• Sonuç bulunamadı

Gök Cisimlerini Yaratma )كلفلا(

ALLAH’IN KUDRET SIFATININ DİĞER SIFATLARIYLA İLİŞKİSİ

2.2. Gök Cisimlerini Yaratma )كلفلا(

İçinde yaşadığımız Yerküre, evrenin küçük bir parçasını teşkil etmektedir.

Nitekim Kur’ân ayetleri, sadece bulunduğumuz yeryüzünden bahsetmemekte, aynı zamanda âlemimizin dışında bulunan güneş, ay, yıldızlar ve gezegenlerden de bahsetmektedir. Allah Teâlâ, bu saydığımız gök cisimlerini gökyüzünün süsü olarak yarattığını haber vermiştir. İnsan yeryüzünden göğe baktığında bunlardan sadece güneş, ay ve yıldızları görebilmektedir. Bilim ve teknolojinin gelişmesiyle birlikte, insan uzaya çıkarak diğer gezegen ve gök cisimlerini de keşfetme olanağı bulmuştur. Zamanla uzayda görebildiği gök cisimlerinin özelliklerini de keşfetmiş ve yaşadığımız yeryüzünün özellikleriyle karşılaştırmıştır.448 Bu sayede, Allah’ın kudret tecellilerini detaylarıyla öğrenerek bu evrenin sırlarına az da olsa vakıf olabilmiştir.

Allah’ın yaratmış olduğu bu gök cisimleri, uzayda oldukça sağlam ve ölçülü bir düzene göre hareket etmektedir. Örneğin, güneş Allah’ın takdîriyle, kendi yörüngesinden bir milim bile kaymadan yürüyüp gitmektedir. Aynı şekilde ay, kendi yörüngesinden çıkmaksızın veya bir gezegenin yerini almaksızın yürümektedir.449 Bu bilgileri Kur’ân’da

“Aya erişmek güneşe düşmez.”450 ayetinde görmekteyiz. İçinde yaşadığımız yeryüzüne gelince, o da gök cisimlerinden biri sayılmaktadır. Bu gezegen, hava unsurları, su, yer çekimi ve genel olarak hayat sağlayabilecek tüm olanaklara sahip tek gezegendir. Sabit bir hızla 24 saatte bir, kendi etrafında bir tur dönmek suretiyle gece ve gündüz; 12 ayda

448 Ayrıca detaylı bilgiler için Bkz. Tevfik Yücedoğru, Geçmişten Günümüze İlim ve Din Açısından Yaratılış, Bursa: Emin Yayınları, 2006, s. 150-126.

449 Okcu, a.g.e., s. 185.

450 Yâsîn 36/40.

85

bir güneş etrafında dönmek suretiyle ise, kış, ilkbahar, yaz ve sonbahar olmak üzere dört mevsim gerçekleşmektedir. Ayrıca bu Kur’ân’daِ “Güneş de yörüngesinde yürüyüp gitmektedir. Bu, güçlü ve bilgin olan Allah'ın kanunudur.”451 ayetinde zikredilmektedir.

Bunların hepsi, insanı hayran ve ‘âciz bırakabilecek, Allah’ın kudretiyle ve ince hesabıyla gerçekleşen büyük olaylardır. Dolayısıyla bunların yaratılmasına ve belli bir sistemde yürütülmesine, Allah’ın hem takdîri, hem de kudreti dahil olmaktadır. Allah’ın “takdîri”, onların hacmini, şeklini ve aralarındaki mesafeyi belirlemek suretiyle tecelli ederken;

“kudreti” ise, onları yaratmak ve yaratıldıkları andan kıyâmete kadar yerlerinde sâbit tutup düşmelerine izin vermemek suretiyle tecelli etmektedir.

Allah genel olarak güneş ve ayın yaratılışıyla ilgili Kur’ân’da, onları vakit ölçüsü olarak belirlemesinden, buyruğuna tabi tutmasından, onları rastgele değil de bir hikmete binaen düzenli bir şekilde hareket ettirmesinden ve insanlara faydalanmaları için bir aydınlık kaynağı kılmasından bahsetmiştir.452 Aynı zamanda ay ve güneş gelişigüzel bir şekilde hareket etmemektedir. Onların belli bir mesafede, belli bir süreye kadar, belli hızda hareket ettikleri haber verilmektedir.453 Yani güneş ve ayın, yaratılış amacına en uygun olarak çok hassas bir durum ve hareket içinde bulunduklarına işaret etmektedir.454 Ayrıca bu ince kanunları ancak bilgili ve kudretli bir ilâhın koyabileceği haber verilerek Yâsîn Suresi’nde “Güneş de yörüngesinde yürüyüp gitmektedir. Bu, güçlü ve bilgin olan Allah'ın kanunudur.” buyrulmaktadır.455

Râzî’ye göre Allah’ın gök cisimlerini yaratması, bitki ve hayvanları yaratmasından daha büyük bir iştir. Bu nedenle insana etkisi bakımından daha fazladır.

Örneğin, ikindi vakti sonunda, güneşin kaybolmasının ardından karanlığın çökmesi Râzî‘ye göre Allah’ın kudretinin mükemmeliyetine delalet eden etkili bir delildir. Zira astronomideki deliller, insanın gönlüne yeryüzündeki delillerden daha fazla tesir etmektedir. Ayrıca gök cisimlerinin hız bakımından belli ölçülerle hareket etmeleri yalnızca, bütün kâinâta taalluk eden kâmil bir kudret ve buna ek olarak külliyât ve

451 Yâsîn 36/38.

452 En‘âm 6/96; A‘râf 7/54; Yûnus 10/5; Ra‘d 13/2; İbrâhîm 14/33; Nahl 16/12; Enbiyâ 21/33; Furkan 25/45; Ankebût 29/61; Lokmân 31/29; Fâtır 35/13; Yâsîn 36/38, 40, Zümer 39/5; Fussilat 41/37;

Rahmân 55/5; Nûh 71/16; Şems 91/1.

453 Ra‘d 13/2; Lokman 31/29; Fâtır 35/13; Zümer 39/5; Rahmân 55/5.

454 Şakir Kocabaş, Kur’ân’da Yaratılış (Uzayların ve Maddenin Yaratılışı), 1. b., İstanbul: Pınar Yayınları, 2004, s. 167.

455 Yâsîn 36/38.

86

cüz’iyyât ile ilgili kapsamlı bilgilere sahip olan bir ilâh dolayısıyla gerçekleşmektedir.

Böylece bu hal ve özellikler eşyanın tabiatından değil, bir fâil-i muhtâr tarafından kaynaklandığına kesin delil teşkil etmektedir.456 O tıpkı bir ülkeye giden birinin, o ülkenin halkının, sokakları temiz tuttuklarını, sıraya riayet ettiklerini, trafik kurallarına uyduklarını fark ettiğinde, bu intizâmı direk ülkeyi yöneten başkana ircâ etmesine benzemektedir. Evrendeki durum da aynı şekildedir, tıpkı bir devletin intizamının arkasında büyük adamlar olduğu gibi, evrende insanı hayran bırakan her şeyin arkasında da yaratıcı olan Allah’ın sanatının ve muhteşem kudretinin eseri vardır. Örneğin, uzayda bulunan gezegenlerin belli yerlerde, kendileri arasında belli mesafelerle bulunması ve her birinin kendine ait bir renginin olması, kudretli bir varlığa işaret eder.457

Kimi müfessirlere göre, Allah Teâlâ’nın güneşin, ayın ve gece-gündüzün yaratılışından bahsetmesi, bu ayetlerin Allah’ın Yüce ve mükemmel kudretine işaret etmesinden dolayı ondan dehşet ve korku duyulması amacıyladır.458 Zira insan kendisinde ve etrafındaki varlıklarda bulunmayan Allah’ın kudretini gördükçe ondan gelen her va‘d ve va‘îde inanacak ve dolayısıyla Allah’ın kudretine inandığı için her konuda ona başvuracaktır. Böylece Allah’a gerçek kulluğunu yapmış olacaktır.

Kur’ân-ı Kerim’de yıldızların yaratılışından bahsedilerek “O, yıldızları kara ve denizin karanlıklarında yol bulasınız diye sizin için var edendir.”459 şeklinde onların, yol bulmak isteyenlere kılavuz oldukları haber verilmektedir. Ayrıca bu yıldızlar, karanlık gecelerde parlak ışığıyla, kendilerine bakan kimseleri sevindirmekte ve dehşette bırakmaktadır. “Ve onlar, galaksiler (alâmât) ve yıldızlarla (necm) da yol bulurlar.”460 Bu ayette geçen “alâmât” kelimesi meallerde “alâmetler” diye verilmektedir. Halbuki ayet yıldızlardan bahsetmektedir. Galaksiler de dünyadan çok uzakta oldukları için gökyüzünde bir yıldız gibi görünürler. Fakat bugün bunların çoğunda yüz milyardan fazla yıldızın bulunduğu bilinmektedir.461 Böylece insanın, gökyüzünün çeşitli yıldız ve gezegenle süslendiğini görmesiyle Allah Teâlâ’nın sanatına ve onları yerleştiren kudretine olan hayranlığı daha da artmaktadır.

456 Râzî, a.g.e. C. XIII, 99-105.

457 Râzî, a.g.e., C. XIV, 102-103. Bkz. Râzî, a.g.e., C. XIV, 102-133.

458 Râzî, a.g.e., C.XXVI, 244.

459 En‘âm 6/97.

460 Nahl 16/16.

461 Kocabaş, a.g.e., s. 168.

87

Bazı ayetler’de geçen “kevâkib” kelimesi meallerde “yıldızlar” olarak çevrilmektedir. Örneğin, ِ س م شلا وِاًب ك و كِِ ر ش عِِ د حِ اِِ ت ي ا رِي ّن اِِ ت ب اِآَ يِِ هي ب لاِِ ف سو يِِ لا قِِ ذِ ا"

"ِ ني د جا سِي لِِ م ه ت ي ا رِِ ر م ق لا و “Yusuf babasına: "Babacığım! "Rüyamda onbir yıldız, güneş ve ayın bana secde ettiklerini gördüm" demişti.”462 Halbuki “yıldız” için ayetler’de “necm”

kelimesi kullanılmakta; “kevâkib” kelimesinin ise “gezegen” olarak çevrilmesi gerekmektedir.463

Seyyid Kutup (ö. 1906-1966), uzaydaki sırların keşfedilmesinin, insanları ‘âciz bıraktığını ve tâbiatın tesâdüfle meydana geldiği konusunda ileri sürülen görüşleri reddetmeye sevk ettiğini; böylece, insanların, Allah’ın kudretini itiraf etmekten başka çareleri olmadığını söylemektedir.464 Nitekim Allah bir ayette bununla ilgili “Güneşi parlak bir ışık/enerji, ayı da aydınlık yapan ve yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için aya menziller takdîr eden O'dur. Allah bütün bunları rastgele değil, şaşmaz ölçülere bağlı olarak yaratmıştır. O, âyetlerini, bilip anlayacak bir topluma böylece bir bir açıklamaktadır.”465 buyurmuştur. Zira uzaydaki her gezegenin hareketine baktığımızda, kiminin hareketinin doğuya kiminin batıya kiminin kuzeye kiminin de güneye doğru olduğunu görürüz. Bu da ancak bir mükemmel tedbir ve son derece hikmetli bir varlık dolayısıyla gerçekleşmektedir.466