• Sonuç bulunamadı

2.2. Dürtüsellik

2.2.6 Dürtüsellikle İlgili Yurt İçinde Yapılan Araştırmalar

Satıcı ve diğ. (2019) tarafından yürütülen araştırmanın amacı karanlık üçlü kişilik özellikleri, dürtüsellik ve heyecan arama davranışları arasındaki ilişkilerin incelenmesidir. Araştırmanın çalışma grubunu 198 kadın ve 134 erkek olmak 332 lisans öğrencisi oluşturmaktır. Veri toplama araçları olarak Karanlık Üçlü Ölçeği, Barratt Dürtüsellik Ölçeği ve Arnett Heyecan Arama Ölçeği kullanılmıştır. Veri analizi olarak Pearson Momentler Çarpımı Korelasyon Katsayıları ve çoklu regresyon analizi kullanılmıştır. Bulgulara bakıldığında motor dürtüselliğin, psikopati ve narsisizm tarafından pozitif anlamlı yordandığı sapmamıştır. Dikkat dürtüselliğininse psikopati ve narsisizm tarafından pozitif anlamlı yordandığı bulunmuştur. Heyecan aramayı ise psikopatinin negatif anlamlı düzeyde yordadığı bulunmuştur.

Çakmak, Gedikli, Demirkol ve Tamam (2018) tarafından yürütülen bir çalışmada ebeveynleri boşanmış ve evli olan ergen bireylerin dürtüsellik düzeyleri incelenmiştir. Araştırmanın çalışma grubu yaşları 12-17 arasında değişen ebeveynleri boşanmış 100 ergen (% 50 kız ve %50 erkek) ve ebeveynleri beraber 100 ergen (% 50 kız ve %50 erkek) olmak üzere toplam 200 öğrenci oluşturmaktadır. Dürtüsellik düzeyleri Barrant Dürtüsellik Ölçeği ile belirlenmiştir. Ebeveynleri boşanmış ve beraber olan ergen bireylerin dürtüsellik düzeyleri arasında anlamlı bir farklılık bulunamamıştır.

Cohen ve Yavuz (2018) tarafından yürütülen çalışmada fiziksel-sözel şiddet davranışı ve dürtüsellik arasında öfkenin aracılık etkisi incelenmiştir. Araştırma grubunu 18-75 arasında 570 yetişkin birey (%50 kadın ve %50 erkek) oluşturmaktadır. Dürtüsellik öfkeyi yordamakta, öfke de fiziksel-sözel şiddet davranışını etkilemektedir. Öfkenin dürtüsellik ile fiziksel-sözel şiddet davranışı arasında yarı aracılık etkisi olduğu saptanmıştır.

Özen ve Topcu (2017) tarafından yürütülen çalışmada tıp fakültesi öğrencilerinde depresyon, obsesif kompulsif semptomlar, dürtüsellik, akıllı telefon bağımlılığı ile aleksitimi arasındaki ilişki araştırılmaktadır. Çalışma grubunu, %57.1’i kadın ve %42.9 ‘u erkek olmak üzere 345 birey oluşturmaktaydı. Akıllı telefon bağımlılığı ile depresyon, obsesif-kompulsif semptomlar, duyguları tanımada güçlük, dürtüsellik duyguları söze dökmede güçlük ve toplam aleksitimi puanları arasında pozitif ilişkinin olduğu belirlenmiştir.

54

Köksal (2016) tarafından yürütülen çalışmada madde bağımlılığında dürtüsellik ile saldırganlığın ilişkisini incelenmiştir. Çalışma grubu 126 kişi oluşturmaktadır. Veriler, Kişisel Bilgi Formu, Barratt Dürtüsellik Ölçeği ve Buss Pery Saldırganlık Ölçeğiyle toplanmıştır. Dürtüsellik puanları ile saldırganlık toplam ve tüm alt boyutlarının puan ortalamaları arasında pozitif anlamlı ilişkiler saptanmıştır.

Erel ve Gölge (2015) tarafından yürütülen çalışmada riskli davranışlar, dürtüsellik ve çocukluk çağı istismarı arasındaki ilişkiye bakılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu toplam 1102 üniversite öğrencisi oluşturmaktadır. Çocukluk çağı örselenme yaşantıları, dürtüsellik ve riskli davranışlar arasında anlamlı pozitif ilişki saptanmıştır.

Kılıç, Kuloğlu, Gürok, Mermi ve Atmaca (2014) tarafından yürütülen çalışmada Obsesif Kompulsif Bozukluk eşlik eden ve etmeyen iki uçlu bozukluk tanılı hastaların baskın mizaç tipleri ile dürtüsellik düzeylerinin kontrol grubuyla karşılaştırılarak değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Çalışma grubunu Obsesif Kompulsif Bozukluk tanısı almış 30 kişi, Obsesif Kompulsif Bozukluk tanısı eşlik etmeyen ve iki uçlu bozukluk tanısı almış 40 kişi ilehiç tanı almamış sağlıklı bireylerden oluşan 40 kişi oluşturmuştur. Sağlıklı bireylerin dürtüselliği hasta gruplarından anlamlı düzeyde daha düşük olduğu saptanmıştır.

Sarısoy, Atmaca, Ecemiş, Gümüş ve Pazvantoğlu (2013) tarafından yürütülen çalışmada morbid ve morbid olmayan obez hastaların dürtüsellik düzeylerini ve dürtüsellik düzeyi ile beden algısı ve benlik saygısı arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır. Çalışma grubunu 76 obezite hastası ve 76 sağlıklı olan birey oluşturmaktadır. Dürtüsellik düzeyleri Barratt Dürtüsellik Ölçeğiyle ölçülmüştür. Toplam dürtüsellik puanı ile dikkat ve plan yapmama alt ölçek puanları morbid obezite hastalarında sağlıklı kontrollerden yüksek olduğu belirtilmiştir. Plan yapmama alt ölçek puanları morbid obezite hastalarında morbid olmayan obezite hastalarından daha yüksek olduğu belirtilmiştir. Obezite hastalarında dürtüsellik ile benlik saygısı arasında negatif ilişki bulunmuştur.

Akın ve Berkem (2012) tarafından yürütülen çalışmada ergenlerde öfke, dürtüsellik ve intihar niyeti arasındaki ilişkinin araştırılması amaçlanmıştır. Çalışma grubunu 12-18 yaş arasındaki 36 hasta ve 34 sağlıklı ergen oluşturmaktadır. İntihar

55

girişiminde bulunan ergen grubun dürtüsellik puanları sağlıklı gruba göre daha yüksek bulunmuştur.

Yenilmez (2011) tarafından yürütülen çalışmada konversiyon bozukluğu olan bireylerin mizaç ve karakter özellikleri ile öfke ifade tarzı ve dürtüsellik düzeyleri arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır. Çalışma grubunukonversiyon bozukluğu tanısı almış 58 kişi ve herhangi bir tanı almamış 57 kişi oluşturmaktadır. Bulgulara bakıldığında konversiyon bozukluğu olan bireylerin, daha fazla dikkat dürtüsellik, plansızlık dürtüselliği gösterdiği, dürtüsellik toplam puanlarının da yüksek olduğu saptanmıştır

Koçak (2010) tarafından yürütülen çalışmada riskli davranışların, algılanan risk, algılanan fayda ve dürtüsellik ile ilişkisi incelenmiştir. Çalışma grubunu 234 üniversite öğrencisi oluşturmaktadır. Dürütsellik ile riskli davranışlar ve algılanan risk arasında pozitif, algılanan faydayla arasında ise negatif ilişki bulunmuştur. Algılanan faydanın ve riskin, riskli davranışları yordadığı ve dürtüselliğin düzenleyici etkisi olmadığı saptanmıştır.

Sahin, Onur ve Basim (2008) tarafından yürütülen çalışmada intihar olasılığı, öfke, dürtüsellik ve problem çözme becerileri arasındaki ilişkiler incelenmiştir. Çalışma grubu yaşları 20 ile 33 arasında değişen tamamı erkek olan 792 katılımcıdan oluşmaktadır. Bulgulara bakıldığında dürtüsellik ve intihar olasılığı arasında pozitif bir ilişki bulunmuştur. Ayrıca öfke, dürtüsellik ve problem çözme becerilerinde kendini yetersiz olarak algılamanın, intihar olasılığı açısından riskli olduğu saptanmıştır.