• Sonuç bulunamadı

Bizans ’ta Mozaik Anlayışı

4. BİZANS DÖNEMİNDE MOZAİK SANATI

4.2. Bizans ’ta Mozaik Anlayışı

Mozaik kavramı antik çağdan beri süregelmesine rağmen sanki Bizansla özdeşleşmiş gibi bir izlenim verir insana. Belki de bunun nedeni, antik dönemde yer döşemesi olarak bilinen mozaiğin Bizans döneminde duvar ve tavanda da kullanılarak daha zengin bir hale getirilmesidir. Hıristianlığın kendini her alanda yoğun bir şekilde hissettirmesi Hıristiyan sanatının mozaiğe farklı bir işlev yüklemesine de sebep olmuştur. Bir yandan, kutsal resimler ayaklar altında kalmamalıdır. Dolayısıyla yeni dinsel ikonografiye yanıt veren mozaik, duvarlara ve tavanlara yapılmaya başlanır. Öte yandan, yanlamasına yerleştirilen ya da hafifçe çıkıntı yapan tesseralar ışık oyunları yapar. Harelenme ve pırıldanma etkileri, antik çağ mozaiklerinin geleneksel beyaz zemininin yarini alan, yaldızlı camdan ya da çokrenkli (polikromi) tesseraların kullanımıyla vurgulanır82. Ama antik çağda mozaikte görülen o zarif, naif, estetik görsellik Bizans’ta yerini dinsel bir misyon taşıyan görevsel bir mozaik anlayışına bırakmıştır. Geleneksel bir ruh ile hıristiyanlğı ve antikçağ metodlarını harmanlayan bu üslup, dinsel doğrularca sınırları belirlenmiş bir özellik taşımaktadır. Bu yüzden de böyle bir kaynaşmanın yaşandığı bu dönem bir geçiş dönemidir83.

Bizans, mozaiğe çok önem vermiştir bu da bu dönemde gösterişli ve zengin görünümlü mozaiklerin yapılmasına neden olmuştur. O dönemde başkentte mozaik okullarının açılması ve mozaikçilerin vergiden muaf tutulması da Bizans’ın mozaiğe verdiği değerin bir başka göstergesidir. Duvar mozaiğinin yaygın kullanımı, renkli camın, altının, gümüşün mozaik içinde yer alması bu dönemin tipik özelliğidir. Bu

82

Orcasberro 1998: 152.

83

dönemde, ince bir altın tabakasının küp biçiminde kesilmiş cam parçasının üzerine konmasıyla elde edilen yaldızlı tesseralar ortaya çıkar84.

Bizans mozaiklerinde işlenen konu genelde Tanrı çıkışlı olarak Hıristiyanlık sanatı ile ilgili ikonografik sahneler çerçevesinde dönmektedir. İstisnalar olsa da Bizans mozaik sanatını en iyi örnekleyen eserlerden biri, Ravenna’daki St. Vitale kilisesinin mozaikleridir (Resim 17). Realistik ve dini imgeleri bünyesinde barındıran ve Erken Bizans dönemine tarihlendirilen bu mozaiğe bu nitelendirmenin yakıştırılmasının nedeni, Bizans mozaik sanatının çoğu özelliğini yansıtmasıdır. Başka bir deyişle, konu olarak dini içerikli ama antik çağın getirdiği bazı metodları yaşatmaktadır. Bizans kokan, Bizans’a ait Hıristiyanlık imgesi ve antikçağ sanatında var olan biçimler el ele vermiştir bu eserde. Ayrıca antik çağın zerafeti ve Bizans’ın ağırbaşlılığının muhteşem armonisi sanki bir vals izlenimi vermektedir. Bu mozaikte İsa imparatorluk moruna85 bürünmüş, bütün görkemiyle hüküm sürmektedir. Ayakları altındaki manzarada bir başka dünyanın soğukluğu vardır. Son derece Bizans’a özgü bir tarzı olan bu sahne her şeye karşın yine de antik çağ sanatının kıvrımlı bereket boynuzunu çağrıştıran geniş bir frizle çevrilidir. Altında, Justinianos I ve Theodora’nın gerçekçi portrelerine karşılık, sarayın ileri gelenleri ve Theodora’nın hizmetçilerinin kişiliksiz ve donmuş çizgilerini görürüz. Yürüyüş halindeki bu tören alayı tuhaf bir biçimde kıpırtısızdır ve gerçekdışı bir dünyaya ait gibi durur86. Dönemin önemli kişiliklerinin portrelerini yansıtması açısından, belgesel yönden de değerli sayılan bu mozaiklerde, Justinianus ve mahiyeti altın bir zemin üzerine işlenmiş, Theodora ve yardımcılarında ise, arka planda perde ve

84

Orcasberro 1998: 149.

85

Bizans Dönemi’nde az sayıdaki bazı aristokrat ve bazı saray görevlisi dışında sadece bu rengin kullanım hakkı imparator bireylerine aitti.Sadece imparator hanedanına ait kişiler morun tonu olan bu erguvan rengini taşıyabilirlerdi.Hatta, Erguvan Rengi Saray’ın erguvan rengi yatak odasında doğan imparatorluk soyundan gelen çocuklara erguvan içinde doğmuş anlamına gelen Porphyrogenitos ünvanı verilirdi.Bu rengin bu dönemde neredeyse yücelik makamına ermesinin nedeni elde edilmesindeki zorluktur.Erguvana rengini veren boyarmaddenin tarihçesine bir göz atacak olursak; bir dikenli salyangozdan (Murex brandaris) elde edilen erguvan rengindeki bu boyarmaddenin adı, Fenike uygarlığının en büyük kentlerinden biri olan Sur’dan gelir.Bir efsaneye göre, Fenike tanrısı Melkart’ın köpeği kumsalda dolaşırken bu deniz salyangozlarını ezmiş, böylece bu boyarmaddenin sırrını öğrenmiş.Bu salyangozun ezilmesiyle çıkan sarımsı sıvı güneşte bırakıldığında gökkuşağının bütün renklerinden geçerek sonunda parlak erguvan rengine dönüşür.Ama Fenikeliler biraz boyarmadde elde edebilmek için o kadar çok salyangoz ezmek zorundaydılar ki, bu güzel renge sahip olmaya ancak zenginlerin gücü yetiyordu.Ya da yalnızca imparatorların, kralların ve rahiplerin giysilerini renklendirirdi.

86

sütun gibi süsleyici ögelere yer verilmiştir87. Zengin kumaş kıvrımlarının, Bizans gösteriş düşkünlüğünü yansıtan mücevher ve süslerin belli bir renk armonisi içinde betimlendiği bu mozaiklerin eskizleri de yine İstanbul’dan gönderilmiştir88.

Erken Bizans Dönemine ait diğer mozaikler ise, Yunanistan Selanik’teki St. Demetrius Kilisesi ve Selanik Aya Sofyası’nda bulunmaktadır. St. Demetrius kilise mozaikleri yine erken döneme tarihlendirilen Ravenna mozaikleri ile karşılaştırıldığında Bizans üslubu açısından bir adım öne çıkmaktadır. Daha çok Bizans üslubunu yansıtması bu mozaikleri önemli kılmaktadır. Ayrıca, Sina Dağı’ndaki St. Katherina Manastır Kilisesi (Resim 18-19) de mozaikleri açısından bu dönemi örneklemektedir.

Yasakların doruk noktasına ulaştığı İkonaklast Dönem’de, Bizans sanatının genelinde görülen tahribat kendini mozaik alanında da göstermiştir. Bazı yasakların olması başka yönlere yönelimi desteklemiştir. Yasaklanan figürsel yaklaşım yerini dekoratif ögelere bırakmıştır. İkonaklast akımların etkisini hissettirdiği dönemde, kiliselerde tahrip edilen figürlü resimlerin ve Hıristiyan suretlerinin yerine, eski süsleme geleneklerini sürdüren motifler ve yalın haç biçimleri yapılmış; bu dönem sona erdikten sonra kaldırılan resimlerin yerine yenilerini yapmak mümkün olmamıştır ve özellikle birçok haç biçimleri oldukları gibi bırakılmışlardır89. İkonaklast dönemi sembolleştirmek gerekirse; haç, döneme damgasını vuran figür olmuştur diyebiliriz. Bizans sanatının tahtında oturan Ayasofya (Resim 20), birinci dönem Bizans kiliselerinin tipik bir örneğidir ve bu döneme tarihlendirilen mozaik şeklindeki haçlara ev sahipliği yapmıştır. Ayasofya’da VI. Yüzyılda yapılan orjinal tavan mozaiklerinin bitkisel ve geometrik motifli olanları günümüze kadar ulaşmış, ancak tasvirli mozaikler ikonaklazma akımının bitiminden sonra yapılmıştır. Ama bu dönemin mozaik donanımıyla yapılan en önemli haç figürü Aya İrini’de (Resim 21-22) bulunmaktadır. Aya İrini Kilisesi’nin apsis yarım kubbesindeki bu mozaik haç VIII. yüzyıla tarihlendirilmektedir. Bizans’ta mozaik sanatı, İkonaklast Dönem’den sonra yaşanan siyasi ve ekonomik gerileme nedeniyle zayıflamış, M.S. X. yüzyıldan itibaren tekrar hareketlenmiştir90. Orta Bizans Dönemi’ne geçildiğinde kilisenin başarısı Bizans sanatında ve doğal olarak mozaik sanatında da bazı değişimlere sebep olmuştur. Mimari 87 Tansug 1999: 59. 88 Tansug 1999: 58. 89 Erkan 2006: 29. 90 Ogan 1955: 10.

bağlamında plan tiplerinin değişimi ile birlikte ikonografik konular ve mozaik sahneleri de değişmiştir. Konular daha düzenli ve dikkatli işlenmiştir. Yukarda değindiğim St. Vitale kilisesinin ikonografik anlayışı da bu dönemdeki değişimleri bünyesinde barındırmaktadır. Ravenna’daki St. Vitale Kilisesi’nin ikonografik programında dini içerikli konularla birlikte, ölümlü kişiler de mozaiklerde resmedilmekteyken, İkonaklast dönem sonrasında oluşturulan sistemde artık imparator ve diğer sivil yöneticilerin resimlerini naos programlarında görememekteyiz91.

Teknik anlamda daha ileri seviyede olması, polikrominin varlığı ve renklerin birbirleriyle olan ahengi, giysilerdeki ve yüzlerdeki geçişlerin sert olmasına rağmen sahnelerin güzel resmedilmesi bu dönemde mozaiğin öne çıkan özellikleri arasındadır.

Orta Bizans dönemine ait mozaik örneklerin en başında Ayasofya kilisesi gelmektedir. Ayrıca Yunanistan’da bulunan çeşitli kiliselerde (Atina-Eleusis arasındaki Daphni Manastır Kilisesi, Phokis’deki Hosios Lukas Manastır Kilisesi (Resim 23), Nea Moni Kilisesi) de bu örneklere rastlamaktayız. Bunun dışında, Rusya’daki Kiev Ayasofyası-Sofiski Sobor Kilisesi eski Yugoslavya Ohri’deki Ayasofya ve Üsküp yakınlarındaki Nerez Kilisesi, İtalya’daki Venedik St. Marco Kilisesi ve Sicilya’daki Monreale Kilisesi’nde (Resim 24) de mozaik örneklerin varlığı bilinmektedir. Daphni Kilisesi de, Hosios Lukas Kilisesi de Orta Bizans dönemine tarihlendirilse de ikisi arasında farklılıklar bulunmaktadır. Antik çağ etkisi taşıyan Daphni Kilisesi’ne karşılık Hosios Lukas Kilisesi sırtını Orta Bizans Dönemi kurallarına sıkıca dayamıştır. Bu dönemde, Sakız adasındaki Nea Moni Kilisesi’ndeki mozaikler yerleştirilişleri ve polikromi açısından önemlidir. Ayrıca, Nea Moni Kilisesi mozaik üslubu açısından antik çağ esintileri hissettiren Daphni Kilisesinden ziyade Orta Bizans üslubuna sıkı sıkıya bağlı olan Hosios Lukas Kilisesi ve Kiev Ayasofyası ile benzerlik göstermektedir.

Yüceliği ve aşkınlığı kendine amaç edinen bir sanat olan Bizans sanatının sona doğru yaklaşması Geç Bizans dönemine gelindiğinde olur. Bu döneme gelindiğinde, Bizans’ın son altın çağı yaşanmış ve Bizans mozaiklerinin son örnekleri verilmiştir. 1204 haçlı seferinden sonra, Palaiologosların hükümdarlığı sırasında, Bizans mozaiği en eski gelenekleri ve yöntemleri birleştiren belli bir estetik yetkinlik sergiler. Üslup, renklerin ve çizgilerin oyunuyla zenginleşir. Canlılık ve devinim dolu duruşlar zarif ve

91

doğaldır. Yapılarla dolu gerçek manzaralar belirginleşir. Hep kutsal metinlerden esinlenerek yapılmalarına karşın resimler yeniden öykülemeye dayanmaya başlar92.

Bu dönem daha özgür bir anlatım şekline sahne olmuştur. Bunu da nedeni sanatçıların hissettikleri yoğun baskının azalmasıdır. Sanat biraz daha esnek bir hal almış, o eski katı ruhlu ikonografik anlayış yavaş yavaş ortadan kalkmaya başlamıştır. Bu dönemim en önemli özelliği ise mekan bağlamındadır. Kilisenin ana mekan olarak gösterildiği resimler yerine resimlerde farklı mekanlardan faydalanılmaya başlanmıştır. Bu dönemde mekan anlayışını geliştirmek adına resimlerin arka fonlarına itina gösterilmiştir. Öykülendirilmenin de önem kazanmasıyla resimlerin arka planlarında manzaralar bile kullanılmaya başalanmıştır. Orta Bizans döneminde seyirci ile figür arasındaki ilişki bu dönemde figürler arasına kaymış olup bu da seyirci açısından olumsuz bir durum oluşturmuştur.

Geç Bizans dönemi mozaiklerinin en önemli örnekleri arasında Kariye mozaikleri (Resim 25), Aya Sofya, Fethiye Camii (Pammakaristos Kilisesi) (Resim 26), Vefa Camii (Theodoros Kilisesi) (Resim 27), St. Euphemia Martyriumu, Heybeli Ada’daki Panagia Kilisesi mozaikleri sayılabilir. Bu örneklerin içinde en öne çıkanı ise Kariye mozaikleridir. Bu mozaikler XIV. yüzyılın başında yapılmasına rağmen antik çağ hissi veren bir havası vardır. Antik çağ figürlerini bünyesinde barındırmaktadır. İstanbul dışında da bu dönem mozaiklerine rastlanmakatadır. Yunanistan’daki Pantanassa Kilisesi, Peribleptos Kilisesi eski Yugoslavya’daki Miloseva Manastır Kilisesi, Sopocani, Gracanica Kiliseleri ve Bulgaristan’da Sofya Boyana Kilisesi, Martyriler Kilisesi, Trapezica Kilisesi, Berende Köyü Kilisesi, Zemen Kilisesi mozaikleri bu dönem mozaiklerine örnek olarak gösterilmektedir.

Bu dönem Bizans mozaikleri açısından son parlak dönemdir ve mozaikler artık perdeyi fresklere bırakacaktır.

92

Benzer Belgeler