• Sonuç bulunamadı

1.3. Kuramsal Açıdan İnsan Hakları

1.3.4. Dayanışmacılık

73

makul aktör olarak devleti gördüğünden, insan hakları ya da demokrasi gibi kozmopolit değer üzerinden devletin egemenliğini sarsmanın, uluslararası düzeni bozacağı endişesi taşımaktadır.192 Buzan ise bu durumu, “medeniyet standardı dayatma” kavramsallaştırması ile ifade etmektedir.193

Kısacası İngiliz Okulunda yer alan klasik çoğulculuk ekolü, insanlığın kültürel ve ideolojik olarak çeşitli olduğunu kabul etmekle beraber, hoşgörüyü normatif bir değer olarak ön plana çıkarsa da evrensel insan haklarının geliştirilmesi gibi (ideolojik yahut kültürel) türdeşliği sağlamaya yönelik girişimlerin, devlet egemenliği temeline dayalı olan uluslararası ilişkiler düzenini, kısacası barış ortamını bozacağına inanmaktadır.

Bu yönüyle çoğulculuk ekolünün kimi varsayımları, kültürel görelilik kuramının varsayımlarına yakınsayan bir özellik taşımaktadır. Ayrıca çoğulculuk kuramına göre insanlığın evrensel olan en temel niteliği, Williams’ın belirttiği üzere, herkesin farklı olmasıdır.194

1.3.4. Dayanışmacılık

İnsan hakları konusundaki kuramsal tartışmalar daha ziyade, birbirlerine tamamen zıt fikirlere sahip olan evrensellik ve kültürel görelilik ekseninde yapılmaktadır. Bu kuramsal tartışmaların yanı sıra kimi zaman literatürde çoğulculuk yaklaşımı da dile getirilmiş ve daimî bir surette dönüşen, çok sayıda insan hakları anlayışının bulunduğu öne sürülmüştür. Ancak çalışmamızda bu üç yaklaşıma ek olarak İngiliz okulunun dayanışmacılık yaklaşımı da ele alınacaktır.

Her ne kadar dayanışmacılık yaklaşımı, kimi yönleriyle evrensellik yaklaşımına yakınsasa da devletin egemenliği ilkesi ile insan hakları arasındaki gerilimi aşmaya yönelik son derece değerli fikirler barındırmakta olduğundan, ayrıca incelenmesi gerektiğine inanılmıştır.195 Zira bu çalışma, küresel dünyanın acil müdahale gerektiren sorunları karşısında uluslararası toplumun çoğulcu yaklaşımının ötesine geçilmesi gerektiğine inanmaktadır. Bu bağlamda, insan hakları ve demokrasi gibi kozmopolit değerler üzerinden dayanışmacılığın derinleştirilmesi ve en nihayetinde uluslararası

192 Mayall, 2000, s. 21; Robert H. Jackson, The Global Covenant: Human Conduct in A World of States, Oxford: Oxford University Press, 2000, s. 105.

193 Buzan, 2015, s. 95.

194 John Williams, “Structure, Norms and Normative Theory in a Re-defined English School: Accepting Buzan’s Challenge”, Review of International Studies, Sayı: 37, No: 3, 2011, s. 1251.

195 Çoğulculuk ekolü ise daha ziyade kültürel görelilik kuramına yakınsamaktadır.

74

toplumu destekleyen bir modelin benimsenmesi gerektiğini öne süren bu ekolün irdelenmesi gerekli görülmüştür.

Dayanışmacı ekol temelde, İngiliz Okulu’nun ilerlemeci ve liberal kanadını nitelemektedir. Bu yaklaşımda devlet, uluslararası toplumun tek egemen aktörü değil, halkı temsilen varlık gösteren bir uluslararası hukuk süjesi konumundadır.196 Kantçı rasyonalizme197 ve kozmopolit değerlere dayanan bu kuram, insanlığın tek olduğuna ve diplomasinin görevinin, değerler dayanışması yaratmak olduğuna inanır.198 İnsan hakları ise devletlere bir medeniyet standardı sağlamakta ve devletin, keyfi güç kullanımını sınırlamaktadır. Dolayısıyla, çoğulculuk ve kültürel görelilik ekolleri kuramcıları, egemenlik ve insan hakları arasında bir çıkmaz olduğuna ve insan haklarının, devletin egemenliği ilkesinin üzerinde tutulması durumunda uluslararası düzenin sarsılacağına inanırken, dayanışmacı ekol kuramcıları, insan hakları gibi kozmopolit değerlerin, uluslararası toplumda işlevsel kılınarak ortak norm, değer, kural ve kurumlar geliştirilebileceğine inanmaktadır.

Kısacası dayanışmacılık kuramcıları, egemenlik ilkesi ile insan hakları arasında çoğulcuların ya da kültürel görelilik kuramcılarının varsaydığı şekilde bir gerilim görmezler. Zira onlara göre egemenlik, uluslararası toplum tarafından devlete verilen bir haktır ve devlet, vatandaşı ile medeni bir ilişki içerisinde bulunmuyorsa ya da uygulamaları ile insanlık onuruna aykırı davranış sergiliyorsa, egemenlik hakkı, iç işlerine karışmama ilkesi gibi temel kurallar işlevselliğini yitirmelidir.199 Bu görüşe göre insan haklarının korunması, her devletin kendi sorumluluğunda değil, uluslararası toplumun ortak sorumluluğundadır.200

196 Hurrell, 2007, s. 65-67.

197 Kant’ın rasyonalizmi, akılcılık ya da usçuluk olarak da adlandırılır. Bilginin doğruluğunun yalnız deneyim ile değil zihinde temellendirileceğine inanan felsefi görüşe dayanır. Rasyonalist ve empirist felsefenin bir sentezini yapar.

198 Mayall, 2000, s. 14; Buzan, 2015, s. 113-114.

199 Vincent, 1986, s. 115, 225; Buzan, 2015, s. 123,125.

200 Bu durum bizi insani müdahale, koruma sorumluluğu gibi kavramlara götürür. Her ne kadar yaşadığı koşullardan ya da vatandaşı bulunduğu devletten, bağımsız bir şekilde “insan”ın korunması ideali ilerici bir hedef gibi görünse de insan hakları ihlallerine karşı alınan müdahale (ya da müdahale etmeme) kararı uygulamada kimi zaman, güç ve çıkar eksenli politikalar neticesinde şekillenmekte olduğundan söz konusu kavramlara ilişkin çekince ve tartışmalar da mevcuttur. Ancak kötü uygulamalar, insan haklarının korunmasını egemen devletin sorumluluğunda tutulması gerektiği varsayımını fikrimizce geçerli kılmaz. Bu nedenle, insan haklarını uluslararası toplumun ortak sorumluluk alanında yer almalı ancak çeşitli mekanizmalarla bu sorumluluğun kötüye kullanılıp kullanılmadığı denetlenmelidir. İnsani müdahale ve koruma sorumluluğu kavramları “Küresel Yönetişim ve Çok Aktörlü Uluslararası İşbirliğinin Gerekliliği” başlığı altında detaylıca incelenecektir. Ayrıca Bkz. Ümmühan Elçin Ertuğrul,

“Koruma Sorumluluğu: İnsani Müdahaleyi Makyajlamak”, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi

75

Ayrıca insanlara bahşedilen evrensel haklar olduğunu fikrine katılmaları nedeniyle, bu kuramcılar evrenselci görüşü benimserler ve çoğu devletin üzerinde uzlaşabileceği ortak paydayı bulmaya çalışırlar. Bu bağlamda ortak hedef, bir bütün olan insanlığı korumaktır ve bunun yolunun, kökeni doğal hukuka dayanan evrensel ahlaki değerler olduğuna inanırlar. Nitekim Buzan’a göre kozmopolit dayanışmacılık:

(i) ahlaki önceliğin “büyük insanlık toplumu” na verilmesi,

(ii) doğal hukukun ve evrensel ahlaki değerlerin devletler tarafından kodifiye edilen pozitif uluslararası hukuka eşit ya da pozitif uluslararası hukuktan üstün kabul edilmesi anlamına gelmektedir.201

Uluslararası düzenin ana aktörü olarak çoğulcu ekol, Vestfalyen (Westphalian), dışlayıcı, devletler-arası toplumu görürken, dayanışmacı ekol, devletlerin yanı sıra, ulus-ötesi birimler, gruplar ve bireyleri de içeren dünya toplumunu görür. Dünya toplumunun üyeleri, birbirleriyle bazı temel değerleri paylaşmaktadır ve birbirleri karşısında, hukuki bir konuma sahip bulunmaktadır.202 Ayrıca Dunne’ye göre uluslararası toplumu, devletler toplumuna indirgemek ya da devlete ontolojik üstünlük atfetmek hatalıdır.203 Zira uluslararası toplumun kurumlarının ve kurallarının çoğunluğu, modern devlet sistemlerinin kurulmasından çok daha öncesine dayanmaktadır ve söz konusu kurum ve kurallar, egemen devletlerden daha uzun ömürlü olacaktır.

Esasında aktörlerin, kurumların, hukuk kurallarının, normların, hakların daimi bir dönüşüm süreci içerisinde bulunduğu düşünüldüğünde, belirli aktörlere belirli dönemlerde ontolojik üstünlük atfedilse bile bu durum, geçici ya da konjonktürel olabilmektedir. Dolayısıyla idealin ne olduğuna dair fikirler üreten kuramcılar, devlet aktörünün rolünü vurgulamak yerine, uluslararası hukukun (ve uluslararası toplumun) deneyimlediği dönüşümün sürekliliğine dikkat çekmişlerdir. Tüm bu düşünceleri bir adım öteye taşıyan Linklater, hem devlet-merkezciliğin hem de toplulukçu/cemaatçi mantığın tiranlığını eleştirerek, küreselleşme sonrası dünyanın kozmopolit mantığı

Dergisi, Sayı: XX, No: 2, 2016, s. 421-450 ve Ümmühan Elçin Ertuğrul, “İnsani Müdahale(!)”, Uluslararası Asya ve Kuzey Afrika Çalışmaları Kongresi, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, 2011, s. 657-671.

201 Buzan, 2015, s. 118.

202 Vincent, 1986, s. 92-104.

203 Tim Dunne, “New Thinking on International Society”British Journal of Politics and International Relations, Sayı: 3, No: 2, 2002 s. 227.

76

benimsemesi ve devletin ötesine ulaşan bir vatandaşlık anlayışı geliştirmesi gerektiğini vurgulamıştır.204 Zira hem devletler hem de vatandaşlar için sosyal öğrenmeye açık bir alan mevcuttur ve “bir bütün olarak insanlık” duygusunun geliştirilmesi için vatandaşlığın daha kozmopolit bir hale gelmesine ihtiyaç vardır.

Kozmopolit dayanışmacılara göre günümüzde uluslararası toplum, bir arada var olma mantığının ötesine geçmiştir. Her ne kadar Batı öncülüğünde gerçekleşen kozmopolit dayanışmacılığı derinleştirme girişimleri çok kültürlü dünyada, çeşitli çatışmalar ya da tartışmalar yaratsa da, çoğulculuk ekolünün günümüz dünyasında insan hakları açısından müspet sonuçlar doğurmayacağı fikri ağır basmaktadır.205 Daha açık bir ifadeyle, her ne kadar küreselleşen dünyada uluslararası toplumun dayanışmacı yönlerinin derinleşmesinin önünde belirli bir takım engeller söz konusu olsa da, insan haklarının uluslararası düzeyde daha güçlü bir biçimde korunması adına bu engelleri aşmaya yönelik olarak neler yapılabileceğine, hangi kontrol ya da denge denetim mekanizmaların kurulabileceğine odaklanılması gerekli görülmektedir.

Hurrell’a göre istikrarlı bir uluslararası toplum için karşılaşılan üç temel zorluk:

(i) ortak çıkarı belirleme/yansıtma, (ii) eşitsiz güçler arası dengeyi yönetme,

(iii) farklılık ve değer çatışmaları arasında arabuluculuk etmedir.206

Ancak aşılması güç duran tüm bu zorluklara rağmen, XX. yüzyılın keskin ideolojik ayrımları sonlanmış olup, hızı her ne kadar zamandan zamana, mekândan mekâna değişse de küreselleşme yönünde ciddi bir eğilim olduğu gözlemlenmektedir.

Özetle kozmopolit dayanışmacılık, insan haklarının evrensel olduğunu savunmakla birlikte kültürel farklılıklardan doğan çatışmaların devlet-merkezli çoğulcu yaklaşım ile değil, uluslararası toplum merkezli dayanışmacı yaklaşım ile çözülebileceğine inanmaktadır. Uluslararası insan hakları rejiminin küresel yönetişimi için bir metot önermekte olan bu yaklaşım, araştırma konumuz itibariyle son derece önemli fikirler içermekte olup, çalışmamızda benimsenen temel kuramdır.

204 Andrew Linklater, “Citizenship and Sovereignty in the Post-Westphalian State”, European Journal of International Relations, Sayı: 2, No: 1, 1996, s. 77-103; Andrew Linklater, The Transformation of Political Community, Cambridge: Polity, 1998.

205 Andrew Hurrell, On Global Order: Power, Values and the Constitution of International Society, Oxford: Oxford University Press, 2007, s. 287-298.

206 Hurrell, 2007, s. 287.

77

İKİNCİ BÖLÜM

SİYASAL KÜLTÜR KAVRAMI: TANIMI, SINIFLANDIRMASI VE İNSAN HAKLARI ANLAYIŞI İLE İLİŞKİSİ

2.1. KÜLTÜR, SİYASAL KÜLTÜR KAVRAMLARI VE KÜLTÜRLERİN SINIFLANDIRILMASI