• Sonuç bulunamadı

Değerler; insanın tutumlarına, davranışlarına rehberlik eden ve tutumlarını etkileyen insanın, dünyasının gerçeğidir. Değerler, insanlar ile özdeşleşmiştir. Bireyin davranışlarında önemli etkiye sahip olan ve ölçüt olarak ortaya çıkan değerler, yaşamında da duygu ve düşüncelerine yol gösterici bir anlamı ifade etmektedir. "Değerlerimiz, yaşamımızı sürdürmek ile ilişkili biyolojik ihtiyaçlarımızın, kişiler arası ilişkilerimizi sürdürmek ile ilişkili sosyal ihtiyaçlarımızın ve kendimizi ait hissettiğimiz grup dışında kalan toplumun diğer kesimleri ve doğa ile ilişkilerimizi sürdürmek ile bağlantılı evrensel ihtiyaçlarımızın bilişsel temsilleridir" (Demirutku, 2017:17).

Değerler aile, okul, kitle iletişim araçları gibi sosyalleşme araçlarının etkisinin olduğu ve gündelik yaşamda etkileşimlerin de etkisiyle yaşam boyu devam etmektedir. Bu süreçte değerin ilk öğrenildiği yer aile kurumudur. Toplumun en küçük birimi olan, insanın yaşamında bu denli önemli olan aile, üstlendiği rolleri ve işlevleri ile toplumların genel karakteristiğini yansıtmaktadır. Toplumun temelini oluşturan aile kurumu, toplumun değerlerinin benimsenmesinde, yaşatılmasında önemli rol oynamaktadır. Buna dayanarak aile ortamı toplumsal yaşamımızda değerlerimizin ilk benimsetildiği ve öğretildiği yer olması bakımından önemlidir. "Toplumsal ve kültürel açıdan ailenin bizatihi kendisi önemli bir değer olduğu gibi toplumda geçerli olan pek çok değer ve normun da kaynağı ve aktarıcısıdır” (Canatan, 2016: 197). Aile; örf, adet, gelenek, inanç, ahlak gibi toplumun kültürel değerlerinin kuşaktan kuşağa aktarması ile çocuğun sosyo-kültürel kişiliğinin gelişiminde en büyük rolü oynamaktadır. İlk sosyalleşme sürecini aile içerisinde geçiren çocuk değerlerin genel yansımasını aile ortamında edinmektedirler. Birey, toplumsal değerlerin içinde doğduğu ve bu değerleri sosyalleşme süreci içerisinde sadece grup üyesi olarak değil kişisel olarak da içselleştirerek öğrenmektedir.

Topçuoğlu'na (2010: 25) göre de; "Toplumsallaşma ile kişinin bilinçaltına, tutum ve davranışlarına,gündelik hayatında süre giden alışkanlıklarına toplumdaki hâkim değer yargıları ve davranış kalıpları yerleştirilir. Böylece aile ortamında yetişen bireyler toplumsal yaşama hazırlanmış ve diğer insanlardan farklı ve sapkın davranışları benimsememiş olur".

Değerler, içinde doğup büyüdüğümüz toplum ve o toplumu oluşturan, aile kurumu içerisinde öğrenilmektedir.Aile ilk eğitim yuvasıdır. Bireyin kişilik gelişimi ailede başlamakta, değer ve normları ilk aile içerisinde öğrenmektedir. Bireyler gibi ailede, değerler sistemi ile toplumsal bütünselliklerini sağlamakta ve bu değerler etrafında yaşamlarını sürdürmektedirler.Her bireyin dünyayı anlamlandırması yaşamındaki belirsizlikleri netleştirmesi için aile kurumu, davranış modeli ve bilgi kaynağıdır. Aile kurumu ile edinilen değerler bireylerin hem bireysel hem de sosyal yaşamlarında iyi-kötü, doğru-yanlış arasındaki farkların cevaplanmasında, yaşamın anlamlandırmasında kılavuzluk görevini gören soyut fikirlere başvurmaktadır.

Aile değerlerinin, toplumum sağlıklı görünümde ve toplumsal düzeninin sağlanmasında etkisi büyüktür. Aile, değerlerin benimsenmesini, yaşatılmasını, içselleştirilmesini ve toplumsal kültürün sürdürülmesini sağlamaktadır."Aile gibi temel sosyal grupta karşılıklı olarak işlevlerde bulunan kişiler, aile yaşantılarında uymaları gereken belirli temel değerler olduğunu bilirler" (Canatan, 2016: 269). Aile deyince ilk akla gelen değerler; sevgi, saygı, paylaşma, eşitlik, hoşgörü, adalet, güven ve sorumluluk akla gelmektedir. Bu değerler ailenin ilk eğitim kurumu olması sebebiyle aileyi ayakta tutan ve aile bireyleri arasındaki iletişimde önemli olan duygu, düşünce ve davranışların kazandırılmasında ve aktarılmasında önemli görevlere sahipliğini ortaya koymaktadır. Türkiye'de de aile değerlerinin neler olduğu hakkında kapsamlı bir araştırma 2010 yılında yayınlanan 'Aile Değerleri Araştırmasında' yapılmıştır. Yapılan araştırma da genel değerlendirmede öne çıkan aile değerleri; "aileye verilen değer, akrabalık ilişkileri ve geleneksel aile değerleri, çocuğa bakış, evlilik-sadakat ve eşler arası ilişki, boşanma, kadın rolleri, kadın erkek ilişkileri, şiddet, yaşlılık, din ve gelenek, hayat memnuniyeti ve mutluluk düzeyi, aile bireyleri ve yakın sosyal çevreye güven, çeşitli unsurların hayatındaki önem düzeyi, çocuğun davranış ve niteliklerine atfedilen önem, ailece birlikte yapılan faaliyetler"( Topçuoğlu, 2010: 41-45) olarak ele alınmıştır. Toplumu ayakta tutan bu değerlerin

hayata geçirilmesinde aile önemli rol oynamaktadır. "Bu anlamda ailenin topluma olan en belirgin etkisi doğrudan toplumun nüvesini oluşturan bireyleri sosyalleştirerek topluma kazandırması ve toplumun değerlerini ona aktarması olarak değerlendirebilir” (Birekul, 2013: 278).

Aile, temel biyolojik ve psikolojik ihtiyaçlarımızı karşılamak, güvende hissetmek, sosyalleşmek gibi sosyal işlevleri yerine getirmektedir. Hem bireysel hem de toplumsal olarak sağlıklı gelişimde önemi büyüktür. "Aile evlilikle başlayan, kurucularının ölümüne kadar uzanan dinamik bir yapı ve süreç olarak anlam ve işlev kazanmaktadır. Bu sosyal yapı yaşamı süresince belirli aşamalardan geçerken aynı zamanda topluma yeni bireyler kazandırmakta, yeni bireylerle toplum arasında iletişim görevini üstlenmektedir" (Özdemir vd., 2009: 8). Evliliğe ilk adımda eş seçimindeki önem ile ailenin varlığı; sevgi, saygı, sabır, sadakat, güven, huzur, paylaşım, sorumluluk ve hoşgörü gibi değerlerin var olmasıyla mümkündür. İnsanlar da inandığı değerler ile onların topluma uyumunu, davranışlarını ve tercihlerini etkilemektedir. İnanılan değerler etrafında aile yapısını ve oluşumunu da etkisi görülmektedir. Aile olmayı evlilik birimi ile kuran çiftler, yaşamlarını aile sistemi içinde kazanılan değerler etrafında sürdürmeye çalışmaktadırlar. "Aile sistemi denildiği zaman, içindeki bireylerin birbirleriyle nasıl etkileşimde bulunduklarını düzenleyen kuralların tümü kastedilir. Her birey kendi benlik tanımlaması içinde ailenin tüm düzenini yansıtır; şartlar imkân verdiğinde, kendi bildiği türden aile ortamı meydana getirmeye girişir. Sosyal bilimcilerin ortaklaşa önemsediği işlev, aile içerisindeki dayanışmanın sosyo-psikolojik ihtiyaçları karşılaması için yeterli olmasıdır" (Yıldırım, 2015: 35).

Aile olmak biz kültürünün gerekliliğini de ortaya koymaktadır. İki insanın farklı iki kültür ve değere sahip oluşu ve ortak değerler etrafında tek bir kültür içerisinde birleşerek aileyi oluşması,bireylerin de bir bütün olarak biz olma duygusunu kazanmalarıyla kendilerine sağlıklı bir aile kurabileceklerdir.