• Sonuç bulunamadı

Varoluş Sürecine girmemiz için gerekli olan teslimiyet duru­

munu canlandırmada bize yardımcı olması için ilk önce soru­

lara verdiğimiz yanıt şekilleri ile olan ilişkimizi değiştiririz.

Dikkatimizi cevap bulmaya değil soruyu sormaya odaklarız.

Cevabın kendisini beklemediğimiz anda, doğal ve tam ihtiya­

cımız olan anda gerçekleştireceği algısına izin veririz. Bu bizim alma kapasitemizi genişletir.

Yaptığımız en büyük hata düşünen zihnin bize zorlayı­

cı sorular sorulduğunda tek çıkış yolu olduğunu farzetme­

mizdir. Geçmiş deneyimlerimizle ilgili bir soru sorulduğunda zihin bedenimizin bizim hafızamızı nasıl incelediğini farkedin.

Bazılarının düşünmemizi bile gerektirmeyen cevapları hazır­

dır, bazılarına ulaşmak için ise bir sure düşünmemiz gerekir.

Ancak öyle bazı sorular vardır ki ne kadar düşünürsek düşü­

nelim cevaba ulaşamayız.

Zihin bedenimiz cevap arayışını kendini limitleyen "Bil­

miyorum" ya da "Hatırlayamıyorum" düşüncesine ulaşana kadar sürdürür. Bu sözleri söylediğimiz anda zihin alanımız bu araştırmayı sonlandırır.

Düşünerek geçmişimizle ilgili bu sorunun yanıtına ulaşama­

yacağımızı bu cevaplarla kabul ettiğimiz an, kendimize limit­

leyici bir öz eleştiri getiririz; "Hatırlayamıyorum çünkü uzun süreli hafızam o kadar iyi değil", "Hatırlayamıyorum çün­

kü benim için o denli önemli değil", "Hatırlayamıyorum çün­

kü büyük ihtimalle çok acı vericiydi" ya da "Hatırlayamıyo­

rum çünkü çok uzun zaman önce oldu". Cevap veremeyişimi­

zi noktalayışımızın ve bunu limitleyici özeleştiri ile yapmamı­

zın sebebi aslında herşeyi bilmediği olasılığıyla yüzleşemeyen bir yanımızın olmasıdır. Bu olduğunda kendimizi Varoluş'tan gelen bilme deneyimine kapatırız. Bu kendimizi kapatma

ger-7 6 1 VA R O L U Ş S Ü R E C İ

çekleşir çünkü Varoluş başkalarının işine karışmaz. Bizimle iletişimi süreklidir ancak biz sadece düşünerek bilgiye ulaşma-da ısrar edersek bu iletişim bizden saklanır. )

Düşünmeden bilgiye ulaşma bize günümüzdeki eğitim1 sis­

teminin zihinsel yaklaşımından dolayı yabancıdır. Ancak' bu popüler yaklaşımın aksine, zihnimizin düşünen yönü içgörü kapasitemizin hepsi ya da sonu değildir. Aksine, bizim en az beklediğimiz anda içgörü alma özelliğimiz vardır.

Hepimiz cevabın bize en az beklediğimiz anda verildiği örnekler de yaşamışızdır. Bu çoğunlukla "dilimizin ucunda"

hissettiğimiz cevaplara ulaşmaya çalışırken gerçekleşir. Cevap ulaşılamaz hissediliyor da olsa, zihinsel arayışımızı kapatmak yerine şunları söyleyebiliriz, "Biliyorum, biliyorum.", "Cevap bana gelecek", "Tam dilimin ucunda"

Sonuçta cevap gerçekten de gelir. Daha sonra dikkatimiz tamamen başka bir şeye kaydığında, cevap gizemli bir şekilde hep oradaymış gibi ortaya çıkar.

Bilinçli düşünme süreci olmadan bazı bilgilere erişim fik­

ri zihin odaklı eğitim sistemimizin doğası gereği bize yabancı­

dır. Ama, birçok kaşif, keşiflerindeki anahtar bilginin kendi­

lerine zihinlerini Üzerlerinde çalıştıkları işten uzaklaştırıp baş­

ka birşey yaparken, mesela güzel bir öğle uykusu çekerken gel­

diğini belirtir.

Bu tip deneyimler bize, aslında yaşamımızla ilgili olan tüm bilgiler doğru erişim metodu uygulanırsa ulaşılabilir olduğunu gösterir. Bu metod her zaman düşünmeyi içermez. Bu, Ben­

liğimizin herşeyi bilen yönüne tamamen açık olarak cevapla­

rı beklememizi içerir.

Şu anda kendimizi herşeyi bilmiyor olarak görebiliriz.

Ancak varlığımızın bizim bilmediğimiz öyle bir yönü vardır ki, herşeyi bilir. O hiçbir şeyi düşünme gereği duymaksızın herşey

S Ü R E C E U Y U M LA N M A 1 7 7

bilir. Varoluş yaşamış olduğumuz tüm deneyimlerin sessiz bir şahitidir ve bu deneyimlerimiz sanki halen gerçekleşiyormuş gibi hepsini an be an hatırlar. Varoluş zaman kavramını bil­

mediğinden, sadece şimdiki zaman farkındalığında bulundu­

ğundan, edindiğimiz tüm deneyimler şu anda gerçekleşiyor­

muş gibidir. Varoluş tüm deneyimlerin daimi şahitidir.

Varoluş Süreci boyunca, kendimize deneyimlerimizle ilgili pek çok soru sormaya teşvik edileceğiz. Bu yolculuğun gücü­

nü ve bu yönünün potansiyelini düşürmemek için bu sorula­

ra kendimizi limitleyici bir tavırla yaklaşmayacağız. Bir soru­

nun cevabını ya biliriz ya da bilmeyiz. Bunun üzerinde düşün­

mek sonucu değiştirmez. Düşünmek yanıltıcı tahminler oluş­

turabilir ama iş bilme durumumuzu canlandırmaya geldiğin­

de acizdir. Sadece düşünmeye güvendiğimizde özsel olmayan hikayeler uydururuz.

Bunun aksine aradığımız her ne ise, o şeyi zihinsel olarak anlamak, bilmek bütünlenmiş bir fiziksel, zihinsel ve duygu­

sal deneyimdir. Eğer bu tip bir bütünlenmiş deneyime dair anımız yoksa, düşünmek hiçbir fark yaratmayacaktır. Cevabı bulmayı düşünmeden soru sorarak- içtenlikle soru sormak ve bu soruyu daha sonra bırakmak ve cevabın verilmesine imkan tanımak - istenilen cevabın fiziksel, zihinsel ve duygusal tecrü­

be ile ortaya çıkmasını davet ederiz.

Soru ve cevap ilişkisi de her neden sonuç ilişkisi gidibir. Soru sorduğumuz an nedensellikten hareket ederiz. Bunun sonu­

cunda cevaplama deneyimine bağlı oluruz. Cevaba ulaşma sürecini yok etmediğimiz sürece , cevap bizim farkındalığımı­

za tam gerekli olduğu anda bir şekilde iletilecektir. İkisi bir­

biriyle çok yakın ilişkilidir çünkü birbirlerinin parçasıdır. Biri diğerinin garantisidir. Bu süreç boyunca önümüze gelen soru­

lara bu şekilde yaklaşmaya davet ediliriz.

7 8 1 VA R O L U Ş S Ü R E C İ

Bu metindeki soruların cevaplarını hemen bulamadığınız­

da sakın hiç endişelenmeyin. Soruyu içtenlikle sorduğumuz an görevimiz tamamlanır.Cevap hemen açığa çıkmadığında, her ne olursa olsun sadece zihnimizi açık tutar ve cevabın hiçbir çaba harcamaksızın günlük hayatımızda kendisini gösterme­

sine izin veririz. İhtiyacımız olduğunda gelir, biz istediğimiz zaman değil.

Zihin bedenimiz içgörülerimize ulaşmak için değil ama onları taşımak, yansıtmak için çok yararlı bir mekanizmadır.

Varlığımız içgörülere ulaşır ve onları zihin bedenimizin meka­

niklerini kullanarak tam da ihtiyacımız olduğunda ve olduğu şekilde bize ulaştırır. Bizim görevimiz kendimizi herşeyi zihin­

sel olarak anlamaya çalışmadan bu limitsiz olasılığa açmaktır.

Önemli yaşamsal soruları bu farkındalık noktasından sor­

mak günlük yaşantımızda ilham ve içgörü enerjisini canlan­

dıracaktır. Bu bizim nedenini bilmemiz gerekmeden bilme tit­

reşimine girmemizi sağlayacaktır. Bu özellikle Varoluş Süreci boyunca faydalıdır çünkü zihinsel kapasitemizin gelişiminden önceki deneyimlerimize ulaşacağız - herşeye zihinsel bir kav­

ram bağlama öncesine. Bu deneyimlerin çoğu bizim için sade­

ce hissederek algılanabilir, duygusal durumlar, enerjetik titre­

şimler ve fiziksel hisler olarak. Bunlar hissedilmiş enerji hare­

ketleridir, biz ana rahmindeyken oluşan titreşimsel deneyimler ve doğumumuzdan hemen sonar sahip olduğumuz hissel algı­

lama kapasitemizle. Herşeyin nedenini zihinsel olarak anla­

mada ısrar ettiğimizde bu erken hissedilmiş anılara erişebilme ve bunların şu andaki deneyimlerimize olan etkilerini bütünle­

yebilme yetimizi kısıtlarız.

Bu duygusal deneyim sürecinde sormayı seçtiğimiz sorular oldukça önemlidir. Bunların cevapları gerçekleşecektir. Neden­

sonuç ilişkisine bağlı olarak bir soru sorduğumuzda kendimizi

S Ü R EC E U Y U M LA N M A 1 7 9

eşzamanlı olarak açık tuttuğumuzda cevap bir şekilde kendini gerçekleştirecektir. Varoluş Süreci boyunca kendimizi cevap­

ları almaya değil onları kabul etme deneyimine açmaya davet ediliriz.