• Sonuç bulunamadı

2. NURETTİN TOPÇU ve MÜMTAZ TURHAN’IN YETİŞTİĞİ FİKRİ ORTAM

2.2. Dönemin Eğitim Anlayışı

2.2.2. Dönemin Eğitim Anlayışı Hakkında Nurettin Topçu ve Mümtaz Turhan'ın

2.2.2.1. Dönemin Eğitim Anlayışı Hakkında Nurettin Topçu’nun Görüşleri

Nurettin Topçu, eğitimin milletin ruhunu meydana getiren temel unsur olduğunu savunmakta ve milletin ruhunu eğitimin yönlendirdiğini ifade etmektedir. “ Millet ruhunu yapan maariftir. Maarifin düşmesi millet ruhunu yerlere serer. Maarife değer vermeyiş millet ruhunun yıkılışını hazırlar. Maarif hangi yönde yürürse millet ruhu da onun arkasından gider. Şu halde millet maarif demektir”15 Eğitimin kasıtlı kültürleme süreci olduğu düşünüldüğünde Topçu’nun bu görüşleri daha iyi anlaşılabilir. Topçu bu ifadelerle eğitimin özelliklerinin milletin kültürüne ve karakterine yansıdığını ifade etmiştir.

Topçu o günün eğitim sisteminin başka ülkelerin taklidinden ileriye gidememesini yaklaşık üç asır önce âlimlerin yeni gelişmelere göre dini kuralların yeniden yorumlanmasına karşı çıkmalarına ve eğitim sisteminin yozlaştırılmasına bağlamaktadır. Bu yozlaşma sonucu ruhunu yitiren eğitim sisteminin sırasıyla zamanın gelişmiş tüm medeniyetleri karşısında yenildiğini ve onların egemenliği altına girdiğini ifade eder. Bu dönemde bu yabancı kültürlerin etkisiyle sürekli ahlâkî kültür gerilemiş bunun yerini fen ve teknik almıştır. Ona göre bu durum sürekli yozlaşmaya neden olmuş ve toplum ruhunu derinden sarsmıştır.16 Âlimlerin dinin yorumlanmasına karşı çıkmaları dinin yeni gelişmelere ayak uydurmasını engellemiş, halkı eski bilgileri ezberleyerek sürekli tekrar eden durumuna düşürmüş, insanların düşünme becerilerini kullanmasını engellemiştir. Bu da geri kalmışlığın en önemli nedenlerinden birini oluşturur.

Topçu o günkü eğitim sisteminin bizi dünyada saygıdeğer konuma getirmekten çok uzak olduğunu, bunun en önemli nedenin ise öğrenci, öğretmen ve okulun fonksiyonunu yerine getiremeyişi olduğunu savunur. Bu konuda şöyle der:

Bugün talebelik artık ilim yolculuğu değil diploma avcılığıdır. Muallimlik ise ne bir iman ve irşat yolu, ne de fikir ve kültürün otorite merkezidir. Hatta bir meslek bile değildir. Sadece küçük bir memuriyettir. Muallim, örnek adam değil, boynu bükük bir memur, salahiyetsiz bir öğretici, müdürünün emrinde yaşayan bir

15

Topçu, age, 1998/b, s.27. 16

baremdir. Mektebe gelince; o artık ne mabet, ne yuva, ne de ocaktır. Sadece ders odalarının bütününden ibaret bir devlet dairesidir. Biraz da kulüp, sahne, yardım müessesesi, kahve ocağı ve alışveriş yeridir.17

Topçu eğitim sisteminin sorunları üzerine de kafa yormuştur. Bu sorunları şöyle sıralamıştır:

Öncelikle öğretim sürecinde öğrencilerin ahlâk, dil ve edebiyata olan ilgisinin giderek teknik eğitime kayması ve bunun milleti bin yıllık geçmişinden koparması eğitim sisteminin de Batıyı sürekli taklit eder duruma gelmesine neden olmuştur.

Gençlerin ruhlarını eğitmeyen yayınların yayılması, insanların felsefeyi terk ederek siyasete yönelmesi, tefsircilerin yerini particilerin alması, ruhlardaki hikmet aşkının öldürülmesi ve eski değerlerdeki ruhun kaybedilerek basit şekilciliğe önem verilmesi milletin gerilemesine neden olmuştur.

Topluma hizmet edecek ve millî ruhu canlandıracak din okulları yerine niteliksiz din okullarının konması ve Batılılaşmak hevesi ile Batı dillerinde öğretim yapan okulların açılması eğitim sistemimizin geri kalmasının bir diğer nedenidir.18

Bu sebeplerin dışında din ve dünya meseleleri hakkında, felsefede, hukukta ve ahlâkta ilk ortaya konan ve devrin büyük âlimleri tarafından kabul edilen fikirlerin şüphe götürmez hakikatler diye kabul edilmesi toplumdaki ilim zihniyetini yok etmiş, toplumu ezberciliğe yönlendirmiştir.

Topçu ilim zihniyetinin gerekliliğini bu şekilde açıkladıktan sonra bu kavramı şöyle tanımlar: “İlim zihniyeti, tenkitçilik, şüphecilik ve hiçbir menfaat gözetmeyen hakikat aşkından ibarettir ve mutlak iman havzası dışında her hakikat bu murakabeye tabidir.”19 Medresede ilim zihniyetinin kullanılmaması eski görüşlerin sürekli tekrarlanmasına neden olmuş, bunun sonucu olarak çocuklar ilim üretmeye değil ezberciliğe alışmışlardır. Bu durum öğrencilerin düşünme becerilerinin gelişimini engellemiş zihinleri köreltmiştir.

Topçu’ya göre eğitim sistemini olumsuz etkileyen bir diğer konu dil meselesidir. Osmanlı Devletinde devletin resmî dili olarak kullanılan Arapça ve Farsçanın hâkimiyetini temin etmek için Türkçe’ye gereken önem verilmemiştir. Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra dil bunlardan kurtularak kendine gelmeye başladığında Batının etkisinde kalmıştır. Dilimizdeki bu karışıklıklar öğretimi de olumsuz etkilemiştir. Öğretimin niteliğinden ziyade niceliğine önem verilmesi de öğretimin 17 Topçu, age, 1998/b, s.80. 18 Topçu, age, 1998/b, s.29-31. 19 Topçu, age, 1998/b, s.81.

kalitesini düşürmüştür. Bu dönemde okuma yazma bilenlerin sayısını arttırmak için birçok okul açılmış ancak kaliteli öğretmenler bulunamadığı için öğretimin kalitesi yükseltilememiştir.

Topçu özel okullara ve yabancı okullara şiddetle karşı çıkar. Kurtuluş savaşının kazanılmasına rağmen yabancı okulların kaldırılmamasını eğitimin geri kalmasının en önemli nedenlerinden biri olarak görür. Yabancı okulların yaratacağı kültürlerin bir memlekete medeniyet getirmeyeceğini, o milleti kültüründen kopararak onlara zarar vereceğini söyler.20 Topçu’nun görüşleri incelendiğinde genel olarak bir yabancı karşıtlığı gözlenmektedir. Bu karşıtlık yabancı düşmanlığından değil kendi milletine olan güvenden kaynaklanmaktadır.

Nurettin Topçu’ya göre okulda disiplinin sarsılması, eğitimin geri kalmasına etki eden bir diğer nedendir. Okulda disiplinin sarsılmasının nedenlerini ise okulun içinde ve dışında öğrenciyi etkileyen ve terbiyesinde rol alan unsurların çoğalması, öğrenciye okulda ders dışı işlerin gördürülmesi ve öğrencinin idare işlerine karıştırılması olarak sıralar.

O’na göre eğitim sorununun önemli sebeplerinden biri de öğretmenliğin bir meslek haline gelmeyişidir. Az zamanda çok okulun açılması nedeniyle altmış çeşit meslekten ve farklı yerlerden öğretmen toplanmıştır. Bunun sonucu olarak muallimlerin iyi yetişmediklerini kendisini geliştiremediklerini, öğretmenlik mesleğinin dışında farklı işlerle ilgilendiklerini ve sadece müdürüne itaat ettiklerini söyler.

Topçu son tenkidini de okul binalarına yapmaktadır. Medreselerin öğrencileri ilme hazırlayan bir mimarisinin olduğunu, yabancı okulların kendine has mimarilerinin olduğunu ancak okulun kendine has bir mimarisinin olmadığını ve öğrenci doldurulan her yere okul denildiğini bununda öğrencilerin öğrenme güdüsünü olumsuz etkilediğini savunur.21 Bu ifadelerden hareketle Topçu’nun öğretimin kalitesinin artmasında fiziki ortamın da etkililiğini savunduğu söylenebilir. Bu düşünce çağdaş eğitim anlayışında da benimsenmektedir. Okulun fiziki koşulları ve atmosferi örtük program kapsamında öğrencilerin öğrenmelerini etkilemektedir. Bazı eğitimcilere göre örtük program bazen öğrenci üzerinde resmî programlardan daha fazla etkili olabilmektedir.22

20 Topçu, age, 1998/b, s.83-90. 21 Topçu, age, 1998/b, s. 90 -98. 22