• Sonuç bulunamadı

Günümüz dünyası, olayları yapılar, mekanizmalar, güçler ve ilişkiler ile anlamlandırmaya çalışır. Sınıf, cinsiyet ve güç arasında meydana gelen değişimler de ilişkilerin, yapıların ve mekanizmaların oluşumunda önemlidir (Burnes, 2004). Tarih boyunca yönetim anlayışı ve örgütsel yapı sosyal, teknolojik, ekonomik ve tarihsel alanda meydana gelen bu değişmelerden etkilenmiştir. Yönetim anlayışı ve örgütsel yapıda bu etkilenmenin sonucunda yaşanan değişimler de liderlik yaklaşımlarının evirilmesine neden olmuştur. Sosyal, ekonomik ve teknolojik değişmeler öncelikle tarım toplumunu, sonrasında sanayi toplumunu ve günümüzde ise bilgi toplumunu oluşturmuştur (Drucker, 2006; Toffler, 1981). Tarım toplumundaki yapı incelendiğinde, ataerkil bir yapının toplumda hâkim olduğu ve mülkiyetleşmenin önemli bir yer tuttuğu görülür. Toplumun sınıfsal yapısı da yönetimsel

39

anlayış da mülkiyetleşme ile paralel gitmektedir. Tarım toplumunda en önemli unsur toprak olduğu için ona sahip olma ya da olmama durumuna göre toplumdaki statü belli olmaktadır. Toprakların yönetiminde karar verici, ailenin en büyük erkeğidir. Bu dönemde değişim çok yavaştır. Örgütler çoğunlukla daha yalın ve daha durağan bir yapıdadır (Toffler, 1981). Bu dönemden sonra 18. yy.da İngiltere’de başlayan sanayi devrimi ile birlikte fabrikaların önemi artmış ve toplumun yapısına yön veren unsur fabrikalar olmuştur. Bu dönemde işçi sınıfı ortaya çıkmıştır. Tarım toplumunda karar vermede ailenin en büyük erkeği söz hakkına sahipken sanayi toplumunda karar vermede ön plana çıkan unsur yöneticiler olmuştur (Çalık, 2012). Sanayi toplumunda değişim, tarım toplumuna göre daha hızlı olmaya başlamış ve örgütler değişimlerinde pozitivizm temelli hareket etmeye başlamıştır (Drucker, 2006). Fabrikalarda verimi artırmak yolunda 1911 yılında Frederic Taylor’un yaptığı bilimsel çalışmalar sonucunda bilimsel yönetim yaklaşımı ortaya çıkmış, Weber’in bürokrasi kuramı ve Fayol’un yönetim süreçleri bu kuramı takip etmiştir (Çalık, 2012). Bu kuramlarla paralel olarak liderlik yaklaşımları da değişime uğramıştır. Fabrikalarda yönetici olacaklar ile işçilerin keskin bir hat ile birbirinden ayrıldığı bilimsel yaklaşım döneminde doğuştan gelen yetenekler yönetici olmada etkin olmuştur (Mullins, 1996). 20. yy. başında ortaya çıkan liderlik kuramlarından bireysel özellik ve nitelikler yaklaşımında da temel anlayış, liderliğin sonradan gelişen bir olgu olmadığı doğuştan kişide bulunan özelliklerin liderliği belirlediği yönündedir (Robbins ve Judge, 2013).

Bilimsel yönetim yaklaşımında Weber bürokrasi kuramını ortaya koymuş ve ideal örgütte gücün elde edilmesinde üç tür otoriteden söz etmiştir: karizmatik otorite, bürokratik otorite ve geleneksel otorite. Bu otorite tiplerini ortaya koyarak örgütlerde lider olmanın doğuştan gelenekler yanı sıra örgütteki pozisyon ile yakından ilgili olduğunu ortaya koymuştur. Otoritenin bir elde toplanması sonucu otokratik liderlik ortaya çıkmıştır (Mullins, 1996). Fayol tarafından öne sürülen yönetim süreçleri yaklaşımı, bir örgütü yönetmede planlama, örgütleme, emretme, kontrol ve izlemenin altını çizmiştir (Çalık, 2012; Hoy ve Miskel, 1991). Durumsal liderlik yaklaşımını ortaya çıkaran fikir de liderliği etkileyen doğuştan özellikler dışında bazı faktörlerin olduğudur. Bu faktörler örgütün yapısı, ikincil özellikler (kişilik, motivasyon, yetenek), iç çevre (örgüt iklim ve kültürü) ve dış çevre (sosyal ve ekonomik konum) şeklindedir (Robbins ve Judge, 2013). Taylor, Weber ve Fayol’un bilimsel yönetim yaklaşımları örgüt odaklı olup insanı göz ardı etmektedir. 1930’lu yıllarda Mayo’nun ekibiyle birlikte yaptığı Hawthorne deneyleri ile birlikte insan ilişkileri yaklaşımı

40

ortaya çıkmıştır. Bu yaklaşım ile insanın sosyal yönünün önemli olduğu ve informel örgütlerin formel örgütler kadar değerli olduğu vurgulanmıştır (Hoy ve Miskel, 1991). Liderlik yaklaşımlarından davranışsal liderlik yaklaşımı incelendiğinde, benzer bir felsefenin arka planda yer aldığı görülmektedir. Davranışsal liderlikte temel felsefe örgütsel yapıyı harekete geçirmektir. Bu noktanın liderin önemli görevlerinden biri, örgütün amaçlarına etkili bir biçimde ulaşabilmesi için kendisinin ve çalışanların rollerini tanımlamasıdır. Bu liderler, takipçilerinin duygu ve düşüncelerine önem verir ve onların güvenini sağlamaya çalışır. Michigan ve Ohio Üniversitelerinde yapılan çalışmalarda, liderin çalışan odaklı ve üretim odaklı lider olmasının altı çizilir. Liderliğin sonradan öğrenebileceği net bir şekilde ortaya koyulur (Robbins ve Judge, 2013). Bu bağlamda, insan ilişkileri yaklaşımının, davranışsal liderlik yaklaşımını geliştirdiği söylenebilir.

Bilgi toplumu ile birlikte hem örgütü hem de insanı bir arada değerlendiren çağdaş yönetim yaklaşımları ortaya çıkmıştır. Bu yaklaşımlar, örgütlerin açık ve sosyal bir sistem olarak düşünülmesine katkı sağlamıştır (Robbins ve Judge, 2013). Drucker’ın (2006) da altını çizdiği gibi, bilgi toplumunda bilgiyi elde etmek, ondan yeni bilgiler elde etmek ve bilgiyi yönetmek önem kazanmıştır. Bu çağda toplumsal kurumların temel varsayımları ve toplumu etkileyen dinamikler hızlı bir değişime uğramıştır. Bu değişimleri uyum sağlamak ve amaçlarına ulaşmak isteyen örgütler için değişim çok daha önemli bir süreç hâline gelmiştir (Fullan, 2007; Murphy, 2005; Pfeffer ve Sutton, 2013).

Bilgi toplumunun ortaya çıkışı ile birlikte bilgi, çok kısa sürede hükmünü kaybetmekte ve yerini yeni bilgiye bırakmaktadır. Bu durum örgütleri bilgi üretmek ve üretilen bilgiyi etkili bir biçimde kullanmak durumunda bırakmaktadır. Çağdaş yönetim yaklaşımının temelinde, örgütlerin açık ve sosyal sistemler olarak kurgulanmaları önemli bir yer tutmaktadır. Bu örgütler ayakta kalmak için özünü değiştirmeden dönüşmeli ve çevreden gelen değişim baskısına karşı esnek ve hızlı bir biçimde cevap vermelidir. Bu bağlamda, küreselleşme ve teknolojideki hızlı değişimlerin, örgütleri kendi yapısal unsurlarına odaklanmaya zorladığı ileri sürülmektedir (Özdemir, 2013).

Çağdaş liderlik yaklaşımları incelendiğinde, dönüşümcü liderlik, etkileşimci (işlemci) liderlik ve stratejik liderlik gibi yaklaşımların alan yazında tartışma ve araştırma konusu olduğu görülmektedir (Robbins ve Judge, 2013). Bu liderlik yaklaşımlarının temel felsefesine bakıldığında değişim, dönüşüm, değişime cevap verme, örgütü hızla değişen çevreye adapte etme önemli yer tutmaktadır. Bu yaklaşımların temel varsayımları, örgüt için

41

uygun bir vizyon ve misyon belirleyen ve izleyenleri bu yönde yapılan çalışmalara etkin bir biçimde katan liderler etrafından şekillenmektedir.

Çağdaş liderlik yaklaşımlarında liderler yalnızca örgütleri değil takipçilerini de dönüştürmektedir (Robbins ve Judge, 2013). Bu temel fikirlerden yola çıkarak çağdaş yönetim yaklaşımlarının modern liderlik yaklaşımlarına esin kaynağı olduğu söylenebilir. Toplumsal, ekonomik ve tarihsel değişmelerin örgütlerde yönetim anlayışını nasıl değiştirdiği ve yönetim anlayışının değişmesi sonucunda ortaya çıkan liderlik türleri şöyle özetlenebilir:

Tablo 2-Toplumsal Süreçlerin Yönetim Anlayışı ve Liderlik Tiplerini Etkilemesi Toplumsal

Süreçler

Yönetim Kuramları Örgütsel Yapı Liderlik Tipleri Tarım Toplumu - Basit ve değişim

yavaş - Sanayi Toplumu Bilimsel Yönetim (F.

Taylor)

Örgütler daha karmaşık bir yapıya sahip ve değişim tarım toplumuna göre biraz daha hızlı

Bireysel özellik ve nitelikler yaklaşımı Bürokrasi Kuramı (Weber) Otokratik liderlik Yönetim Süreçleri (Fayol) Durumsal Liderlik Yönetimde İnsan İlişkileri Davranışsal Liderlik Bilgi Toplumu Çağdaş Yönetim

Yaklaşımları (TKY, Stratejik Yönetim, Yönetişim, Yeni Kamu Yönetimi Anlayışı) Örgütler karmaşık yapıya sahip. Değişim için örgütler çok hızlı olmalı ve değişim için daha esnek yapıda olmalı

Dönüşümcü, etkileşimci ve stratejik liderlik

Tablo 2’de görüldüğü gibi, toplumsal değişmeler yönetim anlayışını ve örgüt yapısını, yönetim anlayışı ve örgütsel yapı da örgütlerdeki liderlik tiplerini şekillendirmektedir. Tarım toplumunda ve sanayi toplumunda örgütler daha yavaş değişirken, bilgi toplumunda değişim süreci çok daha hızlı gerçekleşmektedir. Değişimi yönetmek ve buna uygun liderlik özellikleri sergilemek örgütlerin ayakta kalmasının ve yaşamlarını sürdürmelerinin önemli bir koşuludur. Başka bir ifadeyle, içinde yaşanılan bilgi toplumunda bilgiyi elde etmek, bilgiden yeni bilgiler üretmek ve bilgiyi yönetmek önemli beceriler arasındadır (Drucker, 1996). Bu özellikleri barındıran bir toplum kurgusunda, değişim sürecinin iyi yönetilememesi, örgütlerin istikamet kaybına uğramalarına ve sonuç olarak işlevlerini yitirmelerine neden olabilir (Özdemir, 2013).

42

Değişim ile liderliğin ilişkisinin verildiği bu bölümün ardından Türk eğitim sisteminde yakın zamanda meydana gelen değişimler ve yöneticilerin bu değişimi yönetme becerileri üzerinde durulacaktır.