• Sonuç bulunamadı

2.3. FARAZÎ ĠKRARIN AYIRT EDĠCĠ UNSURLARI ve ÖZELLĠKLERĠ

2.3.3. Bölünemez Olma

Ġkrarın bölünebilirliği konusu, hukukumuzda tartıĢmalıdır. Doktrinde, ikrarın bölünüp bölünemeyeceğine karar verilmesinde göz önünde tutulacak olan noktanın,

376 Örneğin, “somut olayda, davalı vekilinin „kabul‟ yetkisinin bulunduğu, yukarıda anılan beyanlarının

mahkeme içi ikrar niteliğinde olduğu, böylece görülmekte olan davada kesin delil niteliğini taĢıdığı tartıĢmasızdır” (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, E. 2012/13725, K. 2012/18341 ve T. 10.09.2012).

377 TANRIVER, “Türk Medeni Yargılama Hukukunda Ġkrarın Bölünüp Bölünemeyeceği Sorunu”, s. 221;

Örneğin, “…satın alma yılının 1994 yılı bulunduğunu, kendisinin avukatlığa yeni baĢladığını, satın alacak geliri olmadığı, çeĢitli düĢüncelerle bu Ģekilde iĢlem yaptığını, konutun gerçek sahibinin babası olduğunu açıkladığı, bu açıklamanın dava dilekçesiyle örtüĢtüğü beyanların mahkeme içi ikrar kabul edilmesi gerektiği bu ikrarın davalı N. yönünden bağlayıcı bulunduğu bu nedenlerle aidatların N. adına ödenmesine iliĢkin belgelere itibar edilmeyeceği…” (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, E. 2006/7207, K. 2007/6935 ve T. 07.05.2007).

378

83 ispat yükünü düzenleyen normların öngördükleri temel esasların ihlal edilmemesi olduğu görüĢü hâkimdir379

.

Ġkrarın bölünmesi demek, ikrar edilen vakıaya yeni vasıf ve vakıaların eklenmesi halinde, bu vasıf ve vakıaların varlığını ispat konusunda, bunları ileri süren tarafın ispat yükü altına sokulması demektir380. Örneğin, davacının, ödünç vermiĢ olduğu paranın iade edilmesini istemesi karĢısında, davalının, söz konusu parayı aldığını, fakat bunun bir bağıĢlama olduğunu veya bu parayı iade ettiğini veya kendi alacağı ile takas ettiğini beyan etmesi halinde, bu bağıĢlama, ödeme ve takasın davalıya ispat ettirilmesi ikrarın bölünmesi anlamına gelecektir381

.

Ġkrarın bölünememesi ise, ikrar edenin, ikrar ettiği vakıayı doğru kabul edip, buna eklenen vasıf ve vakıaların ikrar edene ispat ettirilmemesi, yani ikrara eklenen vasıf ve vakıa hakkındaki ispat yükünün ikrar edene yükletilmemesidir382. Diğer bir ifadeyle, ikrarın bölünememesi, ikrarı kapsayan sözlerin bir bütün teĢkil edip, hasmın bu sözlerin iĢine gelen kısmını kabul edip, iĢine gelmeyen kısmını ispata muhtaç sayamamasıdır383. Yukarıdaki örnekte, bağıĢlama olmayıp, ödüncün mevcut olduğunun

379 Ġlhan E. POSTACIOĞLU, “Mahkeme Ġçtihadları Bakımından Ġkrarın Tecezzi Meselesi”, Ġstanbul

Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, Sayı: 2-3, ss. 639-645, Ġstanbul, 1946, s. 617; TANRIVER,

“Türk Medeni Yargılama Hukukunda Ġkrarın Bölünüp Bölünemeyeceği Sorunu”, s. 228.

380 BERKĠ, “Kanunlarımızda Ġkrar ve Hükmü Ġkrarın Tecezzi ve Ademi Tecezzisi Meselesi III”, s. 6-7;

UMAR ve YILMAZ, s. 205; TANRIVER, “Türk Medeni Yargılama Hukukunda Ġkrarın Bölünüp Bölünemeyeceği Sorunu”, s. 228.

381

TANRIVER, “Türk Medeni Yargılama Hukukunda Ġkrarın Bölünüp Bölünemeyeceği Sorunu”, s. 228. “Davacının davaya konu paranın mal bedeli olarak gönderildiğini iddia etmesi üzerine davalı yan, paranın alındığını ancak 3. kiĢinin borcu için mahsup edildiğini bildirmiĢtir. Bu durumda davalının ikrarı söz konusu olup, bu ikrar bağlantısız bileĢik ikrar niteliğinde olduğundan ve bağlantısız bileĢik ikrar da ayrı bir maddi vakıayı ileri süren tarafın ikrarın bölünebilir olması nedeniyle ispat külfetinin kendisine düĢecek bulunmasına göre davalıya savunması ile ilgili delilleri sorulup hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmek gerekirken, ispat külfetinin tayininde hataya düĢülerek yazılı Ģekilde karar verilmesi doğru görülmemiĢtir” (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi, E. 2008/6404, K. 2009/964 ve T. 12.02.2009).

382 TANRIVER, “Türk Medeni Yargılama Hukukunda Ġkrarın Bölünüp Bölünemeyeceği Sorunu”, s. 228. 383 BERKĠ, “Kanunlarımızda Ġkrar ve Hükmü Ġkrarın Tecezzi ve Ademi Tecezzisi Meselesi III”, s. 6-7;

KURU, Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. II, s. 1424; TANRIVER, “Türk Medeni Yargılama Hukukunda Ġkrarın Bölünüp Bölünemeyeceği Sorunu”, s. 228.

84 veya ödemenin yapılmadığının veya takas ile hakkın sona ermediğinin davacı tarafınca ispat ettirilmesi, ikrarın bölünmemesi anlamına gelir384

.

Ġkrarın bölünmesi sorunu tartıĢılırken genellikle -yukarıda detaylarıyla anlattığımız- ikrar beyanının (bildiriminin) içeriğine göre; basit (adi), nitelikli (vasıflı) ve bileĢik (mürekkep) ikrar Ģeklindeki üçlü ayrımının yapılması yoluna gidilmiĢtir.

Doktrinde genel olarak, basit ikrarın, konusu olan vakıanın tek olduğu, vakıanın bütünüyle, olduğu gibi kabul edildiği, çekiĢmeli dava sayılmayacağı, ispat edilmiĢ sayılacağı ve dolayısıyla bölünemeyeceği kabul edilmektedir385. Yine benzer Ģekilde, nitelikli (vasıflı) ikrarın da; ikrar eden aleyhine delil teĢkil etmeyeceği, bilâkis o vakıayı ileri sürenin onun ispat etmesi gerektiği ve dolayısıyla bölünemeyeceği genel kanaat olarak kabul edilmektedir386. Bununla birlikte, literatürdeki tartıĢma, yoğunlukla, bileĢik ikrar türleri (bağlantılı bileĢik ikrar ve bağlantısız bileĢik ikrar) üzerine yapılmaktadır.

Ġkrarın bölünüp bölünemeyeceği sorunu, önemini özellikle ispat yükünün dağılımında hissettirir. Vasıflı ikrar ve bileĢik ikrarın varlığı halinde, ikrara eklenen vasıf ve vakıalar bakımından ispat yükünün davanın taraflarından hangisine düĢeceği, ikrarın bölünüp bölünemeyeceği konusunda getirilen çözüm biçimine göre farklılık

384 TANRIVER, “Türk Medeni Yargılama Hukukunda Ġkrarın Bölünüp Bölünemeyeceği Sorunu”, s. 228. 385

Baki KURU, Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, GeniĢletilmiĢ 3. Baskı, Ankara, 1981, s. 352; KURU, Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. II, s. 1411; BERKĠ, “Kanunlarımızda Ġkrar ve Hükmü Ġkrarın Tecezzi ve Ademi Tecezzisi Meselesi III”, s. 8; ÜSTÜNDAĞ, s. 613; OLGAÇ ve ÇENBERLĠ, s. 21; ÖNEN, Medeni Yargılama Hukuku, s. 238; BĠLGE ve ÖNEN, s. 516; ANSAY, Hukuk Yargılama Usulleri, s. 258; UMAR ve YILMAZ, s. 203- 204; KARAFAKĠH, s. 179; YAVUZ, s. 82.

386 KURU, Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, s. 352; KURU, ARSLAN ve YILMAZ, s. 375; BERKĠ,

“Kanunlarımızda Ġkrar ve Hükmü Ġkrarın Tecezzi ve Ademi Tecezzisi Meselesi III”, s. 8, ÜSTÜNDAĞ, s 615; OLGAÇ ve ÇENBERCĠ, s. 21-22; UMAR ve YILMAZ, s 236; ANSAY, Hukuk

Yargılama Usulleri, s. 258; POSTACIOĞLU, Medeni Usul Hukuku Dersleri, s. 557; BERKĠN, Tatbikatçılara Medeni Usul Hukuku Rehberi, s. 821-822; YAVUZ, s. 83; BELGESAY, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ġerhi I, Teoriler, Ġspat Teorisi, s. 131; Mustafa ReĢit BELGESAY, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ġerhi, C. II, 2. Baskı, Ġstanbul, 1939, s. 36. Örneğin, “dava

konusu paranın gönderildiği dekontta ödemenin hangi sebeple yapıldığı hususunda herhangi bir açıklık bulunmadığından ve davalının ikrarı da vasıflı (gerekçeli) ikrar mahiyetinde olduğundan ve bu sebeple de davalı ikrarı bölünemeyeceğinden ispat külfeti davacıdadır” (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, E. 2012/9255, K. 2013/11522 ve T. 03.06.2013).

85 gösterecektir387. Vasıflı ikrarın bölünmeyeceği genel kabul görmektedir388. Vasıflı ikrarda ikrar eden taraf, iddia eden vakıayı kabul etmekle beraber, onun doğumundaki hukuki niteliğini reddetmektedir ve bu irade diğer tarafı ispat yükünden kurtarmaz389

. Bağlantılı bileĢik ikrarı nitelikli ikrara benzeten yazarlar390, bağlantılı bileĢik ikrarın bölünemeyeceğini savunurken, bağlantısız bileĢik ikrarın bölüneceğini kabul etmektedirler391. Diğer yazarlar392 ise bağlantılı olsun olmasın bileĢik ikrarın bölünemeyeceğini kabul etmektedirler393

.

Genel kanı, ispat yüküne yer değiĢtirmemek Ģartıyla, ikrarın bölünebilir olduğu yönündedir394. Yani, lehine ikrar yapılan taraf (genellikle davacı), ispat yüküne yer değiĢtirmemek Ģartı ile diğer (ikrar eden) tarafın ikrarını bölebilir395

. Örneğin, davacı davalıya 100 lira ödünç verdiğini, davalı ise bu parayı bağıĢlama olarak aldığını iddia ederse (vasıflı ikrar), ispat yükü genelde davacıda olur. Davacı bu ispat yükünü iki Ģekilde yerine getirebilir396

:

1) Davacı, ya hiç ikrar yokmuĢ gibi, ödünç verme vakıasını ispat eder,

387

TANRIVER, “Türk Medeni Yargılama Hukukunda Ġkrarın Bölünüp Bölünemeyeceği Sorunu”, s. 227. Bkz. YILMAZ, Medeni Yargılama Hukukunda Yemin, s. 54.

388 POSTACIOĞLU, Medeni Usul Hukuku Dersleri, s. 557; ÜSTÜNDAĞ, s. 631; BĠLGE ve ÖNEN, s.

517; YAVUZ, s. 685; KURU, ARSLAN ve YILMAZ, s. 375; PEKCANITEZ, ATALAY ve ÖZEKES, s. 655; TANRIVER, “Türk Medeni Yargılama Hukukunda Ġkrarın Bölünüp Bölünemeyeceği Sorunu”, s. 233.

389 PEKCANITEZ, ATALAY ve ÖZEKES, s. 655.

390 KURU, Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. II, s. 2058; KURU, ARSLAN ve YILMAZ, s. 376;

YAVUZ, s. 685.

391 KĠRAZ, s. 219.

392 PEKCANITEZ, ATALAY ve ÖZEKES, s. 656; TANRIVER, “Türk Medeni Yargılama Hukukunda

Ġkrarın Bölünüp Bölünemeyeceği Sorunu”, s. 233 vd.

393

KĠRAZ, s. 219.

394 KURU, Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. II, s. 2070. Örneğin, “mahkemece davalıların bu beyanları

bağlantısız bileĢik ikrar olarak değerlendirilip, bölünebileceği kabul edilerek dava konusu edilen paranın daha önce verilen borcun geri ödemesi olduğunun davalı tarafça kanıtlanması gerektiğinden davalılara yemin teklif hakkı hatırlatılmıĢ, davalıların teklif ettiği yemini davacıların eda etmesi nedeniyle de davalı savunmasının kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiĢtir” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, E. 2004/4-362, K. 2004/347 ve T. 09.06.2004).

395 KURU, Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. II, s. 2070. 396

86 2) Ve ya davacı, davalının ikrarını böler; paranın davalıya verilmiĢ olduğu vakıasını ispat edilmiĢ olarak kabul edip, bunun davalının iddia ettiği gibi bağıĢlama olarak verilmediğini ispata çalıĢır.

Bu noktada ikrarın bölünememesinden maksat, ikrar edenin ikrar ettiği vakıayı doğru kabul edip, buna eklenen vasıf veya vakıanın ikrar edene ispat ettirilmemesidir397

; yani, ikrara eklenen vasıf veya vakıa hakkındaki ispat yükünün ikrar edene yükletilmemesidir398

.

Ġkrarın bölünebilirliği ile ilgili bu genel açıklamalar çerçevesinde, farazî ikrar bölünemez olma niteliğine sahiptir. Çünkü farazî ikrar hallerinde ortaya çıkan ikrarda beyan yoktur. Aynı zamanda beyan yokluğundan dolayı susan tarafça uyuĢmazlık konusu vakıayı hükümden düĢüren, etkisini sınırlayan veya hukuki niteliğini değiĢtiren eklemeler yapılamayacaktır ve bu durumlar da bölünemeyecek olduğunu kuvvetlendirir399. Nitelikli ve bileĢik ikrar türleri susma ile ikrarda yer bulamayacağından farazî ikrarın bölünüp bölünmeyeceği tartıĢması da anlamsız kalmaktadır400. Farazî ikrar, basit ikrara benzemektedir. Bu yönüyle HMK‟da düzenlenen farazî ikrar hallerinde yani isticvaptan kaçınma, yeminden kaçınma ya da belgelerin ibrazından kaçınma durumlarında ikrar edilmiĢ sayılmaya konu yapılan vakıaların doğruluğu olduğu gibi kabul edilir, dolayısıyla farazî ikrar bölünemez401

.