• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: KADINLAR VE ÇOCUKLAR AÇISINDAN CAMİLERİN PSİKO

2.1. Çocuklar Açısından Camilerin Kullanımı

2.1.3. Bilinçaltı Eğitimi ve Camiler

Çocuğun yetiştiği ortam ve bu ortamda aldığı bilgi ve duygular çocuğun bilinçaltını oluşturur. Çocukların karakterini oluşturan dönem 0-6 yaş arasında geçirdiği dönemdir ve bilinçaltını da bu dönemde edindiği bilgi ve duygular oluşturur. Çocukluk dönemini dini duygu ve davranışlar açısından da şüphesiz önemlidir. Çevresindekilerin Allaha dua ederken bazı söz ve tavırlarının işitilmesi ve görülmesi çocuğun bilincine girer. Bu bilinç çocuğun ileriki hayatının yönünü belirleyecek bir etkiye sahiptir. Çocuğun bilinçaltını oluşturan malzemelerin dini duygunun yoğun olarak yaşandığı bir çevreden gelmesi ileriki hayatında bu duyguları sürekli duyması ve yaşamasına katkı sağlar. Dini duygunun en yoğun yaşandığı yerler camiler ve çevreleridir.

Cami deyince akla ilk gelen çağrışımlardan biri Ezan’dır. Ezan sesleri sıradan bir insan bestesiyle söylenen şarkılara benzemez. Ezanda lahuti bir anlam ve duygu vardır. Bu duyguyu algılamak için yetişkin olmaya gerek yoktur. Çocuklar hatta bebekler dahi bu duyguyu tatmaktadırlar. Nitekim Hz. Peygamber yeni doğan çocuklar için dua eder ve kulağına ezan okurdu. İnsanlar çocukluk yıllarında çokça dinledikleri şarkı, türkü, marş gibi ritmik şeyleri kolay kolay unutmaz, bunları içlerinde saklı bir anı olarak bekletirler. O sesi ne zaman bir daha duysalar o duyguları yeniden yaşamaya başlarlar. Bu duyguları oluşturan ses ezan sesi olursa ileride kişiyi dini duygu, düşünce ve yaşantılarını canlı tutma adına teşvik edici olur.

Ülkemizde Avrupa’ya giden ve bir süre kalan kişiler dönünce en çok özledikleri şeyin ezan sesi olduğunu belirtmekte ve duygulanmaktadırlar. “Meğer ne güzel şeymiş” diye özlemlerini dile getirmektedirler. Bu, onların çocukluk yıllarında bu sesi çok duymalarından kaynaklanan bir durumdur. Özellikle sabah ezanını çok etkilidir. Çünkü bilincin en zayıf olduğu zaman uyku zamanıdır ve beyin bu zamanda gelen olumlu veya olumsuz etkilere karşı zayıf durumdadır. Yine sabah vakti bedenin ve bilincin dinlendiği ve aktif hale gelmek için dakikaları saydığı bir zamandır. Tam bu zamanda ezan sesi işitmek beyin faaliyetlerini ezan sesiyle harekete geçirmek demektir. Yani uykuda olan beden ve bilinç bu sesle uyanmakta,

45

algı dünyasına giren ilk ses ezan sesi olmaktadır. Sabah ezanının saba makamıyla okunması da hem melodik anlamda hem de uykulu beynin mahmuriyetine eşlik etme anlamında oldukça hoş ve etkileyicidir.

Ezan sesiyle uyanan bir çocuk o vakitte tabiatın da uyanmaya başladığını, güneşin dünyayı sarmaya hazırlandığını görür. Kur’an’da sabahın nefeslendiği zamana yemin eden ayetin kastettiği anlamı duymaya başlar (et-Tekvir 81/18) Böyle bir ortamda büyüyen bir çocuğun ileriki yaşlarda ezan sesini duyduğunda etkilenmemesi mümkün değildir. Yine sabah gün doğmadan önceki vakit lahuti anlamda duygusal yaşantıların en çok etkili olduğu vakittir. Bu yüzden sabah namazı gün doğmadan kılınmalıdır ve Allah bu yüzden sabah namazını özellikle önemsemiş ve şahitli bir namaz olduğunu belirtmiştir. (el-İsra 17/78). Bu bağlamda çocuklara sabah ezanını dinletmenin ve sabahın yaydığı pozitif havayı yaşatmanın çocuğun ruhsal ve dini duygu anlamında olumlu kazanımlar edineceğine unutmamak gerekir. M. Akif ezanı dinin temeli saymış, istiklal marşında “şu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli” diyerek duygularını dile getirmiştir.

Ökten benzer bir düşünceyi tekbir açısından dile getirmiştir. Özetle şöyle demektedir: Süleymaniye’de ecdadın taşa nakşettiği özün haberi, taşı diri ve canlı kılan bu öz, bu şafak vaktinde bütün cemaat tarafından ruhların en ince ve derin noktasında hissediliyor. Dillerdeki ve gönüllerdeki bu tekbir ile herkes dokuz asırlık büyük maceranın hatırasını yaşıyor. Fetihler önce ruhlarda gerçekleşiyor. Tekbirler iktidar ve teslimiyetin gerçek kaynağını ilan ediyor (Ökten, 2008:29-31). Yukarıda namazın çocuklara kazandıracağı özelliklerden bahsederken zamanı iyi kullanma alışkanlığı kazandırdığını da belirtmiştik. Bunun en önemli nedeni namazın belli vakitlerde olması ve bu vakitlerin günün beş değişik noktasına yerleşmiş olmasıdır. Namaz vakitlerine özen gösterme alışkanlığı kazanan çocuk bu vesile ile zamanı tanzim etme alışkanlığı da kazanmış olacaktır. Bu namaz ibadetinin kazandırdığı dışa dönük bir faydadır. Bir de içe dönük faydası vardır ki o da bilinçaltı eğitimine yaptığı katkıdır. Belli şeyler belli aralılarla tekrarlananınca önce ön hafızaya girer, sonra uzun süreli hafızaya geçer sonra da bilinçaltının yaşayan kalıcı malzemesine dönüşür.

46

Japonya’da sürekli tekrarlar bir eğitim şekli olarak kullanılır. Çocuklara toplum şuuru ve çalışkanlık özelliği kazandırmak için gün içinde “Diğerlerine uyum göster, gruptan ayrılma, her zaman evet demenin bir yolunu bul” (Reid, 2006:154) şeklinde kısa cümleler sürekli tekrar ettirilir. Bahçe ve duvarlar “İşimizi başarıyla tamamlayıncaya dek yılmadan çalışalım, teneffüslerde yılmadan çalışalım” (Reid, 2006:145) yazılı levhalar ve iri yazılarla doldurulmuştur. Çocuk sürekli bu yazıları görerek ve tekrar ederek büyür. Dini duygu ve düşünceyi kazandırmak açısından bakınca namaz ibadeti ve bunun sürekli camide eda edilmesi de oldukça kazanımlı bir uygulama olmaktadır. Nitekim ibadetler kişide “Sürekli ibadet etmeliyim, sürekli iyi insan olmalıyım, dünyanın geçici olduğunu aklımdan çıkarmamalıyım.” Gibi dini duyguları sürekli tekrar ettiren hareketlerdir.

Bilhassa insanı cazip özellikleri ile bağlamaya çalışan dünyanın geçici olduğunu sürekli hissetmek bir müslüman için dini duygu adına kazanılacak en ileri seviyedeki başarıdır. Bu duygu diğer ibadetlerin de daha derinden yaşanmasına ve kökleşmesine vesile olur. Kur’an’da dünya hayatının çekici özelliklerine rağmen bir oyalanma yeri ahiret yurdunun ise gerçekten kalınacak yer olduğu belirtilmiştir (el-Enam 6/32). Namaz ibadeti ve bunun camide takip edilmesi kişiye aynı zamanda sürekli tekrar ile bu duygu ve düşünceyi aşılamaktadır.

Bilinçaltı eğitimi açısından bakınca “çağrışım” kavramı önemli bir yere sahip olmaktadır. Çağrışımın sevgi ve nefret olmak üzere iki tarafı vardır. Sevdiğimiz varlıkların hatta insanların birçoğunu onların bağlı bulundukları varlıklar ve insanlar sebebiyle seviyoruz. Yani insan sevgisinin oluşmasında eşya ile kişiler arasında sıkı bir ilişkinden etkileniyoruz. Diğer yandan sevmediğimiz varlıkların hatta insanların birçoğunu onların bağlı bulundukları varlıklar ve insanlar sebebiyle sevmiyoruz. Dini duygu ve davranışlar söz konusu olunca da durum değişmemektedir. Çocuklar dini ortam ve kişiler arsıda ilişki kurmaktadırlar. Mesela camide ilk karşılaştığı kişi, ilk yaşadığı olay veya başka bir duygu çocukta çağrışım ilişkilerini oluşturmak bakımından önemlidir. Burada esas değinmek istediğimiz durum din veya İslam kavramı ile cami yapısı arasında kurulacak olumlu çağrışım ilişkisidir.

47