• Sonuç bulunamadı

6. BİZANS’TA GÜNDELİK YAŞAM

6.1. Bizans’ta Yönetim

Bizans’ta mutlak otorite imparatordu. Yönetimin, hukukun ve halkın başıydı. Bizans’ta ünvanlar babadan oğla geçmezdi, fakat her saray mensubuna ve görevliye sınıf ya da görevine uygun bir ünvan verilirdi. Her ünvan öncelik sırasına göre belli bir rütbe ve mevkii beraberinde getirirdi158. Bizans’ın imparatorlarının mutlak güç olmalarına karşın imparatora yönetim işlerinde senato danışmanlık yapardı. Bu senato, Roma senatosu örnek alınarak oluşturulmuştu. Bazı yasalar yürürlüğe girmeden önce senatoda okunurdu; buna karşılık senatonun da yasa tasarılarını hazırlayarak imparatora sunma hakkı vardı. İmparator, zaman zaman halkın sorunlarını dinlemek ve kendi isteklerini iletmek üzere halkla ya da halkın seçtiği temsilcilerle genel toplantılar

158

yapardı. Ayrıca yaptığı iş bugünkü içişleri ve dışişleri bakanlarının görevlerine benzeyen bir başgörevli vardı. Örgütleri ve yabancı elçilerle ilişkiler başgörevlinin sorumluluk ve yetkileri arasındaydı. Maliye, devlet topraklarının yönetimi ve sivil yönetim görevlerini yerine getiren başka görevliler de vardı. İmparatorluk 7. Yüzyılda, thema adı verilen yerel yönetim birimlerine ayrılmıştı. Bu yönetim birimleri, özellikle Anadolu’daki Arap saldırılarına karşı etkili oldu.

İmparatora danışmanlık yapan senatodan ayrı ruhani lider ve diğer devlet memurları da yönetimde imparatora destek verirlerdi. Devlette görev alan memurların görev dağılımları rütbelerine göre olurdu. İmparatorlukta, bugün İngiltere’deki gibi bir ünvan hiyeraşisi bulunmaktaydı159. İmparatorlara doğal olarak muhafızları eşlik ederlerdi. Muhafızların emirleri baş mabeyinciden alan kendi subayları vardı. Bu ikinciler protokol görevlisine karşı sorumlu olmalarına karşın, yıllar geçtikçe sonunda tüm kilit noktalardaki görevler gibi bu görevin de hadımlar tarafından yerine getirildiği onuncu yüzyıla kadar önemleri arttı160. Protokol görevlisi olarak mabeyinci, resmi kutlamalar ve devlet törenlerinin yanı sıra saraydaki tüm özel ve resmi işler için gerekli olan düzenlemeleri yapmakla sorumluydu161. İmparatorun saray yetkilileri hepsinden önemlisi büyük hadem mabeynciler geleneksel yönetici sınıfın dışından devşiriliyordu. Böylece saraydaki gölge hükümet, imparatoru tebaasından koparmamış oluyordu. Gerçekten de Bizans idaresinin sırrı, bu herkesten önemli ve arkaplandaki bir avuç insanın taşralıların nabzını bürokrasinin cilalı yönetiminden çok daha iyi tutabilmesiydi162. İmparatorluk idaresi birleşik bir devlet yaratmıştı; insanlar dini düşünceleri ne kadar farklı olursa olsun vergilerini ödediler ve imparatorun başarısı için dua ettiler163.

Bizans, kendi yasama sisteminin temeli olarak kullanmak üzere Roma’nın yasama sistemini almıştı ama Konstantinopolis’te oldukça erken bir tarihte eski yasaları, değiştirmek ya da kaldırmak üzere, incelemesi için bir kurul oluşturulmuştu. Bu kurul

159 Runciman 1956: 67. 160 Rice 1998: 85. 161 Rice 1998: 85. 162 Brown 2000: 87. 163 Brown 2000: 90.

toplandığında vali doğrudan ilgili olduğundan, bu dönemlerde işi daha da yoğunlaştırdı. Yasaların yenilenmesi tümüyle imparatorlara bağlıydı. Her biri, bir hükümdar olarak, yasama organının başındaydı ama bazı imparatorlar sistemi çağdaşlaştırmakla diğerlerinden daha çok ilgilendiler. Ülkenin yasalarının sınıflandırılması, düzenlenmesi ve daha akılcı bir biçime sokulması için uzun vadeli ve kalıcı önlemler İmparator Iustinians’un isteğiyle alındı. Başlangıç olarak Hadrianus zamanından beri kabul edilen bütün Roma yasaları toplandı ve 529 yılında Codex Iustinianos ismi altında yayınlandı. Bu yasalar Bizans varolduğu sürece yürürlükte kaldı ve onikinci yüzyılda Batı Avrupa’da kullanılmaya başlandı. Bugün bile hukuk öğrencileri Iustinianos’un Codex’ini öğrenmek zorundadırlar çünkü burada belirlenen bazı ilkeler bazı Avrupa ülkelerinde bugün bile geçerlidir164. Bu yasalar Jüstinyen!in ölümünden sonra değişikliklere uğramasına rağmen yine de kaynağına bağlı kalındı.

Konstantinopolis halkının bugünkü siyasal partilerin bir karşılığı olarak hiziplere ayrıldığı bilinmektedir. Daha sonraları her hizip omuzlarının üzerlerinde taşıdıkları renkleri benimsediler. Konstantinopolis’in dört partisi Maviler, Yeşiller, Beyazlar ve Kırmızılar’dı. Ama Jüstinyen zamanında Beyazlar Mavilerle, Kırmızılar Yeşillerle birleşti. Bu renksel kategorizasyonun yaşanılan coğrafi bölgelere, sosyal ve ideolojik özelliklere göre ayrıldığı saptanmıştır. Başta polis gücü olarak hizmet etmek üzere kurulmalarına karşın bu hizipler zamanla hipodromda yapılan şenliklerde atletler olarak yarışmak üzere sirke bağlantılı bir duruma geldiler. Atina’daki agora ya da Roma’daki forum gibi Bizans’taki hipodrom da siyasal toplantılar için kullanılırdı. Bu toplantılar yapıldığında her hizip tarafından seçilen ve desteklenen atletlerin oluşturduğu ekipler ulusun önde gelen siyasal partilerini temsil etmeye başladılar; böylece tıpkı bugünkü uluslararası futbol maçlarındaki oyuncuların kendi ülkelerini temsil etmeleri gibi Bizans’taki atletler de belli siyasal partileri temsil ederlerdi165.

Devlette çalışan memurlar eski Roma aristokrasisinden de olsalar, yeni Bizans soylularından da olsalar, hepsi toprak sahibiydiler. Paskalya sırasındaki Pazar günü Büyük Saray’da atandıkları memuriyetin ya da yeniden atandıkları görevlerinin işareti

164

Rice 1998: 93-94.

165

olan amblemlerini almalarının yanı sıra, kendilerine mevkilerinin hak olarak verdiği tören giysisinin de sunulduğu özel bir tören yapılıyordu. Böylece yüksek düzeyde bir saray görevlisi olan magister altın simle işlenmiş bir pelerin, yine altın simle bezeli beyaz kumaştan bir tunik, kenarlarına altın sim geçirilmiş bir toga ve mücevherle bezeli bir kemer alıyordu. Bütün resmi olaylarda bu giysileri giymesi gerekiyordu. Dördüncü yüzyılın sonunda devlet memurlarının sayıları iki bini geçiyordu. Çok kısa sürede bunların çoğunluğu o kadar varsıllaştılar ki son derece görkemli bir yaşam sürmeye başkadılar. Jüstinyen zamanında çoğu o kadar şımarıp fırsatçı oldu ki; Jüstinyen onların ihtiraslarını dizginlemek zorunda kaldı166. Ama yine de aristokrat ve toprak sahibi soylular paralarına para katmaya devam ettiler, hiçbir şey önlerinde duramadı.

İstanbul Büyük Saray Mozaiği’nde de devlet yönetimi ile ilişkilendirilebilecek sahneler bulunmaktadır. Örneğin, mozaikte çemberle oynayan çocuklardan ikisinin tuniği mavidir, diğer iki çocuğun ise yeşil işlemeli tunikleri vardır (Resim 43). Mavi ve yeşil renk tercihi istenilerek tercih edilmiş olmalıdır. Çünkü bu seçilen renklerle hipodromdaki rakip yarışçıları ve ayrı siyasi görüşleri sembolize eden maviler ve yeşillere bir gönderme yapılmıştır. Aynı zamanda mozaikte resmedilen kaplan avı sahnesinde (Resim 34) yer alan avcıların saray muhafız alayından oldukları üzerlerindeki armadan yola çıkarak açıkça anlaşılmaktadır.

Benzer Belgeler