• Sonuç bulunamadı

Boğazlar’da Türk Egemenliğinin İki Taraflı Antlaşmalarla Düzenlendiğ

Belgede Montreux boğazlar sözleşmesi (sayfa 33-38)

1. Boğazlar’da Mutlak Hâkimiyete Son Veren Antlaşma Kale-i Sultaniye (Çanakkale) Antlaşması (5 Ocak 1809)

Türk Boğazları’nın rejiminin düzenlenmesinde, Osmanlı Devleti’nin mutlak hâkimiyet devri, İngilizlerle 5 Ocak 1809 tarihinde “Kale-i Sultaniye Antlaşması”nın yapılmasıyla sona ermiştir. Bu tarihten sonra Türk Boğazları üzerindeki rejim, Osmanlı Devleti’nin taraf olduğu ikili antlaşmalarla düzenlenmiştir. Kale-i Sultaniye Atlaşması ile birlikte 14 Eylül 1829 ve 8 Temmuz 1833 tarihlerinde sırasıyla “Edirne Antlaşması” ve “Hünkâr İskelesi Antlaşması” da bu döneme ait antlaşmalardır.

18 Ekim 1808 tarihinde, Fransa ve Çarlık Rusya arasında Erfurt’ta çeşitli görüşmeler yapılmıştır. Bu görüşmelerde İstanbul ve Boğazlar üzerinde Çarlık Rusya’nın istekleri ve iki taraf arasında pazarlık konusu olduğu ortaya çıkınca Osmanlı Devleti ile İngiltere arasında savunma antlaşması için temaslar başlamıştır. Osmanlı Devleti temsilcisi olarak Vahit Efendi, İngiliz elçisi Robert Ader ile görüşmeler yapmak üzere 1808 Kasımı’nda Çanakkale’de buluşmuşlardır46. Osmanlı Devleti bu antlaşma ile artık güvenmediği Fransa’nın yerine İngiltere’yi koymayı ve bu sayede Çarlık Rusya ile toprak kaybetmeden barış antlaşması yapmayı hedeflemiştir. İngiltere ise bu antlaşmanın ticarî ve siyasî çıkarları bakımından faydalı olacağına inanmıştır. İngiltere, böylece bir taraftan dengeyi kurarken diğer taraftan Boğazları Rus savaş gemilerine kapatıp, Hindistan yollarını güvende tutmayı amaçlamıştır.

Ancak Osmanlı-İngiliz müzakereleri çeşitli pürüzler dolayısıyla kısa sürede sonuçlanamamıştır. Osmanlı Devleti İngilizler’in iki yıl önce Çanakkale Boğazı’ndan zorla geçmiş olduğunu öne sürerek İngiltere’den savaş tazminatı ve ciddi rakamlarda para yardımı istemiştir. Görüşmeler kesilecek noktaya gelmiştir ki; savaş tazminatından vazgeçilerek Çanakkale’de, Boğazhisar Kalesi civarında 12 maddeden oluşan Kale-i Sultaniye antlaşması imzalanmıştır. Antlaşmanın 11. maddesine göre; İstanbul ve Çanakkale Boğazları’ndan savaş gemilerinin geçmesi eskiden olduğu gibi yasak

olacaktı. Bu konuda Osmanlı Devleti’nin uyguladığı kural bundan sonra da uygulanacak ve bu kurala barış zamanında bütün devletlerle birlikte İngiltere de uyacaktı. Kale-i Sultaniye Antlaşması Türk Boğazları rejiminde dönüm noktası olmuştur. Bu tarihe kadar Osmanlı Devleti’nin kendi menfaatine göre açık ya da kapalı tuttuğu Boğazlar’ın, bütün devletlerin savaş gemilerine kapalı tutulacağı milletlerarası bir sözleşmeyle taahhüt edilmiştir. Savaş zamanında ise Osmanlı Devleti dilediği gibi hareket edebilecekti47.

Antlaşmanın gizli maddelerine göre; Fransa, Osmanlı Devleti’ni tehdit ederse veya Osmanlı Devleti’ne savaş açacak olursa, İngiltere, Osmanlı Devleti’ne savaş için araç ve gereç yardımında bulunacak, Karadeniz’e kadar Osmanlı sahillerini koruyacaktı48.

Boğazlar’ın savaş gemilerine kapalılığı ilk olarak milletlerarası bir antlaşmada yer almıştır. Bu açıdan Kale-i Sultaniye Antlaşması ile “Boğazlar Meselesi” devletlerarası bir nitelik kazanmıştır. Bu antlaşma ile İngiltere’nin, Çarlık Rusya’nın güneye inmesini önleme amacı, İngiliz-Rus rekabetini de ilk kez ortaya çıkarmıştır. Kale-i Sultaniye Antlaşması’ndan sonra Osmanlı Devleti ve Çarlık Rusya arasında arabuluculuk yapmak isteyen İngiliz elçisi Robert Ader, Çarlık Rusya’nın tepkisiyle karşı karşıya kalmıştır. Çarlık Rusya, Osmanlı Devleti ile barış yapmak istememiş, problemler de çözülemeyince iki yıl sürecek olan Osmanlı-Rus savaşı yeniden başlamıştır. İki yılın sonunda Osmanlı Devleti güç kaybının farkına varmış, Çarlık Rusya ise yaklaşan Fransa tehlikesi karşısında endişeye kapılmıştır. Sonuçta her iki taraf da barış yapmak istemiştir. Kasım 1811’de Yergöğü’nde başlayan barış görüşmeleri Bükreş’te devam etmiş, uzun ve zorlu görüşmelerden sonra 12 Mayıs 1812 tarihinde “Bükreş Antlaşması” imzalanmıştır. Bu antlaşma ile 1806’dan bu yana devam eden Osmanlı-Rus savaşı son bulmuştur. 1806–1812 Osmanlı-Rus savaşı, bu savaş sırasında ve sonunda yapılan Kale-i Sultaniye ve Bükreş Antlaşmaları ile Osmanlı Devleti, dış siyasetinde büyük Avrupa devletlerinin baskılarının daha da arttığını ve denizleri ile toprakları üzerinde bu devletlerin çıkar çatışmaları içine girdiklerini görmüştür49.

47 Y. Yücel, A. Sevim, a.g.e., s. 155. 48 S. Kocabaş, a.g.e., s. 53.

2. Edirne Antlaşması (14 Eylül 1829)

Çarlık Rusya ile imzalanan antlaşmalara rağmen, Boğazlar hakkında Osmanlı Devleti’nin eski ilkesinden verdiği ciddi tavizlerden biri, 14 Eylül 1829’da yapılan “Edirne Antlaşması”nda kendini göstermiştir. İngiltere ve Çarlık Rusya’nın desteği ile gelişen, 1821 yılında Mora’da başlayan, Rus Çarı I. Aleksandr’ın yerine gelen yeni Çar’ın bizzat iştirakiyle çıkan Yunan isyanı sırasında; İngiltere, Çarlık Rusya ve Fransa 6 Temmuz 1827’de Londra Antlaşması’nı imzalamışlardır. Bu antlaşmaya göre Osmanlı’ya bağlı özerk bir Yunanistan kurulmasına karar verilmiştir50.

1827 Londra Antlaşması kararları ve öncesinde 4 Nisan 1826 St. Petersburg Protokolü’nün öngördüğü Yunanistan’ın bağımsız bir devlet olması düşüncesi, kıta Yunanistan’ındaki ve adalardaki bütün Türk mallarını alacak olması, bunun da Türkler’in Yunanistan’dan atılması anlamına gelmesinden dolayı Osmanlı Devleti, 1827 Londra Antlaşması ve St. Petersburg Protokolü kararlarını reddetmiştir. Bunun üzerine, müttefik ülkeler 20 Ekim 1827’de Mora’yı kuşatarak Navarin’deki Osmanlı ve Mısır donanmalarını yakmışlardır. Osmanlı Devleti, ortada bir savaş yokken donanmasının batırılması karşılığında İngiltere, Fransa ve Çarlık Rusya’dan tazminat talebinde bulunmuş, Boğazları tüm yabancı gemilere kapatmıştır. Tekliflerin kabul edilmemesi üzerine bu ülkelerle her türlü ilişkiler kesilmiştir. Bunun üzerine Çarlık Rusya, 14 Nisan 1828’de Osmanlı topraklarına saldırmıştır. Osmanlı Devleti ise Çarlık Rusya’ya karşı 20 Mayıs 1828’de savaş ilan etmiştir. Savaş devam ederken 9 Temmuz 1828’de İngiltere ve Fransa ile bir antlaşma yapan Mehmet Ali Paşa 6 Ağustos 1828 tarihinde Mora’da bulunan Mısır kuvvetlerini geri çekmiştir. Fransa ise 1828 Ekiminde hiçbir mukavemet görmeden Mora’yı işgal ederek Mora’daki Osmanlı egemenliğini kesin olarak bitirmiştir51.

Çarlık Rusya’nın Osmanlı Devleti’ne karşı elde ettiği başarılardan rahatsız olan Avrupa, savaşın bitmesi için harekete geçmiştir. Avrupa Devletlerinin aralarında yaptıkları görüşmelerden sonra, 22 Mart 1829’da Londra Protokolü imzalanmıştır. Protokole göre Yunanistan Devleti kurulacak, kurulan devlet, Avrupa’nın seçtiği Hıristiyan bir Prens tarafından yönetilecek ve her yıl Osmanlı Devleti’ne belli miktarda

50 Y. Yücel, A. Sevim, a.g.e., s. 194. 51

vergi verecekti. Osmanlı Devleti ise bu protokol kararlarını reddetmiştir. Ancak Osmanlı-Rus savaşı devam ettiği gibi, Ruslar, Balkanlar’da Edirne’ye; Doğu’da ise Erzurum’a kadar gelmişlerdir. Barışa mecbur kalan Osmanlı Devleti, Çarlık Rusya ile 14 Eylül 1829 tarihinde “Edirne Antlaşması”nı imzalamıştır.

Edirne Antlaşması’na göre; Boğazlar ilk kez milletlerarası bir yükümlülükle tüm yabancı devletlerin ticaret gemilerine açılacaktı. Bunun yanında Boğazlar’ın savaş gemilerine kapalılığı ilkesi yürürlükte olacaktı. Bu sonuçlar, Osmanlı Devleti’nin Boğazlar üzerindeki egemenliğini ve dış siyasetindeki hareket kabiliyetini iyice kısıtlamıştır. Edirne Antlaşması, genel olarak değerlendirildiğinde Osmanlı Devleti’nin Kaynarca’dan sonra imzaladığı en ağır antlaşma olarak nitelendirilebilir52.

3. Mısır Meselesi ve Hünkâr İskelesi Antlaşması (18 Temmuz 1833)

Edirne Antlaşması’yla Çarlık Rusya, Boğazlar üzerinde üstünlük sağlamış, ticaret gemilerine uygulanan rejimi değiştirmiştir. Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa 1831 yılında isyan çıkararak Suriye’yi işgâl etmiş, daha sonra gönderdiği kuvvetler Konya’da Osmanlı Devleti ordularını yenerek, Kütahya’ya kadar ulaşarak, İstanbul’u tehdit etmeye başlamıştır. Mehmet Ali Paşayı durduramayacağını fark eden Padişah II. Mahmut, öncelikle İngiltere ve Fransa’dan yardım istemiştir; ancak İngilizler, meselenin büyüyeceğini tahmin edemediklerinden, Fransızlar da Mısır’a yakınlık gösterdikleri için Padişah’ın bu çağrısına cevap vermede tereddüt göstermişlerdir. Oysa ki Çarlık Rusya, Osmanlı Devleti’ne yardım önerisi sunmuştur. Yardımın şekli üzerinde görüşülürken, bir Rus savaş filosu 20 Şubat 1833’te İstanbul Boğazı’na gelerek Büyükdere önlerine demirlemiştir. Bu ani durum, Osmanlı Devleti ile birlikte Avrupa Devletlerini de endişeye düşürmüştür. 1833 Kışında II. Mahmut’un talebiyle 12.000 civarında Rus askerinin İstanbul Boğazı’nın Anadolu yakasına yerleşmesi, Avrupa’yı harekete geçirmiştir. Mısır isyanında pasif konumda bulunan İngiltere ve Fransa, Rus donanmasının Boğazı terk etmesi konusunda Osmanlı Devleti’ne baskı yapmaya başlamışlardır. Osmanlı Devleti ise Mısır’da Mehmet Ali Paşa’ya İngiltere ve Fransa’nın baskı yapmaları karşılığında Rus donanmalarının çekilmesi için girişimde bulunacağı vaadini vermiştir. İngiltere ve Fransa da Mehmet Ali Paşa’ya baskı yaparak,

Mehmet Ali Paşa’nın II. Mahmut ile 1833 Kütahya Antlaşması’nı imzalamasını sağlamıştır. Antlaşmaya göre Mehmet Ali Paşa, Mısır ve Girit Valiliklerine ek olarak Şam Valiliğini; oğlu İbrahim Paşa’ya da Cidde Valiliğine ek olarak Adana Valiliğini almıştır. Ayrıca Mehmet Ali Paşa kuvvetlerinin, Toros Dağları’nın güneyine çekilmesi sağlanmıştır53.

Kütahya Antlaşması, bir “Ferman” verilerek yapıldığından herhangi bir süresi yoktu. Sultan II. Mahmut, Mehmet Ali Paşa’ya güvenmediğinden ve bu meseleyi kesin bir sonuca kavuşturmak üzere “III. Osmanlı-Rus İttifakı” olarak bilinen ittifak görüşmelerini yapmıştır. Çarlık Rusya ile altısı açık, biri gizli olmak üzere 7 maddeli, 8 yıl süreli “Hünkâr İskelesi Antlaşması” 8 Temmuz 1833 tarihinde imzalanmıştır. Rus Çarı bu antlaşmanın Osmanlı’ya sağladığı Rus yardımına karşılık, Çarlık Rusya’ya maddi bir yardım yapmanın Osmanlı Hükümeti’ne yükleyeceği gider ve güçlükleri takdir ettiğinden, bir gün Osmanlı Devleti bu gibi unsurları karşılamak zorunda kalırsa, Çarlık Rusya bu yardımı Türkiye’den istemeyecekti. Hükümetin buna karşılık, Çarlık Rusya’ya bir saldırı olursa Çanakkale Boğazı’nı kapatmayı kabul etmesi Hünkâr İskelesi Antlaşması’nın en önemli maddesidir. Antlaşmadan iki gün sonra Avrupalı devletlerin baskıları sonucu Rus Filosu ve askerleri İstanbul Boğazı’ndan ayrılarak ülkelerine dönmüştür. Hünkâr İskelesi Antlaşması, iki devletin birbirlerine karşılıklı olarak kara ve deniz kuvvetleriyle yardım etmesini esas alan bir savunma sözleşmesi niteliğindeydi. Antlaşmanın gizli maddesine göre Çarlık Rusya ile Batı devletlerinden biri arasında savaş olursa Osmanlı Devleti, Çanakkale Boğazı’nı Çarlık Rusya ile savaş halinde bulunan devletin donanmasına kapayacak, buna karşılık Rus gemileri Boğazlar’dan her iki yönde de gelip gidebilecekti54.

Hünkâr İskelesi Antlaşması ile Osmanlı Devleti Rus yardımını sağlamış, Çarlık Rusya ise Akdeniz’den gelebilecek tehlikeleri önlemiş, dolayısıyla güneyini güvenlik altına almış ve yardım bahanesiyle kendi savaş gemilerini Boğazlar’dan geçirme hakkına bir kez daha kavuşmuştur. Çarlık Rusya, antlaşmadan elde ettikleriyle Batı karşısında avantajlı bir konuma gelmiş, Karadeniz’de ve Boğazlar’da geçici de olsa en üstün nüfuza sahip devlet konumuna gelmiştir. Çarlık Rusya’nın Osmanlı Devleti

53 S. Kocabaş, a.g.e., s. 59-63.; Y. Yücel, A. Sevim, a.g.e., s. 212-216. 54

üzerinde geniş nüfuz sahibi olması, Avrupa devletlerini endişelendirdiğinden Mısır meselesine müdahil olmalarına yol açmıştır55.

Bu antlaşma, Avrupalı büyük devletlerin çeşitli sorunları olsa bile bir araya gelmelerine vesile olmuştur. Çarlık Rusya bu devletler karşısında hem siyasi hem de askeri olarak yalnız kalmıştır. Büyük devletler süreklilik şansı olmayan bu antlaşmanın süresinin bitmesini beklerken, Çarlık Rusya da yeniden onaylatma ihtimalinin çok az olduğunu bildiğinden, politikasından tavizler vererek Avrupa Devletleri ile işbirliği içine girmeye başlamıştır. Ancak Avrupa, Osmanlı Devleti’nin egemenliğinin en azından bir süre daha devam etmesini çıkarlarına uygun bulmuştur. Bütün bu gelişmeler de, Boğazlar rejiminde bundan sonra çok taraflı antlaşmalar döneminin başlaması için zemin hazırlamıştır56.

C. Boğazlar’da Türk Egemenliğinin Çok Taraflı Antlaşmalarla Düzenlendiği

Belgede Montreux boğazlar sözleşmesi (sayfa 33-38)