• Sonuç bulunamadı

Havva‟nın Adem‟i cennetten kovdurduğu savları ile baĢlayan, kadının “insan” olup olmadığının sorgulanması ile devam eden, eĢleri öldüğü için kendilerini öldürmeleri beklenen, kimi zaman cinsiyetlerinden dolayı diri diri gömülen kadın, tarihin hemen her döneminde din, dil, ırk ayrımı olmaksızın dünyanın her yerinde aynı problemleri yaĢamıĢtır.

Tarih boyunca var olan bu eĢitsiz ve adaletsiz duruma kadınlar Fransız Devrimi ile birlikte karĢı gelmeye baĢlamıĢ ve kendilerinin de “insan” olduğunu; hakların onları da içermesi gerektiğini vurgulayarak zorlu bir mücadeleye giriĢmiĢlerdir. 18.yüzyıl da baĢlayan bu kıpırdanmalarda kadınlar daha çok seslerini duyurmaya çalıĢmıĢlardır. 19. ve 20. yüzyılda devam eden bu süreçte kadınlar birçok ülkede kâğıt üzerinde de olsa sosyal, ekonomik, siyasal haklarını elde etmeyi baĢarmıĢlardır.

BaĢlangıcı 18.yy olarak değerlendirilen feminist hareket103‟in bu dönemdeki

ateĢli savunucusu, Mary Wollstonecraft olmuĢtur. 1789 Fransız devriminde erkeklerle birlikte harekete destek veren kadınlar, aynı desteği erkeklerden görememiĢ, özgürlük ve eĢitlik taleplerine yanıt alamamıĢlardır. Kadınların erkekler tarafından sömürülmesine karĢı çıkan Wollstonecraft, kadınların eğitilip iyi birer yurttaĢ haline getirilmesini savunmuĢ; kadınların aĢağı konumda olmasını mevcut düzene ve erkek zihnine bağlamıĢtır. Ona göre; “erkekler, kadınların neredeyse akıl sahibi yaratıklar olmaktan dahi çıkmasını sağlayarak, konumlarını olduğundan daha da aĢağı çekmiĢlerdir. Yapılması gereken Ģey, kadını diğer kadınları da peĢinden sürükleyecek olan bu itaatkârlık durumundan kurtarmaktır. Bunun tek çıkıĢ yolu da, kadınları eğitmektir. Böylece kadınların iyi birer yurttaĢ ve anne olmaları önündeki

10320. Yüzyıl baĢlarına kadar süren bu dönem daha çok I. Dalga Feminist Hareket olarak adlandırılmaktadır.

büyük bir engel kaldırılmıĢ olacaktır.104

Aynı anlamda, Fransız Devrimine etkin olarak katılan Olympe de Gouges ise Ġnsan ve YurttaĢ Hakları Bildirisinin tüm insanları kapsamadığını, kadınları dıĢarıda bıraktığını ifade etmiĢ; 1791‟de “Kadın ve YurttaĢ Hakları Bildirgesi” ni ilan ederek ilk dönem feminist hareketinin savunucularından biri olmuĢtur.105

Sanayi Devrimi ile birlikte, dünyada yeni bir döneme geçilmiĢtir. Bu dönemde ev artık üretimin odak noktasında değildir ve aileler kırsaldan ziyada kentlerde yaĢamayı tercih etmiĢlerdir.106

Kapitalizmin, kadının çalıĢmasına imkân vermesi yanında, ailenin, ekonomik birim olarak değerinin azalmasına da yol açmıĢ olması, kadının rolünün önemli ölçüde farklılaĢmasına neden olmuĢtur. Kadınların tarımda yiyecek üretiminde, ev iĢlerinde çalıĢarak yaptıkları kayıt dıĢı üretimin değeri, yaĢanan değiĢimle birlikte azalmıĢtır. Böylece kapitalizm öncesi üretim biçiminde üretken kabul edilebilen kadın emeği, yeni üretim biçimiyle birlikte değersizleĢmiĢtir.107

19. yy‟ da oluĢturulan kuramların ve yaklaĢımların yanı sıra, evli kadınların statüsünde esaslı bir değiĢimin meydana gelmesinde etkili olan „evli kadınların malvarlığını koruyucu yasaların kabul edilmesi de feminist hareketin önemli baĢarılarından biri olarak görülmüĢtür.108

Yine, 1850 yılından baĢlayarak 1860 yılına kadar yapılan Birinci Ulusal Kadın Hakları SözleĢmesi Kongreleri bu dönemde kadınların haklarını talep etme sürecinde önemli birer geliĢmedir. Kongrelerde kadın emeği, kadın eğitimi, siyasi haklar ve toplumsal eĢitlik konularına yer verilmiĢtir. ABD de ise bu dönemde Elizabeth Cady Stanton ve Lucrehia Mott gibi kadın hakları savunucuları kadınlar için hak arayıĢında bulunmuĢlardır. ABD Bağımsızlık Deklarasyonundaki "tüm erkekler eĢit olarak doğmuĢ/yaratılmıĢtır" ifadesinin "tüm

104

Mary Wollstonecraft, Kadın Haklarının Gerekçelendirilmesi, Çev.: Deniz Hakyemez, Türkiye ĠĢ Baankası Kültür Yayınları, Ġstanbul, 2007, s.53

105 Berktay (2004a), a.g.e., s. 6

106Ruth Schwartz Cowan, “The "Industrial Revolution" in the Home: Household Technology and Social Change in the 20th Century”, Technology and Culture, Vol. 17, No. 1, 1976, s. 2

107Fatma Fidan, “Kapitalizmin GeliĢme Sürecinde Kadının Çok Yönlü Konumu (Medya Örneği)”,

Bilgi(2), 2000(1), s. 118.

108Duygu Alptekin, “Sokaktan Akademiye: Kadın Hareketinin KurumsallaĢma Süreci”, Selçuk

kadın ve erkekler eĢit olarak doğmuĢtur" Ģeklinde değiĢtirilmesini istemiĢlerdir.109

Fakat Fransız Devrimi‟ne olduğu kadar Amerikan Devrimi‟ne de katılan kadınlar, devrim sonrası süreçte devre dıĢı bırakılmıĢlar; “erkeklere” verilen haklara sahip olamamıĢlardır. ABD‟deki duruma benzer biçimde Ġngiltere‟de de kadınlar 1832‟de kendileri için oy hakkı talep etmiĢlerdir, buna karĢın verdikleri dilekçeleri dikkate alan olmamıĢtır.110 Öyle ki kadınların oy kullanamayacağının yasa kapsamına alımında bir sakınca görülmemiĢtir. Aynı Ģekilde feminist ideolojinin Almanya‟da da görülmesi, kadınların 1850‟lere kadar siyasal katılımına yardımcı olamamıĢtır.

20. yüzyılda da hızlanarak devam eden kadın mücadelelerinin özellikle kurumlaĢma ve örgütlenmelerle birlikte güçlenmeye baĢladığı görülmektedir. 20. yüzyılda birçok ülkede kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmiĢtir. Bunlardan bazılarına bakacak olursak; 1920‟de ABD, 1902‟de Avustralya, 1906‟da Finlandiya, 1913‟te Norveç, 1930‟da Türkiye, 1948‟de Fransa kadınlara seçme hakkını vermiĢtir. Yine 24 Ekim 1945 tarihinde BirleĢmiĢ Milletlerin Kurulması, kadın sorunlarının uluslararası platformda tartıĢılmasına zemin hazırlamıĢtır. 1960‟lara kadar sessizliğe bürünen kadın hareketi bu dönemde yeniden ateĢlenmeye baĢlamıĢtır. Özellikle II. Dünya SavaĢının bitimiyle birlikte hızlı bir sanayileĢme yarıĢına giren ülkelerde, kadın örgütlerinin kitleselleĢmeye baĢlaması hareketin itici gücü olmuĢtur. Bu dönemde kadınlar çalıĢma hayatına atılmıĢlar ve bilinçlenmeye baĢlamıĢlardır. 1980‟lerle birlikte kadın araĢtırmaları alanında yapılan çalıĢmalar, Ġkinci Dalga Feminist Hareketin güç kazanmasında önemli rol oynamıĢtır. Yasal alandaki eĢitsizliğin, kadınların toplumsal alandaki sorunlarına ve erkek egemen yerleĢik toplumsal pratiklere çözüm sunamadığını fark eden ikinci dalga feminizm, hem mücadele alanını, hem mücadele konularını, hem de mücadele Ģeklini köklü bir Ģekilde değiĢtirmiĢtir.111

Bu bağlamda I. Dalga feminist Hareket‟teki kamusal alan tartıĢmalarının yerini, kadının özel alandaki eĢitsiz konumu almıĢtır. Yine bu

109“Dünya‟da Kadın Haklarının Tarihsel GeliĢimi” , morharfler.blogspot.com.tr/2010/02/dunyada- kadn-haklarnn-tarihsel-gelisimi.html (EriĢim Tarihi: 15.05.2015)

110 Berktay(2004a), a.g.k., s. 8

111 AyĢe Ayata ve Özlem Gölgelioğlu, “Siyaset ve Katılım”, Toplumsal Cinsiyet Sosyolojisi, Editör: Yıldız Ecevit ve Nadide Karkıner, 1. Baskı, Anadolu Üniversitesi Yayını, EskiĢehir, 2011, s.67

dönemde, kadın hakları uluslararası belgelerde ülkelerin imzasına açılmıĢ ve kadınların hak talepleri ve sorunlarına çözüm aranmaya çalıĢılmıĢtır.112

2000‟li yıllarla birlikte değiĢen dünyada kadın sorunları da değiĢmiĢ kadının insan ve bir yurttaĢ olduğunun kabul edilmesi sorunu çözememiĢtir. 21.yüzyılda yaĢanan sosyal ve ekonomik dönüĢümlerle birlikte bireye verilen önem artmıĢ, birçok ülkede “hak” kavramının içeriği geniĢlemeye baĢlamıĢlardır. Fakat çoğu ülkede kabul edilen kadın erkek eĢitliğine rağmen, uygulamaya konulamayan haklar kadınları bu dönemde de zora sokmuĢtur. Özellikle geliĢmekte olan ve az geliĢmiĢ ülkelerde var olan ataerkil yapılar, kadınları “öteki” olarak kabul etmeye devam etmiĢtir. Gelenek ve kültürün bir uzantısı toplumsal cinsiyet ayrımı, kadınların karĢı karĢıya olduğu eĢitsizliklerin 21. Yüzyılda da devam etmesine neden olmuĢtur.