• Sonuç bulunamadı

Coğrafi İşaretler Mevzuatı ve Tescil Süreci

5. COĞRAFİ İŞARETLER

5.3. Coğrafi İşaretler Mevzuatı ve Tescil Süreci

Coğrafi işaretlerin yasal yollarla korunmasının başlangıcı 15. yüzyılda Fransa ile gerçekleşmiştir.

Fransa’da Parlamento Kararı ile Roquefort Peyniri koruma altına alınmış, daha sonra benzeri uygulama diğer ürünler için de yapılmış ve Avrupa ülkelerinde de benzer uygulamalar başlamıştır. 19. yüzyılın sonlarına doğru ülkelerin farklı yasal uygulamaları ve standartlarını uyumlu hale getirme ihtiyacı duyulmuş ve bu nedenle 1883 yılında Paris Konvansiyonu düzenlenmiştir (Folkeson 2005). Yöresel ürünlerin daha geniş boyutta korunması konusu 1883 yılında gündeme gelmiştir. Konunun içinde yer aldığı 3 anlaşma vardır:

 Sınai Mülkiyetin Korunmasına Dair Paris Konvansiyonu (1883)

 Gıda kaynaklarının (orijinlerinin) yanlış veya yanıltıcı gösterimlerinin önlenmesine ilişkin Madrid Anlaşması (1891)

 Orijin adlandırmalarına ilişkin Lizbon Anlaşması (1958). Lizbon Anlaşması

günümüzdeki anlamıyla coğrafi işaret tanımının temellerini oluşturmaktadır (Anonim 2003).

Lizbon Anlaşması günümüzdeki anlamıyla coğrafi işaret tanımının temellerini oluşturmaktadır.

Coğrafi işaretler fikri mülkiyet hakları konusu kapsamında ele alınmaktadır. Dünya genelinde fikri mülkiyet hakları konusunda faaliyet gösteren kuruluş 1967 yılında kurulmuş olan “Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü”dür (WIPO). WIPO’nun kurulmasına ilişkin ilk girişimler 1886 yılında düzenlenmiş olan Paris Konvensiyonu’nda başlatılmıştır. WIPO, sadece coğrafi işaretleri değil tüm fikri mülkiyet hakları konularını kapsamaktadır (patent, faydalı model, marka, telif hakkı vb.) WIPO’nun en temel görevi uluslararası fikri mülkiyet haklarının korunmasına yönelik çalışmalar yürütmek ve bu konudaki düzenlemeleri yapmaktır. Aynı zamanda ülkelerdeki farklı yasal uygulamaları da uyumlaştırmaya çalışmaktadır. WIPO, Birleşmiş Milletlere bağlı bir kuruluştur ve 2015 yılı itibariyle 188 üye ülkesi bulunmaktadır. Türkiye 1976 yılından günümüze WIPO’nun üyesidir (WIPO 2015).

5.3.1. Türkiye’de Coğrafi İşaret Mevzuatı

Fikri mülkiyet hakları konusu da ülke tarihimize baktığımızda Osmanlı İmparatorluğu dönemine kadar uzanmaktadır. Ülkemizde sınaî mülkiyet alanındaki Avrupa ile benzer hukuki düzenlemeler, 1870'li yıllara kadar uzanmaktadır. 1871 tarihli "Eşya-i Ticariyeye Mahsus Alamet-i Farikalara Dair Nizamname" ve 1879 tarihli "İhtira Beratı Kanunu" marka ve patent konularında ülkemizdeki yasal korumanın temelini oluşturmaktadır. Bu düzenlemeler ile Türkiye, sınaî mülkiyet haklarında koruma sağlayan ülkeler arasında ilk sıralarda yer almaktadır.

Genel hükümleri içeren Türk Ticaret Kanunu ile 1957 yılında; tescilsiz markalar, ticaret unvanları ve endüstriyel tasarımların korunması ve haksız rekabetin önlenmesi sağlanmıştır. Türkiye'de fikri mülkiyet haklarının gerçek manada korunması 1995 yılında kabul edilen ve 1999 yılında yürürlüğe giren Patent Yasası ile başlamıştır (TPE 2015).

Ülkemiz fikri mülkiyet hakları konusunda uluslararası anlaşmalara da taraf olmaktadır. Türkiye 1925’de Paris Konvensiyonu’na, 1976’da WIPO’ya ve 1999’da ise Madrid Protokolü’ne üye olmuştur.

Türkiye’de Coğrafi İşaretler konusunda yetkili kurum Türk Patent Enstitüsü olup, konu ile ilgili temel mevzuat aşağıda belirtildiği gibidir;

 1995 tarih ve 555 sayılı “Coğrafi İşaretlerin Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname”

 1995 tarih ve 22454 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren “555 Sayılı Coğrafi İşaretlerin Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Uygulama Şeklini Gösterir Yönetmelik”

Coğrafi işaretlerin uygulanmasına ilişkin yönetmeliğin bazı maddeleri 2008 ve 2009 yıllarında değiştirilmiştir.

Ülkemizde coğrafi işaretler konusu halen kanun hükmünde kararname (KHK) düzenlenmektedir. Coğrafi İşaretlerin ve Geleneksel Özellikli Ürün Adlarının Korunması Hakkındaki Kanun Tasarısı 31 Aralık 2009 tarihinde Başbakanlık tarafından TBMM’ye sevk edilmiş, ancak halen kanunlaşmamıştır.

555 sayılı Kanun Hükmünde Kararname uyarınca; coğrafi işaret tescil başvurusu, coğrafi işarete konu olan ürünün üreticisi olan gerçek veya tüzel kişiler, tüketici dernekleri, konu ve coğrafi yöre ile ilgili kamu kuruluşları tarafından yapılabilmektedir (Anonim 1995; TPE 2015).

Coğrafi işaret tescili, tescilin yapılmış olduğu coğrafi sınırlar içerisinde, tescilde belirtilen kalite koşullarında üretim yapan tüm üreticiler tarafından kullanılabilmektedir. Bir anlamda coğrafi işaret tescili onu elinde bulunduran tüm üreticilere kolektif bir tekel hakkı sağlamaktadır. Coğrafi işaret tescilinin elinde bulunduran gerçek ya da tüzel kişiler, tescile uygun üretim yapan ve tescilde belirtilen coğrafi sınırlar içerisinde yer alan üreticileri bu haktan mahrum edemezler.

Türkiye'de tescil edilen coğrafi işaretler sadece Türkiye sınırları içinde geçerlidir. Yurtdışında koruma için her ülkede, ülke mevzuatına göre başvuru gerekir (TPE 2015). Eğer yöresel ürünün yurt dışında önemli bir pazarı varsa ve ürün yöresel adı ile kullanılıyorsa bu ürünün üretimi ya da ticareti ile uğraşan kişi ya da kurumların yurt dışında da coğrafi işaret korumasına başvurması faydalı olacaktır. Yurt dışı tescilleri aynı zamanda coğrafi işaret konusunda çok daha bilinçli olan ve coğrafi işaretli ürünleri tercih eden Avrupa’lı tüketiciler için daha yüksek bir katma değer yaratabilecektir.

555 sayılı KHK’nin 4. Maddesine göre coğrafi işaret olarak tescil edilemeyecek işaretler aşağıdaki şekilde belirtilmiştir;

• Coğrafi işaret tanımına uymayan adlar ve işaretler,

• Ürünün öz adı olmuş adlar ve işaretler,

• Ürünün gerçek kaynağı konusunda halkı yanıltabilecek olan bitki türleri, hayvan soyları veya benzer adlar,

• Kamu düzeni ve genel ahlaka aykırı işaretler,

• Paris Sözleşmesi ve Dünya Ticaret Örgütü'nü kuran anlaşmaya üye ülkelerde korunmayan veya koruması sona ermiş veya kullanılmayan adlar ve işaretler (Anonim 1995; TPE 2015).

555 sayılı KHK’nin 15. ve 24. Maddeleri korumanın kapsamı ve hangi fiillerin coğrafi işaret hakkının ihlali sayılacağını açıklamaktadır (Anonim 1995). KHK’nin 24 ve 24/A Maddelerinin bazı bentleri 2009 yılında Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal edilmiştir (Anonim 2009). İptal edilen maddeler dikkate alınmaksızın, KHK, coğrafi işaret sahiplerine aşağıdaki eylemleri engelleme haklarını sunmaktadır;

a) Sözcük olarak gerçek coğrafi yeri ifade etmekle birlikte halkta haksız biçimde ürünün başka yer kaynaklı olduğu izlenimini bırakan kullanımı veya korunan adın tercümesinin kullanımı veya

“stilinde”, “tarzında”, “tipinde”, “türünde”, “yöntemiyle”, “orada üretildiği biçimde” veya benzeri diğer açıklama veya terimlerle birlikte kullanımı,

b) Ürünün menşei konusunda halkı yanıltabilecek biçimde ambalajlanması veya yanılgı yaratabilecek diğer herhangi bir biçimde sunulması,

c) Ürünün menşei konusunda halkı yanıltabilecek biçimde ambalajlanması veya yanılgı yaratabilecek diğer herhangi bir biçimde sunulması,

d) Yukarıda yazılı fiillere iştirak veya yardım veya bunları teşvik etmek veya hangi şekil ve şartlarda olursa olsun bu fiillerin yapılmasını kolaylaştırmak,

e) Kendisinde bulunan ve haksız olarak üretilen veya ticaret alanına çıkarılan coğrafi işarete sahip malın nereden alındığını veya nasıl sağlandığını bildirmekten kaçınmak

Coğrafi işaret başvurusu 555 sayılı KHK’e uygun olarak yayınlandığı takdirde, başvuru sahibi, coğrafi işarete vaki hak ihlallerinden dolayı hukuk ve ceza davası açmaya yetkilidir.

5.3.2. Avrupa Birliğinde Coğrafi İşaret Mevzuatı

AB’de 1992 yılına kadar ortak bir coğrafi işaret düzenlemesi yapılmamıştır. Bu döneme kadar üye ülkeler kendi yasal düzenlemelerini kullanmışlar ve hemen hemen tüm yasal düzenlemeler iki temel eksen üzerine oturmuştur;

 Tüketicilerin aldatılmasının ve yanlış bilgilendirilmesinin önlenmesi

 Üreticilerin haksız rekabete karşı korunması

1992 yılına kadar en sistematik ve yaygın koruma Fransa, İtalya ve İspanya’da görülmüştür. Bahsi geçen ülkeler günümüzde en fazla coğrafi işaret tesciline sahip ülkelerdir. Birlik genelinde ortak bir

düzenlemeye gidilmesi ihtiyacı “Cassis de Dijon” davasından sonra kararlaştırılmış ve bu karar hızlı bir şekilde uygulamaya konmuştur (IPR 2011). Cassis de Dijon davasında Fransız kanunlarına uygun olarak üretilmiş bir ürünün, Alman kanunlarına uygun olmadığı için Alman pazarına girişi engellenmiştir. Bu durum Fransız – Alman mevzuatındaki farklılıklardan kaynaklanmış ve pazardaki serbest dolaşım ilkesini ihlal etmiştir (Baykal 2006).

Coğrafi işarete sahip ürünlerin AB içinde üye ülkeler arasında herhangi bir yasal mevzuat sorunu olmaksızın serbest dolaşımının sağlanması için tüm Birlik genelinde uygulanacak olan 1992 tarih ve 2081 sayılı Konsey Düzenlemesi yürürlüğe girmiştir. 2006 yılında ise 2081/92 sayılı düzenleme yürürlükten kaldırılarak yerine 510/2006 sayılı Konsey Düzenlemesi gelmiştir.

Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde coğrafi işaretler oldukça başarılı bir şekilde kullanılmaktadır. AB’de sadece tarım ve gıda ürünleri tescil edilmektedir. AB’de gıda dışı ürünlerin de tescil edilmesi konusu 1960 ve 1970’li yıllarda görüşülmüş olmasına karşılık, sadece birkaç üye ülke gıda dışı tescil yapmış ve gıda dışı ürün tescili yaygınlaşmamıştır (Thual 2013). AB genelinde uygulanan mevcut yasal düzenleme sadece tarım ve gıda ürünlerini kapsamaktadır.

AB’de 510/2006 sayılı düzenlemenin yanı sıra Tarım ve Gıda Ürünleri Kalite Kurallarına ilişkin 1151/2012 sayılı Konsey düzenlemesi de bulunmaktadır.

Türkiye, AB’e üyelik aşamasında bir ülke olarak 1995 yılından günümüze AB müktesebatına uyum süreci içerisinde bulunmaktadır. Bu nedenle, özellikle malların serbest dolaşımı konularını yakından ilgilendiren pek çok yasal düzenleme AB mevzuatı da göz önüne alınarak hazırlanmaktadır. Bu bağlamda ülkemizdeki coğrafi işaret mevzuatı ile AB mevzuatı arasında büyük benzerlikler bulunmaktadır.

AB’de daha önce de belirtildiği üzere Menşe Adının karşılığı olarak PDO, Mahreç İşaretinin karşılığı olarak da PGI kullanılmaktadır. AB’de ülkemiz mevzuatından farklı olarak geleneksel özellik garantisi – TSG bulunmaktadır. Ülkemizde yeni hazırlanan coğrafi işaretler kanun tasarısında “Geleneksel Özellik” başlığı altında AB’deki TSG de yer almaktadır. AB mevzuatının ülkemizden farklı en önemli uygulamalarından biri de ortak logo kullanımıdır. Benzer şekilde ülkemizde de kanun tasarısında ortak logo kullanımı öngörülmüştür.