• Sonuç bulunamadı

Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı

4.4. ŞİDDETİN ÖNÜNE GEÇMEK MÜMKÜN MÜDÜR?

4.4.1. Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı



Kadın hareketinde 1987 yılının ayrı bir önemi vardır. Türkiye'de kadınların erkek şiddetine karşı ilk başkaldırısı, bir grup feminist tarafından örgütlenmiştir.

Çankırı'da bir yargıç: "Kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmemek gerekir." diyerek, bir kadının boşanma talebini reddetmişti. İşte bu karar, bir dizi eylemin de başlangıcı olmuştur. Çünkü “Dayağa Karşı Kadın Dayanışması Kampanyası” ile Türkiye'de egemen zihniyeti derinden etkileyen eylemler gündeme getirilmeye başlanmıştır. (Yıldırım, 1998: 54).

Bu eylemlerin ilk habercisi ise; 1980’li yılların başında ilk kez feminist talepler etrafında bir araya gelinmiş olmasıdır. 1981 - 1984 yılları arasındaki dönemde “Yazko Bünyesi” ’nde kadınlar feminizmi tartışmışlar ve “Somut Dergisi” için bir sayfa hazırlamışlardır.

1984 yılının Nisan ayında, “Kadın Çevresi” kurulmuş ve feminist yazarların kitapları Türkçe’ye kazandırılmıştır. Bütün bunların ardından kampanyalara başlanmıştır. 1986 yılının Mart ayında da, “Birleşmiş Milletler” ’in kadınlara karşı ayrımcılıkla ilgili sözleşmesinin Türkiye tarafından imzalanması yönünde kadınların açtıkları kampanya, 1989 yılında “Mor İğne Kampanyası”, 1990 yılında “Bedenimiz Bizimdir !!!” ve boşanma eylemleri, tabi ki de “Dayağa Karşı Kadın Dayanışması Kampanyası” kadınların kurtuluşları için mücadelenin o dönemlerdeki yapı taşlarını oluşturmuştur.

“Dayağa Karşı Kadın Dayanışması Kampanyası” ’nı başlatan Çankırı’daki yargıcın verdiği karar, adalet sisteminin de erkek egemenliğinin yaygınlığını açıkça

ortaya koymaktaydı. Kadınlar erkek şiddetinin toplumda nasıl meşru görüldüğünü örnekleyen bu karara karşı, ilk öncelikle protesto telgrafları çekmişler, adliyeye gitmişler ve dava dilekçeleri vermişlerdir. Üstelik hukuk sistemi bu karara karşı, ayaklanan kadınları muhattap dahi saymamaktaydı. Tabi bütün bunlara rağmen; karara ve dayağı meşru sayan sisteme karşı, verilen mücadeleler giderek genişletilmiştir.

Bu bağlamda 1989 yılının Ocak ayında, şiddete maruz kalan kadınların hukuksal ve pratik destek alabilecekleri bir telefon ağı oluşturulmuştur. Ancak bir süre sonra, dayanışma ağlarının da yetmeyeceği ve bir sığınağın gerekli olduğu fikri, somut bir biçimde ortaya çıkmıştır. Kısacası; şiddet ile yüz yüze olan kadınlarla dayanışmayı sürdürmek ve aile içerisindeki şiddete karşı mücadeleyi yaygınlaştırmak amacıyla 1990 yılında “Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı” kurulmuştur.

“Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı” ’nda erkek şiddetine karşı verilen mücadeleler, feminist yöntemlere dayalı olarak yürütülmektedir. Erkek şiddetinin toplumda kadınlarla erkekler arasında var olan eşitsizliklerden kaynaklandığı ve kadın dayanışmasını güçlendirerek eşitsizliklere karşı mücadele etmenin gerekli olduğu düşünülmektedir. Kadınlara destek verirken; onun adına karar vermemek ön planda tutulmaktadır. Ayrıca karar verme sürecinde baskı yapmak yerine, kendi kararı ne olursa olsun; destek vermek esastır. Zira kararlarından dolayı, kadınlar yargılanamazlar.

İşte temel felsefe budur !!!

Bütün bunların dışında, aşağıdaki amaçlara da bakmakta fayda vardır (Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı):

 Kararlar kollektif bir işleyiş sonucunda alınmaktadır.

 Hiyerarşik mekanizmalar bulunmamakta ve farklılıklar aracılığıyla hiyerarşi oluşturulmamasına çalışılmaktadır.

 Yetki ve sorumluluklar konusunda rotasyon uygulanmaktadır. Böylece bilginin belirli kişilerde yoğunlaşmaması dikkat edilmektedir.

 Çalışmalar gönüllülük temelinde sürdürülmekte; ancak gönüllülerden sorumluluklarını kendi belirledikleri sınırlar içerisinde yerine getirmeleri beklenilmektedir.

 Karar alıp uygularken; hedefe ulaşma kadar, bu süreçlerin nasıl gerçekleştiğine de çok büyük bir önem verilmektedir. Bu nedenle oylama yapılmamaktadır.

Tartışmalarda ortak bir sonuca varabilmek hedeflenmektedir.

Vakfın “Evet” Dedikleri: Herkesin konuşmaya cesaretlendirilmesi, eleştiriye tahammül, toplantıların rotasyonla değişen bir kolaylaştırıcı tarafından yürütülmesi, duygularımızı da dikkate almak ve dile getirmek vs. gibi… etmenlerdir.

Vakfın “Hayır” Dedikleri: Önyargılı davranmak, yaftalamak, yargılamak, suçlamak, cezalandırmak, ayrımcılık, eksik bilgi ile karar vermek, ne söylendiğine değil de kimin söylediğine önem vermek vs. gibi… etmenlerdir.

Tabi şiddete maruz kalan kadınlarla görüşmeleri sürdürecek kadınların, kendi inanç ve değer sistemlerini görüşme sürecinde göz önünde bulundurmamaları gerekmektedir. Görüşme sırasında temel olan; kadınların şiddete maruz kalmış olmalarıdır. “Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı” ’nda hiç kimse, hiçbir kadının şiddeti hak ettiğini ya da provoke ettiğini düşünemez.

Kadına yönelik şiddeti besleyen toplumsal önyargıların ve değer sistemlerinin sorgulanması amaçlanmaktadır. Bu ilk adımdan sonra; dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta da, şiddet nedeni ile başvuran kadınların kendi hayatları hakkında verecekleri kararlar her ne olursa olsun; onlara hiçbir şekilde müdahale edilmemesidir. Kadınlar şiddet ile mücadele yollarını bildiği sürece, eşlerine yani şiddet ortamına geri dönme kararı alsalar dahi, aynı kadınlar olmadıklarından şiddete karşı durabileceklerdir. Keza önemli olan da, kadınların bireysel olarak güçlenmelerinde ne kadar yol kat edildiğidir.

“Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı” ’ndan danışmanlık almak isteyen kadınlarla, ilk önce telefonda görüşülmektedir. Kadınlar “Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı” ’nın telefonuna, “Bilinmeyen Numaralar” hattından kolaylıkla ulaşabilmektedirler. Hatta

kimi zaman karakol, kaymakamlık vb. kurumlar tarafından da, kuruma yönlendirildikleri görülmektedir. Ya da adresine arkadaşları, broşürler ve basın yoluyla ulaşan kadınlar, telefon etmeden de merkeze gelebilmektedirler. Yüz yüze yapılan görüşmelerin ardından, seçenekler birlikte gözden geçirilmektedir. Kadınlar talepleri doğrultusunda sığınağa yönlendirilebilecekleri gibi; dayanışma merkezinden sosyal, psikolojik, hukuki vb. destekler almayı da sürdürebilmektedirler.

4.4.2. Kadınlara Hukuki Destek Merkezi (KAHDEM)



Bu derneğin kurulma sebebi; adından da anlaşılacağı üzere, kadınlara hukuken destek olmaktır. Derneğin merkezi ise; İstanbul’dur. Çünkü kadına yönelik şiddetin yaygın ve sürekli olarak devam etmesi karşısında, yeni ve daha kapsamlı bir yasa yapma ihtiyacı bulunmaktadır. Yeni yasa yapma sürecinde yol gösterici olarak da, uluslararası standartları belirleyen sözleşmeler dikkate alınmaktadır. Türkiye, “Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesi” ’nin ilk imzalayıcısıdır. Tabi, sadece sözleşmenin ilk imzalayıcısı olmak yetmez. Önemli olan; sözleşmedeki standartların yasaya ve uygulamaya yansımasıdır.

Sözleşmeler ve uluslar arası deneyimler göstermektedir ki (Kadınlara Hukuki Destek Merkezi):

Şiddetin bataklığı, kadın - erkek arasındaki yasal ve fiili eşitliksizlik ve ayrımcılıktır. Şiddetin önlenmesi için, eşitsizliği ve şiddeti derinleştiren sosyal ve kültürel davranış kalıplarının değiştirilmesi bir zorunluluktur. Elbette bu değişiklikleri meydana getirmek, çok zordur. Lakin bir yerden başlamak gerekir. Ayrıca bütün toplumun, özellikle de erkeklerin ve erkek çocuklarının bütün şiddet biçimlerinin önlenmesine aktif bir şekilde katkıda bulunmaları için, teşvik edilmeleri gerekmektedir.

Zira her gerçek ve tüzel kişinin, şiddetten korunmasına ihtiyaç vardır.

Kadınların bağımsız bir birey olarak güçlenmesi amacı; her aşamada gözetilmeli, bütün şiddet biçimlerinin çocuklar üzerindeki sonuçlarının önlenmesi

gerektiğinin toplum içerisinde anlaşılması ve bu konuda farkındalığın arttırılması sağlanmalıdır. Çünkü kadın olmak demek, sadece anne ya da eş olmak demek değildir.

Bunların da ötesinde, ilk öncelikle insan olmak demektir. Nasıl ki; her bireyin bir toplumda belirli bir konumu vardır. İşte kadınların da, kendilerine ait toplumda bir konumları vardır.

“Kadınlara Hukuki Destek Merkezi (KAHDEM)” ’in en temel amacı da; şu şekildedir: Kadınların insan haklarının fiilen gerçekleşmesi, geliştirilmesi, araştırılması ve değerlendirilmesi, hak ihlallerinden korunması, ihlalin önlenmesi, ihlallerin tespiti, ihlal gerçekleştiğinde ve gerekli diğer hallerde hukuki destek ve yardımda bulunmak için her türlü faaliyeti gerçekleştirmektir.

Bu amaçları gerçekleştirmek için ise; aşağıdaki faaliyetlerde bulunmaktadır (Kadınlara Hukuki Destek Merkezi):

 Kadına yönelik şiddet, aile hukuku ve kadının yasal statüsü ve gerekli diğer hallerde adalete erişimini kolaylaştırmak; adaletin tesisi için taraf olmak; hukuki destek ve danışma hizmeti vermek;

 Kadın haklarında, cinsiyete dayalı ayrımcılığa karşı savunuculuk yapmak; ulusal ve uluslararası karar mekanizmalarını etkilemek; denetlemek; raporlamak; lobicilik yapmak ve konu ile ilgili diğer faaliyetleri yürütmek;

 Ulusal ve uluslararası mevzuat ve sözleşmelerin tespiti ve geliştirilmesi, uygulanması karşılaştırılması, izleme, inceleme ve değerlendirme yapmak;

 Kadınlara sosyal, psikolojik danışmanlık hizmetleri sunmak;

 Hak ihlallerinin önlenmesi için koruyucu, eğitici ve farkındalık oluşturucu çalışmalar yapmak;

 “Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW)” de dahil olmak üzere, uluslararası sözleşmelerin doğrudan uygulanmasını sağlamak;

kadın hakları ve sorunlarını ilgilendiren konularda açılmış / açılacak davalara katılma talebinde bulunmak; gerekli görüldüğü taktirde dava açmak;

 Koruyucu hukuk konusunda etkin bir mekanizma sağlamak;

 Şiddete uğrayan kadınların ulaşabileceği acil yardım hattı ve ekibi oluşturmak;

niteliği ve işleyişi kadın bakış açsı ile uyumlu, ihtiyacı karşılayacak kadar ve ulaşılabilir sığınaklar açılmasını sağlamak; hizmete sunmak; sorun yaşayanları veya yaşama ihtimali olan kadınların her zaman ulaşabileceği iletişim ortamları oluşturmak ve sürekliliğini sağlamak;

 Sağlık, adalet, eğitim, yasama, yürütme ve yargının diğer birimler vb.

mekanizmalarda çalışanların kadın hakları konusunda bilgilendirilmesi, eğitilmesi ve politikalar üretilmesini sağlamak,

 Projeler yapmak ve yürütmek;

 Kadınlara hukuki ve psikolojik destek vermek üzere web sayfaları, telefon hatları ve irtibat büroları oluşturmak;

 Sosyal çalışmacı, psikolog, pedagog, doktor, avukat, idari personel vs. istihdam etmek; bu kişilerin uzmanlık alanlarına dayalı konularda hizmet vermek;

 Kamu kurumları, üniversiteler, hastaneler, ulusal ve uluslararası alanda kadın konusunda çalışmalar yapan sivil toplum kuruluşu veya oluşumları ve diğer kurum ve kuruluşlar ile işbirliği, dayanışma, ortak çalışmalar yürütmek ve gerekli diğer faaliyetleri gerçekleştirmek;

 Ulusal ve uluslararası bilimsel araştırmalar ve incelemeler yapmak;

 Kadınlar ve kadın hakları savunucuları arasında bir iletişim ağı kurmak;

 Bildiri, bülten, kitap, gazete, dergi, katalog, broşür, afiş, elektronik vs. ortamlarında süreli / süresiz yayın yapmak; radyo, televizyon vs. programları yapmak ya da bu programlara katılmak;

 Ulusal ve uluslararası gerekli organizasyonları yapmak; kongre, kurultay, konferans, panel, seminer, kurs, sertifika programı, toplantı vs. çalışmalar düzenlemek;

katılmak; örgütlemek; yardımcı olmak; burs vermek; kaynak temini sağlamak;

 Okul, derslik, akademi, yurt, konukevi, pansiyon, kitaplık, okuma odaları, kültür, sanat evleri vs. açmak ya da açtırmak;

 Gerekli taşınmaz mallar satın almak; kiralamak ve satmak; bu mallar üzerinde her türlü hakları şerh etmek; korumak ve her türlü inşaatı yaptırmak;

 Federasyon kurmak ve kurulu bir federasyona katılmak; yurtiçi ve yurtdışında şubeler açmak; temsilcilikler vermek;

 Hizmet ve projelerinin yürütülmesi amacıyla çalışan istihdam etmek;

 Gelir sağlama amacıyla ticari işletme açmak; işletmek ve devretmek;

 Yukarıda belirtilen amaç, hizmet ve faaliyetler için yurtiçi ve yurtdışı kaynaklardan fon temin etmek; devletin bütçesinden kadın sorunlarının çözümüne tahsis edilmek ve bu alanda çalışan “Sivil Toplum Kuruluşları (STK)” ’na destek için fon ayrılmasını sağlamak; gerekli girişimlerde bulunmak vs. gibi… faaliyetlerde bulunmaktadır.

Ayrıca dernek bu faaliyetlerini gerçekleştirirken; her türlü ayrımcılık ve şiddeti reddeden düşünsel ve örgütsel anlamıyla bütün siyasal yapılardan, örgütlerden, kişi ve kurumlardan bağımsız bir şekilde davranmayı gözetmektedir.

4.4.3. Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü (KSGM)



Bu kurumun genel amacı; kadının insan haklarının korunması ve geliştirilmesine yönelik çalışmalar yapmak, kadınların sosyal – ekonomik - kültürel ve siyasal yaşamdaki konumlarını güçlendirmek, hak - fırsat ve imkânlardan eşit biçimde yararlanmalarını sağlamak üzere Başbakanlık’a bağlı Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’nün kurulması ile teşkilat, görev ve yetkilerine ilişkin esasları düzenlemektir. Başbakan, Genel Müdürlük’ün yönetimi ile ilgili yetkilerini gerekli gördüğü takdirde bir Bakan vasıtasıyla kullanabilmektedir. (Yıldırım, 1998: 58)

Genel Müdürlük’ün belli – başlı görevleri ise şunlardır (Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü):

 Kadına karşı her türlü ayrımcılığı önlemek, kadının insan haklarını geliştirmek, kadını ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda etkin hale getirmek ve eğitim düzeyini yükseltmek amacıyla yapılacak her türlü çalışmaya destek vermek, bu konularda stratejiler geliştirmek, plan ve programları oluşturmak ve temel politikaların belirlenmesine katkıda bulunmak;

 Kanunları ve idari düzenlemeleri görev alanı çerçevesinde izleyerek; kadınların eşit hak ve fırsatlara ulaşmasını sağlayacak çalışmalar yapmak;

 Kadına yönelik her türlü şiddet, taciz ve istismarın önlenmesi için çalışmalarda bulunmak; kadının aile ve sosyal yaşamdan kaynaklanan sorunlarının çözümüne destek oluşturmak;

 Kadınlara kanunlarla verilen hakların tam ve eşit kullanılabilmesi ve kadın - erkek eşitliğinin toplumsal kalkınma sorunu olarak algılanması amacıyla kamuoyunu bilgilendirmek;

 Sağlık, eğitim, kültür, çalışma ve sosyal güvenlik başta olmak üzere; bütün alanlarda kadınların ilerlemesini sağlayıcı ve karar mekanizmalarına katılımını artırıcı çalışmalarda bulunmak;

 Görev alanına giren konularda bilgi sistemleri, kütüphane ya da dokümantasyon merkezi kurmak, istatistikleri derlemek, görsel ve basılı yayınlar yapmak ya da yaptırmak; eğitim amaçlı faaliyetlerde bulunmak, yurt içi ve yurt dışı kongre, seminer, toplantı vb. etkinlikler düzenlemek;

 Görev alanına giren konularda kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları ve özel sektör ile işbirliği yapmak;

koordinasyonu sağlamak;

 İnceleme, araştırma ile uluslararası girişimlerden elde edilen bilgileri kamu politikalarının oluşumuna katkıda bulunması amacıyla uygulayıcı kurum ve kuruluşlara aktararak kuruluşların hizmetlerinin geliştirilmesine ve yeni hizmet modelleri oluşturulmasına katkıda bulunmak;

 05.05.1969 tarihli ve 1173 sayılı kanun çerçevesinde, görev alanı ile ilgili kuruluş ve organizasyonlara üye olmak, gerçekleştirilecek her türlü çalışma ve etkinliğe katılmak; uluslararası sözleşmeler ile kararların getirdiği yükümlülükler doğrultusunda faaliyette bulunmak ve bu konuda gerekli raporları hazırlamak;

kanunî düzenlemelerin yapılmasını sağlamaya yönelik çalışmalar yapmak;

 Görev alanına giren konularda çalışmalarda bulunan uluslararası kuruluşların faaliyetlerini izlemek, alınan kararları ilgili kuruluşlara iletmek;

 Çalışma alanı ile ilgili konularda yurt içi ve yurt dışında bilimsel araştırmalar yapmak ve yaptırmak, projeler geliştirmek, desteklemek, bunların uygulamaya konulmasını sağlamak ve uluslararası kuruluşlarla ortak projeler yürütmek vs.

gibi… faaliyetlerde bulunmaktadır.

4.4.4. Kadın Dayanışma Vakfı



Kadın Dayanışma Vakfı her türlü şiddete, özellikle de aile içi şiddete uğramış kadınlara destek vermek amacıyla kurulmuştur. Bu amacı gerçekleştirmek için, Kadın Dayanışma Merkezi ile kadın sığınma evi açmayı, toplumda kadına yönelik şiddetin önlenmesini, kadın haklarının insan hakları olduğunun bilincinin yükseltilmesini hedeflemektedir.

Kadın Dayanışma Vakfı bağımsız bir sivil toplum kuruluşu olup, çeşitli kurum ve kuruluşlardan sağlanan bağışlar ve üye katkılarıyla parasal kaynak oluşturmakta, çalışanların desteği ile hizmetlerini sürdürmektedir. Vakfa bağlı Kadın Dayanışma Merkezi ise; Ekim 1991’de Altındağ’da faaliyete geçmiştir. Danışma merkezine başvuran kadınlara psikolojik ve hukuksal danışma hizmetleri verilmektedir. (Yıldırım, 1998: 55)

Kadın Dayanışma Vakfı, Türkiye’de ilk ve tek bağımsız Sığınmaevi’ni de Mayıs 1993 tarihinde açmıştır. 10 kadın ve anneleriyle birlikte gelen 12 yaşın altındaki erkek çocuklar ile her yaştaki kız çocukları, en çok 3 aya kadar Sığınmaevi’nde kalabilmektedirler. Bu süre içinde kadınlara kendi ayakları üzerinde durabilmeleri, yeni bir yaşam kurabilmeleri için gerekli destek verilmekte, iş bulmalarına ve kendilerine bir ev kurmalarına yarımı olunmaktadır.

Kadın Dayanışma Vakfı kadına yönelik şiddetin önlenmesi, bireysel ve toplumsal bilinçlenmeyi yükseltmek amacıyla şu faaliyetleri yürütmektedir (Kadın Dayanışma Vakfı):

 Panel ve toplantılar düzenlemekte, kampanyalara katılmaktadır.

 Kadının aile içindeki ve toplumdaki statüsünü saptamak, şiddete karşı bilinçlendirmek amacıyla araştırma faaliyetleri yürütmekte, broşürler yayınlamaktadır.

 Nisan 1996’da Avrupa Birliği ile birlikte “Kadının İnsan Hakları Projesi”

kapsamında bir uluslararası konferans düzenlenmiştir.

 Yazarların bağışları ile sağlanan kitaplarla kitap kampanyası oluşturulmuştur.

 AB’nin katkısıyla “Kadının İnsan Hakları Projesi” çerçevesinde “Şiddete Uğrayan Kadınlara Yasal Haklar, Fırsatlar ve Bunları Kullanma Amaçlı Bilgilendirme / Bilinçlendirme Eğitimi Projesi” yürütülmüştür.

 “Şiddete Karşı Somut Bir Adım: Ankara Gecekondularında Yaşayan ve Şiddete Karşı Eğitim Alan Kadınların Eşlerarası Şiddet Açısından Konumları” adlı kitaplar yayınlanmıştır.

 Yine AB’nin katkısıyla yürütülen “Orta ve Üst Düzeydeki Gelir Gruplarındaki ve Lise Üstü Eğitim Görmüş Kadınlara Yönelik Aile İçi Şiddet” konulu proje 14-15 Aralık 1996 tarihinde, Ankara’da yapılan ve Avrupa ülkelerinden kadın sığınma evlerinde görev yapan 20 uzmanın da katıldığı uluslararası bir toplantıda kamuoyuna sunulmuş ve kitap olarak yayınlanmıştır.

Bütün bunlara ilave olarak, aşağıdaki sonuçlara da ulaşılınmıştır (Demirbulak, 1999: 78):

Ülkemizde Halen:

 Aile içi şiddet, hala yaygın ve meşru bir olgudur.

 Buna karşılıksa; kadını destekleyen sosyal yardım kuruluşları ve sosyal yardım programları yeterli değildir. Oysa İngiltere’de her 7500 nüfuslu yerde bir kadın sığınma evi bulunmaktadır.

 Evlilik kadınlarımızın asli ve en yaygın geçinme yoludur. Yaklaşık 9 milyon ev kadınımız vardır. Bu ekonomik güçsüzlük, kadını geri plana atmaktadır. Aile içi karar sürecinde etkili olması bir tarafa, bazı bölgelerde varlığı dahi yok sayılmaktadır.

 Bilimsel ve teknolojik gelişmeler sonucunda birçok toplumsal değişmelerle birlikte geleneksel aile yapısının yerini, anne-baba ve çocuklardan oluşan çekirdek aile almaya başlamıştır. Ancak bütün bu değişmelere rağmen, töreler toplumda önemli

bir rol oynamaktadır. Başlık geleneğinin ve töre cinayetlerinin günümüzde halen var olması, bunun en somut örnekleridir.

4.4.5. Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği Çalışmaları



Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği’nin kadınlara yönelik olarak yürüttüğü faaliyetler şu şekildedir (Majob ve Abdo, 2006: 95)

1) Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması Deklarasyonu: BM Genel Kurulu’nun 20 Aralık 1993’te verdiği 48-104 nolu karar.

2) Namus Adına Kadınlara ve Kızlara Karşı İşlenen Suçların Ortadan Kaldırılmasına Yönelik Çalışma: Genel Meclis’in 30 Ocak 2003’teki kararı.

3) Kadınlar, Barış ve Güvenlik: Güvenlik Konseyi’nin 1325 nolu kararı.

4) Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW)

5) Sözde Namus Suçları: Avrupa Konseyi ve Parlamenter Meclisi’nin 2003 yılındaki 1327 nolu kararı.

Özellikle BM’nin iki ana belgesi, namus cinayetlerinin ortadan kaldırılması çağrısında bulunmaktadır. Ortadan kaldırma kavramına 1993 tarihli “Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması Deklarasyonu” nda ve 2003 yılının başlarında yayınlanan “Namus Adına Kadına Karşı İşlenen Suçların Ortadan Kaldırılmasına Yönelik Çalışma” dâhilinde yer verilmiştir.

Yine Birleşmiş Milletler, “Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması Deklarasyonu” nda şu sözlere yer vermiştir (Birleşmiş Milletler - Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması Deklarasyonu):

“Kadına yönelik şiddet, erkek ve kadın arasında tarihsel olarak eşitliğe dayanmayan güç ilişkilerinin bir göstergesidir. Erkekler iki cinsiyet arasındaki bu eşitsizlikten cesaret alarak kadınlar üzerinde hâkimiyet kurmuşlar, onlara karşı ayrımcılık uygulamışlar ve onların gerçek anlamda ilerlemesini engellemeye

çalışmışlardır. Kadına yönelik şiddet, kadınları erkeklere göre daha aşağı bir statüde var olmaya zorlayan en önemli sosyal mekanizmalardan birisidir.”

4.4.6. Zordur Kadın Olmak !!!



Siz bu yazıyı okuyup bitirinceye kadar geçecek sürede, dünyanın çeşitli yerlerinde 12 milyon kadın kocasından, abisinden, babasından, sevgilisinden dayak yiyecek. Bunlardan 1 milyonu, yediği dayağın izlerini en az bir hafta bedenlerinde taşıyacak. 10 bini, o izlerden hayat boyu kurtulamayacak. Ve 120’si hayatını kaybedecek. İyi haber: Bu rakamlar gerçek değil... Ben uydurdum. Kötü haber ise: Bu rakamlar çok daha yüksek olabilir. Çünkü aile içi şiddette çoğu kez kol değil, kafa bile

Siz bu yazıyı okuyup bitirinceye kadar geçecek sürede, dünyanın çeşitli yerlerinde 12 milyon kadın kocasından, abisinden, babasından, sevgilisinden dayak yiyecek. Bunlardan 1 milyonu, yediği dayağın izlerini en az bir hafta bedenlerinde taşıyacak. 10 bini, o izlerden hayat boyu kurtulamayacak. Ve 120’si hayatını kaybedecek. İyi haber: Bu rakamlar gerçek değil... Ben uydurdum. Kötü haber ise: Bu rakamlar çok daha yüksek olabilir. Çünkü aile içi şiddette çoğu kez kol değil, kafa bile