• Sonuç bulunamadı

3. ARAŞTIRMANIN BULGULARI ve TARTIŞMA

3.2. Uluslararası Ticareti İyileştirici Çabalar

3.2.1. Dış ticaretin önündeki engeller

Dış ticaretin önündeki engelleri şu şekilde sıralamak mümkündür (Seyidoğlu, 1991:261-321).

i. Gümrük tarifeleri,

iii. Tarife benzeri engeller, iv. Miktar kısıtlamaları,

v. Gönüllü ihracat kısıtlamaları,

vi. Diğer tarife dışı araçlar.

Serbest ticaretin gerçekleşmesini zorlaştıran ya da kısıtlayan bu engelleri kısaca açıklamakta fayda vardır.

i. Gümrük tarifeleri: Bir tarife , yurdışından ithal edilen bir malın üzerine

konan vergidir (Caves ve Jones, 1981:15). Eğer bir ülke tarifeyi küçük alıyorsa, tarifenin dünya mal fiyatı üzerindeki etkisi küçük olacaktır. Ama bunun yerine malın fiyatı tarife duvarının arkasındaki ülkede daha pahalı hale gelecektir. Genellikle tarifeler kaynakların korunmuş sektörlere kaymasına ve tüketicilerin ithal mallardan uzaklaşmalarına yol açar. Sonuç olarak bir tarife küçük bir ülkenin ithalatını azaltır. Her zaman tarife oranının ad valorem temelde belirlendiğini varsaymaktayız. Bu demektir ki; ithalatın yurtiçi fiyatı dünya fiyatının bir türüne (1+t) eşittir. Tarife oranı bazen yurdışı fiyatın bir yüzde oranı olarak belirlenir. Bir başka çeşit tarife ise spesifik tarifedir. Bu tarifede oran her bir birim mal için örneğin dolar olarak belirlenir (Caves ve Jones, 1981:15).

Tarifelerin üretim, talep ve ithalat üzerinde çeşitli etkileri vardır. Tarifelerin üretim üzerindeki etkisi Şekil 8’de gösterilmiştir. Başlangıç serbest ticaret fiyatları Şekil 8 de 1 numaralı çizgi ile gösterilmiştir. Bu durumda üretim A düzeyindedir ve gıda cinsinden ölçülen ulusal gelir OF kadardır. Gıda ithalatı üzerine konan bir tarife 2 numaralı çizgi ile görülebileceği gibi göreli yurtiçi gıda fiyatını yükseltir. Kaynaklar giysiden gıdaya doğru kayar. Üretim ise A noktasında B noktasına taşınır. Gıda biriminden ulusal gelirin dünya fiyatı da OD düzeyine geriler.

Şekil 8: Gümrük Tarifelerinin Üretime Etkisi Gıda Giyisi O F D C T 3 B A 2 1 T*

Kaynak: Caves, R: E. Ve Jones, R.W. World Trade and Payments An Introduction, Little Brown and Vompany, Boston, 1981, s.15.

Tarifelerin talep üzerindeki etkileri ise şekil 9’de gösterilmiştir. Dönüşüm şemasında üretim TAT* sağ tarafında kalan A düzeyinde bulunur. Bir tarife 3 ve 4 numaralı çizgilere paralel olan çizgi 2 deki gıdanın yurtiçi fiyatını artırır. Gıda tüketimi ikame etkisi ile G düzeyinden H düzeyine düşer ilave olarak gelir etkisi ile de H’den J’ye düşer. E ile C noktası arasındaki mesafe gıda cinsinden tarife geliri olarak ölçülür. Ticaret üçgeni GKA’dan JLA’ya küçülür.

Şekil 9: Gümrük Tarifelerinin Talebe Etkisi O T* Giyisi Gıda F E C T A 2 1 3 4 Y0 Y1 N K L H G J

Kaynak: Kaynak: Caves, R: E. Ve Jones, R.W. World Trade and Payments An Introduction, Little Brown and Vompany, Boston, 1981, s. 16.

Tarifenin ithalat üzerindeki etkileri ise şekil 10’da görülmektedir. Bir tarifenin konulması, gıdanın göreli yurtiçi fiyatını çizgi 1 ve 4 ile gösterilen sabitlenmiş dünya fiyatlarının üstünde bir noktaya yükseltir ( 2 ve 3 numaralı çizgilerce gösterilen düzey). Gıdanın yurtiçi üretimi ise A düzeyinden B düzyine yükselir. Buna rağmen gıdanın yurtiçi tüketimi ise G düzeyinden J düzeyine geriler. Bunun bir sonucu olarak ticaret üçgeni GKA’dan JLB’ye küçülür.

Şekil 10: Tarifelerin İthalat Üzerine Etkisi F D E C T Gıda Giyisi B L G A Y0 Y1 3 2 A A J T* 1 O 4

Kaynak: Kaynak: Caves, R: E. Ve Jones, R.W. World Trade and Payments An Introduction, Little Brown and Vompany, Boston, 1981

Dış ticaret politikasında önemli bir uygulama alanına sahip araçlardan biri olan gümrük vergisi, bu özelliğini, esasen, gelir yönü itibarıyle alır. Gümrük vergisi, ülke ekonomisi için iyi bir gelir kaynağıdır. Her ne kadar günümüzde, Gelişmiş Ülkeler (GÜ)’de oranlar azaltılarak söz konusu gelirler, daha çok gelir ve kurumlar vergisi gibi doğrudan vergiler yoluyla elde edilme yoluna gidiliyorsa da; Gelişme Yolundaki

Ülkeler (GYÜ)’de de vergi gelirleri, bütçe içinde önemli bir paya sahip olma özelliğini devam ettirmektedir. Örneğin; Türkiye’de vergi gelirleri içerisinde dolaysız vergiler % 41 iken dolaylı vergiler ise % 59 olmakla birlikte, genel bütçe gelirleri içerisinde gümrük vergisi gelirlerinin payı da % 1.1’dir. Genel olarak incelendiğinde Türkiye de bir GYÜ olmasına rağmen söz konusu vergi gelirleri açısından GÜ’lere nispi yakınlığı olan bir ülke konumundadır. Bunda, GATT ve benzeri uluslararası anlaşmalara taraf olmasının etkisi vardır. Ayrıca bu oranın gümrük birliği sonrasında daha düşük seviyelerde olduğu olasılığı yüksektir. (Saatçioğlu, 2001:www.dtm.gov.tr /ead/DTDERGI /ekim2001 /engeller.htm - 64k).

Gümrük vergisi uygulamasında esas amaç, ekonomik açıdan lehte bazı düzenlemeler gerçekleştirmek ve başta gelir sağlama amacı olmak üzere sağlam bir yapıya sahip olmaktır. Gümrük vergileri uygulanırken, ulaşılması planlanan temel hedefler şu şekilde sıralanabilir (Saatçioğlu, 2001:www.dtm.gov.tr/ead/DTDERGI /ekim2001 /engeller.htm - 64k):

Ülke işçisini yabancı ucuz işçiye karşı korumak,

Yerli üreticilerin yabancı rekabete dayanmalarına olanak sağlamak için, ithal malının maliyetini, yerli üretimin maliyetine eşitlemek,

Daha önce ithal edilen bazı malları yurtiçinde üreterek ülkede işsizliği azaltmak,

Ülkenin dış gelirinin üstünde olan dış gider fazlasını eriterek dış ödemeler dengesini sağlamak,

Ülkenin ticaret hadlerini ve refahını iyileştirmek,

Yerli üreticileri dampinge (yabancı bir pazarda, normal değerin ya da iç pazarda geçerli olan fiyatın altında satış yapmak) karşı korumak,

Genç Endüstri Tezi kapsamında; yerli sanayinin etkinlik kazanıncaya kadar yerleşmesine ve büyümesine olanak sağlamak,

Ulusal savunma için stratejik önemi haiz sanayileri korumaktır.

ii. Tarife dışı araçlar: Tarife dışı araçlar, malların ülkeler arasında dolaşımını engelleyen her türlü kural ve uygulamaları ifade eder. İthalatın kontrolüne yönelik dış

ticaret mevzuatı kadar çevre ile ilgili, fikri ve sınai haklar-standartlar gibi ticaretle doğrudan ilgisi olmayan fakat ticareti olumsuz yönde etkileyen mevzuat ve uygulamalar da bu kapsamda değerlendirilmektedir.

iii. Tarife benzeri engeller: Tarife benzeri engeller, ithalatı kısmaya yönelik

araçlar olan tarifeler gibi, fiyat mekanizması yoluyla etkilerini gösteren araçlardır. Burada mekanizma, ithalatın bu engeller aracılığıyla pahalılaştırılarak, toplam talebin yabancı mallardan yerli mallara doğru kaydırılması şeklinde olmaktadır.

iv. Miktar kısıtlamaları: Bu araçlar, ithalat hacminin doğrudan sınırlanmasına

yöneliktir. Gümrük tarifeleri, ithalatı fiyat mekanizması yolu ile kısıcı etkiye sahiptir. Ancak, miktar kısıtlamaları ile ülkeye girecek veya ülkeden çıkacak mal hacminin doğrudan belirlenmesi söz konusu olmaktadır. Bundan dolayı bu araçların fiyat mekanizmasında yeri yoktur. Miktar kısıtlamaları ise: kotalar, ithal yasakları, döviz kontrolü araçlarından oluşmaktadır.

v. Gönüllü ihracat kısıtlamaları: Bir malın ithalatçısı ile ihracatçısı arasında yapılan iki yanlı görüşmeler sonucunda ihracatın belirli bir kota ile sınırlandırılması uygulamasıdır. Bu tür kısıtlamalar, özellikle GYÜ’lerin GÜ’lere ihraç ettikleri birtakım emek-yoğun sanayi malları üzerine konulur, tekstil ve benzerleri gibi.

vi. Diğer tarife dışı araçlar: Buraya kadar aktarılan tarife dışı araçlara ilaveten

sağlık, güvenlik ve çevre standartları konuları başta olmak üzere birtakım politik tercihler dolayısıyla ticareti engelleyici nitelik taşıyan araçlar bulunmaktadır. Bunların ayrıntısına burada girilmeyecektir.

Elbette teorik çerçevede tarifeler konusu ele alındığında serbest ticareti bozucu, kaynak dağılımının etkinliğini bozucu, gümrük duvarları arkasına saklanan yurtiçi imalat sanayisini düşük verimlilikle çalıştırması v.b. sayılabilecek bir çok negatif yanı vardır. Ancak unutulmaması gereken birkaç nokta vardır;

Bunlardan ilki tarifeler serbest ticareti ve kaynak dağılımının etkinliğini bozarken gelişmemiş ülkelerin serbest ticarete açılmaları gelişme potansiyeli olan yerli sanayiyi tamamen yok edebilir.

Azgelişmiş de denilse gelişmekte olan da denilse bu ülkelerin genellikle ihraç edecek malı az, buna karşın ithal etmek istediği mallar pek çoktur. Kontrolsüz talep patlaması bu ülkeleri sıklıkla çevrilemez dış ticaret açıklarıyla karşı karşıya bırakmıştır.

Serbest dış ticaret söylemi esas itibariyle daha fazla sermaye biriktirmiş ve daha fazla gelişmiş; teknoloji bakımından üstün ülkelerin daha baskın olarak savundukları bir söylemdir. Elbette 2000’li yıllar yaşanırken ve küreselleşme bu boyutlara ulaşmışken ülkelerin “devekuşu misali” başlarını kuma gömüp yani tamamen içsel ekonomik çerçeveye dönüp ona göre politika üretmeleri ve kendilerini dış dünyadan izole etmeleri telkin edilmemektedir. Ayrıca merkantilist doktrinde olduğu gibi bir dış ticaret politikası da önerilmemektedir. Ancak dış ticaret teorisinin bakış açısı genellikle ihraç edecek çok şeyi olan ülkelerin ekonomistlerinin bakış açısıyla yazıldığı için azgelişmiş ülke gerçeklerine genellikle uymamaktadır. Bebek endüstriler tezinde olduğu gibi sektörel istisnalar uygulanabilir. Ayrıca “serbest dış ticaret gerçekten azgelişmiş ülkeye umulan yararı sağlamakta mıdır?” sorusunun cevabı verilmeden sadece ekonomik liberalizm adına serbest dış ticaretin uygulanması tamamen dogmatik bir düşünce olabilir.

Bu anlamda bu tez serbest dış ticaretin Türkiye ekonomisine sağladığı faydaların ve verdiği zararların belirlenmesi amacıyla ele alındığı için bazı sektörler için spesifik dış ticaret politikası uygulama olanağı yaratmaktadır.

Etkin Koruma

Gerçek üretim süreçleri nadiren dış ticaret teorilerinde soyutlandığı kadar basit olabilir. Özellikle üretim hattındaki bazı mallar bir diğerinin çıktısı ya da girdisi durumundadır. Ekmek yapılacak olan un, elbise yapılacak kumaş, araba yapılacak çelik. Bunlar ekonomistlerin hep “ara mallar” dedikleri ekonomik akışın birer örnekleridir. Bu ara mallardaki büyük miktardaki uluslararası ticaret bir ülkenin özellikle “etkin koruma oranı” gibi dış ticaret politikasının analizinde yeni bir kavramın gelişimini güçlendirdi. Bu analizin ithal mallarına uygulanmış nominal tarifenin sadece kendi başına yerli sanayi üretimi üzerindeki etkiyi göstermediğini hesaba aldığı bir gerçektir. Yurtiçi sanayi ithal edilen ara mallarına “değer katar” ve bu katılan değer üzerine korumanın etkisi, korumanın kaynakların dağılımını nasıl etkilediği bakımından anahtar göstergedir (Caves ve Jones, 1981:15).

Bir örnek vermek gerekirse; dünyada kumaşın serbest ticaret fiyatının 1 $ olduğunu varsayalım ve bir birim elbise üretmek için ithal edilmesi gereken kumaşın maliyeti 0.40 $ olsun. Yerli sanayi bu durumda 0.60 $’lık bir katma değer yaratır. Şimdi, elbise ithalatı üzerine % 40 gümrük vergisi konulduğunu varsayalım, bu

durumda elbisenin yurtiçi fiyatı 1.40 $’a çıkar. İthal kumaşa % 10’luk bir gümrük vergisi konulması durumunda kumaşın maliyeti 0.44 $’a yükselir. 1.40 $ ile 0.44 $ arasındaki farkı ithal elbiseye gider olarak harcanır. Bu fark orijinal katma değer üzerinde % 60’lık bir artışı temsil eder (1.40-0.44)/0.60. İthal elbise gümrük vergisinin % 40 olduğu bir noktada yerli üretim sanayi üzerindeki “etkin koruma oranı” % 60 olarak konulmuş olmaktadır. Bu örnek ara malı üzerinde uygulanan düşük nihai mal üzerinde uygulanan yüksek vergi oranlarının yurtiçi sanayi üzerinde yarattığı etkiyi ve katma değeri yansıtmaktadır.

Etkin tarife oranının içindeki bileşenler bu verdiğimiz örnekten çıkarılabilir. Katma değerin, tarife yapısının bir sonucu olarak serbest ticaret düzeyinin üzerine çıkabilmesi sonucunda koruma oranı ölçülmeye çalışılır. Nihai ithal mallarının serbest ticaret fiyatlarının sabit tutalım ve bunu p*j ile gösterelim. Bu ithalat üzerindeki tj

tarifesi seviyesinde yurtiçi fiyat

(1+tj)p*j

olur. Sabit dünya fiyatı p*i düzeyinde üretim sürecinin ithal i aramalını kullandığını varsayalım. Eğer bu ithal mala uygulanan gümrük terifesi ti oranındaysa tarife duvarının korumasında fiyatı

(1+tj)p*j

olur. Ayrıca her birim nihai çıktı için ne kadar ara malına ihtiyaç duyduğumuzu da bilmemiz gerekir. Bunu da aij ile gösterelim ve sabit olduğunu varsayalım (Caves ve Jones, 1981:15). Bu durumda nihai çıktının her bir biriminin katma değerli dünya serbest ticaret fiyatı,

v*

j

=p*

j

-a

ij

p*

i

.

Bunu katma değerli tarife sonrası yurtiçi fiyat değeriyle karşılaştırırsak

v*

j

= (1+t

j

)p*

j

-a

ij

(1+t

i

) p*

i

.

v

j

-v*

j

t

j

p*

j

-t

i

a

ij

p*

i =

v*

j

p*

j-

a

ij

p

*i

Son olarak payı ve paydayı dünya nihai mal fiyatı olan p*j bölelim ve θij de serbest ticaret fiyatında nihai çıktının dolar değerindeki ara malların payını sembolize etsin. Bu durumda θij, aijp*i/p*j olur. Böylelikle sağlanan nihai malın etkin koruma oranı:

t

j-

θ

ij

t

i

1

-

θ

ij

olarak elde edilir. Sayısal örneğimizde tj 0.40dı. ti=0.10ve θij 0.40’dır. Cari oran % 40 olmasına rağmen etkin tarife oranı % 60’dır.

Dünya Bankası’ndan Bela Balassa’nın yaptığı son çalışmada gelişmekte olan yedi ülkede nominal ve etkin tarife oranları seçilmiş sanayi grupları için hesaplanmıştır. Hesaplardan bazıları şaşırtıcıdır. Örneğin Şili’de 1961de işlenmiş gıdada nominal vergi oranı % 82’ydi. Bu kulağa oldukça yüksek geliyor. Fakat hesaplanan etkin oranla karşılaştırıldığında ise durum farklılaşıyor. Bu oran % 2,884’dür. Etkin oranların hesaplanmasında tarife çizelgeleri müzakere edilirken pazarlık süreci kullanıldı. Yerel üretim aktivitelerine özellikle koruma oranları bakımından ayrıcalık verildiğinin bilinmesi bütün taraflar için yararlı olacaktır. Bu bilginin sağlanmasında nominal oranlar, etkin oranlardan daha az yardımcıdır.