• Sonuç bulunamadı

Cami Kavramı ve Camilerin Fonksiyonları

BÖLÜM 3: KADIN VE ÇOCUKLARIN CAMİLERDEN BEKLEDİĞİ

3.1. Cami Kavramı ve Camilerin Fonksiyonları

3.1.1. Cami Kavramı ve Tarihi Gelişimi

Cami, dağınık şeyi toplamak biriktirmek birleşmek anlamlarına gelen c-m-a kelimesinden gelmiştir. Dini terim olarak toplu ibadet edilen yerlere denir. Kur’an ve sünnette mescit kavramıyla ifade edilir. Mescit secde edilen yer demektir. (Dini Kavramlar Sözlüğü, 2006:81-82) Türkiye’de küçük mabetlere mescit büyüklere ise cami denilmektedir. Yeryüzündeki ilk mescit Mekke’de ki Mescid-i Haram yani Kabe’dir. (al-i İmran 3/96). İslam tarihinde ise ilk mescit 622 yılında Kuba’da yapılan Küba Mescidi’dir. İkincisi ise Medine’de yapılan Mescid-i Nebi’dir (Dini Kavramlar Sözlüğü, 2006:428). Arapça “cem" kökünden türeyen, "toplayan, bir araya getiren" anlamındaki cami' kelimesi, başlangıçta sadece cuma namazı kılınan büyük mescitler için kullanılan el-mescidü'1-câmi" (cemaati toplayan mescit) tamlamasının kısaltılmış şeklidir, Mescit, Arapça'da "eğilmek, tevazu ile alnı yere koymak" mânasına gelen sücûd kökünden gelen ve "secde edilen yer" anlamında bir mekân ismidir (İslam Ansiklopedisi, c.7, (?):46).

İslam dininin sanat dünyasına getirdiği en büyük yenilik cami mimarisidir. (Göncioğlu ve Kumbasar, 2006:13) İslam mimarisinin en tipik temsilcisi olan camiler salt sanat ve süslemelerle ve mimari sağlamlıkla değer kazanan yapılar değil aynı zamanda insan ruh ve aşkıyla bütünleşmiş, aşkın olandan manalar taşıyan ve bu manaları insan ruhuna üfleyen birer mana atmosferidir.12

Ancak bu atmosferin yakalanması her zaman mümkün olmamıştır. Camilere bu sanatsal ve ruhsal havanın verilmesi salt ihtiyaçları giderme anlayışının hakim olduğu zamanlarda yerini taş ve beton yığınlarına bırakmıştır. Bu durum en çok günümüzde yaşanan bir durumdur. Günümüz modernlik anlayışı içerisinde Türk İslam tarihinde bu kadar çirkini hiç görülmemiş en kötü cami mimarisini inşa etmekteyiz. İslam’ın bir medeniyet olduğu olgusunun göz ardı edilip geriye itilerek tek tip cami inşalarıyla karşılaşmaktayız. (Göncioğlu ve Kumbasar, 2006:9).

12 Camilerin mimari yapısı, caminin iç bölümleri, dış bölümleri hakkında detaylı bilgi almak için bkz: (Onay,2008:24-29)

68

Günümüz medeniyetinde ve şartlarında inşa edilecek camiler ibadet anlamında hem meddi ihtiyaçları hem de manevi ihtiyaçları deruhte edebilecek ve aynı zamanda gelenekten kopuk olmadan modern zamanın şartlarına uyarlanmalıdır. Camiler yapılırken Salt sanat veya inşaat yörüngeli düşünülmemeli Allah boyutlu temalar işlenerek gönüllere bu hissettirilmelidir. (Ökten, 2008:28)

Hz. Peygamberin ilk yıllar bir evde irşad ve tebliğ yaptığı ve ibadet ettiği bilinmektedir. Bu anlamda bu ev ilk ibadet yeri olma özelliği gösteriyordu. Bu eve Daru-l Erkam deniliyordu. Burada Kur’an okunuyor, namaz kılınıyordu. Hz. Ebu Bekir de bahçesinde inşa ettiği küçük bir mescitte ibadet ediyordu. Bu mescit bir Müslüman tarafından yapılan (kurumsal olmayan)ilk mescit sayılır (Göncioğlu ve Kumbasar, 2006:43). Mescitlerin sayısı gerek Hz. Peygamber döneminde gerekse halifeler döneminde sürekli artmıştır. Sadece Hz. Ömer devrinde 4000 cami yapılmıştı. (Canan, 1977:528)

Emeviler dönemi ve Abbasiler döneminde Camiler genellikle bütün gün açıktır. Hangi mezhepten olursa olsun bütün Müslümanlar ibadet etmek dua etmek ve dinlenmek için mescide gelir. Camilerde mabedin kutsal sukuneti içinde öğretmenler ders verir, hakimler muhakeme eder halifeler emirnamelerini tebliğ ederdi. Ayrıca muhtelif kişiler birbirleriyle temas etmek yeni haberler duymak hatta bir işi görüşmek için de camide randevulaşırdı. Cami günlük hayatın merkezi, müslümanların haberleşme yeri ve ocağıydı (Durant, (?):48). Buralarda İlim adamları bir camide bir sütunun dibine veya bir duvarın dibine çöküp Kur’an dersleri yapar, hadis, ilahiyat ve hukuk dersleri verirdi. Daha sonra bunlar kurumsallaşarak medrese halini aldı. Camilerin çoğunun kütüphanesi vardı (Durant, (?):86-88).

Selçuklu ve Osmanlı döneminde camiler yerleşim yerlerinin idare ve kültür merkezi konumundaydı. Bu haliyle mahallenin odak noktasını teşkil ediyordu. (Yılmaz, 2003:133). Camilerin eğitim ve öğretim mahalli olarak kullanılması geleneği Osmanlılar’da da başlangıçtan beri benimsenen ve devam ettirilen bir uygulama olmuştur. Osmanlı medreselerinde mevcut odalarda (hücreler) öğrenciler ikamet etmekte, medrese dershanesinde belirli dersleri görmekte, bunun dışında genel dersleri camilerde takip etmekteydi. Takrir şeklinde halka açık olarak verilen bu dersler için XVII. yüzyıldan itibaren dersiamların tayin edildiği bilinmektedir.

69

Osmanlı Devleti'nin yıkılmasına kadar aralıksız süren bu usule Cumhuriyet döneminde de devam edilmiştir. Bunun yanında hat, Kur'an tâlimi ve hıfzı gibi uygulamalı derslerin camilerde verildiği de bilinmektedir. Osmanlı camilerindeki eğitim ve kültür faaliyetlerini tamamlayan önemli bir unsur da çok yaygın olarak görülen camilerde kütüphane yapma geleneğiydi. Cami derslerini takip eden talebe ve namaz vakitleri arasında boş vakti olan cemaat için bu kütüphaneler çok faydalı olmuştur. Osmanlı döneminde şehir, kasaba ve köylerde sıbyan mektebi olmayan yerlerde camilerin çocukların eğitimi için okul olarak kullanılması çok yaygındı. Bu gelenek, Özellikle 1950'lerden itibaren yaz aylarında ilkokul öğrencilerine camilerde Kur"an öğretilmesi ve bazı sûrelerin ezberletilmesi şeklinde devam etmektedir. Osmanlılar'da ilk zamanlar birine kadılık görevi verildiğinde görev yapacağı yerin camiine götürülür, tayiniyle ilgili berat orada okunur ve merasim yapılırdı. Kadılar davaları görmek için camide otururlardı. Bu uygulama daha Önceden intikal etmiş bir âdet olmalıdır. Çünkü benzer uygulamalar Fâtımîler'de de görülmektedir. (İslam Ansiklopedisi, c.7, (?):51-52)

3.1.2. Toplumsal Kaynaşma ve Camiler

Bir toplumda yaşayan kişiler arasında ortak vasıflar oldukça önemlidir. Bu vasıflar kişileri ve dolayısıyla toplumları birbirine bağlar. Bu bağlamda bir toplumda camiler ortak vasıf olabilir. Camiler ibadet ve manevi huzurun yanı sıra toplumu bağlayan, ilişkileri güçlendiren sosyal bir misyonu da eda edebilir. Toplumsal barış bir toplum için en vazgeçilmez bir öneme haizdir. Bu barışın sağlanması ve devam ettirilmesi de o kadar önemlidir. Camilere her gün ve her hafta milyonlarca kişinin gelmesi ve bunların da milyonlarca kişiyle irtibat halinde olması barış mesajlarının topluma çabucak yayılabilmesi anlamına gelir. Bunun toplum adına kazandıracağı olumlu gelişmeler olması muhakkaktır. Mesela 1975-80 yılları arasında ülkemizde yaşanan anarşi olayları sırasında camiler toplum bireyleri arasında birlik ve barış ortamını korunmasında uzlaştırıcı ve birleştirici bir rol üstlenmiştir. Yine mesela Türkiye’de yerleşim bölgelerinin her tarafında camilerin yaygın olması her camide bir görevlinin bulunması ve güncel konuların aynı anda ülkenin her tarafında işlenebilmesi İslam’ın barış mesajlarının topluma duyurulması açısından avantajlı olmuştur. Nitekim kurtuluş savaşıyla başlayan bağımsızlık mücadelesinin zafere

70

ulaşmasında bu avantajın değerlendirilmesi son derece etkili olmuştur. TBMM’nin kararları bütün camiler kanalı ile halka duyurulmuştur (Yılmaz, 2003:133,134) Camilerin bu manada toplumsal bir görev üstlenmesi, bütün bir milletin ortak vasıflarını simgeleyen bir kurum olması ve topyekün bir toplumun manevi ihtiyaçlarını karşılaması toplumsal anlamda camilerin önemini katlandırmaktadır. Bunun yanında Topçu’ya göre camiler kültür ve ahlak medeniyetinin taşıyıcısıdır. Topçu bir Kenyalı’nın “bu camilerle abidelerin sade harabeleri kalmış olsa bile bu sizi ebedi yaşatmaya kafidir” sözüne övgü düzmüştür (Topçu, 2008a:83).