• Sonuç bulunamadı

KONUYA İLİŞKİN KURAMSAL ÇERÇEVE

1.1. SAĞLIK ALANINDA SOSYAL HİZMET

1.1.3. Biyopsikososyal Yaklaşım

“İnsan karmaşık bir canlıdır, hastalığı için tek bir sebep bulmak zordur” (Engel, 1980).

Engel’in bu sözünün altında yatan anlam bize her şeyden önce biyopsikososyal yaklaşımı çağrıştırmaktadır. Biyopsikososyal yaklaşım, geleneksel olarak biyomedikal ve psikososyal yaklaşımları uygulamaya entegre etmek için kullanılmıştır. Kişiyi bir bütün halinde görmeyi hedefleyen biyopsikososyal yaklaşım, Regensburg (1978; Akt.

Dziegielewski, 2004, s. 9) tarafından kısaca “insanın varlığının bütünlüğü, birliği ve bölünmezliği” olarak tanımlanmıştır.

Biyopsikososyal modeli ele almadan önce birbirlerine entegre olarak biyopsikososyal modeli oluşturan medikal ve psikososyal modelin anlaşılması gerekmektedir. Hastalığı anlamak için baskın model genel olarak biyomedikal model diye adlandırılır. Geleneksel bir perspektiften bakıldığında, bu model sıklıkla hastalığı bir varlık olarak görmekte;

sosyal davranışları doğrudan tanımamaktadır. Biyomedikal modeli temsil eden bu biyolojik perspektif, tıp bilimlerinin temelini oluşturmaktadır. Fakat tıp alanında, özellikle birinci basamak sağlık hizmeti sunan profesyoneller (aile hekimleri vb.) tarafından biyomedikal yaklaşımın yeterli olmadığı sıkça dile getirilmektedir. Çünkü tek başına biyomedikal yaklaşım kullanıldığında, sadece deneyimlenen fiziksel sorunu iyileştirmek veya çözmek üzerinde durulmaktadır. Böylesi bir yaklaşım sorunun birbiriyle ilişkili niteliğini (yani doğasını anlamayı) ortadan kaldırmaktadır. Biyomedikal model, sağlık bakımında tek başına yeterli değildir. Bu modelin baskın kavramları, psikososyal yönleri birleştirmeyi zorlaştırmaktadır (Dziegielewski, 2004). Öte yandan sağlık hizmeti sunumu için önerilen yaklaşım biyopsikososyal niteliktedir. Biyopsikososyal model, hastalığın biyolojik, sosyal, çevresel, psikolojik ve davranışsal yönlerini ele aldığından; hastalığın biyolojik nedenlerine odaklanmayı öncelikli hale getiren biyomedikal sağlık modelini genişletir (Browne, 2012). Bu genişleme, medikal modele psikososyal modelin entegre edilmesiyle elde edilir. Sağlık uygulamasına yönelik bu geleneksel yaklaşımda, sağlıkla ilgili sorunun çözümünde müracaatçı ile bir iş birliği esastır. Psikososyal perspektifte adında anlaşılacağı üzere sağlık ve/veya hastalıkla ilişkili kişilerarası ve kültürel çatışmalar, psikolojik ve davranışsal sorunlar, sosyal ilişkilerdeki memnuniyetsizlikler, rol performanslarındaki güçlükler, sosyal geçiş problemleri, yetersiz sosyal destek ve kaynak eksikliği, karar verme zorlukları vb. sosyal, psikolojik, kültürel ve ekonomik etkenler medikal bileşenlerle bir araya getirilerek bütüncül bir yaklaşım elde edilir (Dziegielewski, 2004). Medikal ve sosyal modeli ruh sağlığı üzerinden ele alan Tuncay (2014b), bu iki modelin birbiri için alternatif olamayacağını, aksi yöndeki iddiaların ve tartışmaların fayda sağlamadığını; kişi sağlık sorunu yaşıyorsa bunda hem çevresel hem de davranışsal faktörlerin etkili olabileceğini ifade etmektedir. Çünkü hastalık ve sağlık birbiriyle öylesine ilişkilidir ki aralarındaki çizgiyi belirlemek neredeyse olanaksızdır.

Çeşitli hastalıkların sonucunda psikososyal sorunlara karşı karşıya kalınabileceği gibi psiko-sosyal faktörler de çeşitli hastalıklara yol açabilir (Duyan, 1996). Örneğin, sosyal hastalıklar ve sorunlar olarak adlandırılan ve tıbbi bakım isteyen çocuk ve yaşlı istismarı, cinsel saldırı ve aile içi şiddet, madde bağımlılığı, bulimia ve intihar girişimleri tıbbi

sorunlar olmakla beraber doğasında biyolojik olmaktan ziyade psikososyal kökenli sorunlardır. Tüm bu sorunlar her koşulda psikososyal modelin dikkatini ve müdahalesini gerektiren durumlardır (Browne, 2012). Daha ötesini görmek için biyomedikal model ile psikososyal modeli birbirine entegre etmek suretiyle sağlık hizmetleri sunumunda biyopsikososyal yaklaşımı esas almak gerekmektedir. Böylece sağlık hizmeti sunumunda, davranışsal ve çevresel faktörleri içeren sağlık ve tedavinin biyolojik, psikolojik ve sosyal yönleri ele alınarak ideal bir yaklaşım elde edilmiş olur. Bu ideal yaklaşım biyopsikososyal yaklaşımdır.

Biyopsikososyal değerlendirme odaklı yaklaşım, sağlık hizmetlerinde sosyal hizmetin önemli bir fonksiyonudur. Etkin tedavi planlamasının temelini oluşturmaktadır. Sosyal hizmet mesleği, sağlık alanında köklü olmasına rağmen sağlık hizmetleri sunumundaki temel görüşü sabit kalmıştır. Bu görüş biyopsikososyal yaklaşımdır. Bu yaklaşım birçok biçime sahip olmakla birlikte, sağlık alanında sosyal hizmet için daima temel unsur olmuştur. Biyopsikososyal yaklaşım, sağlık alanında çalışan sosyal hizmet uzmanlarının bir müracaatçının fiziksel ve tıbbi durumunu, duygusal veya psikolojik yönünü, sosyoekonomik seviyesini, sosyo-politik statüsünü, manevi ihtiyaç ve endişelerini tümden görmeyi ve kişiye yönelik hizmetlerde tüm bu unsurların dikkate alınmasını sağlar. Böylece, müracaatçıların deneyimlerinin biyolojik, psikososyal ve toplumsal süreçlerin etkileşimi sonucu oluştuğu anlayışı kazanılmış olur. Bu anlayış sosyal hizmet uzmanlarına, sağlık ve hastalıkla ilgili altta yatan çok boyutlu biyolojik, duygusal, bilişsel, sosyo-ekonomik, kültürel ve manevi yönleri görme ve ona göre müdahale planı oluşturma fırsatı sağlar (Altilio, Otis - Green, Hedlund, Fineberg, 2012; Dziegielewski, 2004).

Biyopsikososyal yaklaşım, müracaatçı işlevinin üç yönü üzerinde durur. İlki olan “biyo”, müracaatçının sağlık ve refahının biyolojik ve tıbbi yönünü ifade eder. İkinci kısım olan

“psiko”, öz değer, öz saygı gibi bireysel düşünceleri yani psikolojik özellikleri kapsar.

Üçüncü bileşen olan “sosyal” müracaatçıyı etkileyen ve saran sosyal çevre anlamına gelmektedir. Bu üç bileşen birlikte ele alındığında biyopsikososyal model uygulanmış olur. Burada vurgulanması gereken diğer önemli bir husus tedavide hangi alan öncelikliyse ilk olarak o başlığa odaklanmak ve sonrasında diğer iki alana yönelmektir.

Örneğin eğer birisi, hayatta kalması için stabilize edilmesi gereken akut tıbbi durumdan mustarip ise öncelikle bu kişinin tıbbi yani biyolojik yönü ele alınmalıdır. Fakat bu öncelik, kişinin sosyal ve psikolojik yönlerinin göz ardı edilmesini gerektirmez. Böylesi bir vakada hastanın tıbbi gereksinimleri karşılandıktan sonra diğer iki yönün ele alınması gerekir (Dziegielewski, 2004; NASW, 2016).

Sosyal hizmet uzmanları, sağlık hizmetleri sunumunun her aşamasında bu üç bileşeni göz önünde bulundurarak biyolojik, sosyal ve psikolojik faktörlerin sağlık ve hastalık üzerinde nasıl bir etki bırakabileceğini ve birbirlerini nasıl etkileyebileceğini akılda tutmalıdır. Örneğin, birtakım sosyal, ekonomik, kültürel, çevresel ve psikolojik durumlar tıbbi sorulara neden olabilir. Şöyle ki; yoksulluk tıbbi bakımı almayı engelleyerek hastalığı ilerletebilir. Ya da tedavi için gerekli ilaç, özel diyet ürünleri yoksulluk nedeniyle alınamaz.

Çevresel faktöre bağlı olarak ağır sanayi bölgesinde yaşayan ya da hijyensiz ortamlarda yaşayanlar hastalığa yakalanma riskiyle daha sık karşı karşıya kalabilirler. Birtakım duygusal sorunlar beraberinde tıbbi sorunlar getirebilir. Kronik hastalığa sahip kişilerde etkili baş etme becerileri az ve öz yeterlilikleri düşükse hastalığın seyri değişebilir.

Hastanın sosyal destek ağı ve aile ilişkileri sağlık durumunu önemli derecede etkileyebilir. Örneğin meme kanseri olan bir kadının eşi, doktorun mastektomi3 önerisini desteklemiyorsa, gerekli ameliyatın önüne geçerek eşinin sağlık durumunun daha kötüye gitmesine neden olabilir. Tersinden bakacak olursak mevcut olan hastalıklar kişilerin psikososyal problemlerini şiddetlendirebilir. Örneğin, hastalığından dolayı hastaneye yatması gereken ama çocuğunu bırakacak bir kimsesi olmayan bir kadın tedavisi ile çocuğunun bakımı arasında kalıp stres yaşayacaktır. Ya da hastalığı iyileşme gösteren bir kadın eşi ile ayrıldığında bunun üstesinden gelemeyerek tedaviyi bırakabilir ve psikolojik bir çöküntü yaşayabilir. Sağlık sigortası olmayan bir hasta özel hastaneden aldığı tedavinin yüksek faturası nedeniyle ekonomik bunalım yaşayabilir.

Tüm bu örneklerde sosyal hizmet uzmanları devreye girerek odağında, geleneksel tıp bakışından uzak olan biyopsikososyal sağlık bakımı anlayışıyla hareket etmelidir. Fakat sosyal hizmet uzmanları, böylesi bir model her üç alanı (biyo-psiko-sosyal) kapsadığı için uygulamada dikkatli olmak zorundadır. Özellikle “biyo” kısmı için tıbbi terimleri veya tıbbi alanda kullanılan jargonları anlamayan sosyal hizmet uzmanları önemli bir dezavantaja sahip olur. Çünkü müdahalede dil akıcı olmayı ve hizmet alanın dili anlayabilmesini gerektirmektedir (Browne, 2012). Öte yandan sağlık hizmeti sunumunda yer alan diğer tüm disiplinler biyopsikososyal yaklaşımın önemini anlar ve kabul eder. Bu durum sosyal hizmet uzmanlarına, müracaatçıları etkileyen "psiko" ve "sosyal" faktörlerin anlaşılmasında liderlik edebilme olanağı tanır. Buna ek olarak, bugünün sağlık bakım ortamında çevrenin ve refahın sürdürülebilir sağlığın üzerine etkisinin vurgulanması, sosyal hizmet uzmanlarının liderlik rollerini pekiştirmek için ayrıca bir fırsat sağlamaktadır. Burada, bu liderlik rolünün kazanılması için sosyal hizmet uzmanının

3Mastektomi, meme kanserinin önüne geçebilmek ve tedavi edebilmek için tüm meme dokusunun vücuttan çıkarılması şeklinde uygulanan cerrahi yöntemdir.

kattığı artı değer, ortaya çıkabilecek muhtemel sağlık konularına yönelik sosyal, çevresel, kültürel ve psikolojik önlemlerin önceden tahmin edilmesi ve öngörülmesi için çeşitli yol ve yöntemlerin geliştirilmesi çabasıdır (Dziegielewski, 2004).