• Sonuç bulunamadı

2.3. Dayanışmacı, Aracı ve Bağlantı Kuran Sosyal Sermaye

2.3.1. Dayanışmacı Sosyal Sermaye

Coleman sosyal sermayeyi güçlü bağlar açısından işlevsel olarak ele alıp tek bir varlık olarak değil çeşitli varlıklar olarak kabul eder. Bir yapı içindeki yapının parçası olan aktörlere değil; aynı zamanda o yapının tüm parçalarını içeren bütünün kendisine de faydalar sağlamaktadır (Coleman, 1988: 98). Aynı mahallede oturan ve benzer özelliklere sahip olan bireyler arası kurulan bu ilişkiler ağı kapalılık göstermektedir. Birbirine benzeyen insanlardan oluşan bu ağlarda bireyler arası amaçsal ağlar meydan gelir. Amaçsal ağlar bireylerin daha sık etkileşime girmesine ve birbirlerine bağlamasına yardımcı olur (Ibarra ve Andrews, 1993). Bu tür ağ yapılarına genel olarak kadın dayanışma grupları ve zengin kişilerin oluşturdukları kulüpler örnek verileceği gibi Türkiye özelinde cemaatleri, vakıfları ve dernekleri önemli örnekler teşkil etmektedir (Akman, 2018: 63).

Dayanışmacı sosyal sermayeleri yüksek olan toplumlarda insanlar genelde birbirlerine benzemelerinden dolayı sosyal bir uyum içinde yaşarlar. Yani güçlü ilişkilere dayanan sosyal yapılar güven, aşinalık, ortak değerler ve komşuluk bağları sayesinden bireyler arasında bir dayanışma gücünün oluşmasına ve bununda sosyal

yapıdaki insanların uyum içinde hayatlarını sürmesine neden olmaktadır (Carpiano, 2006). Yani benzer düşüncelere sahip olan bireyler kendilerini birbirlerinin yerine rahatlıkla koyabildikleri veya kolaylıkla empati yapabildikleri için diğerlerini daha iyi ve hızlı anlarlar (Meng, Chung ve Cox, 2016). Bu da toplum içerisinde bireylerin kolektif hareketlerde bulunmalarına katkı sağlayarak onların birlik ve beraberlik içinde yaşamalarına imkân verir. Dahası bu temaslar sonucu ortak davranış normlarının oluşmasına ve bireylerin birbirlerine karşı beklentilerinin oluşmasına yardımcı olmaktadır. Ayrıca bu ağ yapılarında, tıpkı güç bağ yapılarında olduğu gibi düzenli temaslar ve davranış normları vasıtasıyla bireyler arasında güven ve itibar oluşmasını neden olur (Öztaş, 2007: 83).

Dayanışmacı sosyal sermaye toplumda gruplar açısından çok değerlidir. Toplumda bireyler sosyal destek almak için yoğun ve birbirlerine bağlı gruplar halinde kümelenme eğilimi gösterebilir (Krackhardt, 1992; Granovetter, 1973). Bu sayede gerek bireysel gerekse dahil olduğu grup açısından sahip oldukları kaynakları koruyarak daha da geliştirmeye çalışılır. Bu açıdan Bourdieu sosyal sermayeyi “karşılıklı tanıma ve tanımaya dayalı az çok kurumsallaşmış ilişkilerden oluşan kalıcı bir ağa sahip olmakla bağlantılı mevcut veya potansiyel kaynakların toplamı” şekilde açıklamaktadır. Bu tanımda grupsal bir bakış açısı geliştiren Bourdieu dayanışmayı bireysel faydalar ve karlara dayandırmıştır (Bourdieu, 2010: 60). Toplumda grupsal boyutta meydana gelen dayanışma, bireylerin ya da grupların sosyal yapı içirişinde sahip olduğu alan ve habitusları sayesinde elde ettikleri servet, güç ve statülerini korumak ve güçlendirmek için sosyal yapıda bunlardan mahrum olanlara karşı gösterdikleri mücadele şeklinde tarif edilebilir. Bu açıdan sosyal yapı içinde meydana gelen kolektif hareketle sosyal sermayeyi elitlere has bir sermaye olarak kabul etmektedir (Palabıyık, 2011). Bu bağlamda Bourdieu gruplar düzeyinde ve dayanışma temelinde bize tanımlamaya çalıştığı sosyal sermayeyi dayanışmacı sosyal sermaye olarak kabul edilebilinir.

Toplumun içerisinde meydana gelen kolektif eylemler Coleman’ın kapalılık teoremi ile açıklamaktadır. Coleman sosyal sermayeyi bireylerin kaynaklara ulaşma konusunda yardımcı olan bir kamu malı olarak ele almaktadır. Yani bireyin kendi

çıkarlarından daha çok grubu önceliklemektedir (Field, 2008). Diğer bir deyişle grup içerisindeki bireyler birbirleri ile bağlantılarını araçsal olarak görmenin ötesinde amaçsal olarak kabul etmektedir. Bu açıdan araçsal eylemler “bir kişinin bir iş veya görevi yerine getirebilmek için ihtiyaç duyduğu bilgi, fikir ve kaynaklara ulaşmasına yardımcı olurken” amaçsal eylemler “olumlu ve olumsuz duygusal bağları içeren kişiler arası duygu ifadelerini” içerir. Olumlu bağlar kimlik oluşmasını, aidiyeti gelişmesine katkı sağlarken olumsuz bağlar grup içi çatışmaya sebep olur. Amaçsal eylemler ise genel olarak olumlu kabul edilir. Örgütsel açıdan da alt birimler arasında amaçsal eylemler onlar arasında ilişkiyi geliştirir (Umphress vd., 2003: 742).

Aracı sosyal sermaye dışa dönük zayıf bağlardan oluşurken dayanışmacı sosyal sermaye daha çok içe dönük ve güçlü bağlardan oluşan ağ yapılarında meydana gelir (Prell ve Skvoretz, 2008). Dayanışmacı sosyal sermaye bu açından birey ve toplumlar için üç fayda sunmaktadır. Her türlü bilgiye veya özel bir bilgiye daha kapsamlı ve hızlı ulaşmayı kolaylaştırır. İkici faydası, kapalı bir yapısı olan bu ağbağda güvenin oluşması grup içindeki anlaşmazlıkları en az indirerek büyük değişimler, dalgalanmalar ve krizler gibi belirsiz durumlarını anlatmak için önemli katkılar yapar. Üçüncü faydası ise güçlü ağbağ yapıların da siyasi örgütlenme ve dikine sosyal hareketlilik üzerine pozitif etkiler taşımaktadır (Öztaş, 2007: 83-85). Genel olarak bu faydaların temelinde ise tek başlarına üstesinde gelemeyeceği işleri birlikte hareket ederek çözebilecekleri kolektif eylem sorunu yatmaktadır. Çünkü yoğun ilişkilerle kurulan bu ağlar kolektif eylem için ortam ve kapasite sunar. Özellikle örgütsel açıdan yoğun duygusal bağlarla birlikte oluşan sosyal destek, kimlik ve kişisel aidiyet örgütlerde işbirliğini kolaylaştırarak daha iyi ekip çalışması oluşmasına katkı sağlar (Marineaua vd., 2018: 147). Buna kısaca örgüt içerisinde kolektif eylem sorunun giderilmesi diyebiliriz. Diğer taraftan örgütler arası etkileşimlerin kuvvetli olduğu toplumda kolektif bilinç artar, muhalefet güçlenir, müzakere süreçleri işler (Hızlı, 2016: 32).

Bu sosyal sermaye türü en temelde Burt ve Colemanın görüşlerinden hareketle sosyal sermayeyi dayanışmacı ve aracı sosyal sermaye olarak ayrılmıştır. Bu ayrımın oluşması bu iki teorisyenin kısıtlılık üzerine farklı bakış açılarından

kaynaklanmaktadır. Bunun nedeni de saha uygulamalarından kaynaklanmaktadır. Coleman öğrencilerin anne-babaları, öğretmenleri ve toplumdaki diğer bireylerin kurmuş oldukları yoğun ilişkiler, onların eğitim hayatında önemli bir yere sahip olduğunu ileri sürmektedir. Okul çevresinde kurulan toplumsal boyuttaki güçlü ilişkiler, öğrencinin davranışlarını kontrol altına alarak kötü alışkanlıklarını azaltmasına yardımcı olduğunu tespit etmiştir. Burt ise sosyal sermayeye örgüt yöneticileri açısında baktığı için bilgiye erişim ve yenilikler için yöneticilerin daha zayıf ilişkilere sahip olması gerektiğini kabul eder. Kısacası Coleman’ın eğitim üzerinde kısıtlamanın iyi olması Burt’un ise kısıtlamanın kurumsal ortamlarda kötü olduğunu ileri sürmesinde kaynaklanmaktadır (Lopez-Kidwell ve Borgatti, 2012: 42)

Dayanışmacı sosyal sermayede grup içi dayanışmanın güçlü olması beraberinde bireyin özürlüğüne de bir takım kısıtlılıklar getirmektedir. Fakat bireyin kurmuş olduğu ilişkiler sonucu oluşan normlar ve yaptırımlardan dolayı oluşan bu kısıtlılık bireyin güvenliğini amaçladığı için olumsuz olarak yorumlanmamaktadır. Dahası yüksek bağlılığı olan doğu kültürlerinde grup içi dayanışmanın ayrı bir önemi vardır (Ağcasulu, 2017: 80). Özellikle örgüt için sıkı ilişkiler bireylerin kariyer gelişiminde etkili olurken, örgütler arasında da sıkı ilişkilerin pazarda hayatlarını devam ettirebilmeleri için vazgeçilmez bir unsur kabul etmektedirler (Xiao ve Tsui, 2007).

Şekil 2.1. Dayanışmacı sosyal sermaye.

Kaynak : (Uğuz, 2010: 78)