• Sonuç bulunamadı

KAMU DÜZENİNİN EKONOMİK BOYUTU

B- Kore Mali Piyasalar Denetim Komisyonu İle Diğer Kurumların İlişkileri

IV- KAMU DÜZENİNİN EKONOMİK BOYUTU

Birey var oluşundan bu yana fiziki varlığını sürdürmeye çalışmıştır. Bu varlığını koruyabilmesi için ise temel ihtiyaçları olan barınma, giyinme, beslenme gibi ihtiyaçlarını karşılaması gerekmiştir88. Bu ihtiyaçlar karşısında ise günümüzde en temel haklar olarak görülen hürriyet, eşitlik, fikri hürriyet gibi temel hak ve özgürlükler her zaman ikinci planda kalmıştır. Zira birey fiziki varlığını sürdüremezse, yani hayat hakkını kullanamazsa diğer haklar hiçbir şey ifade etmeyecektir. Birey söz konusu yaşamsal ihtiyaçlarını giderebilmek için tarih boyunca çeşitli faaliyetlerde bulunmuş, üretim, trampa, alım-satım yapmış; yani ekonomik faaliyetlerde bulunmuştur. Bu sebeple ekonomi ve ekonominin kontrolü her zaman devletler için hayati bir önem arz etmiştir.

Özellikle II. Dünya Savaşı öncesi dönemde, devletin ekonomiye müdahalesinin

85

Duran, a.g.e., s. 28

86 Münci Kapani, Kamu Hürriyetleri, Ankara: AÜHF Yayını,1981, s.228, 229 87 Gözübüyük ve Tan, a.g.e., C.1 s.596

olağan üstü dönemlerde olması gerektiği savunulurken , II. Dünya Savaşı’ndan sonraki dönemde, devletin belli kurallar doğrultusunda her daim ekonomiye müdahalesi olağan bir faaliyet olarak görülmüştür89.

Bilindiği üzere tarihsel süreç içinde önceleri, devletin ekonomiye müdahalesi, hükümranlık hakkından kaynaklanmakta iken, daha sonra bu durum değişmeye başlamış ve zamanla, ekonomiye müdahalede kamu yararı kavramı ön plana çıkmıştır. Çünkü kamu yararı bulunan her alanda, devlet denetimine ihtiyaç vardır90. Böylelikle devlet, kişilerin haklarını koruyarak ve toplumdaki eşitsizlikleri gidererek, sosyal adaleti sağlayabilecek duruma gelebilir.

Devletin ekonomiye müdahalesini gerektiren sebeplerden biri de, kişiyi hem devlet otoritesine karşı, hem de ekonomik yönden güçlü olan kesimlere karşı korumanın gerekliliğidir. Çünkü kişilerin yaşamlarını sürdürebilmeleri için asgari yaşam standartlarına sahip olmaları, bu nedenle de ekonomik ve sosyal haklarının korunması şarttır. Her ne kadar, ekonominin kendi yasalarının varlığı bilinmekte ise de, devletin ekonomiye müdahalesini sağlayacak hukuksal mekanizmanın oluşturmadığı bir toplumda ortaya çıkabilecek krizlerin, ağır sonuçlar doğurması kaçınılmazdır91. Kısacası, kişilerin insanca yaşayabilmeleri için; ekonomik faaliyetlerin, hukuk kuralları çerçevesinde, sağlıklı bir şekilde işlenmesinin sağlanması, devletin temel görevlerindendir.

Devlet, özel sektörün yürütmediği veya yürütmeye gücünün yetmediği ancak, toplum için mutlaka gerekli ve giderilmediği takdirde kamu düzeninin bozulmasına yol açacak bazı hizmetleri üstlenmek ve toplumun bu hizmetlerden kolayca yararlanmasını sağlamak zorundadır92.

Dünyada, devletin ekonomiye hiç müdahale etmediği bir düzen yoktur.93 Çünkü sınırsız özgürlüğün verildiği bir toplumda, gerçek anlamda özgürlükten bahsetmek mümkün değildir. Bir kişinin özgürlük alanı, bir başka kişinin

89 Turgut Tan, “Ekonomik İdari Kararların Yargısal Denetimi”, AİD, Haziran 1975, C.8, ss.2-33 90

Erez, a.g.e., s.1

91

Tan, Ekonomik Kamu Hukuku, s.4

92 Süleyman Arslan, Bakanlar Kurulunun İktisadi ve Mali Alandaki Görev ve Yetkileri, Ankara:

Şafak Matbaası, 1982, s.14

özgürlüğünün başladığı yerde bitmelidir. Aksi takdirde “kamu düzeni”, “kamu yararı” gibi kavramlardan söz etmek mümkün değildir94. Hukuk devletinde devletin ekonomiye müdahalesinin hukuksal alt yapısı, ancak kamu yararı veya kamu düzeni gerekçelerine dayandırılarak yapılabilir.

Devletin ekonomiye müdahalesine iktisadi açıdan baktığımızda ise; Neo- Klasik İktisat ve Keynesyen İktisat kuramlarıyla karşılaşmaktayız.95 1929’daki Dünya Buhranı sonucu egemen olan Neo-Klasik görüş devletin ekonomiye her türlü müdahalesinin karşısında bir tez savunurken, buna karşın Keynesyen kuram; ekonomik hayata devlet müdahalesinin kaçınılmaz olduğunu savunuyordu.96 Bu iki karşıt görüş kendisini siyasal alanda da kısa sürede göstermiştir. Ancak, görülmüştür ki; serbest rekabet sistemine dayalı bir ekonomik modelde devlet, ekonomiye müdahale etmediği durumda sistem bir süre sonra kendi kendini çökertmeye başlamıştır97.

Devletin ekonomiye müdahale nedenlerinden bir diğeri ise; devletin kendisinin müdahaleyi istemesidir98. Zira ekonomi aynı zamanda büyük bir güçtür ve devlet, ekonomiyi bir güç olarak elinde bulundurma arzusundadır. Bu sebeple ekonomik alana ilişkin idari faaliyetler söz konusu olduğunda, “kanunilik” ilkesinin sınırları yasama tarafından zorlanmaktadır99.

Sonuç olarak diyebiliriz ki; devlet ekonomiye müdahalede bulunma zorunluluğu içerisinde olduğu kadar, bu müdahale için isteklidir de. Ancak, bir hukuk devletinde bu müdahalenin hukuka uygun olarak, yani kamu düzeni ve yararı gözetilerek yapılması şarttır.

2- Devletin Ekonomiye Müdahalesi ve Kamu Düzeninin Korunması

Kamu düzenini korumanın günümüz modern devletlerinde kullanılan en etkin yolu; “kamu düzenini tehdit eden ya da etme riski taşıyan olayların nedenlerine

94 M. Mine Kasapoğlu, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu İdare Hukuku Açısından Bir

İncelme, İstanbul: Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Y.Lisans Tezi 2003, s.2

95

Müslüm Akıncı, Bağımsız İdari Otoriteler ve Ombusman, İstanbul: Beta Yayınevi, 1999, s.144

96

Akıncı, a.g.e., s.144

97 Akıncı, s a.g.e., s.145 98 Çolak, BDDK, s.30 99 Çolak, BDDK, s.31

inilerek, kamu düzenini bozma riski taşıyan olayların önüne geçilmesidir”100. Bu risklerin başında ise, ekonomik istikrarın bozulması gelir. Ekonomik göstergeleri iyi olan bir toplumda, kamu düzeni ihlalleri de sınırlı düzeyde kalacaktır. Ekonomisi bozuk olan bir toplumda ise kamu düzenini bozan bir çok münferit olayın altında yatan neden; ülke ekonomisinin belli bir istikrara sahip olmamasıdır. Bu durum tarihsel süreçte kendisini gösterdiği gibi, günümüz modern devlet ve toplumlarında da değişmemiştir. Zira tarihteki bütün büyük medeniyetlerin yıkılması, ekonomilerinin bozulmasıyla başlamış ve bu medeniyetlerin yok olması ile sonuçlanmıştır.101

Ekonominin kamu düzenini doğrudan etkilemesi günümüz toplumlarında da çok açık görülmektedir. Örneğin Arjantin ekonomisinin çökmesi ve bankaların iflası; halkının aylarca isyan etmesine, sokaklara dökülmesine, yağmalara yol açmış, sonuç olarak iktidarın değişmesine sebebiyet vermiştir. Yine Arnavutluk’ta bankerzedelerin başlattığı gösteriler ülkeyi yok olmanın eşiğine getirmiş, kolluk güçleri kendiliğinden dağılmış kamu otoritesi kaybolmuş askeri operasyonlar yeterli kalmamış ve diğer devletlerden yardım alınmak zorunda kalınmıştır.102

Görüldüğü üzere devletin ekonomik hayatın dışında tutulmasının imkanı yoktur. Zira devlet, ekonomik alandaki başarısı ile varlığını sürdürebilecek ve bu sebeple devletin hayatiyetini bu kadar yakından ilgilendiren bir konunun dışarısında kalması beklenemez.

Devlet ekonomiye çeşitli yöntemler kullanarak müdahalelerde bulunur. Bu yöntemleri ayrı bir başlık altında incelemek doğru olacaktır:

3- Devletin Ekonomiye Müdahale Yöntemleri

Devlet, ekonomiye çeşitli yöntemler kullanarak müdahalelerde bulunur. Bu yöntemler; Dolaylı Müdahaleler ve Doğrudan Müdahaleler şeklinde kendisini

100 Çolak, BDDK, s.37, 38 101 McNeil, s.328, s. 407, s. 645 102 Çolak, BDDK, s.38

gösterir.103

Günümüzde sosyal niteliği de kazanan devletler mevcut ekonomik ve toplumsal düzene yeni bir biçim verme yetki ve görevini yüklendikleri gibi, anayasalarında da bazı konularda nasıl bir ekonomik ve toplumsal düzen amaçladıklarını, koydukları kurallarla doğrudan belirlemek yoluna gitmektedirler.104 1982 Anayasası da devletin temel amaç ve görevlerini 5. maddesinde belirtmektedir. Buna göre devlet; Türk Milleti’nin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerine toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak suretle sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmakla görevlidir.105 Bu anlamda belirtmek gerekir ki sosyal devlet kısaca; sosyal adalet, güvenlik ve herkese insan onuruna yakışır asgari bir yaşam düzeyi sağlama amacına dayalı devlet olarak tanımlanabilir.106

Yine belirtmek gerekir ki sosyal devlet; kişilere sadece klasik hak ve hürriyetleri sağlamakla kalmayan, aynı zamanda günümüzün hukuk ve devlet anlayışına uygun olarak, bazı sosyal ve ekonomik haklar tanıyan devlettir. Aslında sosyal devlet; devletin ekonomiye hiç karışmaması gerektiğini savunan, serbest rekabete dayalı liberalizm ve onun ekonomik düzeni olan kapitalizme tamamıyla aykırı bir anlayış içinde değildir. Aksine “liberal devlet” anlayışını değişen şartlara uyarlayan ve çağdaş bir yapıya kavuşturmaya çalışan bir anlayış içindedir. Örneğin, sosyal devlette de mülkiyet hakkı korunmaktadır. Ayrıca özel teşebbüs, faaliyetlerini sürdürmektedir. Ancak, bunun yanında devlet, hem kamu teşebbüsleri kurup işleterek ekonomiye doğrudan doğruya katılmakta, hem de özel teşebbüsleri denetim ve gözetim altında tutmaktadır. Ayrıca, kamu yararının gerektirdiği hallerde devlet, kamulaştırma ve devletleştirme yapmaktadır. Kısacası sosyal devlet; liberal devletin ilkelerine yakın düzenlemelere yer vermekle birlikte, aynı zamanda devletin bu alanlara müdahalesini öngörmektedir. Diğer bir ifade ile sosyal devlet; ekonomik

103

Çolak, BDDK, s.38

104

Tan, Ekonomik Kamu Hukuku, s.117

105 T.C 1982 Anayasa madde 5 ve gerekçesi için bkz. Servet Armağan, En son Değişikliklerle 1982

T.C. Anayasası ve Eski Anayasalarımız, İstanbul: Beta Yayınları, 2000, s.10

yönden müdahaleler devletidir.107