• Sonuç bulunamadı

2.2. Yaygın Eğitim Hakkında Genel Bilgiler

2.2.1. Yaygın Eğitimin Tanımı ve Amacı

2.2.4.1. Cumhuriyetten Önceki Dönemde

Günümüzdeki anlayışa en yakın Yaygın eğitim anlayışının temelleri Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde atılmıştır. Bu dönemlerde halk eğitimi yapan birçok kuruluş vardır.

2.2.4.1.1.Mescitler ve Camiler

Buralar ibadet yerleri olarak kalmamışlardır. Müslüman Türk toplumunda ibadetlerini yapmaya gelen Müslümanlar, burada birçok problemlerini konuşup, çözüm yolları aramışlardır. Hatta dini ve dünyevi bilgiler konusunda da alışverişte bulunmuşlar

bu şekilde bilgilerini arttırmışlardır. Özellikle Cuma günlerinde bu ibadet yerlerinde tam bir yaygın eğitim faaliyeti yapılmıştır.

2.2.4.1.2. Medreseler

Selçuklu ve Osmanlı Türklerinde yürütülen Halk Eğitimi çalışmaları içinde medreseler vasıtası ile okuma yazmaya önem verildiği görülmektedir (Kurt, 2000).

Toplumun gereksinimi olan kadı, öğretmen, doktor, matematikçi, din bilgini, vs, yetiştiren ve dini temele dayalı okullardı. Hemen yanlarında kurulan bakımevi, hastane ve kitaplıklarda, halka yönelik eğitim ve yardım yapılıyordu (Celep, 1995).

Yani eğitim bir bütün olarak ele anlıyordu. Medreselerde İlköğretimden yüksek öğretim kademelerine kadar eğitim veriliyordu (Kurt, 2000).

2.2.4.1.3. Ordu

Selçuklu ve Osmanlılarda ordu, “Acemi Oğlan” ocaklarında gençleri Türk İslam geleneklerine uygun bir şekilde yetiştirerek yaygın eğitim faaliyetlerinde bulunmuştur (Kurt, 2000).

Hıristiyan çocuklarıyla esirlerinin “Acemi Kışlaları‟nda Türk ve islam geleneklerine göre yetiştirilmesi ve yetenekli olanların Enderun okuluna alınması ile yapılan bu halk eğitimi hareketi, Anadolu ve Trakya‟nın Türkleştirilmesini amaç edinmiştir (Şeren, 1997).

2.2.4.1.4. Ahilik

Ahilik birlikleri esnafın dini, ahlaki ve diğer yönlerden iyi yetişmesini amaç edinmişlerdir. “Ahi” adı verilen bilgili ve kültürlü insanların çevresinde toplanıp sohbetler yapılırdı. Bu yolla esnaflar arasında birlik, beraberlik ve kardeşlik pekiştirilmiş oluyordu. Özellikle esnaf çıraklarının okuma yazmaları için büyük bir çaba harcanırdı.

2.2.4.1.5. Loncalar

Ahi birliklerinden sonra 18. yüzyıldan itibaren görülen loncalar dini, iktisadi, ve eğitici bir nitelik taşıyordu. Esnaf ve sanatkarları disipline ederek, iş ve ticaret ahlakını koruyor. Ayrıca standart üretimi sağlıyor, malın niteliğini yüksek tutuyor, malı değerlendiriyor ve mevcut değerlerini koruyorlardı.

2.2.4.1.6. Terbiye Ocakları

İstanbul‟un Osmanlılar tarafından fethini izleyen yıllarda, halk eğitimi hizmetlerine başlandığı görülmektedir. İş aramak için Anadolu ve Rumeli‟den İstanbul‟a gelen vatandaşların şehir hayatına uymada zorluk çektiklerini ve bir takım sosyal problemlerin çoğaldığını gören idareciler, bu aksaklıkları önlemek amacıyla birisi Üsküdar‟da, diğeri Rumeli yakasında olmak üzere, “Terbiye Ocağı” adı ile iki halk eğitim kursu açmışlardır (Kurt, 2000).

2.2.4.2. Cumhuriyetten Sonra

Cumhuriyetin kurulmasıyla yurdumuzda yetişkin eğitimine hız verilmiştir. Okur- yazarlık, tarım, sağlık, ev ekonomisi, yurttaşlık bilgisi alanlarında geniş kesimlerin gelişmesini amaç bilen programlar uygulamıştır.

Cumhuriyetin ilanı ile birlikte, problemlerin çözümünde tek yolun eğitim olduğu görülmüş ve bu hükümetin ilk Milli Eğitim Bakanı İsmail Safa, 25 Kasım 1923 genelgesi ile valiliklerden, Milli eğitim görevlileriyle birlikte halk eğitim çalışmalarına geçmelerini istemiştir (Yıldırım, 1996).

789 Sayılı Milli Eğitim Bakanlığı Teşkilat Kanununda ilköğretim çağını geçirmiş ve hiç öğrenim görmemiş olan bireyleri kabul eden kuruluşların “ bunlara ilköğrenimi de vermeye zorunlu” oldukları öngörülmüştür. Bu şekilde, özel kuruluşlar da halk eğitimi ile ilgilenmek zorunda bırakılmıştır.

MEB Bünyesinde ilk halk eğitim birimi, 1926‟da “Halk Terbiyesi” şubesi adıyla ilköğretim Genel Müdürlüğünde, Talim ve Terbiye Dairesine bağlı olarak kurulmuştur.

1927‟de halk derslikleri ve halk konferansları için yönetmelik çıkarılmış, ağırlığı okuma-yazma olmak üzere yetişkin eğitimine önem verilmiş, uygulamalar yapılmıştır.

1928‟de yeni harflerin kabulünden sonra Millet Mektepleri açılmış, bu halk eğitimi hareketinde bütün öğretmenlerle birlikte birçok aydın da görev almıştır. 1930 yılında vatandaşların öğrendiklerini unutmamaları ve okuma alışkanlıklarını sürdürmeleri amacıyla Halk Okuma Odaları açılmaya başlanmıştır.

1932 yılında halkevleri kurulmuştur. Halkevleri; halk dershaneleri, kursları, kitaplık, yayım, köycülük, dil ve yazı, tarih ve müze, sosyal yardım, spor, tiyatro, güzel sanatlar konularında faaliyet göstermişlerdir.

Sanat okullarına bağlı olarak, 1939‟da köylerde, köy erkekleri için demircilik, marangozluk, köy kadınları için de biçki-dikiş kursları açılmış ve bu kurslar halk eğitimine büyük katkılar sağlamıştır.

Milli Eğitim Bakanlığınca 1951 yılında halk eğitimine yeni bir yön verilmek istenmiş, bu konu üzerinde çalışanlardan raporlar alınmıştır. Ayrıca yurt dışından uzmanlar getirilmiş ve bunlara raporlar hazırlatmıştır. 1951 yılında yurdumuza gelen Watson Dickerman tarafından hazırlanan raporda; Halk Eğitimi çalışmalarının bilimsel ve sistemli şekilde ele alınması ve Milli Eğitim Bakanlığına bağlı bir teşkilatın kurulması önerilmiştir. Bu öneriye uygun olarak 1952 yılında yeniden, Milli Eğitim Bakanlığında “Halk Eğitim Bürosu” kurulmuş, 1953 de köy ve kasabalarda Halk Okuma Odaları, 1956 yılında da ilçelerde Halk Eğitimi Merkezleri açılmaya başlanmıştır.

1960‟dan sonra başlayan kültür ve eğitim seferberliği sonucu halk eğitimi çalışmalarının memleket ölçüsünde bir teşkilata bağlanması öngörülerek, 29 Ağustos 1960 tarihinde halk eğitimi hizmetlerinin etki alanını genişletmek, dağınık etkinlikleri yurt düzeyinde teşkilatlanacak bir kuruluşla yürütmek üzere, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı olarak “Halk Eğitimi Genel Müdürlüğü” kurulmuştur. Bu birim 13.12.1983 tarihinde “Çıraklık ve Yaygın Eğitim Genel Müdürlüğü” adını almıştır.

2.2.5. ġûralarda Yaygın Eğitim

Milli Eğitim Şûraları, Milli Eğitim Başkanlığı Temsilciler ile ilim adamları, eğitimciler ve eğitimle ilgili kuruluşların temsilcilerinin katıldığı ve Türk Milli Eğitiminin çeşitli sorunlarının ele alındığı, tartışıldığı ve çözüm önerilerinin hazırlandığı, geniş tabanlı, ilmi nitelikli toplantılardır (Duman, 1994).

I. Milli Eğitim ġûrası; 1939 yılında toplanmıştır. Bu şûranın raporunda, fakültelerin Halk evleri ile yakın ilişki kurmaları ve Anadolu‟da üniversite haftaları düzenlenerek, yetişkinlerin bu şekilde eğitilmesi önerilmiştir.

IV. Milli Eğitim ġûrası; 1949 demokrasi eğitimi üzerine durulmuş, okulların dışında eğitilmesi gereği işaret edilmiştir. Görüşmelerde devletin bir “yaygın eğitim teşkilatı bulunmadığı

VI. Milli Eğitim ġûrası; 1957 yılında yaygın eğitim konusunu ilk defa geniş olarak gündeme almıştır. Bu eğitim şûrasının komisyonundan çıkan raporda, ülke çapında yaygın eğitim çalışmalarının amaçları, ilkeleri, metotları ve araçları açıklanmıştır.

VII. Milli Eğitim ġûrası; 1962 yılında Türkiye‟de yetişkin eğitiminin amaç ve kapsamını en geniş boyutları ile ele almıştır (Kılıç, 1981).

Halk Eğitimi içinde güzel sanatlara önem verilmiş, tanımı, amaçları, konuları, çalışma planları, halk eğitim merkezleri ve odaları, yayınları vs. tartışılmış ve açıklanmıştır (MEB, 1962).

IX. Milli Eğitim ġûrası; 1974 yılında Şûrada, Mesleki yaygın eğitim kurumlarında uygulanacak programların çeşit ve muhtevaları sanayinin ve işyerinin ihtiyaçlarına cevap verecek ve benzeri örgün eğitim programlarına denkliği sağlayacak şekilde yeniden düzenleyecektir. Böylece belirli bir zamana bağlı kalmaksızın, yaygın eğitim kurumlarında takip edilen programlardan alınan kredilerin, örgün eğitim kurumlarında geçerliliği bir esase bağlanacaktır.

X. Milli Eğitim ġûrası; (1985) 1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanununa giren “ Örgün ve Yaygın eğitimin bütünleştirilmesi “ ilkesini kurum düzeyinde

gerçekleştirmek istemiş ve bu amaçla da Mesleki Teknik liselerin “Mesleki ve Teknik Okullar” olarak düzenlenmesini kararlaştırmıştır.

XIII. Milli Eğitim ġûrası; (1990) sadece yaygın eğitim konularının görüşüldüğü ilk Şûradır. Alınan kararlardan bazıları şunlardır;

Ülkemizde bir “Milli Eğitim Terimleri Sözlüğü” hazırlanmalıdır.

Halk Eğitimi Merkezleri yalnız kurs açılan bir yer değil, yetişkinlerin buluştuğu, çeşitli sosyal ve kültürel etkinliklerin sürdürüldüğü, ortak problemlere çözüm yollarının aranacağı ortamları sağlayan toplum merkezleri haline dönüştürülmelidir.

Yaygın Eğitim Enstitüsü, yaygın eğitim yapan bakanlıklara, diğer kurum ve kuruluşlara, program geliştirme, bilgi toplama araştırma yapma, personel yetiştirme gibi konularda teknik hizmetler sunacak bir yapıya kavuşturulmalıdır.

Üniversitelerde yetiştirilen öğretmenler için yaygın mesleki eğitim formasyonu kazanmalarını sağlayıcı program geliştirme çalışmaları yapılmalı, üniversitelerin bu çalışmalarının yaygın eğitimi uygulayan kurum ve kuruluşlara teşvik edici önlemler kurumsallaştırılmalıdır (Kılıç, 1981).

Yaygın eğitimin kapsamı, hedef kitlesi açısından oldukça geniş tutulmalıdır. Orta ve yüksek dereceli bütün meslek okulları ve öğretmen yetiştiren kurumların programlarında halk eğitimi konularına yer verilmelidir.

Gelişen dünyada yaygın eğitim çalışmaları sürekli takip edilmeli ve bunlardan yararlanma yoları aranmalıdır.

XV. Milli Eğitim ġûrası; 2000‟li Yıllarda Türk Milli Eğitim Sistemi (13-17 Mayıs 1996) yılında toplanan komisyon raporunda alınan kararlardan bazıları şunlardır:

Yaygın eğitim kurumları, bu alanda eğitim alan ve deneyimi olan müfettişlerce denetlenmelidir.

Öğretmen yetiştiren yüksek öğretim kurumlarının eğitim programlarına yaygın eğitim ile ilgili dersler konulmalıdır.

Yaygın eğitim kurumlarında özel eğitime muhtaç kimselere verilen eğitim, gerek eğitim ortamı gerekse öğretim elemanları açısından daha da geliştirilmelidir.

Yaygın eğitim kurumlarına öğretmen olarak atanacaklarda yetişkin eğitimi alanında öğretmenlik formasyonu alma şartı aranmalı, halen çalışmakta olanlara da üniversitelerin halk eğitimi bölümlerince formasyon kursları açılmalıdır.

Hayat boyu öğrenimi hızlandırmak için ulusal ve uluslar arası düzeyde öğretim programları değerlendirme sistemi geliştirilmeli, bu hususta özellikle yüksek öğretim kurumları ile işbirliği yapılmalıdır (Kılıç, 1981).

Benzer Belgeler