• Sonuç bulunamadı

BileĢik (Mürekkep) Ġkrar

1.6. ĠKRARIN TÜRLERĠ

1.6.2. Beyanın Ġçeriğine Göre Ġkrar Türleri

1.6.2.3. BileĢik (Mürekkep) Ġkrar

Taraflardan birinin dâva veya savunmasına dayanak teĢkil eden vakıalar durumunun karĢı tarafça tamamen kabul edilmesiyle beraber, bu vakıa durumundan

ikrar eden aleyhine delil teĢkil etmeyeceği, aksine o vakıayı ileri sürenin onu ispat etmesi gerektiği hukukumuzda genel olarak kabul edilmektedir. Vasıflı ikrar (gerekçeli inkar) halinde lehine ikrar yapılan taraf ancak ispat yüküne yer değiĢtirmemek Ģartıyla diğer tarafın ikrarını bölebilir” (Yargıtay

Hukuk Genel Kurulu, E. 2004/4-362, K. 2004/347 ve T. 09.06.2004). “Davalının, ikrar ettiği maddi

vakıanın hukuki vasfının ileri sürülenden farklı bulunduğunu bildirmesi karĢısında, somut olayda, basit (adi) veya bileĢik ikrarın söz konusu olamayacağı çok açıktır. Zira, her ikisinin de temel koĢulu, ileri sürülen maddi vakıanın ve onun hukuki vasfının birlikte kabul edilmiĢ olmasıdır. Vakıa kabul edilmekle birlikte, onun farklı bir hukuki vasıfta olduğunun ileri sürülmesi durumunda, vasıflı ikrardan söz edilmesi gerekir ve bu vasıflı ikrar bölünemez” (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, E. 2013/846, K. 2013/6391 ve T. 16.04.2013).

224 TANRIVER, “Türk Medeni Yargılama Hukukunda Ġkrarın Bölünüp Bölünemeyeceği Sorunu”, s. 224;

KĠRAZ, s. 134. Örneğin, “davacı (koca) 14.02.2000‟de 3. parselde kayıtlı 21 numaralı bağımsız bölümünü üç milyon lira bedel karĢılığında eĢine (davalıya)satmıĢtır. Ġradesini resmi memur huzurunda bu Ģekilde açıklamıĢtır. Dava açarken de satıĢın olmadığını bağıĢlandığını ileri sürmüĢ ve davayı kendi muvazaasına dayandırmıĢtır. Davalı da satıĢın olmadığını iĢlemin bağıĢ olduğunu muhtelif defa ikrar etmiĢtir” (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, E. 2002/2854, K. 2002/5453 ve T. 18.04.2002). Yine bir baĢka örnek ise; “somut olayda davacı, ödünç olarak banka havalesiyle gönderdiği 5000 Amerikan dolarının davalıdan tahsilini istemiĢ, davalı ise davacı tarafından kendisine bu miktar paranın banka havalesiyle gönderildiğini ikrar edip, bunun daha önce davacıya vermiĢ olduğu ödüncün geri ödenmesi olduğunu beyan etmiĢtir. Tarafların bu kabulleri vasıflı ikrardır. Burada, davacının ileri sürdüğü vakıa (paranın gönderilmesi) davalı tarafından ikrar edilmekte; fakat, davacının iddia ettiği gibi bu paranın ödünç olarak gönderildiği inkar edilmektedir” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, E. 2001/13-630, K. 2001/647 ve T. 26.09.2001).

225 Yine benzer bir örnek olarak, “davalı son celsedeki imzalı beyanında ise aynen; „Biz de davacı

tarafından yapılan iĢin bedelinin .... TL olduğunu biz de kabul ediyoruz. Bizim iddiamız bu bedelin davacı tarafa 1/4 „ü nakit olarak kalanların da bono verilerek ödendiği yönündedir. Bonoları müvekkilim ödemiĢtir. Ancak davacı taraftan bonoları almadığı gibi, tahsilata iliĢkin bir makbuz da almamıĢtır‟ ifadelerine yer vermiĢtir. Bu beyan bedel yönünden ikrar niteliğinde olup, davalı aleyhine delil niteliğindedir” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, E. 2006/15-1, K. 2006/34 ve T. 08.03.2006).

48 çıkarılmak istenen hukukî sonucun doğumunu engelleyen yahut onu hükümden düĢüren veya kullanılmasını engelleyen bir diğer vakıa iddiasının da eklenmesiyle ortaya çıkan ikrar, bileĢik ikrardır226

. BileĢik ikrar durumunda biri karĢı tarafça ileri sürülen ve ikrar edilen, diğeri ikrar eden tarafça ileri sürülen ve çekiĢmeli kalmaya devam eden iki ayrı vakıa veya vakıalar durumunun birlikte beyan edilmesi söz konusudur ve bu nedenle bu ikrar türüne bileĢik (mürekkep) ikrar denilmektedir227

.

Uygulamada, vasıflı ikrar ve bileĢik ikrar sıklıkla birbirine karıĢtırılmaktadır. Vasıflı ikrar ile bileĢik ikrar arasındaki temel ayrım; vasıflı ikrarda vakıanın tektir ve onun vasfı tartıĢmalıdır, bileĢik ikrarda ise ikrar edilen vakıayla bağlantılı ya da bağlantısız yeni bir vakıa eklenmesidir228. Dolayısıyla vasıflı ikrarda çekiĢme, ikrar edilen maddi vakıanın ek beyana konu olan hukuki nitelendirmesi üzerinden devam ederken; bileĢik ikrarda çekiĢme ek beyana konu olan yeni maddi vakıa üzerinden devam eder229.

Vasıflı ikrarda, ikrar beyanına eklenen husus borcun doğumu ile ilgiliyken; bileĢik ikrarda, ikrar beyanına eklenen husus hukukî iliĢkinin doğumundan sonra ortaya çıkan ve özellikle onun sona ermesine iliĢkin durumu konu alan bir husustur230

.

BileĢik ikrar, ikrara konu olan vakıa ile ikrara eklenen vakıa arasında bir bağlantı bulunup bulunmamasına göre bağlantılı bileĢik ikrar ve bağlantısız bileĢik ikrar olmak üzere ikiye ayrılır231

.

226 KARAFAKĠH, s. 178; POSTACIOĞU, s. 555; ÖNEN, Medeni Yargılama Hukuku, s. 237; UMAR,

“Muhtevası ve Hukuki Mahiyeti Bakımından Ġkrar Kavramı”, s. 254-255; KURU, Hukuk

Muhakemeleri Usulü, C. II, s. 2056; UMAR ve YILMAZ, s. 201; KURU, ARSLAN ve YILMAZ,

s.375-376; PEKCANITEZ, ATALAY ve ÖZEKES, s. 654; TANRIVER, “Türk Medeni Yargılama Hukukunda Ġkrarın Bölünüp Bölünemeyeceği Sorunu”, s. 225; BERKĠ, “Kanunlarımızda Ġkrar ve Hükmü Ġkrarın Tecezzi ve Ademi Tecezzisi Meselesi III”, s. 7; YAVUZ, s. 684. Örneğin, “veresiye de muamele yapan bir müessese veya tacire karĢı mal aldım amma bedelini verdim, derse burada ikrar tecezzi kabul eder” (Yargıtay Ġçtihadı BirleĢtirme Genel Kurulu, E. 1941/25, K. 1942/7 ve T. 01.04.1942).

227

KĠRAZ, s. 137-138.

228 PEKCANITEZ, ATALAY ve ÖZEKES, s. 654; KĠRAZ, s. 139. 229 KĠRAZ, s. 138.

230 BĠLGE ve ÖNEN, s. 515; TANRIVER, “Türk Medeni Yargılama Hukukunda Ġkrarın Bölünüp

49 Ġkrar beyanına konu olan vakıa ile bu vakıadan çıkan hukuki sonucun doğumunu engelleyen, onu hükümden düĢüren veya kullanımını ortadan kaldıran vakıanın yani ikrar beyanına eklenen vakıa arasında doğal bir bağlantının bulunması halinde bağlantılı bileĢik ikrardan söz edilir232. BaĢka bir deyiĢle bağlantılı bileĢik ikrarda, ikrara eklenen vakıa, ikrar edilen vakıanın doğal bir sonucudur233. Örneğin davacı, davalıya 300 lira parayı ödünç olarak verdiğini, davalıda davacıdan 300 lirayı ödünç aldığını fakat ödediğini söylerse bağlantılı bileĢik ikrar söz konusu olur, burada ikrara eklenen ödeme vakıası ikrar edilen vakıanın yani paranın ödünç alındığının doğal bir sonucudur.

Bağlantısız bileĢik ikrarda ise, ikrar edenin ikrarına eklediği vakıa ile ikrar edilen vakıa arasında herhangi bir bağlantı yoktur234; yani, ikrara eklenen vakıa, ikrar edilen

231

UMAR‟a göre bileĢik ikrarın, bağlantılı ve bağlantısız olmak üzere ikili bir ayrıma tabi tutulması gereksizdir; çünkü bu ayrımı yaparken temel alınan kriterler anlamsız ve yetersizdir. Yine böyle bir ayrım kabul edilemeyeceği için ister bağlantılı ister bağlantısız bileĢik ikrar olarak nitelendirilsin, bileĢik ikrar da bölünebilir. (UMAR, Muhtevası ve Hukuki Mahiyeti Bakımından Ġkrar, s. 255.)

232

KURU, Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. II, s. 2057; BĠLGE ve ÖNEN, s. 515; POSTACIOĞLU,

Medeni Usul Hukuku Dersleri, s. 555; KURU, ARSLAN ve YILMAZ, s.376; PEKCANITEZ,

ATALAY ve ÖZEKES, s. 654; TANRIVER, “Türk Medeni Yargılama Hukukunda Ġkrarın Bölünüp Bölünemeyeceği Sorunu”, s. 226; KĠRAZ, s. 146. Örneğin, “dava, acente tarafından ödenen kasko sigorta poliçesi taksitlerinin davalıdan tahsili için baĢlatılan icra takibine itirazın iptali istemine iliĢkindir. Davalı, acentaya kasko sigorta için müracaatta bulunmadığını beyan ederek davanın reddini istemiĢtir. Mahkemece dava reddedilmiĢtir. Ancak, eldeki davada; davalı tarafın, aracın plaka numarası belirtilmek suretiyle giriĢilen takibe itirazında, belirtilen aracın sigorta prim borcunu ödediğini savunmuĢtur. Bu durumda mahkemece davalının bağlantılı bileĢik ikrarda bulunduğu ve ispat yükünün davalıda olduğu nazara alınarak inceleme yapılmadığından kararının davacı yararına bozulması gerekmiĢtir” (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, E. 2009/13146, K. 2011/5580 ve T. 09.05.2011). Yine bir diğer kararda ise, “davacı, davalıya ödünç olarak verdiği 4500 DM‟nin iade edilmediğini öne sürerek 4500 DM‟nin karĢılığı Türk parasının tahsilini istemiĢtir. Davalı, muhtelif tarihlerde borcunu fazlasıyla ödediğini bildirerek, davanın reddini dilemiĢtir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiĢ; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiĢtir. Davalının borcunu ödediğine dair savunması davacının dayandığı karz iliĢkisini ikrar olup, niteliği itibarıyla bağlantılı bileĢik ikrar olduğundan…” (Yargıtay 13. Hukuk

Dairesi, E. 2002/10468, K. 2002/13325 ve T. 12.12.2002).

233 TANRIVER, “Türk Medeni Yargılama Hukukunda Ġkrarın Bölünüp Bölünemeyeceği Sorunu”, s. 226. 234 “Davacının davaya konu paranın mal bedeli olarak gönderildiğini iddia etmesi üzerine davalı yan,

paranın alındığını ancak 3. kiĢinin borcu için mahsup edildiğini bildirmiĢtir. Bu durumda davalının ikrarı söz konusu olup, bu ikrar bağlantısız bileĢik ikrar niteliğinde olduğundan…” (Yargıtay 19.

Hukuk Dairesi, E. 2008/6404, K. 2009/964 ve T. 12.02.2009). “Tarafların karĢılıklı iddia ve

savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle çek bir ödeme vasıtasıdır. Davacının iddiası doğrultusunda 8.000.000 TL bedelli çek tutarının alındığı davalı alacaklının da kabulündedir. Davalı, borçlusu davacıdan bu parayı aldığını ikrarla birlikte, ödemenin borçlusu davacı ile aralarında mevcut baĢka bir hukuki iliĢkiden kaynaklandığını ileri sürmüĢtür. Böyle bir ikrarda, ilave edilen vak‟a arasında bir bağlılık yoktur. Bu tür ikrar bağlantısız bileĢik ikrar niteliğindedir. O itibarla bu ikrarın bölünebileceği de gerek öğretide gerek bilimsel görüĢ ve yargısal kararlarda tamamen kabul edilegelmektedir. Bu durumda davalının kendisine

50 vakıa olmadan da mevcuttur235. Çünkü ikrara eklenen vakıanın temelinde, taraflar arasında ayrıca yapılmıĢ baĢka bir sözleĢme iliĢkisi bulunmaktadır. Ayrıca bağlantısız bileĢik ikrarda, ikrara eklenen vakıa, ikrar edilen vakıadan sonra ortaya çıkan ve ikrar edilen vakıanın doğumu ile ilgili olmayan yeni bir vakıadır236. Örneğin, davalının, dava konusu 300 lirayı davacıdan ödünç aldığını, fakat kendisinin de davacıdan 300 lira alacaklı olduğunu ve bu alacağı ile borcunu takas ettiğini söylemesi Ģeklindeki savunması bağlantısız bileĢik ikrar olarak nitelendirilir. Bu durumda davalının karĢılık alacağı ile davacının alacağı arasında hiç bir bağlantı yoktur237

.

yapılan ödemenin asıl borcu doğuran iliĢki dıĢında baĢka bir hukuki iliĢki nedeniyle meydana gelmiĢ olduğunu kanıtlaması gerektiği aĢikardır. Mahkemenin de uyuĢmazlığın niteliği ile iddia ve savunma gözetilerek olayda ispat külfetinin davalıya düĢtüğüne dair kabulü de, önceki yargısal kararlara tamamen uygun olduğuna göre, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, E. 1996/13-394, K. 1996/538 ve T.0 3.07.1996). “Davalılar; kendilerine banka havalesiyle gönderilen paranın borç olarak verilmediğini, aksine kendilerinin değiĢik zamanlarda davacıların murisine verdikleri borç paranın geri ödenmesi olduğunu savunmuĢlardır. Mahkemece davalıların bu beyanları bağlantısız bileĢik ikrar olarak değerlendirilip…” (Yargıtay

Hukuk Genel Kurulu, E. 2004/4-362, K. 2004/347 ve T. 09.06.2004). “Dava, tapulu taĢınmazın

haricen satın alınması sebebiyle tapu iptali ve tescil, ikinci kademedeki istek yapılan ödeme tutarının tahsili istemlerine iliĢkindir. Davalı, davacının kendisine parayı gönderdiğini ( maddi vakıayı ) ikrar etmiĢ; ancak, bu paranın davacı tarafından ileri sürülen payın harici satıĢı karĢılığı değil de baĢka bir nedenle ( yani önceki pay satıĢından kaynaklanan baĢka bir hukuki iliĢkiden dolayı ) gönderildiğini savunmuĢ olması Hukuk Genel Kurulu görüĢmeleri sırasında bağlantısız bileĢik ikrar olarak nitelendirilmiĢ olup…” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, E. 2010/14-222, K. 2010/234 ve T. 28.04.2010). “Davalı tarafın parayı aldım beyanı, fiili karine nedeniyle (niĢan hediyesi olarak gönderilen parayı aldım ancak davacıdan alacaklıyım, alacağıma saydım) Ģeklinde bağlantısız bileĢik ikrar olarak kabul edilmelidir. Çünkü paranın alındığını açıklayan ikrar beyanına savunma yolu eklenen vakıa ile ikrara konu vakıa arasında bağlantı yoktur. BaĢka bir anlatımla iki vakıa birbirinden bağımsızdır” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, E. 2003/3-118, K. 2003/158 ve T. 12.03.2003). “Havalenin mevcut bir borcun ödenmesi amacıyla yapıldığı yolunda yasal karine mevcuttur. Bu yasal karinenin tersini ileri süren havaleci bu iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür. Olayda davalının ikrarı söz konusu olup, bu ikrar bağlantısız bileĢik ikrar niteliğinde olduğundan…” (Yargıtay 19. Hukuk

Dairesi, E. 2007/10997, K. 2008/4778 ve T. 05.05.2008). “Mülkiyet hakkına dayanılarak istihkak

iddiasında bulunulan davada, davalı dava konusu eĢyaların davacı babasına ait olduğunu kabul etmiĢ, sonradan kendisine hibe edildiğini savunmuĢtur. Davalının ikrarı bağlantısız bileĢik ikrar olup, bölünebilir niteliktedir” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, E. 1997/13-285, K. 1997/542 ve T. 18.06.1997).

235

KURU, Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. II, s. 2064; ÜSTÜNDAĞ, s. 615; BĠLGE ve ÖNEN, s. 515; KURU, ARSLAN ve YILMAZ, s.377; TANRIVER, “Türk Medeni Yargılama Hukukunda Ġkrarın Bölünüp Bölünemeyeceği Sorunu”, s. 226.

236 KĠRAZ, s. 149. 237

KURU, ARSLAN ve YILMAZ, s.377; TANRIVER, “Türk Medeni Yargılama Hukukunda Ġkrarın Bölünüp Bölünemeyeceği Sorunu”, s. 226. Örneğin, “davalı taraf, havale yoluyla ödeme yaptığını kabul etmiĢ olduğu halde, savunduğu ödemenin sebebini yasal delillerle kanıtlayamamıĢtır. Davalı tarafından açıklanan nitelikteki ikrarı, „bağlantısız bileĢik ikrar‟ niteliğindedir…Somut olayda; davalı belirtilen savunma sebebini kanıtlayamamıĢtır. ĠĢ bedelinin kısmen de olsa yükleniciye ödenmiĢ olması,

51