• Sonuç bulunamadı

CerrAHİSİ/PerküTAn GİrİşİMle Periferik Arter Hastalıkları - 8

Belgede DOKTOR SÖZLÜ BİLDİRİLER (sayfa 69-72)

[S-217]

kronik total oklüzyonlarda endovasküler tedavi

Özcan Gür1, Demet Ozkaramanlı Gur2, Selami Gurkan1, Gündüz Yumun1,

Okan Donbaloğlu1

1Namik Kemal University, Cardiovascular Surgery Department, Tekirdağ

2Tekirdag State Hospital, Cardiology Department, Tekirdağ

Giriş ve Amaç: Ateroskleroz tüm vasküler yapıları etkileyen sistemik

bir hastalıktır. Aterosklerozu tetikleyen sigara, hiperlipidemi, diabetes mellitus, hipertansiyon gibi risk faktörleri bilinmesine ragmen ate-roskleroz ve periferik arter hastalığı insidansı artmaktadır. Periferik arter hastalığı bulunan olgularda arteriyel oklüzyonun 30 günden daha uzun süredir bulunmasına kronik total oklüzyon (KTO) olarak adlan-dırılmaktadır. Kliniğimizde KTO bulunan infrainguinal periferik arter hastalarında endovasküler tedavi yöntemleri ve sonuçlarını sunmayı amaçladık.

Yöntem: Kliniğimizde 2013-2014 yılları arasında infrainguinal

böl-gede KTO bulunan toplam 18 hasta endovasküler tedavi yöntemleri kullanılarak tedavi edildi. Olgular Rutherford sınıflamasında evre II-V arasında idi.

Bulgular: Olguların 16’sı erkek, 2’si kadın idi. Hastaların ortalama

yaşı 65.8±8.12 idi. Olguların 8’ine aterektomi. 10’una stent ve balon anjioplasti uygulandı (Resim 1). Olguların 6 aylık açık kalma oranların % 83.3 olarak tespit edildi.

Tartışma ve Sonuç:

Periferik arter hasta-lığının endovasküler tedavisi hızla geliş-mektedir. Özellikle common iliyak ve eksternal iliyak lezyonlarda uzun dönemde başarılı sonuçlar alınması infrainguinal böl-gede de balon anji-oplasti, stent uygu-lamalarının yolunu açmış ve infrapopli-teal bölge lezyonla-rını zorlamaya baş-lamıştır. total oklüz-yonu bulunan TASC A ve B lezyonlarda öncelikle perkütan endovasküler girişimleri düşünmesi, gerekirse cerrahi planlanma-sının uygun olduğu ve bu sekilde daha başarılı sonuçlar alınacagı kanaatindeyız.

[S-218]

Perkütan translüminal anjiyoplasti ile subklaviyan çalma sendromu tedavisi: erken dönem sonuçlar

Selami Gürkan1, Özcan Gür1, Demet Özkaramanlı Gür2, Mehmet Okan

Donbaloğlu1, Beytullah Kulaç1

1Namık Kemal Üniversitesi, Kalp Damar Cerrahisi Anabilim Dalı, Tekirdağ

2Devlet Hastanesi, Kardiyoloji Bölümü, Tekirdağ

Giriş ve Amaç: Subklaviyan çalma sendromunda, proksimal

subklaviyan stenoz sebebiyle ipsilateral vertebral arter basıcının bazi-ler arter basıncı altına düşmesi sebebiyle retrograd akım oluşur. Bu

çalışmada proksimal sol subklaviyan stenoz sebebi ile SÇS olan beş hastanın PTA ile tedavilerinin erken dönem sonuçlarını sunmayı amaçladık.

Yöntem: Ocak 2013 – Mayıs 2014 tarihleri arasında 5 hasta (ortalama

yaş: 58,8±8,1; 47-69) SÇŞ sebebiyle PTA ile tedavi edildi. Rrenkli Doppler ultrasonografilerinde vertebral arterde ters akım gösterildi. Hastalara bilgisayarlı tomografik (BT) anjiyografi çekilerek proksimal subklaviyan stenoz dökümante edildi (Şekil 1A).

Bulgular: PTA işlemi sonrasında çekilen kontrol anjiyografilerde

retrograd akımın antegrada döndüğü, 2 vakada ise rezidü darlık kal-dığı görüldü, fakat antegrad akım sağlankal-dığı için işlem sonlandırıldı. (Şekil 1B). Postoperatif 1. ay kontrollerinde hastaların klinik şikayet-lerinin tamamen iyileştiği ve distal nabızların palpabl olduğu görüldü. Vakalar ve özellikleri Tablo 1’de gösterilmiştir.

Tartışma ve Sonuç: Açık cerrahi tekniklerin başarılı sonuçlarına

rağ-men intraoperatif sorunlarla karşılaşılması bu hastaların tedavisinde daha az invaziv yöntemler aranmasına sebep olmuştur. Stentlerinde tedaviye eklenmesini takiben endovasküler tedavi yaygın bir şekilde kabul görmüştür. Uzun bir dönem boyunca supraaortik PTA embolik komplikasyonlar nedeni ile kaçınılan bir işlem olmuştur. Bizim vaka serimizde de tüm hastalarda koldan girişim yapmamızın sebeplerinden birisi de aortik yaklaşımda karşılaşabileceğimiz komplikasyonlardan kaçınmaktır.Bizim vaka serimizde de herhangi bir nörolojik hadise ile karşılaşmadık. Günümüzde bu lezyonların tedavisinde en yaygın yaklaşım stentlerin rutin kullanımıdır. İlaç kaplı stentler anevrizma ve travmatik hasar varlığında önerilmekte fakat tıkayıcı hastalıklarla ilgili anlamlı bir data henüz mevcut değildir. Endovasküler tedavi seçeneğinin girişim esnasındaki düşük riski, kısa hastane kalış süreleri ve normal aktivitelere erken dönüş gibi avantajları sebepleriyle seçenek olabileceği kanaatindeyiz.

[S-219]

Carotid endarterectomy in the octogenarian with contralateral carotid disease: a single center experience

Onur S Goksel1, Emre Gok1, Celalettin Karatepe2, Omer A Sayın1, Murat Kamber1, Bayer Çınar3, Ufuk Alpagut1

1Istanbul University Faculty of Medicine, İstanbul

2Mustafa Kemal University, Faculty of Medicine, Antakya, Hatay

3Medical Park Hospital, Medical Park Hospital, İstanbul

Introduction-Objective: As the growing proportion of octogenarians in

the ageing population may lead to a dramatic increase in cerebrovascular disease, preventing and treating stroke will be a serious challenge in the octogenarian. We reviewed the outcome of carotid endarterectomy in the octogenarians with or without contralateral carotid stenosis or occlusion and compared the results with a similar cohort of younger age.

Method: From 2005 to 2013, 142 CEAs were performed by a single

surgical team on 128 patients were reviewed for early outcome in regards to hospital mortality and stroke.

Results: 128 patients (111 males; mean 68.5±9.3 years-old, range

49-85) underwent CEA by the same surgical team. 14 patients had severe bilateral disease and underwent bilateral CEAs Smoking was significantly higher in the non-octogenarians (6.2% vs. 21.8%, p<0.05). Preoperative history of transient ischemic events was the most common scenario in both octogenarians and the younger patients although preoperative transient neurologic deficits were more prominent in the non-octogenarians (50% vs. 71%, p<0.05). Contralateral carotid artery occlusion was seen in a total of 14 patients (12.5% in the octogenarians vs. 9% in the younger patients, p=0.52). Only one patient in the octogenarian group experienced a lateralizing stroke due to ipsilateral CEA in contrast to 3 patients (lateralizing stroke in 3 patients, lacunar state in one patient) in the younger patients.

Conclusion: Carotid endarterectomy, despite the general perception,

is a viable option for patients with CCO or bilateral disease even in the octogenarian group.

[S-220]

Hemodiyaliz amaçlı arteriyovenöz fistüllerin ve kalıcı hemodiyaliz kateterlerin açık kalma süresi ve komplikasyonlar

Gündüz Yümün, Selami Gürkan, Mehmet Okan Donbaloğlu, Özcan Gür

Namık Kemal Üniversitesi, kalp ve Damar Cerrahisi Anabilim Dalı, Tekirdağ

Giriş ve Amaç: Arteriyovenöz fistül (AVF) ve kalıcı tünelli kateter

takılmasının amacı hemodiyaliz için uzun süre dayanıklı, yeterli debi-ye sahip ve güvenilir bir damar yolu sağlamaktır. Bu çalışmada kalıcı hemodiyaliz kateterlerinin ve arteriyovenöz fistül açıklık süresi ve komplikasyonlarının karşılaştırılmasını amaçladık.

Yöntem: Ocak 2013 - Temmuz 2014 tarihleri arasında kliniğimizde

kalıcı hemodiyaliz kateteri takılan ve/veya arterivenöz fistül açılan ve kliniğimizce takip edilen 90 hasta retrospektif olarak incelendi. Hastaların yaşı ve cinsiyeti, kateterlerin takılma yerleri, çıkarılma nedenleri, kullanım süreleri ve katetere bağlı komplikasyonlar kayde-dildi. Kateter ömrü, kateterin takıldığı tarihten katetere bağlı gelişen komplikasyonlardan dolayı çıkarıldığı tarihe kadar geçen süre olarak tanımlandı.

Bulgular: Toplam 90 hastanın 77’sine arteriyovenöz fistül açıldı.

20 hastaya ise kalıcı hemodiyaliz kateteri takıldı. Kateter takılan hastaların 7’si daha önce AVF açılan hastalardı. Arteriyovenöz fistül açılan hastalarda ortalama 74 gün sürede 13 (%16.8) hastaya revizyon yapıldı. Kateter sonrası ise ortalama 15.2±11 gün sürede 9 hastada (%45) revizyon gerekti (p<0,001). Bir hastada kateter enfeksiyonu gelişirken 1 hastada kateter malpozisyonu mevcuttu. Diğer reviz-yonlar kateterden yeterli debi sağlanamaması veya kateter trombozu nedeniyle yapıldı.

Tartışma ve Sonuç: Kalıcı hemodiyaliz kateterlerin kullanımı

dene-yimi ve ultrasonografi eşliğinde faydalı ve beklemeden kullanımı avantajlarıdır. Buna rağmen hemodiyaliz giriş yolu olarak AVF halen ilk tercih olarak görülmüştür.

[S-221]

Son dönem kronik böbrek yetmezliği hastalarında hemodiyaliz amaçlı kateterizasyonda İlio-kaval ve sağ atriyal kateter deneyimlerimiz

Ahmet Okyay, Volkan Yüksel, Serhat Hüseyin, Ahmet İlksoy Turan, Taha Özkara, Anıl Güzel, Suat Canbaz, Turan Ege, Hasan Sunar

Trakya Üniversitesi, Kalp Damar Cerrahisi Anabilim Dalı, Edirne

Giriş ve Amaç: Kronik böbrek yetmezliği nedeniyle uzun yıllar

diya-lize giren hasta grubunda, diyaliz amaçlı vasküler erişim yolu seçenek-leri azalmıştır. Arteriovenöz fistül oluşturulması şansı kalmayıp, klinik rutinde sıklıkla kullanılan juguler, subklavian ya da femoral ven yolu açılamayıp, ilio-kaval sisteme ve sağ atriuma kateter takılıp hemodiya-lize alınan 5 hastayı sunmayı amaçladık.

Yöntem: Ekim 2007 ile Nisan 2014 tarihleri arasında toplam 5 hasta

arteriovenöz fistül oluşturulması şansı kalmayan, juguler, subklavian yada femoral ven yolu açılamayıp hemodiyaliz amaçlı vasküler erişim yolu açılması amaçlı opere edildi

Bulgular: Hastaların 3’ü erkek, 2’si kadındı. Yaş ortalaması 58,5 yıl±8 yıl

idi. Hastaların tümü genel anestezi altında opere edildi. 2 hastaya median sternotomi uygulanarak kateter sağ atriuma purse string sütür içerisinden seldinger yöntemi ile yerleştirildi. 2 hastaya batın sol alt kadrana yapılan ingunial ligamana paralel insiyon ile retroperitonda sol common iliak ven eksplore edildi ve purse string sütür içerisinden kateter vena cava inferiora doğru yerleştirildi. 1 hastaya batın sağ alt kadrana yapılan insizyon ile retroperitona ulaşılıp kateter purse string sütür içerisinden direkt vena cava inferiora yerleştirildi. Hastalar işlem sonrası ayılma sürecinin ardından hemodiyalize alındı ve kateter akış problemi yaşanmadı.

Tartışma ve Sonuç: Kronik böbrek yetmezliğine sahip bireylerde

has-talığın son yıllarında vasküler erişim yolu sağlamakta zorluklar ile kar-şılaşılıp, hastaların diyaliz tedavileri aksayıp ölümle sonuçlanan vaka-lar karşımıza çıkabilir. Vasküler erişim zorluğu yaşanan kronik böbrek yetmezliğine sahip hastalarda öncelikle İlio - kaval sistem ve sonra sağ atrium, seçilmiş hastalarda hemodiyaliz için kateter yerleştirme amaçlı kullanılıp, hastaların yaşamlarına devam etmelerini sağlayacaktır.

[S-222]

nevşehir Devlet Hastanesi’ne başvuran üst ekstremite arter yaralanmalarında cerrahi deneyimimiz

Mustafa Cüneyt Çiçek1, Ömer Faruk Çiçek2, Ersin Kadiroğulları3

1Nevşehir Devlet Hastanesi, Kalp ve Damar Cerrahisi Kliniği, Nevşehir

2Dr. Sami Ulus Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kalp ve Damar Cerrahisi Kliniği, Ankara

3Mehmet Akif Ersoy Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kalp ve Damar Cerrahisi Kliniği, İstanbul

Giriş ve Amaç: Bir devlet hastanesine cerrahi girişim gerektiren üst

ekstremite arter yaralanması nedeniyle başvuran hastaların sonuçları-nın ortaya konulması amaçlanmıştır.

Yöntem: Şubat 2013 - Ocak 2014 tarihleri arasında üst ekstremite

arteryel yaralanma nedeni ile Nevşehir Devlet Hastanesi’ne başvuran ve opere edilen 32 vaka (28 erkek, 4 kadın; ortalama yaş 42.8±18.2) retrospektif olarak incelendi. Yaralanmanın mekanizması, tedavi ve sonuçları geriye dönük olarak değerlendirildi.

Bulgular: Üst ekstremite arteryel yaralanmalı 32 hastanın 16’sında

(%50) radiyal arter yaralanması, 12’sinde (%37.5) ulnar arter yaralan-ması ve 4’ünde (%12.5) ise brakiyal arter yaralanyaralan-ması tespit edilerek hastalar acil operasyona alındı. Üç hastaya safen ven interpozisyonu yapılırken diğer hastalarda uç-uca anastomoz tekniği uygulandı. Hiç bir hastada postoperatif amputasyon ihtiyacı olmadı.

Tartışma ve Sonuç: Üst ekstremite arter yaralanmalarında acil

müdahalenin iskemi süresini mümkün olduğunca kısa tutacak şekilde uygulanması gerekir. Bu şekilde gelişebilecek mortalite ve morbidite en aza indirgenecektir.

[S-223]

Akut mezenter iskemi cerrahisinde klinik deneyimlerimiz

Taha Özkara, Volkan Yüksel, Serhat Hüseyin, Ahmet Okyay, Ahmet İlksoy Turan, Anıl Güzel, Suat Canbaz, Turan Ege, Hasan Sunar

Trakya Üniversitesi, Kalp Damar Cerrahisi Anabilim Dalı, Edirne

Giriş ve Amaç: Akut mezenterik iskemi (AMİ) ölümcül bir vasküler

acil olup mortalitesi %50-80 arasındadır. AMİ, nihayetinde barsak nekrozu ile sonuçlanan bir dizi patofizyolojik olayı tetikler. AMİ olgu-larımızı retrospektif olarak incelemek ve bu konuda dikkati çekmek amacıyla bu çalışmayı planladık

Yöntem: Ocak 2004- Aralık 2013 tarihleri arasında AMİ nedeniyle

cerrahi tedavi uygulanan tüm hastaların klinik kayıtları retrospektif olarak değerlendirildi. Eşlik eden hastalık, hikaye, fizik muayene bul-guları, ameliyat öncesi ve sonrası tanıları, ameliyat komplikasyonları, laboratuvar test sonuçları ve hastanede kalış süreleri kaydedildi.

Bulgular: Değerlendirmeye 15’i erkek olan 28 olgu alındı. Yaş

orta-laması 72 (48-91) idi. 18 olgu (%64) ameliyat sonrası hastane yatışı esnasında, En sık kalp hastalıkları ve hipertansiyon olmak üzere bütün hastalarda ek hastalık mevcuttu 19 olguya segmenter rezeksiyon uygu-landı. 4 olguya tekrar iskemi gelişmesi nedeniyle ikincil ameliyatlar uygulandı. Bizim 4 olgumuza yaygın nekroz nedeniyle nonrezektabl olarak değerlendirildi, sadece ekplorasyon uygulayabildik ve ameliyat sonrası erken dönemde, ilk 12 saat içinde eksitus oldu.

Tartışma ve Sonuç: Sonuç olarak AMİ halen hastane içi yüksek

mor-talite ve morbiditeye sebep olan bir abdominal acil olup erken tanı ve tedavide kullanılabilecek noninvaziv, sensitif ve spesifik bir test bulun-madığından klinik şüphe ve zamanında cerrahi müdahale yönetiminde en önemli noktadır. Bu nedenle ileri yaşta eşlik eden kardiyak hastalığı olup acil servise ani başlayan karın ağrısı ile başvuran hastalarda fizik muayene bulguları normal olsa bile mutlaka akla gelmeli ve erken müdahale edilmelidir. Yapılacak tromboembolektomi işlemi ile rezek-siyon engellenebilir yada rezeke edilecek segment kısaltılabilir.

[S-224]

The variety of non-smoking related cancers in diabetic patients with history of revascularisation interventions due to severe atherosclerotic occlusive diseases

Lütfi Çağatay Onar1, Ersoy Karaca1, Olgar Bayserke2, Aykut Demirkıran3, Nedim Umutay Sarıgül3, Mustafa Serdar Yılmazer4, İsmail Haberal5, Benay Erden6, Uğur Filizcan2

1Tekirdağ Çorlu Government Hospital Clinic of Cardiovascular Surgery, Tekirdağ

2Maltepe University Faculty of Medicine Department of Cardiovascular Surgery

3Tekirdağ Çorlu Government Hospital Clinic of Cardiology, İstanbul

4Maltepe University Faculty of Medicine Department of Cardiology, İstanbul

5Istanbul University Haseki Institute of Cardiology Department of Cardiovascular Surgery, İstanbul

6Kartal Koşuyolu Cardiovascular and Thoracic Surgery Training and Research Hospital Department of Cardiovascular Surgery, İstanbul

Introduction-Objective: Both diabetes and cancer are prevalent

dise-ases whose incidence is increasing globally. Epidemiologic evidence suggests that people with diabetes are at significantly higher risk for many forms of cancer. In this study we aim to reveal the incidence and projection of the cancer cases who have been operated for AOD.

Method: Between November 2006 – May 2014 594 patients have been

undervent revascularisation interventions in Tekirdağ region whereas 191 of them heavy smoker and 367 non smoker of them have type II

DM respectively. The number of male patients was 246 whereas there were 121 female patients.

Results: We identified 71 primary cancers among the group. The 18

of them were diagnosed before the intervention whereas 53 of them was diagnosed after the operation. The risk of any incident cancer in Type II DM was raised by comparing the large cohort groups. In Cox models, adjusting for diabetes duration, body mass index and sex, insulin therapy was related with higher risk of cancer. Male patients showed slightly increased risk of cancer by comparing females. The most common cancer types are prostate (n=15), oral cavity and tongue (n=9), cervix and endometrium (n=9), lung (n=7), larynx (n=5), renal cell carcinoma (n=5), colon cancer (n=5) and leukemia (n=4).

Conclusion: Our study demonstrates significant linkage between

athe-rosclerosis, type II DM and cancer by comparing the normal populati-on. These first regional small cohort results confirm previous reports. It is envisaged to enhance this cohort addition of other regional results and epidemiological studies with screening and prevention field missions.

[S-225]

Vasküler yaralanmalarda cerrahi deneyimlerimiz

İyad Fansa, Mehmet Acıpayam, Celalettin Karatepe, Cem Lale

Mustafa Kemal Üniversitesi Kalp Damar Cerrahisi Ana Bilim Dalı, Hatay

Giriş ve Amaç: Vasküler yaralanmalar nedeniyle opere edilen 77

vaka-ya uygulanan cerrahi işlemleri sunmak.

Yöntem: 01.01.2009-01.08.2014 tarihleri arasında vasküler

yaralan-ma nedeniyle opere edilen 77 hastanın (6 kadın, 71 erkek) yaş aralığı 5-82 olup ortalama yaş: 29,81 idi. Bu hasta grubu yaralanma bölgeleri, yaralanma sebepleri, uygulanan cerrahi prosedürler ve sonuçlarıyla incelendi.

Bulgular: Sınırımızda devam eden çatışmalar nedeniyle, opere edilen

77 hastada en sık yaralanma sebebi 60 hasta ile ateşli silah yaralan-ması (%77,92), 9 hasta delici kesici alet yaralanyaralan-ması (%11,68), 5 hasta iyatrojenik (%6,5), 2 hasta trafik kazası (%2,6), 1 hasta düşmeğe bağlı (%1,3) vasküler yaralanması vardı. Yaralanma 48 hastada alt ekstremite (%62,33), 20 hastada üst ekstremite (%25,97), 6 hastada abdominal bölge (%7,8), 3 hastada boyun bölgesinde (%3,9). 77 hastada toplam 107 cerrahi müdahale işlemi yapılmıştır; 47 tanesi primer sütür ile onarım, 11 tanesi yeterli serbestleştirme yapıldıktan sonra Uç-uca anastamoz,30 tanesine revers safen greft,6 tanesine sentetik greft interpozisyonu,13 tanesine ligasyon işlemi uygulanmıştır. 41 hastada (%53,24) vasküler yaralanmaya ek olarak kas-sinir-kemik yaralanması mevcuttu. 7 hastada yapılan vasküler müdahaleye rağmen gecikmiş başvuru veya enfeksiyon nedeniyle ekstremite ampute edilmiştir. Müdahale edilen 77 hastadan 14’ü (%18.18) ex olmuştur. Ex olan hastalara ilk müdahaleleri dış merkez-lerde yapılıp tarafımıza sevk edilmişlerdir. Bu hastalardan 4’ünde batın içi büyük damar yaralanması ve eşlik eden batın içi organ yaralanması mevcuttu. 1 hasta vasküler müdahaleye rağmen enfeksiyon gelişmesi ve septik şok nedeniy-le ex olmuştur. Diğer 9 hasta hipovolemik şok tablosunda tarafımıza getirilmiş ve yapılan müdahalelere rağmen kurtarılamamıştırlar. Tartışma ve Sonuç: Vasküler yaralanma-larda başvuru süresi ve eşlik eden ek

yara-lanmaların varlığı,

hastanın hemodinamik durumu yapılan müda-halelerin başarısını ve mortaliteyi etkilemek-tedir.

Perİferİk ArTer HASTAlIklArI Ve

CerrAHİSİ/PerküTAn GİrİşİMler

Belgede DOKTOR SÖZLÜ BİLDİRİLER (sayfa 69-72)