• Sonuç bulunamadı

2.2. Dürtüsellik

2.2.7 Dürtüsellikle İlgili Yurt Dışında Yapılan Araştırmalar

Li, Li, Liu ve Wu (2020) tarafından yürütülen çalışmada üniversite öğrencileri arasında cep telefonu bağımlılığının, anksiyete, depresyon, stres, dürtüsellik ve uyku kalitesi arasındaki ilişki meta-analiz yöntemiyle araştırılmıştır. Cep telefonu bağımlılığı, anksiyete, depresyon, dürtüsellik ve uyku kalitesi arasındaki ilişki Pooled Pearson korelasyon katsayılarıyla aranarak sistematik bir derleme ve meta-analiz gerçekleştirilmiştir. Rastgele etkiler modeli kullanılarak R yazılımı ile hesaplanmıştır. Analizler toplam 33 bin 650 üniversite öğrencisini içeren 40 araştırma üzerinde gerçekleştirilmiştir. Cep telefonu bağımlılığı ile anksiyete, depresyon, dürtüsellik ve uyku kalitesi arasında zayıf-orta düzeyde pozitif korelasyonlar saptanmıştır.

56

Bénard ve diğ. (2019) tarafından yürütülen kesitsel çalışmanın amacı, dürtüselliğin enerji alımı, gıda grubu tüketimi, atıştırma ve yeme bozukluğu riski ile ilişkili olup olmadığını değerlendirmektir. Alkollü içeceklerin ve mezelerin tüketimiyle dürtüsellik arasında pozitif ilişkiler bulunurken, meyve ve sebzeler, et ve kümes hayvanları, işlenmiş et, süt ürünleri, süt bazlı tatlılar ve nişastalı yiyeceklerle negatif ilişkiler bulunmuştur. Dürtüsellik, enerji alımı ile pozitif olarak ilişkili olduğu ve beslenme kalitesi ile negatif ilişkili olduğu saptanmıştır. Dürtüselliğin, aynı zamanda, abur cubur yeme ve yeme bozukluğu riski ile pozitif bir şekilde ilişkili olduğu görülmektedir.

Oshri ve diğ. (2018) tarafından yürütülen çalışmada, çocuk istismarı ve ihmalini yetişkin madde kullanımıyla ilişkilendirmede dürtüselliğin rolü araştırılmıştır. Çalışma iki aşamada yürütülmüştür. Çalışma 1'de, çocuk istismarı ve ihmali ile gençlik arasındaki bağlantılar yetişkinlerde sigara ve marihuana kullanımına ergenlikteki dürtüselliğin yüksek olması aracılık etmektedir. Çalışma 2'de, çocuk istismarı ve ihmali ile madde kullanımı arasındaki dolaylı bağlantılar, gecikmiş dürtüsellik özellikleriyle kanıtlanmıştır. Sonuçlar, çocuk istismarı ve ihmalinin, dürtüsellik üzerindeki etkiler nedeniyle kısmen madde kullanımı riskini artırdığını göstermektedir.

Moustafa, Tindle, Frydecka ve Misiak (2017) tarafından yürütülen çalışmada yaşa göre depresyon, anksiyete, stres ve dürtüsellik arasındaki ilişkinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. 145 kişiye Depresyon, Anksiyete ve Stres Ölçeği ve Barratt Dürtüsellik Ölçeği uygulanmıştır. Yaş, Barratt Dürtüsellik Ölçeği ve Depresyon, Anksiyete ve Stres Ölçeği alt boyutları arasındaki negatif korelasyon nedeniyle, katılımcılar üç gruba ayrılmıştır: genç (18-30 yaş), orta yaşlı (31-49 yaş) ve yaşlı (≥50 yıl). Yaşlı gruptaki deneklerin, daha genç gruplardan olanlara kıyasla önemli ölçüde daha düşük depresyon, anksiyete, stres ve dürtüsellik puanlarına sahip olduğu görülmektedir. Genç ve orta yaşlı bireylerde kaygı, ardından stres ve depresyon, Barratt Dürtüsellik Ölçeğinin toplam puanının en güçlü yordayıcısıdır. Yaşlı bireylerde Barratt Dürtüsellik Ölçeği toplam puanı, depresyon, anksiyete ve stres arasındaki korelasyonlarda anlamlı farklılık bulunamamıştır. Ayrıca yaşla birlikte depresyon, anksiyete, stres ve dürtüsellik düzeylerinin azaldığını görülmektedir.

Peters, Balbuena, Marwaha, Baetz ve Bowen (2016) tarafından yürütülen araştırmanın amacı duygudurum dengesizliği kontrol edildikten sonra dürtüselliğin

57

intihar düşüncelerini yordayıp yordayamayacağını belirlemektir. Çalışma grubunu 2000 yetişkin oluşturmaktadır. İntihar düşüncelerinin yordayıcıları olarak dürtüselliği ve duygudurum dengesizliğini değerlendirmek için lojistik regresyon analizleri kullanılmıştır. Dürtüselliğin, intihar düşüncelerinin varlığını önemli ölçüde yordadığı, ancak bu etki aynı modele dahil edilen duygudurum dengesizliği ile anlamsız hale geldiği saptanmıştır.

Desousa (2015) tarafından yürütülen çalışmanın amacı internet bağımlısı olan ve madde kullanıcısı olan ergenlerde dürtüsellik ve sosyal kaygıyı karşılaştırmaktır. Çalışma grubunu 20 ergen katılımcı oluşturmaktadır. Madde Kullanıcısı olan ergenlerin, internet bağımlısı olan ergenlere göre dürtüsellik ve sosyal anksiyete açısından daha yüksek puan aldıkları kaydedilmiştir.

Jones ve Paulhus (2011) tarafından yürütülen çalışmada karanlık üçlü (makyavelizm, narsisizm ve psikopati) ile dürtüsellik arasındaki ilişkiye bakılmıştır. Çalışma grubunu 142 üniversite öğrencisi ve 329 yetişkin katılımcı oluşturmaktadır. Ölçme aracı olarak Karanlık üçlü ölçeği ve Dickman’ın işlevsel ve işlevsiz dürtüsellik ölçekleri kullanılmıştır Regresyon analizlerine göre, psikopati en çok işlevsiz dürtüsellikle ilişkiliyken, narsisizmin işlevsel dürtüsellikle ilişkili olduğu saptanmıştır. Makyavelciliğin her iki tür dürtüsellikle anlamlı bir ilişkisinin olmadığı görülmektedir.

Lightsey ve Hulsey (2002) tarafından yürütülen çalışmada başa çıkma tarzlarının, dürtüsellik, stres ve kumar davranışı arasındaki ilişkiyi düzenleyip düzenlemediği araştırılmıştır. Ayrıca yüksek stresli koşullar altında kaçınmacı veya duygu odaklı başa çıkmayı kullanan dürtüsel kişilerin kumar oynama olasılığının en yüksek olup olmadığı test edilmiştir. Çalışma grubunu 202 üniversite öğrencisi oluşturmaktadır. Erkeklerin % 33'ünün ve kadınların sadece % 3'ünün sorunlu veya patolojik kumar oynadığı bildirilmiştir. Kadınlar arasında stres ve dürtüsellik patolojik kumar oynamayı anlamlı düzeyde yordamamıştır. Erkekler arasında dürtüselliğin, görevle başa çıkmanın ve duyguyla başa çıkmanın, kumar oynamadaki varyansı açıkladığı görülmektedir. Daha yüksek görev başa çıkma ve daha düşük duygu odaklı başa çıkma için dürtüselliğin kumarla daha zayıf bir ilişkisi olduğu saptanmıştır. Ek olarak, dürtüsel olmayan erkekler arasında, yüksek stres koşullarında duygu odaklı başa çıkmanın büyük olasılıkla kumarla sonuçlandığı rapor edilmiştir.

58

Moeller, Dougherty, ve diğ. (2001) tarafından yürütülen çalışmada dürtüselliğin uyuşturucu kullanımının şiddeti ile ilişkili olup olmadığını belirlemek amaçlanmıştır. Çalışma grubunu 50 kokaine bağımlı katılımcı oluşturmaktadır. Dürtüsellik ile kişinin bildirdiği ortalama günlük kokain kullanımı ve kokain yoksunluk semptomları arasında anlamlı pozitif bir ilişki saptanmıştır.

Mitchell (1999) tarafından yürütülen çalışmada, düzenli sigara içen bireylerin, hiç sigara içmeyen bireylere göre daha dürtüsel olup olmadığı incelenmiştir. Çalışma grubunu düzenli sigara içen 16 kişi ve hiç sigara içmeyen 20 kişi oluşturmaktadır. Katılımcıların dürtüselliklerini değerlendirmek için Sıfat Kontrol Listesi, Barratt Dürtüsellik Ölçeği, Üç Boyutlu Kişilik Anketi, Eysenck'in Kişilik Anketi ve Duygu Arayış Ölçekleri kullanılmıştır. Ayrıca katılımcılardan; dürtüselliği değerlendirmek için tasarlanmış davranışsal 3 seçim yapması da istenilmiştir. Katılımcılardan düşük-anında ve yüksek-gecikmiş para ödülleri arasında seçim yapmaları istenilmiştir. Sigara içenlerin istatistiksel olarak çoğu ölçekte daha yüksek dürtüsellik puanları aldığı saptandı. Davranışsal seçim görevlerinde, sigara içenlerin yüksek miktar yerine düşük, anında para almayı seçtikleri rapor edilmiştir. Bunun yüksek dürtüsellik seviyelerine işaret ettiği rapor edilmiştir. Diğer seçimler arasında ise fark bulunamadığı rapor edilmiştir.