku düzeyi Prof. Dr. 59 3,91 0,699 2,915 0,009 Doç. Dr. 32 3,50 0,744 Yrd. Doç. Dr. 65 3,76 0,767 Araştırma Görevlisi 117 3,56 0,800 Öğretim Görevlisi 18 3,62 0,666 Okutman 17 3,20 0,783 Uzman 7 3,87 1,040

Öğretim elemanlarının korkuları ile unvanları arasında ilişki vardır. (P=0,009, P<0,05)

Akademik unvanlar esas alınarak yapılan incelemede, ortalamaları itibari ile korkuya maruz kalma durumu şu şekilde ortaya çıkmaktadır: Korkuya maruz kalmada yüksekten aşağıya doğru sıralama yapıldığında araştırma görevlisi, uzman, okutman, öğretim görevlisi, Yrd. Doç. Dr., Doç. Dr. ve Prof. Dr. şeklinde gerçekleştiği görülmektedir. En fazla korkuya maruz kalan grup araştırma görevlileridir. Araştırma görevlilerinin, en fazla korkuya sahip olmaları, üniversiteler 2547 sayılı yükseköğretim yasasının 33. Maddesinde atanma kriterleri ve sözleşme yenileme şartlarına bağlı olarak daimi kadroda olmamaları, lisansüstü çalışmaların zaman kısıtı ve öznel değerlendirme ile sınırlandırılması, rol karmaşası, görev belirsizliği, entegrasyon için gerekli olan sürenin başında olmaları ve alt akademik kariyer aşamasında bulunmaları, dikey hareketliliğe bağlı yüksek rekabet faktörleriyle açıklanabilir. Diğer en yüksek korku ortalamasına sahip unvanlarda aynı faktörün etkisi altındadır. Dikey hareketliliğin yoğunluğu korku düzeyini yükselterek, öğretim elemanları arasında bireyselliği ve rekabeti de yükseltmektedir.

En düşük korku oranının, profesör kadrosunda olan öğretim elemanlarında çıkması daimi kadroda olmaları, deneyim yılına bağlı olarak entegrasyonu tamamlamış ve emekliliğe yakın olmalarından kaynaklıdır. Mülakat verilerinden elde edilen verilerde bu çıkarımı desteklemektedir. Fakat korku ortalaması olarak birbirine yakın sonuçların çıkmıştır. Profesör unvanına sahip öğretim elemanlarının korkuları ise görev ve sorumlulukların artmasıyla açıklanabilir. Görev ve sorumluluklardaki artış maddi ve manevi kazamınları birlikte getirecektir. Görevlerle birlikte sosyal ihtiyaçların ve kendini gerçekleştirme ihtiyacının tatminini sağlanmaktadır. Görev alanlarının az olup talibin fazla olması rekabet ortamının oluşmasına zemin hazırlamaktadır. Ayrıca akademik örgüt içerisinde geçmiş korku deneyimleri, görev ve sorumluluklardaki artış bu grubun korku faktörleridir.

Sonuç olarak öğretim elemanlarının korkuları ile unvanları arasında ilişki bulunmaktadır. Çögenli’nin Atatürk Üniversitesi’nde yapmış olduğu araştırma sonuçları unvanı düşük öğretim elemanlarının saldırgan davranışlara daha fazla maruz kaldığı, kendilerini yalnız hissettikleri ve psikolojik olarak zarara uğratıldıkları tespit edilmiştir (Çögenli, Döner, 2015: 34,37).

Öğretim elemanları ve alan dağılımı, sayı ve oranları aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.

Tablo 13. Öğretim Elemanlarının Bilim Alan Dağılımı

Bilim Alan Dağılımı Sayı Oran

Sosyal 150 47,6

Fen 165 52,4

Toplam 315 100,0

Araştırmaya katılan öğretim elemanlarının alanlarına göre dağılımlarına bakıldığında : %52,4 (165 kişi) fen, %47,6 (150 kişi) sosyal bölümler kapsamındadır.

Tablo 14. Öğretim Elemanlarının Alanına Göre Korkuya Maruz Kalma Durumları

Alan Sayı Ortalama Standart sapma f p t

Korku düzeyi

Sosyal 152 3,61 0,815

2,129 0,395

-,851

Fen 163 3,69 0,749 -,849

Öğretim elemanlarının korkuları ile alanı arasında ilişki yoktur. (P=0,395, P<0,05)

Bilim alan esas alınarak yapılan incelemede, ortalamaya bakıldığında boyutlar itibari ile korkuya maruz kalma durumu şu şekilde ortaya çıkmaktadır: Korkuya maruz kalmada yüksekten aşağıya doğru sıralama yapıldığında sosyal bilimler, fen bilimleri şeklinde gerçekleştiği görülmektedir. En fazla korkuya maruz kalan grup sosyal bilimlerde görev alan kişilerdir. Sosyal bilimlerde korkunun daha fazla çıkması korku algısına bağlı farkındalıkla açıklanabilir. Sosyal hayatın bilgisine sahip olmaları farkındalık düzeyinin ve buna bağlı olarak korku algısının yüksek olmasına neden olabilmektedir. Fakat P=0,395 olduğundan alan ile korku arasında anlamlı bir ilişki yoktur.

Öğretim elemanları gelir düzeyi dağılımı, sayı, oranları aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.

Tablo 15. Öğretim Elemanlarının Gelir Düzeyi Dağılımı

Gelir Düzeyi Dağılımı Sayı Oran

4000-4500 TL. 98 31,1

4600-5500 TL. 79 25,1

5500 TL. ve üzeri 138 43,8

Toplam 315 100,0

Araştırmaya katılan öğretim elemanlarının gelir düzeyi dağılımlarına bakıldığında: %43,8 (138 kişi) 5500 TL. ve üzeri, %31,1 ( 98 kişi) 4000-4500 TL. ve %25,1 ( 79 kişi) 4600-5500 TL. gelir düzeyine sahiptir.

Tablo 16. Öğretim Elemanlarının Gelir Düzeyine Göre Korkuya Maruz Kalma Durumları

Gelir Düzeyi Sayı Ortalama Standart sapma f p

Korku düzeyi

4000-4500 TL. 98 3,46 0,891

6,667 0,001

4600-5500 TL. 79 3,58 0,775

5500 TL. ve üzeri 138 3,82 0,660

Öğretim elemanlarının korkuları ile gelir düzeyleri arasında ilişki vardır. (P=0,001, P<0,05)

Gelir düzeyi esas alınarak yapılan incelemede, boyutlar itibari ile korkuya maruz kalma durumu şu şekilde ortaya çıkmaktadır: Korkuya maruz kalmada yüksekten aşağıya doğru sıralama yapıldığında 4000-4500 TL., 4600-5500 TL ve 5500 TL. üzeri geliri olanlar, şeklinde gerçekleştiği görülmektedir. En fazla korkuya maruz kalan grup en düşük gelir düzeyine sahip gruptur. Yaş ve unvanla korku arasındaki ilişkiyi bu tablo da desteklemektedir.