• Sonuç bulunamadı

1.2.2. AndlaĢmaların Yapılması

1.2.2.1. AndlaĢma Yapabilme Yetkisi

Devletlerin andlaĢma yapabilme yetkisini hâiz olduğunu yukarıda gördük. Devletler bu yetkilerini, kural olarak, devlet baĢkanları ya da hükümetleri aracılığıyla kullanır. Böyle hâllerde andlaĢma devlet baĢkanları ya da hükümetler arasında yapılır. Bunun yanı sıra, devlet baĢkanı ya da hükümet ismi zikredilmeksizin andlaĢmaların doğrudan devletler arasında yapılmasına da uygulamada sıkça rastlanılmaktadır.

Devlet baĢkanlarının, baĢbakanların ve dıĢiĢleri bakanlarının andlaĢmaların yapılmasına yönelik her türlü iĢlem bakımından mensubu olduğu devleti temsil etme yetkilerinin bulunduğu kabul edilmektedir228. Bu sayılanların dıĢında,

diplomatik misyon Ģefleri, akredite oldukları devlet ile akdedilecek andlaĢmaları; aynı Ģekilde, bir uluslararası konferansa ya da bir uluslararası örgüte yahut uluslararası örgütün organına akredite edilen temsilciler, o konferans, örgüt ya da organ çerçevesindeki andlaĢmaları kabul etmeye yetkilidir229

.

Yukarıda sayılan kiĢiler icra ettikleri görev bakımından bu tür andlaĢmaları yapmaya yetkili sayılmaktadırlar. Bu sayılanların dıĢında kalan bir kiĢinin devleti temsilen bir andlaĢmayı müzâkere etmesi, kabul etmesi yahut devletin andlaĢmayla bağlanma rızasını açıklayabilmesi için usûlüne uygun olarak yetkilendirilmesi gerekmektedir. Bir temsilci, ancak uygun yetki belgesini (full powers; pleins pouvoirs; Vollmachten) ibraz etmesi hâlinde andlaĢmaya iliĢkin olarak sayılan iĢlemleri yapabilir230

. Yetki belgesi birçok andlaĢma için geçerli olabileceği gibi, uygulamada daha sık görüldüğü üzere, özel bir andlaĢmaya

228 Viyana SözleĢmesi, Md.7/2-a. 229 Viyana SözleĢmesi, Md.7/2-b/c. 230 Viyana SözleĢmesi, Md.7/1-a.

münhasır olarak da hazırlanabilir. Bu Ģekilde hazırlanan “genel yetki belgeleri” ile “özel yetki belgeleri” arasında hukuksal farklılık bulunmamaktadır231

.

Ġlgili devletin uygulamaları ya da diğer koĢullar dikkate alındığında, devletin o kiĢiyi andlaĢma yapılması açısından kendisini temsile yetkili kıldığı ve dolayısıyla yetki belgesi tanzim etmekten sarfınazar ettiği sonucuna varılabiliyorsa, o temsilcinin de andlaĢma yapmaya iliĢkin iĢlemleri gerçekleĢtirmeye yetkili olduğu kabul edilmektedir232

.

Yetki belgesi bulunmayan veya devletin uygulamalarından yahut diğer koĢullardan hareketle yetkili olduğu kabul edilmeyen kiĢilerin yapmıĢ olduğu iĢlemler hukuksal sonuç doğurmazlar. Ancak, devletlerin bu iĢlemlere sonradan icâzet vermesi mümkündür233. Böyle bir durumda, yetkisiz kiĢinin yapmıĢ olduğu

iĢlemler hukuken geçerli hâle gelir.

AĢağıda inceleneceği üzere, andlaĢmaların imzalanması genel olarak yürürlüğe girmesi için yeterli değildir; bunun için onay sürecinin ikmal edilmesi gerekir. Bununla birlikte, özellikle nota teatilerinde olduğu üzere, bazı belgelerin imza ile yürürlüğe girmesi mümkündür. Bunun ötesinde, belgenin imzalanmakla yürürlüğe gireceğine iliĢkin bir hüküm taĢıması da söz konusu olabilir. Böyle durumlarda, imzacı devlet, temsilcisinin imza yetkisini hâiz olmadığı ya da yetkisini aĢtığı (ultra vires signature) gerekçesi ile andlaĢmayı reddedebilir mi? Bu konuda çeĢitli görüĢler ileri sürülmüĢtür. Bir görüĢ, devletleri sadece devlet baĢkanlarının uluslararası yükümlülüğe sokabileceğinden hareketle, devlet baĢkanı adına hareket eden temsilcinin verilen talimat ile bağlı olduğu ve talimatın dıĢına çıkması hâlinde andlaĢmanın reddedilebileceğini kabul etmektedir234. Bu görüĢe karĢı çıkanlar ise bazı devlet görevlilerinin andlaĢma

231 O’CONNELL, a.g.e., s.233. 232 Viyana SözleĢmesi, Md.7/1-b. 233 Viyana SözleĢmesi, Md.8.

imzalama imzalamaya doğal olarak yetkili olduklarını ve talimatın dıĢına çıkılmasının önemli olmadığını savunmaktadır. Öyle ki, bazı yazarlar, uluslararası hukuka göre görevleri itibarıyla yetkili sayılanlar (devlet baĢkanı, baĢbakan ve dıĢiĢleri bakanı ile diplomatik misyon Ģefleri) dıĢındaki kiĢilerin yetkilerini aĢarak yaptığı iĢlemlerin temsilcisi oldukları devleti bağladığını ileri sürmektedir; meğer ki yetkilerinin sınırı karĢı tarafa bildirilmiĢ olsun235

. O’Connell‟a göre, bu konuda genel bir hüküm verilemez; önemli olan andlaĢmanın yapıldığı koĢullar ve yetki belgesinin içeriğidir. Yetki belgesinin içeriği sarih ise ve özel bir talimat içermiyorsa, karĢı taraf bu belgeye itibar etmekte haklıdır. KarĢı tarafa bildirilmemiĢ olan özel talimatlar, andlaĢmanın geçersizliği açısından ileri sürülemez236

.

Temsilcilerin yetkilerini aĢması duruna iliĢkin olarak Viyana SözleĢmesi bir düzenleme getirmiĢtir. SözleĢme‟ye göre, bir temsilcinin devletin andlaĢma ile bağlanmasına yönelik rızasını açıklama yetkisi özel bir sınırlamaya tâbi tutulmuĢ ise, bu sınırlama andlaĢmayla bağlanma rızasının açıklanmasından evvel diğer müzâkereci devletlere bildirilmedikçe, temsilcinin sınırlamaya uymamıĢ olması açıklanan rızanın geçerliliğine halel getirmez237. Doğal olarak bu düzenleme imza

ile yürürlüğe girmesi öngörülen andlaĢmalar için geçerlidir. Zira, onay sürecine tâbi andlaĢmalar söz konusu olduğunda temsilci yetkisini aĢmıĢsa, devlet onay iĢlemini gerçekleĢtirmemek suretiyle bunu telâfi edebilir.

Viyana SözleĢmesi‟nin müzâkerelerinde, iç hukuktan kaynaklanan nedenlerle andlaĢmaların geçersiz sayılıp sayılamayacağı üzerinde de durulmuĢ ve bu hususta esas olarak üç farklı görüĢ ileri sürülmüĢtür238. Birinci görüĢ

sahiplerine göre, uluslararası hukuk devletin andlaĢmayla bağlanma usûlünün

(O’CONNELL‟dan naklen, a.g.e., s.238.)

235 Bkz. O’CONNELL, a.g.e., s.238. 236 O’CONNELL, a.g.e., s.238. 237 Viyana SözleĢmesi, Md.47. 238 YILC, 1966, Vol II, p.240 vd.

nasıl belirleneceğini o devletin iç hukukuna bırakmıĢ olup, bu nedenle andlaĢmaların akdine yönelik iĢlemlerin ilgili devleti bağlayıp bağlamadığını belirlemek için, o devletin anayasal kurallarının dikkate alınması gerekir. Dolayısıyla, devletlerin andlaĢma akdine iliĢkin iç hukuk kuralları, andlaĢmaların geçersizliğini belirleme açısından uluslararası hukukun parçasını oluĢturur. Nitekim, Uluslararası Hukuk Komisyonu, bu görüĢten hareket ederek, 1951 yılında, SözleĢme metnine esas olmak üzere, andlaĢmaların ancak anayasal gereklere uygun olarak ve yetkili organ aracılığı imzalanması, onaylanması, bunlara katılınması ya da diğer yollarla devletin rızasının açıklanması hâlinde, tesis edilen iĢlemin devleti bağlayacağı yönünde bir madde taslağını kabul etmiĢtir239

.

Bu konudaki ikinci görüĢün sahipleri ise, esas olarak anayasal sınırlamaların uluslararası hukukta dikkate alınmasına itibar etmekle birlikte, andlaĢmaların güvenliği açısından bu konuda ihtiyatlı olunması gerektiğini savunmaktadır. Bu uzlaĢmacı görüĢ sahiplerine göre, bir andlaĢmanın geçersizliğini ileri sürebilmek için sadece anayasanın herkesçe bilinebilecek sarih hükümlerine isnat edilebilir. Ancak, kabul etmek gerekir ki, hangi hükümlerin sarih olduğu hususu muğlaklık arz etmektedir.

Genel kabul gören üçüncü görüĢ sahiplerine göre ise, devletlerin andlaĢma ile bağlanma ve rızasını açıklama usûlünün nasıl belirleneceği iç hukuka bırakılmıĢ olup, uluslararası hukuk münhasıran bu rızanın uluslararası arenadaki dıĢ görünüĢü ile ilgilenmektedir. Buna göre, uluslararası hukuk devletlerin andlaĢma ile bağlanma rızasını uluslararası arenada açıklama usûl ve koĢullarını belirler; aynı zamanda, çeĢitli devlet organ ya da temsilcilerinin hangi koĢullarda temsil ettikleri devlet adına bu usûlleri uygulamaya yetkili olduklarını tespit eder. Sonuç olarak, uluslararası hukuka göre yetkili olan bir temsilci tespit edilen usûle uygun olarak bir iĢlem tesis etmiĢse, devlet bu iĢlem ile bağlıdır. Bu durumda, iç hukuktan kaynaklanan yükümlülüklerin yerine getirilmemiĢ olması karĢısında andlaĢma iç hukukta geçersiz olabilir ve temsilcinin iç hukukta sorumluluğu

doğabilir; ancak, andlaĢmanın uluslararası hukuk alanındaki geçerliliğine halel gelmez.

SözleĢme müzâkerelerinde üçüncü görüĢ daha fazla taraftar bulmuĢtur. SözleĢme‟ye göre, bir devlet bir andlaĢmayla bağlanma rızasının iç hukukunun andlaĢma akdetmeye yetkisiyle ilgili hükümlerini ihlâl etmek suretiyle açıklandığı vakasına, rızasını geçersiz kılan bir gerekçe olarak baĢvuramaz; meğer ki ihlâl aĢikâr ve iç hukukunun temel önemi hâiz bir kuralı ile ilgili olsun. Bir ihlâl söz konusu meselede normal uygulamaya göre ve iyi niyetle hareket eden herhangi bir devlet için nesnel olarak açık görülüyorsa aĢikârdır240

. Kanaatimizce bu düzenleme bir yandan andlaĢmaların güvenliği hususunu yeterince dikkate almakta, öte yandan iç hukukun temel önemi hâiz kurallarını iyi niyet çerçevesinde uluslararası arenaya taĢımaktadır.