• Sonuç bulunamadı

Güney Afrika Cumhuriyeti’nin Katılımı: BRIC’ten BRICS’e Geçiş

4. KÜRESELLEŞMEYLE KÜRESEL MÜCADELE VE YENI TOPLUMSAL

1.4. Güney Afrika Cumhuriyeti’nin Katılımı: BRIC’ten BRICS’e Geçiş

Güney Afrika Cumhuriyeti BRIC’e katılma isteğini ilk olarak 2009 yılında Yekaterinburg’da gerçekleşen ilk zirveye, dışişleri bakanlığı aracılığıyla bir mektup göndermek suretiyle dile getirmiştir. 2010 yılında ise Güney Afrika Devlet Başkanı Jacob Zuma üye dört ülkeye ziyaret gerçekleştirmiştir. Bu ziyaretler ile ilk kez bir ülke sistematik olarak BRIC’e katılmak için çaba göstermiştir. 14 Nisan 2011 tarihinde Üçüncü BRIC Zirvesi, Çin’in Sanya şehrinde, Asya için Boao Forumu toplantısından kısa bir süre önce gerçekleşmiştir. Yekaterinburg’da (2009) ve Brasilia’da (2010) gerçekleşen iki başarılı zirvenin ardından bu Üçüncü Zirve, BRIC’in Güney – Güney iş birliği çabaların içeresine önemli bir aktör olarak yerleşmiş olmasının tescili ve Çin’in BRIC iş birliğini tamamen sahiplendiğini göstermesi bakımından önemlidir. Bu zirveyi önemli kılan bir diğer husus ise, ilgili tarihte BRIC’e üye devletlerin tamamı BM Güvenlik Konseyi üyesiydi. Sanya’da gerçekleşen bu Zirvede BRIC’in siyasi bir şekil de alması söz konusu olmuş ve Zirve Bildirgesinde üye ülkelerin tamamının Libya’ya karşı güç

kullanılmasından kaçınılması konusunda hem fikir olduklarını belirtmişlerdir (Muhr, 2016: 636 – 638, Stuenkel, 2015: 39-40).7

Üçüncü BRIC Zirvesi’ni en önemli kılan husus ise, Güney Afrika’nın ilk defa beşinci üye ülke olarak Zirveye katılmasıdır. Bu katılım ile BRIC ismi resmi olarak BRICS şeklinde değiştirilmiştir. Zuma’nın Çin’e gerçekleştirdiği seyahatten bir ay sonra, 21 Eylül 2010’da New York’ta gerçekleşen bir toplantıda BRIC ülkeleri dış işleri bakanları Güney Afrika’nın BRIC’e katılımı yönünde karar vermişler, Aralık ayında da Çin hükümeti Güney Afrika’yı Sanya’da gerçekleşecek Üçüncü BRIC Zirvesi’ne resmi olarak çağırmıştır (Stuenkel, 2015: 40).

Jim O’Neill’in öngörmediği şekilde gerçekleşen bu katılım ile BRIC ülkeleri yapılanmayı sahiplenmişler ve BRICS artık Goldman Sachs tarafından öngörülmüş bir ekonomik yapı olmaktan çıkmış, politik bir yapı haline gelmiştir ve tabiatını değiştirmek suretiyle daha global bir yapı olma özelliğini kazandırmıştır. Bu süreç, aynı yılda oluşturulan G20 ile birlikte yirmi yılda küresel yapılanmada gerçekleşen en önemli politik olaylar arasında sayılabilecektir (Hervieu, 2011).

BRICS’in bu değişimi ve aldığı global ve politik şekil, her ne kadar BRICS’e üye ülkelerin bölgesel liderlikleri tartışma konusu olsa da BRICS’in sadece üye değil tüm yükselen devletler adına konuşabilme yetkisini güçlendirmiştir. Güney Afrika’nın katılımı aynı zamanda BRICS ülkelerinin Afrika’daki varlıklarına ilişkin uzun vadeli taahhütlerini de ve Güney-Güney iş birliği çerçevesinde Afrika’nın ortakları olma çabalarını da yinelemiştir (Davies, 2012).

Güney Afrika’nın ise ulusal çıkarları, bölgesel entegrasyon ve diğer bölgesel altyapı projelerini geliştirmek ve bunlara katkıda bulunmak ve küresel yönetişim

7 BRICS Zirvesi’nden bir ay önce BM Güvenlik Konseyi Libya’ya karşı 1973 sayılı Kararı kabul etmiştir.

Bu karar ile ilk defa BM Güvenlik Konseyi işler halde olan bir ülkeye karşı Koruma Sorumluluğu kapsamında güç kullanımını kabul etmiştir. Koruma Sorumluluğu bu karar ile soyut bir fikirden, somut bir dış politika aracına dönüşmüştür. Brezilya, Çin, Hindistan ve Rusya oylamada çekimser oy kullanmışlardır. Güney Afrika ise kararı desteklemiştir.

çerçevesinde Güney’in anahtar aktörleri ile iş birliği içerisine girmek amacıyla BRIC’e katılmak istediği söylenebilecektir. BRICS açısından ise Güney Afrika’nın katılımı yapılanmanın uluslararası statüsünün arttırılması ihtiyacına hizmet etmektedir. BRICS yapılanması üye ülkelerin gözünde her bir ülkenin dinamik ve yükselen bir güç olarak küresel ilişkilerde statülerinin daha fazla meşrulaşmasını ve sağlam ve yerleşik güçler olarak tanımlanmalarını sağlamaktaydı. BRICS üyesi olmak hatırı sayılır bir sosyal statü sağlıyor, ülkelerin pazarlık gücünü arttırıyordu. Gerçekten Üçüncü BRIC Zirvesi ile BRIC ülkeleri, yükselen dünyanın fiili temsilcileri ve yeni küresel düzenin inşasının vazgeçilmez aktörleri haline gelmiştir (Stuenkel, 2015: 50-52).8

Güney Afrika’nın katılımı hem grup için hem de küresel dünya küçük bir detay olmaktan çok daha ötedir. Öncelikle uluslararası politik iş birliğinin medeniyet boyutunun önemini sorgulatmıştır, zira BRICS iş birliği uluslararası politikanın alışagelmiş işbirliklerinden oldukça farklıdır. İkinci olarak, bugüne kadar hep pasif, fakir ve çatışmalar içinde debelenmekte olan bir Afrika imgesinin aksine, ekonomik potansiyeli ve dinamizmi nedeniyle bir Afrika ülkesinin birliğe katılmasının Batı güdümlü küresel dünya düzenini bir miktar tehdit ettiği bile söylenebilecektir. Zira Güney Afrika’nın üyeliği, tüm Afrika kıtasına bugünün yükselen güçlerinin Afrika’yı dünya düzenine geçmişte Batı’nın yaptığından farklı şekilde dahil etmekte kararlı olduklarına dair güçlü bir mesaj göndermiştir; yükselen güçler Afrika’yı Batı’nın aksine hiyerarşik ya da şartlı bir ortak olarak değil, karşılıklı çıkarlar çerçevesinde eşit bir ortak olarak

8 Bu noktada BRIC ülkelerinin neden o dönemde Güney Afrika’ya nazaran çok daha gelişmiş ekonomileri haiz olan ve daha hızlı büyümekte olan Türkiye, Nijerya, Endonezya, Meksika, Güney Kore gibi ülkeler yerine Güney Afrika’yı aldıklarına kısaca değinmek uygun olacaktır. Bu nedenler; Afrika kıtasının stratejik ve jeopolitik olarak gittikçe daha fazla önem kazanması, BRIC ülkelerinin Afrika’da varlıklarını hızla arttırmaları ve bunun Afrika’nın sadece batı yardımları ile ayakta kalan bir kıta olmaktan ziyade gerçek bir ortak olarak görülmesinin sağlanmaya başlanması, bu sayede ticari ilişkilerin hızlıca gelişmesi, Güney Afrika’nın ekonomik, diplomatik ve askeri yeterlilikleri göz önüne alındığında otomatik olarak kıtanın lideri olarak tanımlanması ve Güney Afrika’nın katılım fikrinin en başından beri

görmeyi amaçladığını göstermiştir. Afrika, ilk defa, Afrika’da olmayan ülkelerin girmek istediği özel bir gruba dahil olmuştu. Nihayet, Güney Afrika’nın katılımı eşitliğe ve karşılıklı saygıya dayalı olduğu söylenen Güney-Güney iş birliğini güçlendirmiştir (Muhr, 2016: 639; Stuenkel, 2015: 50-52).