• Sonuç bulunamadı

2.1.1.1. Birinci MeĢrutiyete Kadar

Osmanlı Devletinin kuruluĢundan anayasal düzene (Birinci MeĢrutiyet) geçtiği döneme kadar andlaĢma akdetme yetkisi ilke olarak tamamen PadiĢaha ait olmuĢtur. Bununla birlikte, uygulamada andlaĢmaların akdedilmesi aĢamasında çeĢitli görevliler290

PadiĢah tarafından yetkilendirilmiĢ ve bu yetkililer tarafından müzâkere edilerek hazırlanan andlaĢmalar PadiĢahın onayı ile bağlayıcılık kazanarak yürürlüğe girmiĢtir291. Elçiler tarafından akdedilen andlaĢmaların

290

Sadrazamlar; Reisülküttap ve Hariciye Nazırı; Kadıasker; vezirler ve büyükelçiler (bkz.

PAZARCI, a.g.e., s.130.).

bağlayıcılık kazanması ancak padiĢahın andlaĢmayı “yemin” ile onaylaması ve karĢı tarafça da aynı usûlün yerine getirilmesi gerekiyordu292

.

2.1.1.2. Birinci MeĢrutiyet Dönemi

7 Zilhicce 1293 (23 Aralık 1876) tarihli ilk Kanun-ı Esasî‟nin 7‟nci maddesine göre “Vükelânın azil ve nasbı...ve düvel-i ecnebiye ile muahedat akdi ve harb ve sulh ilânı...hukuk-ı mukaddese-i Padişahî cümlesindedir”293

. Kanun-ı Esasî‟nin bu hükmüne göre andlaĢma akdetme yetkisi PadiĢaha aittir. Bununla birlikte, Birinci MeĢrutiyet‟in ilânından önceki uygulamada değiĢiklik olmamıĢ; andlaĢmaların müzâkere ve tevsiki PadiĢahın yetkilendirdiği görevliler tarafından gerçekleĢtirilmiĢ; hazırlanan andlaĢmalar PadiĢahın onayı ile yürürlüğe girmiĢtir294

. Kanun-ı Esasî andlaĢmaların Meclis-i Umumî tarafından onaylanmasını öngörmemiĢ olmakla birlikte, Sırbistan ve Karadağ ayaklanmaları sırasında yapılan barıĢ görüĢmelerine iliĢkin olarak Meclis-i Umumî bir “tasvipname” yayınlamıĢ ve Türk Anayasa tarihinde dıĢ politika konusunda yasama-yürütme ayrımına iliĢkin önemli bir baĢlangıç noktası oluĢturmuĢtur295.

2.1.1.3. Ġkinci MeĢrutiyet Dönemi

8.8.1325 (1909) tarihli “Zilhicce 1293 Sayılı Kanun-ı Esasî‟nin Bazı Mevadd-ı Muaddelesine Dair Kanun” (Heyet-i Âyan Kararnâmesi) ile yapılan değiĢiklik sonrasında Kanun-ı Esasî‟nin andlaĢmaların yapılmasına iliĢkin 7‟nci

292 SOYSAL (1997), Uluslararası Andlaşmalar Konusunda Anayasa Yargısı, AYD, Cilt 14,

s.174, Ankara.; “Ġkinci Murat döneminde Macar Kralının yetkili elçisiyle çetin görüĢmelerden sonra Edirne‟de akdolunan 1444 BarıĢ AndlaĢması PadiĢahça elçilerin önünde „resmen yeminle tasdik edilmiĢ‟ ve Macar Kralının da yeminini almak üzere sarayın yüksek görevlilerinden KapıcıbaĢı Baltaoğlu Süleyman elçilikle Segedin‟e gönderilmiĢti.” (ĠNALCIK

H. (1954), Fatih Devri Üzerinde Tetkikler ve Vesikalar, Türk Tarih Kurumu Yayınları, XI. Seri

- III, No.6, s.19, 38, Ankara. – SOYSAL‟dan naklen)

293 KĠLĠ, S., GÖZÜBÜYÜK, ġ. (2006), Sened-i İffifak‟tan Günümüze Türk Anayasa Metinleri,

YenilenmiĢ III. Baskı, s.37, Ġstanbul.

294

PAZARCI, a.g.e., s.131.

295 SOYSAL (1997), Uluslararası Andlaşmalar Konusunda Anayasa Yargısı, AYD, Cilt 14,

maddesi Ģu Ģekli almıĢtır: “Hutbelerde namının zikri ve meskûkat darbı...alel umum muahedat akdi hukuk-ı mukaddese-i padişahidendir. Ancak, sûlha ve ticarete ve terk ve ilhak-ı araziye ve tebai Osmaniyenin hukuk-ı asliye ve şahsiyesine taalluk eden ve devletçe masarifi mûcip olan muahedatın akdinde Meclis-i Umumînin tasdiki şarttır.”296

Görüleceği üzere, 1325 tarihli Kanun ile getirilen değiĢiklik sonrasında andlaĢma yapma yetkisi ilke olarak yine PadiĢaha aittir. Bununla birlikte, bazı andlaĢmaların bağlayıcılık kazanabilmesi için Meclis‟in onayının alınması gerekmektedir. Bu andlaĢmaları Ģöyle sıralayabiliriz :

(i) BarıĢ andlaĢmaları;

(ii) Ticaret andlaĢmaları;

(iii) Ülke kazanılmasına ya da terkine iliĢkin andlaĢmalar;

(iv) Osmanlı uyruklarının temel ve kiĢisel haklarına iliĢkin andlaĢmalar;

(v) Devlete malî yük getiren andlaĢmalar.

2.1.1.4. 1921 TeĢkilat-ı Esasiye Kanunu Dönemi

20.1.1337 (1921) tarih ve 85 sayılı Kanun ile kabul edilen TeĢkilât-ı Esasiye Kanunu kuvvetler birliği esasını benimsemiĢtir. Nitekim, Kanun‟un 2‟nci maddesi Ģöyledir: “İcra kudreti ve teşri salâhiyeti milletin yegâne ve hakiki mümessili olan Büyük Millet Meclisinde tecelli ve temerküz eder”. Kanun‟un 3‟üncü maddesinde “Türkiye Devleti Büyük Millet Meclisi tarafından idare olunur ve hükümeti „Büyük Millet Meclisi Hükümeti‟ unvanını taşır” denilmek suretiyle de “saf meclis Hükümeti” rejimi benimsenmiĢtir.

Kanun‟nun 7‟nci maddesi ise, diğer hususların yanında, andlaĢmaların yapılmasına iliĢkin düzenleme getirmektedir. Kanun‟un söz konusu düzenlemesi Ģöyledir:

“Ahkâmı şer‟iyenin tenfizi, umum kavaninin vazı, tadili, feshi ve muahede ve sulh akdi ve vatan müdafaası ilânı gibi hukuk-ı esasiye Büyük Millet Meclisine aittir...”297

Kanun, “muahede akdi” için, diğer bir ifâdeyle andlaĢmaların yapılmasına iliĢkin iĢlemler için Büyük Millet Meclisini yetkili kılmıĢtır. Bu düzenleme, kuvvetler birliği esasına ve meclis hükümeti sistemine uygundur. 1921 TeĢkilât-ı Esasiye Kanunu‟nun yürürlükte olduğu süre içinde Türkiye Devleti ile yabancı devletler arasında akdolunan andlaĢmaların müzâkerelerine, Büyük Millet Meclisinin kendi üyeleri arasından seçtiği kimseler memur edilmiĢtir. Çelik, 1921-1924 arasında yapılarak yürürlüğe girdiğini saptadığı 14 andlaĢmadan 13 tanesi için Büyük Millet Meclisinden “kabul ve tasdik kanunu” çıktığını belirtmektedir298. Bu andlaĢmalardan biri olan ve Sovyetler Birliği ile akdedilen 16.3.1921 tarihli Moskova AndlaĢması, yürürlüğe giriĢi açısından önem arz etmektedir. Söz konusu AndlaĢma‟nın onay belgelerinin değiĢiminden itibaren yürürlüğe girmesi öngörüldüğü hâlde, savaĢ esirlerinin değiĢimine iliĢkin 18. maddesi imza tarihinde yürürlüğe girmiĢtir. Aynı Ģekilde, Fransa ile yapılan 20.10.1921 Ankara Ġtilafnamesi‟nin yürürlüğe girmesi için bir “kabul ve tasdik kanunu” çıkarılmamıĢtır. Pazarcı, bu durumu, Büyük Millet Meclisinin her iki andlaĢmayı müzâkere etmekte yetkili kıldığı görevlilere, andlaĢma ile bağlanma irâdesini açıklama yetkisini de vermiĢ olmasıyla açıklamaktadır299

. Çelik‟e göre de bu durum, andlaĢma akdetme konusunda Büyük Millet Meclisini mutlak yetkili kılan anayasal düzenlemenin bir istisnasını teĢkil etmekten ziyâde, içinde bulunulan siyasal ortamın doğurduğu zorunluluklar nedeniyle benimsenmiĢ olan

297 KĠLĠ, S., GÖZÜBÜYÜK, ġ., a.g.e., s.105-106. 298 ÇELĠK, a.g.e., s.91-99.

“saf Meclis hükümeti” rejiminin doğal sonucudur. Zira, yasama-yürütme ikiliğine yer vermeyen bu rejim çerçevesinde Meclis yetkisini “kabul ve tasdik kanunu” çıkarmak suretiyle bizzat kullanabileceği gibi, temsilcisine Meclise ait olan andlaĢmayla bağlanma irâdesini açıklama yetkisini vermek suretiyle de kullanabilir300. Temsilcilerin bu yetkiyi aĢarak akdettiği bazı andlaĢmaların yürürlüğe girebilmesi için Meclis gerekli onayı vermemiĢtir301

.