• Sonuç bulunamadı

Alexander Wendt’in İnşacı Yaklaşımı

1.3 İNŞACI YAKLAŞIMDA TEMEL BAKIŞ AÇILARI

1.3.1. Alexander Wendt’in İnşacı Yaklaşımı

Önceki başlıkta da değinildiği üzere Reus-Smit, Alexander Wendt’i sistemik araştırma düzeyini benimseyen bir inşacı olarak ifade etmiştir. Buna ek olarak Wendt’in devlet-merkezli perspektife sahip olduğu da söylenebilir.125

Bu tez çalışmasında da Wendt, devlet-merkezli sistemik bir inşacı olarak varsayılmaktadır. Günümüzde inşacı yaklaşıma bakıldığında, Alexander Wendt kuramın en ünlü teorisyeni olarak göze çarpmaktadır. İnşacı yaklaşım içerisinde birbirinden farklı birçok inşacılık çeşidinin varlığından söz edilebilir. Yani inşacılığın, yalnızca Wendt ile bağdaştırılmasının yanlış bir durum olduğunu söylemek yerinde olabilir.126 Çünkü

Wendt’in yaklaşımının, inşacılıktaki tek bir kurammış gibi kabul edilmesi, analitik ve teorik çeşitliliği bağlamında diğer yaklaşımların göz ardı edilmesine neden olmaktadır.127 Nitekim bir sonraki başlıkta da Onuf bağlamında inşacılık ele alınarak,

analitik-teorik çeşitliliğin göz ardı edilmesinin önüne geçilmeye çalışılacaktır.

Uluslararası sistemi kuramsallaştırmayı benimseyen Alexander Wendt, bireyci ve materyalist olan pozitivist teorileri eleştirmiş ve bu teorilerin yoğunlaştığı çalışma konularında kuramsallaştırmalarda bulunmuştur. Wendt, anarşi gibi uluslararası ilişkilerin en önemli sorunlarından birine yönelik de kuramsal ve analitik çerçevede yeniden yorum ve açıklamalar ortaya koymuştur. Bu çabalarıyla inşacı yaklaşımın entelektüel gücünü gösteren Wendt, kuramın disiplin içerisinde daha popüler bir hâle gelmesinde önemli bir rol oynamıştır.128 Wendt’in Social Theory of International

Politics (Uluslararası Siyasetin Sosyal Teorisi) adlı kitabına bakıldığında, onun

yaklaşımındaki materyalist ve liberal yönünün önceki yıllara göre daha da görünür bir hâle geldiği söylenebilmektedir. Bu çalışmasında Wendt, bir seviyeye kadar aktörlerin, sosyal inşa süreçlerinden öncül ve bağımsız durumda olan tüzel kimliklere sahip olduğunu öne sürmüştür. Wendt’in liberal eğilimindeki artışı akıllara getiren ise Kantiyen anarşideki evrim ihtimaline dikkat çekmesi ve bunun geri

124 Cengiz Erişen, ‘‘Dış Politika Analizi ve Kuramsal Yaklaşımlar’’, M. Murat Erdoğan (ed.), Dış Politika

Analizi, Anadolu Üniversitesi Yayınları, Eskişehir, 2013, s.8.

125 Bulut, a.g.e., s.17. 126 Rumelili, a.g.m., s.164. 127 Küçük, a.g.m., 2014, s.350. 128 Küçük, a.g.m., 2014, s.357.

26

dönülemez bir evrim olduğu fikrine yaptığı vurgudur.129 Öte yandan Wendt, inşacı

yaklaşımın süreklilik ve değişim konusunu açıklayabileceğini iddia etmektedir; ancak Bahar Rumelili’ye göre Wendt kendi yaklaşımında değişim ihtimaline daha çok vurgu yapmaktadır. Ayrıca Rumelili, Wendt’in inşacı yaklaşımının; devlet-merkezli, bilişsel, materyalist ve liberal yönlerinden dolayı diğer inşacılar tarafından sığ olarak görüldüğünü de ifade etmiştir.130

Wendt’in inşacılığında iki temel ilke dikkat çekmektedir. Bu ilkelerden birincisi yapıların, paylaşılan fikirler doğrultusunda belirlenmesidir. Diğeri ise aktörlerin kimlik ve çıkarlarının bu paylaşılan fikirler tarafından oluşturulmasıdır.131 Wendt, neo-realist

teorinin materyal tabanlı yapısını komple reddetmemekle birlikte, bunu kendi bakış açısı ve sosyal yapı yorumuyla yeniden tanımlamıştır. Ayrıca ona göre toplumsal yaşam; aktörlerin inanç, çıkar ve beklentileri doğrultusunda (materyalist unsurlardan ziyade) şekillenmekte, bunlar ise çoğunlukla sosyal yapılarca inşa edilmektedir.132 Wendt’in kuramına bakıldığında, önemli olan bazı noktalarda Onuf’un inşacılığından farklılaştığı görünmektedir. Onuf, sosyal inşa süreçlerinde konuşma faaliyetlerine vurgu yaparken Went, özneler-arası bilişsel unsurlar üzerinde durmuştur. Wendt’in, dil yoluyla oluşturulan gerçekliğe uzak durmasının nedeni genellikle post-modern kuramlar tarafından kabul edilmiş olmasından kaynaklanmaktadır.133 Bilişsel unsurlara odaklanması ise aktörleri (devletleri) insansı bir hâle getirmesine neden olmuştur; dolayısıyla bu da onun en çok eleştirildiği yönlerinden birisi olmuştur. Birçok sosyal psikolog ve sosyoloğun toplum-birey ve bireylerarası etkileşim üzerine geliştirdiği yaklaşımlardan yararlanan Wendt, bunu uluslararası sistemdeki sosyo- kültürel yapı ve aktörler arasındaki ilişkilere uyarlamıştır. Ayrıca Wendt devletlerin, inşa süreçlerinden bağımsız olmadıklarına vurgu yapmış ve onları somutlaştırmıştır. Bu da onun, devlet-merkezci olarak tanımlanmasına neden olmuştur.134

Wendt, aktör-yapı tartışmasına yeni açılımlar getirdiği makalesinde Immanel Wallerstein’ın dünya sistemi kuramını kabul etmemektedir.135 Wendt, bu

çalışmasında önceki yöntemlerden farklı olarak yapılardan, aktörlere nasıl geçtiğini ortaya koymuştur. Ancak bazı araştırmacılarca bu geçiş, Wendt’in rasyonalistleri eleştirdiği gibi yine yapıların, ontolojik bağlamda ilksel olarak ele alınmasıyla maddeleştirme probleminin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Öte yandan 129 Rumelili, a.g.m., s.165. 130 Rumelili, a.g.m., s.165. 131 Wendt, a.g.e., 1999, p.1. 132

Viotti ve Kauppi, a.g.m., s.294.

133 Rumelili, a.g.m., s.165. 134 Rumelili, a.g.m., s.165. 135 Wendt, a.g.m.,1987, p.344-345.

27

öncesinde de değinildiği gibi Wendt’e göre yapı ve aktör arasında bağımlılık söz konusudur. Dolayısıyla aktörler yapılardan, yapılar da aktörler tarafından inşa edilmelerinden bağımsız var olamamaktadır.136 Ayrıca Wendt, epistemolojik

bağlamda bilimsel realist olduğunu öne sürmektedir. Onun, gözlemlenebilir olmayan yapıların gerçek olduğu konusunda da temel bir iddiası bulunmaktadır. Farklılıkta buradan kaynaklanmaktadır; çünkü deneysel metodolojinin benimsenmesi, gerçeği gözlemlenebilir hâle indirgemektedir. Diğer taraftan Wendt, ‘yapılanma kuramının’*

temel prensiplerinin uluslararası ilişkiler araştırmacıları tarafından benimsenmesi gerektiğine inanmaktadır; çünkü ona göre bu kuramın ayrıcalığı, yapıların eylem üzerindeki etkilerini açıklamaya çalışan metodolojik yaklaşıma imkân sağlayabilir.137

Alexander Wendt, devletlerin kurumsal ve sosyal kimliklere sahip olduğunu öne sürmektedir.138 Reus-Smit, Wendt’in bu ayrımını sistemik eğilim şeklinde

yorumlamıştır. İlk olarak kurumsal kimliğe bakıldığında devletlerin ideolojik, beşeri ve sosyo-kültürel iç unsurlarını içerisine aldığı göze çarpmaktadır. Sosyal kimliğin ise devlete uluslararası toplum tarafından biçilen rol ve kişilikten oluştuğu dikkat çekmektedir. Smit burada Alexander Wendt’in, aktörlerin kurumsal kimliğini oluşturan faktörlere odaklanmadığını vurgulamıştır; ancak Wendt’in stratejik uygulamaların ve yapısal bağlamın sistemik süreçleri kapsamında farklı devlet kimliklerinin ortaya çıkmasının nasıl gerçekleştiği üzerinde durduğunu belirlemiştir. Smit, Wendt’in yaklaşımını teorik olarak sorunsuz görmüş; ancak önemli bir problem içerdiğini de öne sürmüştür. Smit’e göre Wendt, uluslararası toplumu belirleyen süreçleri verimsiz bir ortama sıkıştırmaktadır;139 çünkü uluslararası siyasetin temel

yapıları, aktörlerin eylemleri ile oluşan sosyal yapılardır, bu sosyal yapılar ise aktörlerin kimlik ve çıkarlarını, düşünsel ve normatif unsurlarla biçimlendirmekte veya oluşturmaktadır.140 Dolayısıyla Smit’e göre Wendt’in inşacılığıyla aktörlerin

kimliklerinde yaşanan değişimlerin veya küresel dönüşümlerin nasıl gerçekleştiği nispeten zor açıklanmaktadır.141

136

Martin Griffiths vd., Uluslararası ilişkilerde Temel Düşünürler ve Teoriler, Çev. Cesran, Nobel

Akademik Yayıncılık, Ankara, 2011, s.155.

* Anthony Giddens’ın yapılanma kuramının aktör-yapı ilişkisine getirdiği açılımlar, inşacı yaklaşımların

kuramsal dayanağı hâline gelmiştir. Yapılanma kuramında, sosyal hayatın tek başına yapısal veya bireysel etkenlere bağlı kalınarak açıklanamayacağı vurgulanmaktadır. Ayrıca bireyin ve yapının toplumsal gelişmelerde karar vericiliğinin eşit düzeyde kavramlaştırılması gerektiği de öne sürülmektedir. Böylece sosyal değişimlerin sürekli yapılanma biçiminde kendini dışa vuran süreçler olarak algılanabileceği iddia edilmektedir. Yapılanma kuramı ile ilgili daha ayrıntılı bilgi için bkz. Anthony Giddens, The Constitution of Society: Outline of the Theory of Structuration, University of California Press, Berkeley, 1984.

137 Griffiths vd., a.g.e., 2011, s.156. 138 Wendt, a.g.m., 1994 p.385. 139 Reus-Smit, a.g.m., p.199. 140 Wendt, a.g.m., 1995, p.71-72. 141 Reus-Smit, a.g.m., p.199-200.

28

Bu başlık altında Alexander Wendt’in devlet-merkezli inşacılığı ve onun sistemik araştırma düzeyi genel hatlarıyla incelenmiştir. Ayrıca onun inşacılığına yönelik yapılan bazı eleştiriler de ele alınmıştır. Fakat Wendt’e yönelik eleştirileri ele almak veya onları incelemek, Alexander Wendt’e yöneltilen bu eleştirileri kabul etmek anlamına da gelmemektedir. Çünkü bu eleştirileri ele alırken asıl ulaşılmak istenen sonuç, onun inşacılığının (başta özellikleri olmak üzere) nasıl olduğunun anlaşılmasını sağlamak ve inşacılıktaki temel bakış açılarını kavrayabilmektedir.