• Sonuç bulunamadı

Cinsel Tecavüz Suçuna Karşı, Türk Hukuk Sistemi

3.4. TÜRKİYE’DEKİ VE DÜNYADAKİ ŞİDDET İSTATİSTİKLERİ

4.1.3. Cinsel Tecavüz Suçuna Karşı, Türk Hukuk Sistemi



Kadına karşı şiddetin bir türü de cinsel şiddettir. Cinsel şiddet, Türk Ceza Yasası’nda ırza tasaddi ve ırza geçme suçları olarak cezalandırılmıştır. Bu ayrımlar yapaydır ve hangi eylemin, hangi suçun kapsamında görüleceği sorun oluşturmaktadır.

Irza tasaddi ya da ırza geçme sayılan eylemler fiziksel yanı bir tarafa, çoğu kadında aynı ağırlıkta ruhsal travmaya sebebiyet vermektedir. Üstelik kadının ruh sağlığı da aynı şekilde bozulmaktadır.

Türk Ceza Yasası’nda ırza geçme suçu açısından cebir ve şiddet veya tehdite başvurma veya suçu, akıl ya da beden hastalığından veya hileli vasıtalar kullanılmasından dolayı fiile karşı koyamayacak halde bulunan kişiye karşı işleme unsurları verilmiştir. Uluslararası Af Örgütü ise; bu konuda farklı bir tanım önermektedir. Uluslararası Af Örgütü’nün “Türkiye / Kadınlara Yönelik Gözaltında Cinsel Şiddete Son” başlıklı raporunda tecavüz, Uluslararası Raunda ceza Mahkemesi’nin tanımıyla şöyle çerçevelendirilmektedir: “Zorlama içeren koşullar altında bir kişiye yapılan cinsel nitelikte fiziksel saldırı…” (Türkiye / Kadınlara Yönelik Gözaltında Cinsel Şiddete Son Raporu)

Raporda Türk Ceza Yasası’nda yer alan tecavüz tanımının dar olduğu belirtilerek, daha kapsamlı bir tecavüz tanımında kadının rızasının olmadığı iddiasını doğrulama hedeflenirken; psikolojik baskıyla zorlama unsurlarının göz ardı edilememesi gerektiğine dikkat çekilmektedir. Aynı raporda kadının gözaltında soyularak aranmasına, erkek polis memurları tarafından aranmasına son verilmesi de istenilmektedir.

Burada yeri gelmişken kısaca değinmek gerekirse; ülkemizde cinsel şiddet içeren suçların soruşturulmasında da eleştirilecek çok yön vardır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bile, Türkiye aleyhine verdiği birçok kararda ırza geçme iddialarında yapılan hekim muayenelerinin yetersizliğine değinmektedir. Onun için önemli olan; laf olsun tarzı iş yapmak değil, yaptığın işi hakkıyla yapmaktır.

Cinsel özgürlüğe yönelik suçlar, insan hayatını çok fazla etkilemektedir. Bu suçlar, Türk Ceza Yasası’nın 8. babında yer almaktadır. Bu babın başlığı ise; “Adab-I Umumiye ve Nizamı Aile Aleyhine Cürümler” ’dir. Böyle bir başlık altında toplanan suçlarda korunan hukuki yarar, cinsel özgürlüğe yönelik suçlarla korunması gereken hukuki yararla aynı olamaz. Çünkü genel adap belirsiz bir kavramdır. Belirsiz bir kavramı korumak uğruna, fiziksel ve ruhsal bir bütün olan kişinin cinsel yaşamını ve cinsel özgürlüğünü koruma arka plana itilmiştir. Bu suçların düzenlenmesinde genel adap ve aile düzeni değil, insan onurunu ve bireyin kendisini koruma amacı güdülmelidir. Burada yapılması gereken üçlü bir ayrımdır. Bunlar (Vural Dinçkol, 2003: 79):

1) Cinsel özgürlüğe karşı suçlar…

2) Aileye karşı suçlar…

3) Genel ahlak ve adaba karşı suçlar…

Tıpkı genel adap gibi edep töreleri kavramı da, kadına karşı ayrımcılığı meşrulaştıran değer yargılarının bir başka ifadesi olmaktadır. Türkiye, “Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi” ile bu gelenek kalıplarını değiştirmek yükümlülüğü altında bulunmaktadır.

Nitekim bu konudaki talepler cinsel özgürlüğün toplum ve aile düzeninden ziyade, kişi özgürlüğü ve kişinin vücudunu ilgilendirdiği, dolayısıyla bu suçların cinsel bütünlüğe karşı suçlar başlığı altında ve kişilere karşı suçlar arasında yer alması gerektiği yolundadır. Kadının şiddete karşı korunmasına yönelik tasarı hükümlerini gözden geçiren komisyon çalışmalarında da ilgili bölüm başlığının cinsel bütünlüğe ve edep törelerine karşı suçlar yerine, sadece cinsel bütünlüğe karşı suçlar olması kabul edilmiş ve cinsel bütünlüğe karşı suçlar, topluma karşı suçlar arasından alınarak kişilere karşı suçlar arasına altıncı bölüm olarak sunulmuştur.

Cinsel tecavüz suçu hakkında, Türk Ceza Kanunu 2001 Tasarısı’nda: “Cebir ve şiddet veya tehdit kullanmak suretiyle veya akıl veya beden hastalığından veya kendi fiilinden başka bir nedenden veya kullandığı hileli vasıtalardan dolayı fiile karşı koyamayacağı bir halde bulunan kimsenin ırzına geçen kimseye 5 yıldan 8 yıla kadar hapis cezası verilir.” denilmektedir. Türk Ceza Yasası’nda söz konusu araçlar ve haller 15 yaşından küçükler açısından, suçu ağırlatıcı hal olarak gösterilmekte; 15 yaşından büyükler için ise, suç unsurunu teşkil etmektedir. (Türk Ceza Kanunu 2001 Tasarısı)

Bununla birlikte Adalet Bakanlığı’na yapılan öneride psikolojik baskının da cebir, şiddet ve tehdide eklenmesi istenmiştir. Bu öneri de, kadının şiddete karşı korunmasına yönelik tasarı hükümlerini gözden geçirmekle görevli komisyonca kabul edilmiştir.

Yeni metinde: “Cebir ve şiddet, tehdit veya psikolojik baskı kullanmak suretiyle veya akıl veya beden hastalığından veya kendi fiilinden başka bir nedenden veya kullandığı hileli vasıtalardan dolayı fiile karşı koyamayacak bir halde bulunan kişinin ırzına geçen kimseye 5 yıldan 8 yıla kadar hapis cezası verilir.” denilmektedir. (Adalet Bakanlığı)

Öte yandan 2001 Tasarısı’na göre: “Irza geçme, hangi nitelikte olursa olsun; bir kişiye cinsiyet uzvunun ithalidir.” şeklinde tanımlanmıştır. Bakanlığa yapılan öneride ise tanım: “Cinsel tecavüz, vajinal, anal, hangi nitelikte olursa olsun; bir kişiye cinsiyet

uzvunun veya başka bir vasıtanın zorla ithalidir.” biçiminde geçmektedir. (Türk Ceza Kanunu 2001 Tasarısı)

Yine Türk Ceza Kanunu 2001 Tasarısı’nda cebir ve şiddet veya tehdit kullanmak suretiyle veya beden hastalığından veya kendi fiilinden başka bir nedenden veya kullandığı hileli vasıtalardan dolayı fiile karşı koyamayacak bir halde bulunan bir kimsenin ırzına tasaddi eden kimsenin cezalandırılacağı öngörülmüş ve bu suç, reşit kişiler hakkında işlendiğinde şikâyete bağlanmıştır. (Türk Ceza Kanunu 2001 Tasarısı) Ancak şikâyetten vazgeçilemez. Buna kimsenin hakkı yoktur. Bu maddede de cinsel tecavüz suçunda olduğu gibi, psikolojik baskı kullanılmasının da suçun oluşması açısından yeterli olacağı maddeye eklenmiştir. Bunun dışında madde metni aynen korunmuştur.

Türk Ceza Kanunu’nda ve Türk Ceza Kanunu 2001 Tasarısı’nda, ırza tasaddi ve ırza geçme suçunun failinin mağdurun yakın akrabası olması hali genel bir ağırlatıcı neden sayılmamıştır. Sadece failin üst soydan biri olması cezanın yarı oranında arttırılmasını gerektiren bir neden olmaktadır. Ki bu da aslında demokratik eşitliğe ters bir durumdur. Çünkü aslolan sınıfsal farklılıklar değildir; aslolan kanun önünde herkesin eşit olmasıdır. (Türk Ceza Kanunu 2001 Tasarısı)

Ayrıca evlenmeleri yasak olan yakın akrabaların yaşları küçük değilse; kendi rızalarıyla birbirleriyle cinsel ilişkide bulunmalarının yani ensestin ( fücur ) yasada suç olarak düzenlenmemesi yerindedir. Fakat ırza tasaddi ve ırza geçme suçunun failinin usul dışındaki yakın akrabadan biri olması hali de ağırlatıcı sebep olarak öngörülmelidir. Zira suç suçtur. Kişiye göre, muamele yapılamaz.

Unutmadan tasarıda “Üst soydan biri veya veli veya vasi veya mürebbi veya öğretmenler veya hizmetkârlar veya terbiye ve gözetim veya muhafıza ile yükümlü bulunanlar sağlık ve tedavi kurumları ve ceza infaz kurumları ve tutukevleri görevlileri ve bunların benzerleri gibi olup da mağdur üzerinde hüküm ve nüfuzu bulunanlar tarafından işlenirse ceza yarısı oranında arttırılır.” denilmektedir. (Türk Ceza Kanunu 2001 Tasarısı)

Son olarak; kadının şiddete karşı korunmasına yönelik tasarı hükümlerini gözden geçirmekle görevli komisyon, failin sıfatı yönünden öngörülen bu ağırlaştırıcı nedenler arasına kolluk görevlilerini de katmıştır.