• Sonuç bulunamadı

3. ARAŞTIRMANIN BULGULARI ve TARTIŞMA

3.3. Dış Ticaretteki Gelişmeler

3.3.2. Türkiye dış ticareti

3.3.2.11. Açık ve örtülü devalüasyonlar

Devalüasyon, bir ülkenin ulusal parasının değerinin yabancı paralar karşısında düşürülme işlemine verilen addır.

Bir ülkenin döviz giderleri ile döviz gelirleri arasındaki aleyhteki farka dış açık denilmektedir. Ülkenin sürekli olarak dış açık vermesi döviz rezervlerinde azalmalara ve dış ekonomik ilişkilerde tıkanıklığa yol açar. Sonuçta, ülke döviz krizi nedeniyle ithalat yapamaz. Bu ise üretimin ve ihracatın düşmesi sonucunu doğurur. Sağlıklı bir ekonomik yapı oluşturabilmek için, dış açıklara yol açan nedenler ortadan kaldırılmalıdır (http://www.kho.edu.tr/yayinlar/bilimdergisi/doc/1999-2/bilder9.doc).

Her devalüasyon, uygulandığı ülkenin ekonomik yapısına göre özellikler taşımaktadır. Örneğin bazı ülkelerde devalüasyonlar sosyal reformlardan sonra yapılır. Bazılarında fiyatların yükselmeye başladığı ve yükselmenin devam ettiği veya enflasyon ağırlığının düşüş gösterdiği sıralarda, bazı ülkelerde ise uzun veya kısa dönemlerle devam eden bir deflasyondan sonra, devalüasyon operasayonlarının yapıldığı görülmüştür (http://www1.dogus.edu.tr/dogustru/journal/sayi_3/m00041.pdf).

Devalüasyon operasyonları, hiçbir zaman ekonomisi istikrarlı, dış açığı olmayan bir ülke için uygulanmaz. Mutlaka ödemeler bilançosunda, ithalat-ihracatında, iç ve dış fiyatlar gibi ülke ekonomisinin çeşitli alanlarındaki krizler nedenleri ile devalüasyon operasyonlarına gidilir. Örneğin, devalüasyona giden ülkenin, devalüasyondan önce ihracatında azalma, ithalatında sürekli artma vardır. Bu da o ülke ekonomisinin, ödemeler dengesinin ülke aleyhine dönmesi nedenleri ile zor durumda kalmasına neden olabilecektir (http://www1.dogus.edu.tr/dogustru/journal/sayi_3/m00041.pdf).

Devalüasyon yapmayı zorunlu kılan nedenlerin başında ülkede yaşanan enflasyon gelmektedir. Çünkü, enflasyon ihracatı azaltmakta, ithalatı artırmakta, bunun sonucunda dış denge iyice kötüleşmektedir. Bu nedenden dolayı, enflasyonu ortadan kaldıramayan ülkeler, sürekli olarak, paralarının değerini enflasyona paralel bir oranda düşürmek zorunda kalmaktadırlar. (http://www.kho.edu.tr/yayinlar/bilimdergisi/doc /1999-2/bilder9.doc).

Devalüasyon operasyonu ile ulusal paranın dış değerinin düşürülmesi sonucunda, ithalatta azalma, ihracatta çoğalma olacaktır. Dış ülkelerde büyük ihaleler kazanmış müteahhitlerin, çeşitli yatırımlarda bulunan iş adamlarının, ellerindeki tasarruf meblağlarını yabancı bankalarda biriktirenlerin ve de çeşitli alanlarda ücret karşılığı çalışanların, varsa diğer kaynakların yabancı kurumlarda bulundurulan dövizler değer kazandığından, devalüasyon yapan ülkeye akacaktır. İşte devalüasyon yapmanın en önemli temel amaçlarından biri de budur (http://www1.dogus.edu.tr/dogustru/journal /sayi_3/m00041.pdf).

Geri kalmış ülkeler, ithal mallarına daima bağımlıdırlar. Çeşitli endüstri ve diğer çeşitli alanlarda zorunlu ithal mallarını ithal etmek zorundadırlar. Devalüasyon operasyonu ile pahalıya ithal edilecek malların fiyatları, ne kadar önlemler alınırsa alınsın, iç fiyatları etkileyecek ve yükseltecektir. Örneğin, Türkiye’de uygulanan 1946, 1958, özellikle 24 Ocak 1980 yılları devalüasyonlar ve 1980’lerden sonra günümüze kadar uygulanan devalüasyonlar fiyatları etkilemiş ve yükseltmiştir.

Türkiye’de resmi olarak yapılan devalüasyonlar aşağıda listelenmiştir. Devalüasyon öncesi tabloların birbirinden pek farklı olmadıkları gözlenmektedir. Resmi olarak yapıldığı açıklanan devalüasyonların dışında da onlarca kere örtülü devalüasyonlar yapılmıştır. Türkiye’de yapılan önemli devaluasyonlar (http://www1. dogus.edu.tr/dogustru/journal /sayi_3/m00041.pdf):

• 1931 Yılı devalüasyonu,

Türkiye’de doların fiyatı 211 kuruş olarak ayarlanarak, ilk devalüasyon 1931 yılında yapılmıştır. Fakat, 1931 yılında yapılan devalüasyonun, devalüasyon mu yoksa o yılların ekonomik şartları gereği kısa vadeli TL değerinin düzenlenmesi mi olduğu uzun süre tartışılmıştır. Çünkü ekonomi literatürlerinde açıklanan devalüasyon teorilerine en uygun olanının, Türkiye’de 7 Eylül 1946 yılında yapılan ilk devalüasyon olduğu görüşleri ağırlık kazanmıştır.

• 7 eylül 1946 devalüasyonu, • 1958 yılı devalüasyonu,

• 10 Ağustos 1970 devalüasyonu,

• 24 Ocak 1980 devalüasyonu, • 1995 yılı devalüasyonudur.

3.3.2.12. 1980’den günümüze Türkiye’de kur rejimlerindeki

önemli değişiklikler

1980’den günümüze kur rejimleri ve kur politikasıyla ilgili önemli değişiklikler aşağıda kısaca özetleniştir.

Döviz kurları, ekonomik faaliyetleri etkileyen önemli göstergelerden biridir. Döviz kurları diğer fiyatlar gibi bir fiyattır ve mal piyasaları ile ilgilidir. Döviz kurlarındaki değişmeler, ekonomik faaliyetlerin seyrini etkilediğinden, döviz kuru değişmelerinin istikrarlı bir çizgi izlemesi, ekonomik istikrarı olumlu yönde etkileyecektir. Bu nedenle, döviz kurlarındaki değişim de, tıpkı diğer fiyatlarda olduğu gibi, ekonomik istikrar açısından incelenmeli ve önemli bir ekonomik gösterge olarak, ekonomik faaliyetleri etkileme ve ekonomik faaliyetlerden etkilenme gücü dikkate alınmalıdır (Yıldırım, 2003:2).

24 Ocak 1980 Kararları’na kadar, kontrollü ve katı kur politikası uygulayan Türkiye, bu tarihte aldığı kararlar çerçevesinde, esnek bir kur rejimine geçmeye karar vermiştir. Bu kapsamda, TL, yabancı paralar karşısında yaklaşık olarak % 50 civarında devalüe edilmiş ve kimyasal gübre ithalatı dışında katı kur uygulamaları kaldırılmıştır. Ayrıca, ihracatçılara tanınan döviz tahsisi uygulaması hammadde ve ara malı ithalatçılarına da tanınmıştır 1980’den günümüze Türkiye’de kur rejimlerindeki önemli değişiklikler aşağıda sıralanmıştır ( İnan, 2002:3).

• 1989 Ağustos ayında kabul edilen 32 Sayılı Karar’la döviz ve efektif hareketleri üzerindeki kısıtlamaların hemen hepsi kaldırılmıştır. Yerleşik olmayanlara da döviz mevduat hesabı açma hakkı tanınmış ve TL için konvertibiliteye geçilmiştir.

• 1990-1992 yılları arasında uygulanabilen para programları hazırlanmış ve bu para programlarında döviz piyasası genellikle TCMB’nın açık pozisyonunu küçültme veya kontrol altında tutma çabalarının sonucu olan müdahalelere uğramıştır. Fakat bu müdahaleler kur rejimini etkileyecek ölçüde yoğun olmamıştır.

• 1999 yılı sonuna kadar etkileri itibarıyla esnek çıpa, uygulamada da kontrollü serbest bir kur rejimi uygulanmıştır. Kur, piyasada serbestçe belirleniyor, fakat Merkez Bankası yoğun bir şekilde müdahale ediyordu. Bu dönemde, kur artışları genelde enflasyon düzeyinde veya bu düzeyin biraz altında tutulmuştur.

• 2000 yılbaşından 2001 Şubat’ına kadar bir kur temelli stabilizasyon programı uygulanmıştır. Bu kapsamda kur rejimi de esnek bir çıpa olarak belirlenmiştir.

• 2001 Şubat’ından sonra, program başarısız olmuş ve Türkiye tamamen serbest bir kur rejimine geçmiştir. Halen de bu kur rejimi uygulanmaktadır.

Son yirmi yılda kur rejimlerindeki önemli değişiklikleri bir cümle ile ele aldığımız zaman iki özellik dikkat çekicidir. Birincisi, genel gelişim kontrollü bir çizgiden serbest bir çizgiye doğrudur. İkincisi, son yirmi yılda hemen hemen her tür kur rejimi uygulanmıştır.