• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

2.1. Mezhebî ve Dinî Aidiyetler Düzeyinde Dışlayıcılık

2.1.1. Cehmiyye

Buhârî’nin Halku ef‘âli’l-‘ibâd ve’r-reddu ‘ale’l-Cehmiyye ve Ashâbi’t-Ta‘tîl, Ahmed b. Hanbel’in er-Red ‘ale’z-Zenâdıka ve’l-Cehmiyye, İbn Kuteybe’nin el-İhtilâf fi’l-lafz ve’r-red ‘ale’l-Cehmiyye ve’l-Müşebbihe, Dârimî’nin Nakzü’l-İmâm Ebî Sa‘îd

‘Osmân b. Saî‘d ‘ale’l-Merîsiyyi’l-Cehmiyyi’l-‘anîd fîme’fterâ ‘alellâhi mine’t-tevhîd ve er-Red ‘ale’l-Cehmiyye adlı eserlerinin her birinin başlığında Cehmiyye ismi yer almaktadır. Bu nedenle bu eserlerin, doğrudan Cehmiyye’yi reddetmek üzere yazıldığı gibi bir izlenim oluşmaktadır. O halde, Cehmiyye adında bir ekolün var olup olmadığı ve Cehmiyye ismi ile kimlerin kastedildiğinin tespit edilmesi önem kazanmaktadır.

Bir diğer adı Cebriyye olan Cehmiyye, kurucusu olan Cehm b. Safvân’a708 nispetle anılmaktadır. Cehm’in, Ca‘d b. Dirhem’in görüşlerinden etkilendiği bilinmektedir.709 Cehmiyye ile ilgili somut bilgiler, tabakât kitapları, mezhepler tarihi alanındaki kaynaklar ve muhaliflerinin tenkit maksadıyla yazdığı eserlerde yer

707 Bkz. Buhârî, Halku ef‘âli’l-‘ibâd, s. 128; İbn Kuteybe, Te’vîlü muhtelifi’l-hadîs, s. 200, 115.

708 Cehm b. Safvân’ın hayatına dair, onun Horasan’ın Semerkand kentinde doğup büyüğüdü, hayatının ilk bölümünü Tirmiz’de geçirdiği ve Ca‘d b. Dirhem’den ders aldığı bilinmektedir. Sadece düşünceleri ile değil siyasî tavrı ile de etkin olan Cehm hakkında, Horasan Valisi Haris b. Sûreyc’in kadılığını ve kâtipliğini yaptığı, sonra onunla birlikte Emevîler’e karşı giriştikleri isyanda Nasr b. Seyyâr’a karşı ayaklandığı ve Selm b. Ahvaz el-Mâzinî tarafından öldürüldüğü bilgileri bulunmaktadır. Ahmed b.

Hanbel, Allah düşmanı olarak vasıflandırdığı Cehm b. Safvân hakkında, onun Horasan ve Tirmiz’de yaşadığı; cedel ve kelâm sahibi olduğu; sözlerinin çoğunun Allah’a dair olduğu bilgilerini aktarmaktadır.

Bkz. Ahmed b. Hanbel, er-Red ‘ale’z-Zenâdıka ve’l-Cehmiyye, s. 196, 197; Bağdâdî, Mezhepler Arasındaki Farklar, s.157; Buhârî, Halku ef‘âli’l-‘ibâd, s. 48, 49; Ali Sami en-Neşşâr, İslâm’da Felsefî Düşüncenin Doğuşu, çev. Osman Tunç, İstanbul, İnsan Yayınları, 1999, I, s. 94; Ay, Mu‘tezile ve Siyaset, s. 45.

709 Buhârî, Halku ef‘âli’l-‘ibâd, s. 20.

153 almaktadır.710 Mezhepler tarihi kaynaklarında, Cehmiyye ve tasnifi ile ilgili birbiriyle çelişen bilgiler bulunmaktadır. Ashâbu’l-Hadîs’in, Cehmiyye ismini merkeze almaları ve hedef olarak Cehmiyye’yi göstermeleri, 3./9. asırda böyle bir ekol veya mezhebin olduğu izlenimini vermektedir. Nitekim bazı kaynaklarda Cehmiyye, bir fırka olarak ele alınmaktadır. Bütün bunlara rağmen, reddiyelerde doğrudan ismi geçen muhataplar göz önünde bulundurulduğunda, Cehmiyye’nin müstakil bir fırka olup olmadığının incelenmeye muhtaç olduğu anlaşılmaktadır.711

Cehmiyye’yi benimseyen belli başlı âlimlerin olmayışı, yani belli bir tarihten sonra Cehmiyye’nin, Cehm b. Safvân’dan başka müntesibinin gösterilememesi ve Cehmiyye’ye nispet edilen görüşler ile diğer ekollerin görüşleri arasındaki fikri benzerlikler bulunması,712 bir itikadî mezhep veya ekol olarak Cehmiyye’nin varlığından söz etmenin mümkün olmadığına işaret etmektedir. Benimsedikleri metodoloji ve din anlayışı itibariyle Ashâbu’l-Hadîs’in, birçok farklı grubu ve ismi, özellikle akıl ile iman esaslarını yoruma tabi tutmaya öncülük ettikleri ve düşünceleriyle çeşitli ekollere tesir etttikleri için Ca‘d b. Dirhem ve Cehm b. Safvân isimlerine nispetle Cehmiyye olarak nitelendirdiği anlaşılmaktadır.

710 Şerafettin Gölcük, “Cehmiyye”, DİA, 1993, VII, s. 234.

711 Bir düşüncenin veya siyasî hareketin bir mezhep olarak isimlendirilebilmesi için gerekli şartlar arasında, İslam’a mensubiyet, itikadî veya siyasî konularda yoğunlaşma, bu yoğunlaşmanın gruplaşmaya dönüşmesi, özgün bir metodoloji yahut kendi içinde tutarlılık özelliklerini taşıması ve yazılı bir edebiyatının olması gerektiği kabul edilmektedir. Bkz. Bulut, İslam Mezhepleri Tarihi, s. 83-87.

712 Cehmiyye’nin Allah’ın yaratılanlara benzemekten tenzihi ve müteşabihatın te’vili konularında, Ehl-i Sünnet kelâmcılarına; marifetullahın aklen vücûbu konusunda Mâturidîyye’ye; Allah’ın sıfatlarının nefy,, rü’yetullah, kabir azabı, şefaat, mizan ve sıratın inkârı konularında Mu’tezile’ye; cennet ve cehennemin ebedî olmadığı görüşünde Ebü’l-Hüzeyl el-Allaf'a ve iman anlayışında Mürcie’ye tesir ettiği kabul edilmektedir. Gölcük, “Cehmiyye”, DİA, VII, s. 236; Aydınlı, Akılcı Din Söylemi, s.347.

154 Ashâbu’l-Hadîs’in, sıklıkla Cehmî vasfını bir grubu sadece nitelemek maksadıyla değil; küfr ve inkâr düzleminde ve tenkit niteliğinde kullandığı görülmektedir. Bu sebeple bazen Ashâbu’l-Hadîs, ilgili bir görüşü eleştirmeksizin ya da aksi görüşü destekleyecek rivayet ve ayetlere yer vermeksizin, o görüşü savunanları

“Cehmî” olarak nitelendirmekle yetinmektedir. Örneğin onlar, Allah’ın arşa istivâsı hakkında, kendileri gibi düşünmeyenleri Cehmî olarak vasıflandırmıştır.713 Benzer şekilde Dârimî, Ali b. Haşrem’in sözüne dayanarak, rü’yetullahı inkâr eden kişinin Cehmî olduğunu belirtir.714 Böylece bazen görüşler eleştiri konusu edilmeksizin, Cehmiyye’ye mal edilerek reddedilmiştir. Bu doğrultuda Watt’ın, “Cehmî” lafzının bir hakaret tabiri olduğu ve gerçekte hiçbir zaman Cehm’e uyan veya alenen öyle olduğunu söyleyen kimselerin olmadığına dair ifadelerini vurgulamak gerekmektedir.715 Tıpkı Kur’ân’ın mahlûk olduğununu savunanlar gibi, Kur’ân’ın lafzının mahlûk olduğunu ve bu konuda vakf edilmesi gerektiğini kabul edenlerin de Cehmî olarak nitelendirilmiş olması,716 Cehmiyye kavramının ötekileştirici bir niteleme olarak kullanıldığını açıkça göstermektedir. Zira Kur’ân’ın lafzının yaratılmış olduğu görüşünü, Cehmiyye’ye mensup olmadığı bilinen ve Ashâbu’l-Hadîs’ten olan Buhârî ve İbn Kuteybe gibi isimler de kabul etmektedir.

713 Buhârî, Halku ef‘âli’l-‘ibâd, s. 41.

714 Ashâbu’l-Hadîs tarafından, Hz. Peygamber’in, başını göğe kaldırıp aya bakarak, ay zahmet çekmeksizin nasıl görülüyorsa kıyamet gününde de öylece Allah’ın görüleceğini haber verdiği rivayeti yalanlayanların Cehmî olduğu, bu kimselerden sakınılması gerektiği kabul edilmiştir. Bkz. Buhârî, Halku ef‘âli’l-‘ibâd, s. 31; Dârimî, Nakzü’d-Dârimî, I, s. 209.

715 Watt, İslam Düşüncesinin Teşekkül Devri, s. 204.

716 Melchert, Sünnî Düşüncenin Teşekkülü, s. 84; Bağdâdî, Târîhu Bağdâd, V, s. 611-624; Dârimî, er-Red

‘ale’l-Cehmiyye, s. 170.

155 Cehmiyye olarak isimlendirilen kimseler, birçok insanı dalâlete sokmakla itham edilmiştir.717 Ahmed b. Hanbel, Cehmiyye’nin bazı görüşlerini duyan cahil insanların, onların sözlerinin Allah’a iftira olduğunu ve bu sözlerle küfr ve dalâlete vardıklarını bilmedikleri için, onların Allah’ı yücelttiklerini sanabileceklerini ifade etmektedir.718 Ahmed b. Hanbel, Ebû Hanîfe’nin ve Amr b. Ubeyd’in ashâbından birçok kimsenin, insanları dalâlete sürükleyen Cehm’e ittiba ettiğini belirtmektedir.719 Buhârî, Hz.

Peygamber’e atfedilen “Ümmetimin münafıklarının çoğunluğu Kur’ân okuyucularıdır.”

hadisinin, Mu‘attıla, Cehmiyye ve Ehl-i Ehvâ için söylendiğini iddia etmektedir.720 Ashâbu’l-Hadîs tarafından Cehmiyye’nin, Allah’ın Hz. Musa’ya hitabı hususunda ve imanın kalp ile ilgili olduğu görüşleri sebebiyle, Râfıza, Kaderiyye ve Hâruriyye’den daha kötü bir statüde olduğu ileri sürülmüş ve dinsel anlamda ötekileştirilmiştir.721

Ashâbu’l-Hadîs’in, Cehmî veya Cehmiyye isminin aşağılayıcı ve olumsuz bir anlamda kullanması ile muhatapları hakkında Mu‘tezile yerine, Cehmiyye ismini tercih etmesi birbiriyle bağlantılıdır. En başta halku’l-Kur’ân görüşü olmak üzere çeşitli fikirlerinden dolayı Mu‘tezile, Cehmiyye mensubu olarak nitelendirilmiştir. Mu‘tezile kastedilerek Cehmiyye kelimesini kullanmak yaygın hale gelmiştir. Ancak Mu‘tezile kelâmcıları bu isimlendirmeyi ve Cehm b. Safvân ile ilişkilendirilmeyi kabul etmemişlerdir. Watt’a göre Cehmî tabiri, dinden dönen veya devlete isyan eden gibi bir içerik kazanmıştır. Yani Ashâbu’l-Hadîs, Kur’ân’ın yaratılmışlığı gibi reddetmek

717 Ahmed b. Hanbel, er-Red ‘ale’z-Zenâdıka ve’l-Cehmiyye, s. 207.

718 Ahmed b. Hanbel, er-Red ‘ale’z-Zenâdıka ve’l-Cehmiyye, s. 212.

719 Ahmed b. Hanbel, er-Red ‘ale’z-Zenâdıka ve’l-Cehmiyye, s. 207.

720 Buhârî, Halku ef‘âli’l-‘ibâd, s. 228.

721 Buhârî, Halku ef‘âli’l-‘ibâd, s. 48.

156 istediği görüşleri benimseyenleri, öldürülmesi sebebiyle kötü şöhretle anılan Cehm b.

Safvân ile irtibatlandırarak gözden düşürme gayreti göstermiştir.722

Ashâbu’l-Hadîs’in reddiye eserlerinde, Mu‘tezile’nin Cehmiyye ile özdeşleştirilmesini, tenkit edilen görüşler üzerinden değerlendirmek gerekmektedir.

Cehm b. Safvân’a nispet edilen temel görüşler ile Mu‘tezile’nin görüşlerinin aynı olmadığını ve reddiyelerde Cehm’e ve bu fırkaya aitmiş gibi gösterilen görüşlerin aslında o dönemde, Mu‘tezile’nin Tevhid anlayışını yansıttığını vurgulamak gerekmektedir.723 Cehm b. Safvân’a göre insanın, yaptığı şeyin dışında bir başkasını yapmasını sağlayacak istitâatı724 bulunmamaktadır. Zira insanın fiilleri, tıpkı bitkilerin hareketleri, suların akması ve taşın düşmesi gibi Allah tarafından takdir edilmektedir ve yaratılmaktadır. İnsanın fiillerinin insana nispeti, tıpkı bu varlıklarda olduğu gibi mecazîdir. İnsanın fiilleri mecburi olduğu gibi, sevap ve azablar da mecburidir.725 Bu görüşlerin aksine Mu‘tezile, irade hürriyetine ve insanın sorumluluğuna dayalı bir anlayışı savunmaktadır.726 Mu‘tezile, cebrî olan Cehm ile birlikte anılmaktan hoşlanmamaktadır. Kaynaklarda, Mu‘tezile’nin Cehmiyye isimlendirmesinden rahatsız olduğuna dair bilgiler yer almaktadır. Ahmed Emîn Fecrü’l-İslâm adlı eserinde, Mu‘tezile’nin Bağdat ekolünün kurucularından Bişr b. el-Mu‘temir’in (ö. 210/825),

722 Watt, İslam Düşüncesinin Teşekkül Devri, s. 204, 205; Aydınlı, Akılcı Din Söylemi, s.349.

723 Aydınlı, Akılcı Din Söylemi, s.349.

724 İstitâat, iradî fiilleri gerçekleştirmeyi sağlayan yetenek ve güç anlamında bir terimdir. Bkz. Yusuf Şevki Yavuz, “İstitâat”, DİA, 2001, XXIII, s. 399.

725 Ahmed Emin, Fecrü’l-İslâm, Beyrut, Dâru’l-Kitabi’l-Arabî, 1969, s. 286.

726 Ay, Mu‘tezile ve Siyaset, s. 46.

157 kendilerinin Cehm’e nispet edilmelerinden duyduğu rahatsızığı ve Cehm’in değil, Amr b. Ubeyd’in ashâbından olduklarını belirttiği dizelerini aktarmaktadır.727

Ashâbu’l-Hadîs, Cehmiyye ismini Kur’ân’ın yaratılmışlığı konusunda ön plana çıkarmaktadır.728 Kur’ân’ın yaratılmışlığı görüşünün bireysel anlamda ilk olarak Bişr el-Merîsî tarafından ele alındığı ve Me’mûn zamanında devlet politikası haline getirildiği tespiti729 göz önünde bulundurulduğunda Bişr el-Merîsî’den bir asır önce yaşayan Cehm b. Safvân’ın kastedilmesinin mümkün olmadığı sonucu ortaya çıkmaktadır.730 Dolayısıyla, Ashâbu’l-Hadîs’in 3./9. asırda muhatabı olan Mu‘tezile’nin görüşlerini, Cehmiyye adı altında sunmasının, anakronik bir yaklaşım olduğu söylenebilir.

Sonuçta, Cehmiyye’nin, müstakil mevcudiyetini muhafaza etmiş bir ekol olmadığı; ancak Cehm’in görüşlerinin, başka mezhepleri etkilemiş olmasının mümkün olduğu anlaşılmaktadır.731 Cehmiyye ismi, Ashâbu’l-Hadîs tarafından muhataplarını reddetmek ve gözden düşürmek üzere kullanılmaktadır. Ashâbu’l-Hadîs, 2./8. asrın sonlarından itibaren, muhalif olduğu bütün grupları, hatta kendilerinden olup farklı görüş iddia edenleri dahi Cehmî olarak vasıflandırmaktadır. 3./9. asırda

727 Bu dizeler şöyledir: “Cehmîleri kendimizden ayrı tutarız¸biz onlardan değiliz. Onlar da bizden değil, biz onlardan razı değiliz. Onların önderleri Cehm’dir. Cehm kimdir? Biz onu bilmiyoruz. Biz takva ve ilim sahibi olan Amr’ın ashâbındanız.” Bkz. Ahmed Emin, Fecrü’l-İslâm, s. 288.

728 Ahmed b. Hanbel, er-Red ‘ale’z-Zenâdıka ve’l-Cehmiyye, s. 214.

729 Osman Aydınlı, “Kur’ân’ın Yaratılmışlığı Meselesi ve Mu‘tezile’nin Tarihi Seyrindeki Rolü (I)”, Dini Araştırmalar, Ocak-Nisan 2001, c. 3, sy. 9, s. 143.

730 Mu‘tezile’nin beş esasından biri olan “Tevhid” ilkesinin alt başlıkları olan Allah’ın sıfatları, halku’l-Kur’ân, gibi konuların Mu‘tezile’nin ilk öncüleri olan Vâsıl b. Atâ ve Amr b. Ubeyd döneminde basit ve yüzeysel bir seviyede tartışıldığı bilinmektedir. O dönemde, Allah’ın sıfatlarının nefyedilmesi ön plandadır. Bkz. Ay, Mu‘tezile ve Siyaset, s. 48. Bu bilgiler, her ne kadar halku’l-Kur’ân görüşü Allah’ın sıfatları konusunun bir uzantısı olsa da o dönemde Kur’ân’ın yaratılmış olduğuna dair bir iddianın olmadığı tespitini destekler mahiyettedir.

731 Ahmed Emin, Fecrü’l-İslâm, s. 287.

158 Hadîs’in reddiye eserlerinde Cehmiyye olarak nitelendirilenlerin arasında, Mu‘tezile’nin sıfatlar ve halku’l-Kur’ân görüşlerini benimseyenler ve temelde iman konusundaki görüşleri sebebiyle, bazı Hanefî-Mürciî kimseler bulunmaktadır.732 Nitekim Dârimî’nin, İslam’da Cehmiyye’den başka zındık olmadığına dair ifadesi,733 bu kavramın kullanılan diğer bütün isimlendirme ve kavramları kapsayacak anlamda kullanıldığını göstermektedir.