2.1. SOĞUK SAVAŞ SONRASI YENİ DÜZEN TARTIŞMALARI
2.3.1. ABD ve Yeni Dünya Düzeni
2.3.1.2. Obama Dönemi
Barack Obama, başkanlığının ilk döneminde dünyada yayılan Anti- Amerikancılığın çözümü üzerine yoğunlaşmıştır.268 Bu dönemde Obama, ABD’nin
prestij kaybına neden olan yeni-muhafazakâr politikaların tersine, uluslararası yapıda uzlaşma ve iletişimi vurgulamış, çok yönlü bir dış politika benimsemiştir.269
Afganistan ve Irak’ta uzayan işgal sürecinin ABD’ye askeri ve ekonomik bağlamda yaşattığı külfet ile uluslararası alanda (özellikle İslam coğrafyasında) yayılan Amerikan karşıtlığı, Obama’nın ‘yumuşak’ ve ‘çok taraflı’ siyaset geliştirmesini tetiklemiştir. Bush döneminde izlenen politikaların ABD’ye zarar verdiğini gören Obama, bunu düzeltmeye yönelik adımlar atmaya başlamıştır.270 Bu kapsamda,
Afganistan ve Iraklı mahkûmların tutulduğu, işkencelerle gündeme gelen Guantanamo Kampı’nın kapatılması ve ABD askerlerinin Irak’tan çekilmesi yönünde emir vermiştir. Yönetime geldiği ilk andan itibaren İslam ülkeleri, Rusya ve Çin gibi aktörlerle etkileşimini arttıran Obama, Avrupalı müttefiklerinin ise güvenini yeniden tesis etmeyi hedeflemiştir.271
Mayıs 2010’da ‘Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi’ni (Obama Doktrini) açıklayan Obama, bu belgeyle Bush dönemi sonrasında gerçekleşecek olan dönüşümlerin genel hatlarını oluşturmuştur. Yeni belgede Bush Doktrini’nin aksine yumuşak güç öne çıkarılmış ve diyaloğun önemine dikkat çekilmiştir. Terörizm, nükleer
266 Örmeci, a.g.m., s.5. 267 Çiftçi, a.g.m., s.204. 268 Akçay ve Akbal, a.g.m., s.9.
269 James M. McCormick, ‘‘The Obama Presidency: A Foreign Policy of Change?’’, Steven E. Schier
(ed.), Transforming America: Barack Obama in the White House, Rowman & Littlefield Publishers, Maryland, 2011, p.242-243.
270
Kurt, a.g.m., s.194.
271
53
silahlanma, siber güvenlik ve küresel ısınma gibi makro problemler, yeniden ele alınmış; belirlenen sorunların çözümüne yönelik hedefler* ortaya konulmuştur.272
Obama, 2010 yılının sonunda Tunus’ta başlayan ve hızla Kuzey Afrika ve Ortadoğu’ya yayılan ‘Arap Baharı’ adı verilen halk ayaklanmalarında ise ABD’nin çıkarları doğrultusunda pragmatik bir şekilde hareket etmiştir. Bu kapsamda bölgeye tek taraflı olarak müdahalede bulunmamaya çabalamıştır. Libya Operasyonu’nda da bu tutumunu devam ettirmiş, askeri müdahalenin uluslararası ittifaklar (NATO gibi) aracılılığıyla gerçekleştirilmesinin taraftarı olmuştur.273
Obama, ikinci döneminde ise esas olarak Asya-Pasifik bölgesine yoğunlaşmıştır. Bu bölgede özellikle ekonomik olarak çok hızlı bir şekilde yükselen Çin’in kontrolünün sağlanması amaçlanmıştır. Çünkü ABD’ye göre Çin’in yükselen gücü, uluslararası sistemdeki dengeleri değiştirecek kapasitede görünmüştür.274
Dolayısıyla Çin’in 2009 yılında dünyanın en büyük ihracatçısı konumuna yükselmesi275 ve 2010 yılında ise Japonya’yı geride bırakarak dünyanın en büyük
ikinci ekonomisi hâline gelmesi,276 ABD’nin ona karşı harekete geçmesini
tetiklemiştir. Nitekim Obama yönetimi de diplomatik ve askeri yöntemlere başvurarak, Çin’i çevrelemeye başlamıştır.277 Asya-Pasifik bölgesi, geniş ticaret
olanakları ve yatırım fırsatları bağlamında ABD ve Çin gibi iki küresel gücü ciddi bir mücadele içerisine sokmuştur.278 Bu bölge, Hindistan’ın alt tarafından Amerika’nın
batı kıyılarına kadar olan alanı ifade etmektedir. Çin, Hindistan ve Endonezya gibi büyük güçlerin içerisinde yer aldığı Asya-Pasifik bölgesi, büyük bir pazar olarak da dikkat çekmektedir. Dolayısıyla Obama yönetimi, buradan elde edilecek ekonomik
* Obama Doktrini’nde temelde terörizm ve silahlanmayla mücadele esas alınmıştır. Nükleer silahlara
sahip olmayan ülkelere karşı ise bu tip silahların kullanılmamasının garantisi verilmiştir. Ayrıca, terör örgütlerine destek veren ülkelerin nükleer silahlara sahip olmasının engellenmesi amaçlanmıştır. ABD’nin terör örgütleri ve onları destekleyen ülkelerle mücadele ettiği vurgulanmış, ortaya konulacak yeni politikalarla öncelikle ülkenin içerisini yapılandırmak, sonrasında ise ABD’nin uluslararası ortamdaki liderliğini yeniden inşa etmek temel hedefler olmuştur. Kısaca değinilen Obama Doktrini ile ilgili daha ayrıntılı bilgiye ulaşmak için bkz. The White House, The National Security Strategy of the United States of America, Washington, 2010.
272 Dizdaroğlu, a.g.m., s.123. 273
Kurt, a.g.m., s.195.
274 Akçay ve Akbal, a.g.m., s.9.
275 The Guardian, ‘‘China becomes world's biggest exporter’’,
https://www.theguardian.com/business/2010/jan/10/china-tops-germany-exports (Erişim Tarihi: 08.01.2020).
276 BBC News, ‘‘China
overtakes Japan as world's second-biggest economy’’, https://www.bbc.com/news/business-12427321 (Erişim Tarihi: 08.01.2020).
277 Akçay ve Akbal, a.g.m., s.9.
278 Richard Javad Heydarian, ‘‘The Obama Doctrine: Middle East out, Asia in’’,
https://www.aljazeera.com/indepth/opinion/2016/03/obama-doctrine-middle-east-asia- 160322101315077.html (Erişim Tarihi: 08.01.2020).
54
faydalarla ABD’nin içeride yeniden yapılanmasının sağlanacağını düşünmüştür.279
Bu kapsamda Obama; Güney Kore, Avustralya ve Japonya gibi ülkelerle ilişkilerini geliştirmiş, bu ülkelerdeki Amerikan askeri varlığını da arttırmıştır. Yine tarafsız olarak göze çarpan Vietnam ve daha çok Çin yanlısı bir ülke olarak bilinen Laos’la da ilişkilerin geliştirilmesine yönelik girişimlerde bulunmuştur.280 Bu durumda Çin
tarafı da ABD’nin, Asya-Pasifik (Avusturalya, Japonya, Güney Kore gibi) bölgesindeki tüm askeri varlığıyla kendisini çevrelediğini düşünmüştür.281 Dolayısıyla
tüm bu gelişmelerden yola çıkarak Obama döneminde, ABD-Çin mücadelesinin ivme kazandığı ifade edilebilir.
Obama’nın yönetime gelmesi hem ABD’de hem de uluslararası sistemde büyük bir değişim umudu ortaya çıkarmıştır. Obama yönetimi, tek taraflı politikaya azami derecede az başvurmuştur; ancak küresel hegemonyanın devamlılığına yönelik uygulanan politikalar temelde aynı kalmıştır. Özetle belirtmek gerekirse ABD yönetimleri, hegemon kimlik temelli çıkarlar doğrultusunda politikalar ortaya koymaktadır. Dolayısıyla Obama yönetimiyle de tam anlamıyla bir değişim yaşandığı söylenememektedir.