• Sonuç bulunamadı

ULUSLARARASI ALANDA AZINLIKLARA İLİŞKİN DÜZENLEMELER

2.3. BİRLEŞMİŞ MİLLETLER BÜNYESİNDE AZINLIKLAR

II. Dünya Savaşı, Avrupa’da birincisinden çok daha fazla tahribatta yol açtı. Sınır değişiklikleri yaşanması ve yeni devletlerin kurulması sonucunda ortaya çıkması muhtemel azınlık sorunları kalıcı barışın temini ve yeniden inşa edilmeye çalışılan uluslararası sistem için tehditti. Azınlıkların korunması yönünde etkin adımlar atılması gerekiyordu. Savaşın nedenlerinden biri olarak azınlıklar devletlerin ulusal bütünlüklerine ve güvenliklerine tehdit olarak görülmüş ve toplumun geri kalanından farklı özel haklar verilmek istenmemişti. Milletler Cemiyeti’nin barışı korumada yetersiz kalışı karşısında birçok alanda olduğu gibi azınlıklara yönelik tutumda da değişiklik olmuştur.

97 Preece, a.g.e., s. 101. Thornberry, a.g.e., ss. 45-46. 98 Oran, Küreselleşme, s.127.

Bu çerçevede, azınlıklar sorunu tamamen insan haklarının korunması çerçevesinde ele alınarak azınlıkların en iyi biçimde insan haklarına saygının geliştirilmesiyle korunacağı düşüncesi hâkim oldu. Bireysel haklar çerçevesinde konu ele alındı. Bu anlayışın uzantısı olarak da sorunun yerel ya da bölgesel değil, evrensel olduğu kabul edildi.99

MC Misakında da azınlıklarla ilgili bir düzenleme yapılmamış olmakla birlikte, azınlık koruma antlaşmaları MC Konseyinin güvencesi altına alınmıştı. BM Antlaşmasının hazırlığının yapılıp imzalandığı San Fransisco Konferansında Orta ve Doğu Avrupa’da yaşanan azınlık sorunlarının karmaşık doğası görmezden gelinmiştir. BM Antlaşmasında azınlıkların korunmasıyla ilgili herhangi doğrudan bir düzenlemeye yer verilmemiş, hatta azınlık sözcüğü dahi kullanılmamıştır.100

Savaş sonrasında yapılan barış antlaşmaları da benzer bir yaklaşım ile kaleme alındılar. Bu çerçevede, 10 Şubat 1947'de Bulgaristan, Finlandiya, Macaristan, İtalya ve Romanya ile Müttefik ve Ortak Kuvvetler arasında imzalanan Paris Barış Antlaşmaları her ne kadar azınlık sorunlarını doğurmaları kaçınılmaz olan toprak devrine ilişkin hükümler içerseler de, azınlıklar bakımından özel düzenlemelere gidilmedi. Bu antlaşmalarda imzacı devletler yalnızca kendi yetki alanları altında bulunan herkesin ırk, cinsiyet, dil veya din ayrılığı gözetmeksizin insan haklarından ve temel özgürlüklerden yararlanmalarını güvence altına almayı taahhüt eden açık ayrımcılık yasağı kondu.101

99 Thornberry, a.g.e, ss. 53-54, Kurubaş, a.g.e.,ss. 42-44, Arsava, a.g.e.,ss. 16-18. 100 Kurubaş, a.g.e., s.45.

Mevcut sorunlar uluslararası bir sorun olarak değil de ev sahibi devlet ile akraba devlet arasında ikili bir sorun olarak ele alınmıştır.102 Kimi devletlerin ikili anlaşmalar ve karşılıklı bildiriler yoluyla azınlıkları korumaya çalıştığını görüyoruz: 1946 İtalya-Avusturya arasında imzalanan De Gasperi Gruber Anlaşması, 1950 Hindistan-Pakistan arasında Müslüman azınlıklara ilişkin anlaşma, 1954 İtalya- Yugoslavya Trieste bölgesi ile ilgili anlaşma, 1955 Danimarka ve Federal Almanya’nın azınlık bildirileri.103 Bu durum, MC sisteminden kopuşu simgelemekteydi.

BM Antlaşmasının Giriş Bölümü ile 1/3, 13, 55, 62 ve 76. maddelerinin kaleme alınışında da görülen bu eğilim sonucunda azınlıklara yalnızca ayrımcılık yapılmasını önleyici nitelikte negatif haklar verilmesine karşın, azınlıkların özelliklerini koruyup sürdürmelerini sağlayacak pozitif haklar tanınmadı. BM’nin başlangıçtaki temel kaygısı devlet egemenliği ve bireylerin evrensel olması gereken sivil, siyasal, ekonomik, toplumsal ve kültürel haklarıyla (genel olarak insan hakları) ilgiliydi. BM Antlaşması 1. maddesinde, insan haklarına ve temel hak ve özgürlüklere herkes bakımından ırk, cinsiyet, dil ya da din farkı gözetmeksizin saygı duymayı teşvik etmek ve bunu yerleştirmekten söz edilmekteydi. Bu Antlaşmanın 1. ve 55. maddelerinde “ulusların kendi kaderini belirlemesi” yerine daha belirsiz bir içeriğe sahip “halkların kendi kaderini belirlemesi” ilkesine yer vermesi de aynı yaklaşımın uzantısıdır.104

BM'nin 10 Aralık 1948 tarihli kabul ettiği İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nde azınlık haklarına yer verilmemiştir. 2, 7, 16 ve 23/2. maddelerinde

102 Thornberrv. a.g.e, s. 119. Oran, Türk-Yunan İlişkilerinde Batı Trakya Sorunu, s. 84 103 Kurubaş a.g.e.,ss. 45-46, Preece, a.g.e., s. 141.

eşitlik ve ayrım gözetmeme ilkelerine vurgu yapılmış ve kültürel haklar ile ilgili düzenlemeler yapılmıştır.105 9 Aralık 1948'de kabul edilen "Soykırım (Jenosit) Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesinde de BM Antlaşması ve Evrensel Bildirgede olduğu gibi azınlıkların korunması eşitlik ve ayrım gözetmeme ilkeleri çerçevesinde sağlanmaya çalışıldı. Söz konusu Sözleşme bir grup olarak azınlıkların yalnızca fizik olarak varolma haklarını tanırken, "ethiocide" olarak tanımlanan kültürel soykırım kavramını kapsamı dışında tuttu. Böylece, azınlıkların kimlik hakkına Sözleşmede yer verilmeyerek azınlık kimliğinin sürdürülmesi sorunu yalnızca insan hakları çerçevesinde düzenlendi.106

Tablo 1: Birleşmiş Milletler Bünyesinde Azınlıklarla İlgili Önemli Düzenlemeler BİRLEŞMİŞ MİLLETLER BÜNYESİNDE AZINLIKLARLA İLGİLİ ÖNEMLİ ANLAŞMALAR

Birleşmiş Milletler Antlaşması (26 Haziran 1945) İnsan Haklan Evrensel Bildirgesi (10 Aralık 1948)

Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi (16 Aralık 1966)

Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi (16 Aralık 1966)

İş ve Meslek Yönünden Ayrım Hakkında 111 Sayılı ILO Sözleşmesi (25 Haziran 1958) Her Türlü Irk Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (21 Aralık 1965)

Tutuklulara Muamele Hakkında Birleşmiş Milletler Minimum Standart Kuralları(30 Ağustos 1955)

Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi (18 Aralık 1979) Çocuk Hakları Sözleşmesi (20 Kasım 1989)

UNESCO Eğitimde Ayrımcılığa Karşı Uluslararası Sözleşme(14 Aralık 1960) UNESCO Soyut Kültürel Mirasın Korunmasına Dair Sözleşme

105 Thornbcrry. a.g.e., ss. 133-137.

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER BÜNYESİNDE AZINLIKLARLA İLGİLİ ÖNEMLİ