• Sonuç bulunamadı

2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE VE ĠLGĠLĠ ARAġTIRMALAR

2.3. Dünyada ve Türkiye’de YaĢlanma

2.3.1. Dünya’da YaĢlanma

Yirminci yüzyıl ile birlikte geliĢen en önemli kavram “toplumların yaĢlanması” dır. Tıp, bilim ve teknoloji üçgenindeki geliĢmeler ve doğum oranlarındaki azalma bu süreçte temel taĢı oluĢturmuĢtur. Öte yandan sağlık alanındaki geliĢmeler sonucunda tüm yaĢlardaki yaĢam beklentisinin artması, her yıl yaĢlı nüfus grubuna dâhil olan insan sayısının fazlalaĢması ile sonuçlanmaktadır (Gökçe Kutsal, 2013: 1).

Özellikle geliĢmiĢ ülkelerde artan yaĢlı nüfus ve yaĢam beklentisi, sağlık hizmetlerinin sunumundan sosyal güvenlik ve çalıĢma haklarına kadar doğrudan doğruya nüfusun yaĢ dağılımının değiĢmesi ile ilgili çok sayıda sosyo-politik sorunla geliĢmiĢ toplumları yüz yüze bırakmıĢtır (Aydın, 1999: 180).

EndüstrileĢmiĢ ülkelerde nüfusun yaĢ dağılımındaki değiĢikliklere paralel olarak sağlık hizmetlerinin paylaĢımı ve sosyal güvenlik hakları gibi pek çok sorunun hızla ortaya çıkması toplumları sosyal ve politik açıdan adeta bir açmazla karĢı karĢıya bırakmıĢtır. Gerekli sosyal destek sistemleri oluĢturulmadan ortaya çıkan yaĢlı nüfustaki patlama halen yılda % 2,5 oranında bir artıĢla devam etmektedir ve bu toplam popülâsyondaki artıĢ oranından çok daha fazladır (Gökçe Kutsal, 20113: 1).

Günümüzde sosyal, ekonomik, tıbbi, bilimsel ve teknolojik geliĢmeler sonucunda dünyanın yaĢlı nüfusu artmıĢ ve artmaya devam etmektedir. Dünya genelinde diğer yaĢ gruplarına göre hızla artan yaĢ grubunu 60 ve daha büyük yaĢtaki bireyler oluĢturmaktadır. 1970-2025 yılları arasında dünyada yaĢlıların sayısının 694 milyon (% 22,3) olması tahmin edilmektedir. Böylece 2025 yılında 60 yaĢ üzerindeki bireylerin sayısının 1,2 milyar, 2040

32

yılında 1.3 milyar, 2050 yılında -geliĢmekte olan ülkelerin % 80‟i ile birlikte- 2 milyar olacağı öngörülmektedir. 2002 yılında geliĢmekte olan ülkelerde yaĢayan 60 ve daha büyük yaĢtaki bireyler yaklaĢık 400 milyondur. 2025 yılına gelindiğinde bu sayının yaklaĢık 840 milyona yükseleceği öngörülmektedir. Dolayısıyla, geliĢmiĢ ülkelerin, neredeyse tümü önümüzdeki on yıllar içinde nüfuslarının yaĢlanmasına tanıklık edeceklerdir. Sosyo-ekonomik yönden geliĢmiĢ ülkelerdeki her 7 insandan biri 65 yaĢın üzerinde iken, 2030 yılına gelindiğinde bu oran her 4 kiĢiden biri olacaktır. Bu durum, yaĢlı nüfus için “yaĢlıların yaĢlanması” olarak adlandırılan bir süreci baĢlatacaktır. 2000‟li yılların ilk yarısı sonunda 85 yaĢ üzerinde “yaĢlı yaĢlılar/ileri yaĢ” kategorisindekilerin sayısı; 65 yaĢındaki “genç yaĢlıların sayısından altı kat fazla olacaktır (WHO, 2002; Akt: Aile ve Sosyal Politikaları Bakanlığı, 2013: 3).

Dünya'daki yaĢlı nüfusun ĢaĢırtıcı bir Ģeklide arttığı görülmektedir. Geçen 10 yılda Dünya‟da 60 yaĢ üzerindeki insanların sayısı 178 milyon artmıĢtır. Yalnızca Çin‟de 2012 yılında yaĢlı bireylerin sayısı 180 milyondur. BirleĢmiĢ Milletler Nüfus Fonunun yayınladığı bu son rapora göre; 2012 yılında dünya genelinde bölgeler göre ağırlıklı olarak yaĢlı nüfus oranı % 0-9 ya da %10-19 arasında değiĢmekte iken; 2050 yılında bu oranın bölgeler arası farklılıklar olsa da ağırlıklı olarak % 30‟a kadar ulaĢacağı görülmektedir. Yarım yüzyıl önce insanların büyük çoğunluğu 50 yaĢından önce ölürken 2000 yılındaki doğumdaki ortalama yaĢam beklentisi 70 yıla ulaĢmıĢtır. 2000 yılı verilerine göre dünyadaki 60 yaĢın üzerindeki insan sayısı 600 milyondur. Bu sayı 2002 yılında 629 milyona yükselerek dünya nüfusunun %10‟a yükselmiĢtir. Bu sayının 2025 yılında 1,2 milyara, 2050 yılına kadar 2 milyara ulaĢması beklenmektedir.

21. yüzyılın ilk yarısında hızla yaĢlanan nüfus, geliĢmekte olan ülkelerde yaĢlı kiĢilerin oranı 2050 yılında %8 den %19 a çıkması beklenmektedir. 2025 yılında geliĢmiĢ ülkelerdeki nüfusun %82‟ sinin kentlerde yaĢayacağını, geliĢmekte olan ülkelerde ise kentlerde yaĢaması tahmin edilen nüfus oranının %50 civarında olacağı beklenmektedir. Dünyada en hızlı büyüyen yaĢlı grubu, en yaĢlı grubu olan 80 yaĢ üstüdür. 2000 yılında, “en yaĢlı” yaĢlı sayısı 70 milyondur. Bu sayının gelecek 50 yıl içinde 5 katından daha fazla artacağı beklenmektedir.

Dünya çapında, 2000 ve 2050 yılları arasında 60 yaĢ ve üstü insanların oranının ikiye katlanacağı, bu oran %10‟dan %21‟e yükselecek, aynı zamanda çocukların oranının da üçte bir düĢme beklenmektedir. Çocukların oranının, %30‟dan %21‟e ineceği tahmin

33

edilmektedir. Bazı geliĢmiĢ ülkelerde yaĢlı kiĢilerin oranı Ģimdiden çocukların oranını aĢmıĢ ve doğum oranı “yerine alma” derecesinin altına düĢmüĢtür. Bazı geliĢmiĢ ülkelerde, yaĢlı insanların sayısı 2050 yılında çocukların sayısının 2 katından daha fazla olacağı beklenmektedir (Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, 2013: 4-5).

2.3.2. Türkiye’de YaĢlanma

Kaçınılmaz olarak yaĢlanmakta, olan dünya nüfusu ile beraber Türkiye'de de nüfusun yaĢlanmakta olduğu ve Türkiye'nin bu yönden geliĢmekte olan ülkeler arasında ön sırada olduğu belirtilmiĢtir (Aydın, 1999: 183).

Türkiye Cumhuriyeti‟nin kuruluĢundan günümüze kadar geçen süre içerisinde gerçekleĢtirilen nüfus sayımları, Türkiye nüfusunun hem niceliksel, hem de niteliksel olarak değiĢimini anlamamızda en önemli veri kaynağı olarak görünmektedir. Ülkemizde yaĢlı nüfusun toplam nüfus içindeki payının 21. yüzyılın sonuna kadar yüzde 5‟in altında yer aldığı görülmektedir. 2013 adrese dayalı Nüfus kayıt sistemi sonuçlarına göre 5.891.694 olan 65 ve daha yukarı yaĢ nüfus toplam nüfusun yüzde 7. 7‟sini oluĢturmaktadır. YaĢlı nüfusun yüzde 6,7‟si erkeklerden, yüzde 8,7‟si ise kadınlardan oluĢmaktadır.

Gerek dünya ülkelerinde, gerekse de Türkiye‟de yaĢlı nüfus sayısı giderek artmaktadır. Cumhuriyetin ilanından hemen sonra izlenen doğurganlığı teĢvik edici politikalardan 30 yıl sonra vazgeçilmesinin sonucunda doğurganlık hızlarında belirgin bir azalma olmuĢ, bu düĢüĢ özellikle 1970‟li yıllarda ivme kazanmıĢtır. Tıptaki bilimsel ve teknolojik geliĢmeler, hastalıkların önlenmesi ve erken dönemde teĢhis ve tedavinin sağlanması, koruyucu sağlık hizmetlerinin geliĢmesiyle bebek ölümlerinin azalması, ortalama yaĢam süresine olumlu olarak yansıyarak, doğuĢta beklenen ömür süresinin yükselmesini sağlamıĢtır (http://www.tuik.gov.tr).

YaĢlı (65 ve daha yukarı yaĢ) nüfus oranı 2013 yılında %7,7 iken nüfus projeksiyonlarına göre 2023 yılında %10,2, 2050 yılında %20,8, 2075 yılında ise %27,7‟ye yükseleceği tahmin edilmiĢtir. En yüksek yaĢlı nüfus oranına 2012 yılında sahip olan ilk üç ülke sırasıyla %24,4 ile Japonya, %21,1 ile Almanya ve %20,8 ile Ġtalya‟dır. Türkiye 2012 yılındaki bu sıralamada 91. sırada yer almaktadır. Nüfus projeksiyonlarına göre

34

Türkiye‟nin yaĢlı nüfus oranının 2023 yılında %10,2‟ye yükseleceği ve “çok yaĢlı” nüfuslu ülkeler arasında yer alacağı tahmin edilmektedir (www.tuik.gov.tr).

Ülkemizde yaĢlı nüfus, diğer yaĢ gruplarındaki nüfusa göre daha yüksek bir hız ile artıĢ göstermektedir. Türkiye‟de toplam nüfusun artıĢ hızı 2013 yılında ‰13,7 iken yaĢlı nüfusun artıĢ hızı bunun yaklaĢık 3 katı fazla olup ‰36,2‟dir. (www.tuik.gov.tr).

YaĢlı bağımlılık oranı, çalıĢma çağındaki her 100 kiĢiye düĢen yaĢlı sayısıdır. Türkiye‟de 2013 yılında 100 çalıĢanın bakması gereken yaĢlı sayısı 11 iken bu sayının 2030 yılında 19 olması beklenmektedir. Nüfusun yaĢlanması ile ilgili bilgi veren göstergelerden biri olan ortanca yaĢ, nüfusun tek yaĢa göre sıralandığında ortada kalan yaĢ olup, nüfusu iki eĢit parçaya böler. Alttaki genç, üsteki yaĢlı nüfus grubunda birbirine eĢit sayıda kiĢi bulunur. Türkiye‟nin 2012 yılında 30,1 olan ortanca yaĢ,2013 önceki yıla göre artıĢ göstererek 30,4olup, dünya nüfusu için ortanca yaĢ 29,4‟tür. Türkiye‟de ortanca yaĢ erkeklerde 29,8 iken, kadınlarda 31 olarak gerçekleĢti. Dünya‟da en yüksek ortanca yaĢa sahip ilk üç ülke 50,5 ile Monako, 45,8 ile Japonya ve 45,7 ile Almanya‟dır. Türkiye bu sıralamada 104. sırada yer almaktadır.

2.4. Ġlgili AraĢtırmalar

Bu bölümde yurt içinde ve yurt dıĢında orta yaĢ grubu bireylerin yaĢlılık dönemlerine iliĢkin beklentilerinin incelenmesi ile ilgili araĢtırmalar özetlenmiĢtir.

Pooleve Cooney (1987) gençlerin gelecek beklentilerinin neler olduğunu belirlemek amacıyla yaptıkları araĢtırmalarında yaĢ, cinsiyet, sosyoekonomik durum ve milliyet gibi çeĢitli değiĢkenlerin beklenti üzerindeki olumlu etkilerinin olduğunu saptamıĢlardır.

Tolon‟un (1990) gençlerin geleceğe yönelik beklentilerini araĢtırdığı çalıĢmasında; gelecekle ilgili içsel endiĢelerin yaĢla birlikte arttığı saptanmıĢtır. Ayrıca aile yapısının gençlerin geleceğe dair ilgilerini ve planlarını yönlendirdiği belirlenmiĢtir. Bir insanın ailesi ne yönde ise sende o yönde eğilim gösterirsin bu nedenle aile yapıları incelenen bireylerin genelinin ailesine yakın benzerlik göstererek geleceğe dair planlar yaptıkları gözlenmiĢtir.

Nurmi (1991), gençlerin geleceğe dair beklentilerinin neler olduğunu belirlemek amacıyla yapmıĢ olduğu çalıĢmasında; gençlere gelecek beklentisi sorulduğunda, gençler genellikle meslek, eğitim ve aile kurma konusundaki düĢüncelerini bildirmiĢlerdir. YaĢ farkı dikkate alındığında, ileri yaĢlardaki ergenlerin daha fazla kariyer beklentisine odaklandıkları,

35

cinsiyet farkı dikkate alındığında ise kızların daha çok aile kurma, erkeklerin ise meslek ve eğitim beklentilerine odaklandıkları görülmektedir (Akt: ġimĢek, 2011: 93).

Salman (2001) Ankara' da farklı disiplinlerde öğrenim gören üniversite öğrencilerinin yaĢlı ve yaĢlılığa yönelik tutum ve görüĢlerini belirlemek amacıyla yaptığı araĢtırmada konut, yerleĢim yeri ve hizmetler, aile yapısı, ekonomik yapı, sağlık sorunları, bireysel sorunlar, sosyal sorunlar ve psikolojik sorunlar olarak 8 faktörde ele almıĢtır. Bu araĢtırmada kız ve erkek arasında farklı tutumların olduğu ve geleceğe yönelik ekonomik, toplumsal ve kültürel politikaların oluĢturulmasında yararlı olacağı düĢünülmektedir. YaĢlı bireyler ile ilgili bundan sonra yapılacak araĢtırmalarda, kuĢaklar arası eğitim programlarının geliĢtirilmesi ve bu eğitim programlarının sonuçlarının değerlendirilmesi yararlı olacağı düĢünülmektedir. Toplumu oluĢturan çeĢitli yaĢ gruplarının birbirlerine karĢı geliĢtirecekleri olumlu tutumlar, bireylerin yaĢam kalitesini ve verimliliğini arttıracağı düĢünülmektedir.

Artar (2003) depremi yaĢayan ergenlerin, bu travmatik deneyim sonucunda geleceğe iliĢkin planlarında değiĢiklik yapıp yapmadıklarını ve bu planların içeriklerinin neler olduğunu incelediği araĢtırmada; Türkiye‟de çok sayıda insanın ölümüne yol açan 1999 depreminin ardından, bölgedeki yetiĢkinlerin gelecek planlarının, diğer illerdeki bireylerle yapılan benzer çalıĢmalara göre, farklılaĢtığı belirlenmiĢtir.

Güven ve Cerit' in (2003) farklı yaĢ ve öğrenim düzeyindeki kadınların yaĢlılık dönemi ile ilgili görüĢlerini saptamak amacıyla yaptıkları çalıĢmada kadınların yarıdan fazlasının yaĢlı bireylerin kendi evinde yaĢaması gerektiğini, sağlıklı yaĢlanma ve yaĢlılık konusunda eğitimin gerekli olduğunun, yaĢlıda olsa yaĢamdan zevk alması gerektiği belirlenmiĢtir. Toplumumuzda yaĢlılar ve yaĢlılık dönemi ile ilgili süregelen yanlıĢ inanıĢlar ve yanılmalar ile baĢ edilebilmesi için, birey ve toplum olarak, yaĢlıların geçmiĢ ve günümüzdeki katkılarını tanımaya ve takdir etmeye yönelik sorumluluklar geliĢtirilmesi gerektiği belirtilmiĢtir. AraĢtırmada kadınların yarıdan fazlasının kendi evlerinde yaĢamaları gerektiği görüĢündedirler. Konu kadınların yaĢ ve öğrenim durumlarına göre incelendiğinde yaĢlıların kendi evlerinde yaĢamaları gerektiğini düĢünenlerin yüksek olduğu bulunmuĢtur. Sağlıklı yaĢlanma ve yaĢlılık dönemine hazırlık konusunda eğitimin gerekli olduğunu düĢünen fazladır. Farklı yaĢ ve öğrenim durumunda da eğitimin gerekli olduğunu düĢünenler önde geldiği belirtilmiĢtir.

36

Aydın (2004) huzurevinde kalan yaĢlı bireylerin geleceğe yönelik beklentilerinin umutsuzluk düzeyi üzerine etkisini araĢtırmak amacıyla yaptığı çalıĢmada, huzurevinde kalan 53 yaĢlı birey araĢtırma kapsamına alınmıĢtır. Verilerin toplanmasında soru formu ve Beck Umutsuzluk Ölçeği kullanılmıĢtır. Verilerin değerlendirilmesinde yüzdelik, ortalama, kruskalwallis ve mannwhitney u testleri kullanılmıĢtır. Gelecekten beklentilerinin ve huzurevinde kalmaktan memnun olma durumlarının umutsuzluk düzeylerini etkilediği sonucuna varılmıĢtır.

ġanlı, N., Güngör, A., Demirel, H. (2005) yaĢlıların gelecekle ilgili duygularını ve beklentilerini, motivasyon kaybını ve umutlarını belirlemek amacıyla yaptığı araĢtırmasında yaĢlıların geleceğe yönelik pozitif düĢüncelerin yaĢa bağlı olarak farlılık gösterdiği cinsiyete göreyse farklılık göstermediği belirlenmiĢtir. YaĢın artıkça geleceğe yönelik pozitif düĢüncelerinin oranının yaĢla birlikte azaldığı belirlenmiĢtir. Bu gün yaĢlılığa adım atmıĢ birçok orta yaĢlı kendisini annesinin ve babasının 30-40 yıl önce hissettiğinden daha genç görebiliyor. Buna göre bireylerin 30-40 yıl öncesine göre yaĢ dönemlerine iliĢkin algıların değiĢtiği belirtilmiĢtir.

Arpacı ve Ersoy (2007), yetiĢkin bireylerin yaĢlılık dönemine iliĢkin görüĢlerini ortaya koyma amacıyla yaptıkları araĢtırmayı Ankara‟da yaĢayan rasgele belirlenen 300 yetiĢkin üzerinde yürütmüĢtür. YetiĢkin bireylerin yaĢlılık dönemine iliĢkin olumlu görüĢleri üzerinde cinsiyetin etkisinin olmadığı, yaĢın etkisi incelendiğinde yaĢlılığın bireyin planlarını gerçekleĢtirebileceği bir dönem olmasının önemli olduğu bulunmuĢtur. YaĢlılık dönemini bir sorun olarak görme ve yaĢlılıkta yalnızlık ve ölüm korkusu yaĢanmasında kadınlar erkeklere göre daha olumsuz düĢünmektedirler. “YaĢlılıkta yaĢam standardı minimuma düĢer” ve “yaĢlılar, ekonomik olarak alt gelir düzeylerindedirler” ifadelerinde orta dereceli okul mezunları yüksekokul mezunlarına göre daha olumsuz görüĢe sahiptir. YaĢlılık dönemine hazırlık ile ilgili görüĢlerden “orta yaĢlı bireyler, her yönüyle kendilerini yaĢlılık dönemine hazırlamalıdırlar” ve “yaĢlılığa hazırlık için eğitim verilmelidir” ifadelerinde kadınlar ve erkekler arasındaki fark önemlidir. Bireyin spor yapmasının sağlıklı yaĢlanmasına katkıda bulunması eğitim durumu ile iliĢkilidir. Toplumda, yaĢlılara karĢı oluĢan ön yargılardan kurtulmak ve bu döneme yönelik olumlu bir bakıĢ açısı kazandırabilmek için yetiĢkin bireylerin yaĢlı ve yaĢlılık dönemine iliĢkin tüm konularda örgün ve yaygın eğitimle bilgilendirilmesi gerektiğini ifade etmiĢlerdir.

Canatan (2009) gençlerin yaĢlılıkla ilgili düĢüncelerinin ne olduğunu ve düĢüncelerde kızlar ve erkekler arasında bir fark olup olmadığına belirlemek amacıyla yaptığı

37

araĢtırmada genel olarak gençlerin yaĢlılığa ve yaĢlılara olumlu bir yaklaĢım içinde oldukları saptanmıĢtır. Kızların erkeklere göre daha yüksek oranda olumlu yaklaĢım içinde olduğu belirlenmiĢtir.

Sparks (2011) “Beklentiler, Benlik Algısı ve YaĢla Ġlgili Özellikler” adlı çalıĢmayı iki aĢamada yürütmüĢtür. Birinci aĢamayı fiziksel hareketliliğin yaĢlanma süreciyle ilgili negatif bir beklenti veya benlik algısı oluĢturup oluĢturmadığını incelemek amacıyla yaĢ ortalaması 59.5 olan 167 kiĢi üzerinde gerçekleĢtirilmiĢtir. AraĢtırma da genel yaĢlanma beklentileri (GAE ) ve kendi yaĢlanma algıları (ASP) ile ilgili keĢif amaçlı faktör analizleri yaparak güvenilir ve geçerli yan faktörler geliĢtirilmiĢtir. AraĢtırma tatmin olma/memnuniyet, fiziksel fonksiyon ve biliĢsel fonksiyon ve fonksiyonel, sosyal ve cinsel sağlığı içeren 3 ASP (kendi yaĢlanma algısı) yan faktörleri ile ilgili GAE ( genel yaĢlanma beklentileri )3 kabul edilebilir yan faktör ortaya çıkarmıĢtır. Sonraki MANOVA analizleri aktif yetiĢkinlerin daha az aktif yetiĢkinlere göre tatmin olma/memnuniyet ve biliĢsel düzey fonksiyonlarında daha yüksek genel yaĢlanma beklentisine sahip olduklarını göstermiĢtir. Ġkinci aĢamada aktif bireylerin daha az aktif olan bireylere göre fiziksel aktivite yetersizliklerinin sebebinin yaĢları olup olmadığını araĢtırmıĢtır. YaĢ ortalaması 60.1 olan 177 birey üzerinde gerçekleĢtirilen araĢtırmada veriler; çeĢitli fiziksel aktivite bağlamında yaĢın olası bir baĢarısızlık sebebi olup olmadığını soran ve YaĢlanma için Olağan Boyut Ölçeği (Causal Dimension Scalefor Aging (CDSA) ile toplanmıĢtır. CDSA ya verilen cevaplar yetiĢkinlerin yaĢlanma etkilerini nasıl gözlemlediğini belirten bir ölçek olan “YaĢa karĢı Genel Tutumlar” (GATA)‟yı geçerli kılmak için kullanılmıĢtır. Sonraki analizler, GATA‟nın fiziksel aktivite durumu ile iliĢkilendirdiği (aktif, daha az aktif) yaĢlılığın benzer Ģekilde bir tür baĢarısızlık sebebi olduğunu belirtmiĢtir. Daha az aktif bireyler, aktif bireylere göre yaĢlılığı daha fazla baĢarısızlık sebebi olarak algıladıkları sonucuna ulaĢılmıĢtır.

39

3.

BÖLÜM III

4.

YÖNTEM

AraĢtırma, orta yaĢ grubu bireylerin yaĢlılık dönemlerine iliĢkin beklentilerinin incelenmesi amacıyla planlanmıĢ ve yürütülmüĢtür.

AraĢtırmanın bu bölümü ''AraĢtırmanın Modeli'', ''AraĢtırmanın Evreni ve Örneklemi'', ''Veri Toplama Yöntem ve Araçları'' ve ''Verilerin Değerlendirilmesi'' baĢlıkları altında verilmiĢtir.

4.1. AraĢtırma Modeli

AraĢtırmada TARAMA MODELĠ kullanılmıĢtır. Konuyla ilgili alan yazın taraması yapılmıĢ ve araĢtırma ankete dayanan verilerle yürütülmüĢtür.

4.2. Evren ve Örneklem

AraĢtırmanın evrenini Sakarya ili, Pamukova ilçesinde yaĢayan 45-59 yaĢ grubundaki bireyler oluĢturmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü'nün yaptığı ayrıma göre 45-59 yaĢ arası orta yaĢ, 60-74 yaĢ arası yaĢlılık, 75-89 yaĢ arası ileri yaĢlılık, 90 ve üstü ise ihtiyarlık kategorisine alınmıĢtır (Arpacı,2005: 16-17). Bu araĢtırma da Dünya Sağlık Örgütü'nün yaptığı ayrım esas alınarak 45-59 yaĢ arası orta yaĢ grubu olarak araĢtırmanın evreninin oluĢturmaktadır.

Pamukova‟nın toplam nüfusu 2013 yılı itibariyle TUĠK Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemine göre 27.5841 kiĢi olup, 45-59 yaĢ arasındaki toplam nüfus 5004 kiĢidir (Tüik, 2014). Evrenin büyüklüğü ve araĢtırmanın zaman ve maliyet kısıtları nedeniyle evreni oluĢturan tüm bireyler araĢtırma kapsamına alınmamıĢtır.

AraĢtırmanın örneklemi belirlenirken “Oranlı Tabakalı Örnekleme Tekniği” kullanılmıĢtır. AraĢtırmanın evrenini oluĢturan Sakarya ili, Pamukova ilçesinde yaĢayan 45-59 yaĢ grubundaki bireylerden oranlı tabakalı örnekleme tekniğine göre örneklem

40

oluĢturulmuĢtur. Sakarya ili, Pamukova ilçesinde yaĢayan 45-59 yaĢ grubundaki bireyler 45-49 yaĢ, 50-54 yaĢ ve 55-59 yaĢ olarak üç tabakaya ayrılmıĢtır. Tabakalarda bulunan bireylerin genel toplam içindeki oranı bulunmuĢ, daha sonra bu oran kullanılarak her bir tabaka ağırlıklandırılmıĢ, sonucunda her bir tabakadan alınması gereken birey sayısı hesaplanmıĢtır. Yapılan hesaplama sonucunda 45-49 yaĢ grubundan 122 kiĢi, 50-54 yaĢ grubundan 123 kiĢi ve 55-59 yaĢ grubundan 111 kiĢi olmak üzere 356 kiĢi araĢtırmanın oranlı tabakalı örneklemini oluĢturmuĢtur.

Söz konusu evreni temsil edecek örneklem büyüklüğünün belirlenmesinde; n = N t2 p q / d2 (N-1) + t2pq1

N: Hedef kitledeki birey sayısı = 27.584 n: Örnekleme alınacak birey sayısı = 357

p: Ġncelenen olayın görülüĢ sıklığı (gerçekleĢme olasılığı) = 0.50 q: Ġncelenen olayın görülmeyiĢ sıklığı (gerçekleĢmeme olasılığı) = 0.50

t: Belirli bir anlamlılık düzeyinde, t tablosuna göre bulunan teorik değer = 1.96 d: Olayın görülüĢ sıklığına göre kabul edilen ± örnekleme hatasıdır = 0.05

formülü kullanılarak homojen bir yapıda olmayan bu evren için % 95 güven aralığında ± % 5 örnekleme hatası ile gerekli örneklem büyüklüğünde n = 356 kiĢi olarak hesaplanmıĢtır. Bu kapsamda, araĢtırmanın örneklemi oranlı tabakalı örnekleme yöntemi kullanılarak çalıĢmaya katılmayı kabul eden 356 orta yaĢ grubu birey örneklem kapsamına alınmıĢtır.